MURATS44
Özel Üye
Cinler, gayb âleminin bilinmeyenleridir. Onlar, Kur'ân-ı Kerim'de adı geçen ve Allahû Tealâ'nın “Ey insan ve cin topluluğu” diye hitap ettiği, İslâmiyetten sorumlu varlıklardır. Cinlerin de bizler gibi hayatları, cinsiyetleri ve evlilikleri vardır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:
7/A'RAF-11: Ve lekad halaknâkum summe savvernâkum summe kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), lem yekun mines sâcidîn(sâcidîne).
Ve andolsun ki; sizi Biz yarattık. Sonra size suret (şekil) verdik. Sonra meleklere: “Âdem (A.S)'a secde edin.” dedik. İblis hariç, secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı.
İblis, kıyâmete kadar insanoğluna duyduğu kin ve intikamını sürdürecektir. Ve Allah'a verdiği yemin üzerine insanoğlunu Allah'ın yolundan uzaklaştırabilmek için elinden gelen herşeyi yapacaktır. Yani elinden geleni ardına koymadan insanoğluna dünyayı dar edecektir. Allahû Tealâ buyuruyor ki:
7/A'RAF-17: Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn(şâkirîne).
Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.
Cinlerin içinden iblisin tayfasında olanlar, insanlara musallat olup onların bedenini kullanmak isterler. Bedenini kullanamadıklarını ise evham, korku vesvese vererek hasta ederler. Bu tür hastalar ancak havas ilmi ile tedavi edilerek kurtulabilirler.
Yaşar Cengizoğlu da manevi tedavi yapan havasçılardan biridir. Kendisi 1958'de Kars Sarıkamış'ta doğmuştur. Daha sonraki günlerini Sivas'ta geçirmiştir. Asıl mesleği mali müşavirliktir. 15 senedir insanları havas ilmi ile manevî olarak tedavi etmektedir. Siyasi bir suçtan dolayı yattığı hapishanede bu ilmi öğrenmiştir. 6 ay boyunca hücre hapsinde riyazet orucu tutup, sabah namazına kadar yaptığı ibadetlerle Allah'ın bir lütfu olarak bu ilmi kazandığını düşünmektedir. Çünkü bu ilim Allah'tan çok istenilerek elde edinilen bir ilimdir. Gayb âlemi dediğimiz bilinmeyen varlıkların âlemini çok iyi tanıyan Yaşar Cengizoğlu: “Mürşid ve himmet bu ilmin öğrenilmesinde çok önemlidir. Onlar da beni çok iyi tanırlar” diyor.
Riyazet: Bedeni her türlü hayvansal gıdalardan temizleyerek, sadece tuzsuz zeytin, hurma, arpa ekmeği ve su ile tutulan oruç ile yapılır. Amaç nefsi kontrol altında tutabilmektir. Bu zaman zarfında bütün dünya ilişkilerinden soyutlanılır. Yaşar Hoca bu orucu 6 ay yaparak bu ilim üzerinde yoğunlaşmıştır. Şu an Türkiye'de bu ilmi icra eden 11 kişiden biridir.
Cinler ile ilgili bölümü, havas ilmine sahip olan Yaşar Cengizoğlu ile yaptığımız röportaj sonucunu sitemize yerleştirdik. Kendisiyle irtibata geçmek isteyenler sitemizin adresinden ulaşabilirler.
Sakaleyn kimdir: Cinlere hükmeden kişiye sakaleyn denir. Süleyman Peygamber, İsa (A.S), Peygamber Efendimiz de sakaleyndir. Hazreti Süleyman, Süleyman tapınağını emrindeki cinleri kullanarak tamamlamıştır.
Havas ilmi nedir: Kur'ân ve sünnet üzeri yapılan manevî bir tedavi şeklidir. Bir ismi de RUKYE ilmidir. Rukyecilik Allah Resûlü (S.A.V)'in tedavi şeklidir. Bu tedavi, mânâ âleminin doktorlarından ve mürşidlerinden alınan himmet ile yapılır. Bir adı da gizli ilimlerdir. Allah'ın ilmidir, bu ilme sahip olmak için çok uzun bir eğitim sürecinden geçilir. Bu ilmi öğrenebilmek için bir öğretici bir mürşid esastır. Bir şeyhten yetki ve himmet alınmadan yapılmaz. Havas ilmi, Rahmâni cinleri kullanıp kâfir cinlerle mücadele etmek için Allah tarafından verilen bir ilimdir. Elde edilmesi çok zordur. En az 41 gün tuzsuz zeytin, hurma, su, ve ekmekle riyazet orucu tutulması lâzımdır. Bu arada kimseyle konuşulmaz, bütün dünya ile ilişkinin kesilmesi lâzımdır. Fazla yemek şeytanın çok hoşuna gider. Riyazet, halvete girmek şarttır.
Havasçıların görevi nedir: Havasçıların görevi, bedene giren, insanlara musallat olan kâfir, suflî cinleri oradan çıkarıp bedeni bu cinlerden temizlemektir. Havasçılar fizik âlemindeki doktorlar gibidirler, onların kendilerine has metodları vardır. Bugün piyasada bulunan medyumların hiç biri havasçıların yaptığı işi yapamaz.
Cinler hangi âlemde bulunurlar: Allah kâinatı 6 âlem olarak yaratmıştır.
1-Zahiri âlem (Şu an içinde yaşadığımız âlem)
2-Berzah âlemi( Rüyada veya öldüğümüz zaman gideceğimiz âlem)
3-Gayb âlemi ( Cinlerin yaşadığı âlem)
4-Gayb'ın berzah âlemi(cinlerin öldüğü zaman gideceği âlem)
5-Emr âlemi (melekût âlemi)
6-Emr âleminin karşıtı (Zülmanî âlem)
7-Lâ mekân yani yokluk olup karşıtı yoktur. Allah da Lâ mekânda'dır.
Şu an içinde bulunduğumuz mekânda 6 âlem de iç içedir. Kur'ân-ı Kerim'in 72. suresi olan Cin Suresi cinleri anlatmaktadır. Adları CANN, CİN diye geçmektedir. Sayıları insanlardan çoktur. Allah onları dumansız ateşten yaratmıştır. Görünmez olmalarına karşın varlıklarını hissettirirler. Onlar, gayb âleminin varlıklarıdır.
55/RAHMÂN-14: Halakal insâne min salsâlin kel fehhâr(fehhâri).
İnsanı, testi gibi kurutulmuş topraktan yarattı.
55/RAHMAN-15: Ve halakal cânne min mâricin min nâr (nârin).
Cann'ı (cinni) da 'yalın, dumansız bir ateşten' yarattı.
Cinler nasıl varlıklardır: Allahû Tealâ buyuruyor ki:
15/HİCR-26: Ve lekad halaknel insâne min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).
Andolsun ki Biz, insanı “hamein mesnûn olan salsalinden” (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) yarattık.
İnsan topraktan, cinler de dumansız ateşten yaratılmıştır. Bazen insan şekline dönüşürler, bazen yılan, bazen de siyah kedi ve köpek tarzında görünürler. Öyle cinler vardır ki insandan ayırt edilmezler. Meselâ sahâbeler zamanında insan kılığına girip yiyecek çalan cinler bile vardır. Peygamber Efendimiz: “Öyle bir zaman gelecek ki şeytanlar ve cinler iki ayaklı askerler olacaklardır.” diye buyurmuştur. Bu demektir ki 21. YY insan kılığında dolaşan şeytanlar ve cinler ile dolup taşacaktır.. Yani cinler ortalıkta cirit atmaktadırlar.
Cinler, akşam namazı ile sabah namazı vakti arasında etrafta dolaşırlar. Çok akıllı mahlûklar değildirler.Yaratılış itibari ile çok cahil mahlûklardır, çok yalan söylerler. Çok sabırlıdırlar. Âdem oğullarına atalarından gelme bir kinleri vardır.
Neden İnsanoğluna zarar verirler: Allahû Tealâ buyuruyor ki:
38/SAD-72: Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn(sâcidîne).
Böylece onu sevva ettiğim ve onun içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secde ederek yere kapanın!
38/SAD-73: Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûn(ecmaûne).
Bunun üzerine meleklerin hepsi birden secde etti.
38/SAD-74: İllâ iblîs(iblîse), istekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne).
İblis hariç ki, o kibirlendi ve kâfirlerden oldu.
38/SAD-75: Kâle yâ iblîsu mâ meneake en tescude limâ halaktu bi yedeyy(yedeyye), estekberte em kunte minel âlîn(âlîne).
(Allahû Tealâ): “Ey iblis! Ellerimle (kudretimle) halkettiğim şeye secde etmenden seni men eden (şey) nedir? Kibirlendin! Yoksa sen yücelerden mi oldun?” dedi.
38/SAD-76: Kâle ene hayrun minh(minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin).
(İblis): “Ben, ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten, onu tînden (nemli topraktan, balçıktan) yarattın.” dedi.
İşte iblisin Âdem'e olan kini o secde gününden kalmadır. Ona secde etmek çok ağırına gitmiş ve asla secde etmeyi kabul etmemiştir. Onun için Âdem (A.S) zürriyetine zarar vermek isterler. İnsanları hiç bıkmadan, usanmadan takip ederler. .Hep insanların zayıf anını beklerler. Eğer kişi çok dirayetli olur da bedenine giremezse görüntü vermek sureti ile korkutup bundan çok acayip zevk duyarlar. İşleri güçleri Âdem (A.S)'ın zürriyetine zarar ve mutsuzluk vermektir.
Cinler, her ne kadar ateşten yaratılsa da şekilleri ateş gibi değildir. Onların da kendilerine has şekilleri vardır. Konuşan hareket eden mahlûklardır. Dayak atınca canları yanar. İnsan da topraktan yaratılmasına rağmen ateşte yanabilir. Allah insanlardan önce kâinata cinleri yerleştirmiştir. İblisi bilerek yaratmıştır. Kâinatın boş kalmamasını istemiştir. İblis cennette bütün hilelerini yapmış ve Âdem (A.S)'ı cennetten çıkarmıştır. Bir rivayete göre cennete yılan şeklinde girmiştir.
36/YASİN-60: E lem a'had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta'budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).
Ey Âdemoğulları! Ben sizden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), sizin için apaçık bir düşmandır.
36/YASİN-61: Ve eni'budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).
Ve Bana kul olun! (İşte) bu, Sıratı Mustakîm'dir.
Kaç çeşit cin vardır: Allah, Âdem (A.S)'a secde emrini verdiği zaman, secde etmeyen iblistir. O da cin taifesindendir. Cinler şu şekilde sınıflandırılabilir:
1-Müslüman cinler
2-Müslüman ve mü'min cinler
3-Kâfir cinler
İblis, kâfir cinlerin başındadır. Ve tektir. Âdem (A.S)'a secde emrine karşı gelen de odur. Ve kıyâmete kadar yaşayacağına dair Allah'tan söz almıştır. Şeytan (ona hizmet eden kâfir cinler), cin tayfasındandır. İnsanları kandırmak asıl görevidir.
İfrit, 4 tanedir ve hepsinin görevi ayrıdır. Onlara bağlı hizmet eden orduları vardır. İfrit, iblisten sonra Allahın yarattığı en güçlü mahlûktur. İnsanlara musallat olur. En çok Allah'ı zikredenlere musallat olur. Amacı Âdem (A.S) zürriyetini yoldan saptırmak ve onları hayatı boyunca mutsuz etmek, karı koca arasına girip yuva yıkmaktır. Çünkü Âdem (A.S)'ın zürriyetinin çoğalmasına dayanamazlar. En tehlikeli olanı Mardin ve Nusaybin cinleridir. Emir komuta sisteminde çalışırlar. Görevlerini bitirince üstlerine rapor verip kişiyi terk ederler.
Peri, dişi cinlerdir.
Karabasan, geceleri uykuda insanların üzerine oturup onlara sıkıntı veren cin tayfasıdır.
Tagut, yeryüzünde iblise hizmet eden insan şeytanlardır. Onlar da aynı şekilde insanları Allahı'n yolundan saptırırlar.
Cinler ne yerler, ne içerler: Onların beslenme şekilleri kokudur, enerji varlıklar oldukları için bizim gibi yemek yemezler. Pişmiş pilav kokusuna bayılırlar. Ayrıca kemik artığı et kokusu en sevdikleri kokulardır. Kim sofraya oturduğunda “Besmele” çekmezse yemeğini kâfir cinlerle paylaşır. Peygamberimiz (S.A.V):: “Özellikle et yemeği yediğiniz zaman elerinizi mutlaka yıkayın, yoksa yağlı elleri yalarlar.” buyurmuşlardır. Sigara dumanını çok severler. Kâfir olanları, kan, irin, hayvan pisliği kokularını çok sever.
Nerelerde yaşarlar, hangi mekânları severler: En çok mezarlıklarda yaşarlar, Harabe, ıssız yerleri severler, namaz kılınmayan evlerde, pis ve Kur'ân okunmayan evler mekânlarıdır. Çok pis insanları çok severler. Özellikle pis insanların kokularına bayılırlar. Peygamberimiz (S.A.V): “Her kim evine girerken ‘Bismillâh' demezse bilsin ki evine iblisle birlikte girer.” buyurmuştur. Kim yatağa besmelesiz girerse onunla birlikte yatarlar. Onlar da şöyle der: “Hem barınacak yer buldum, hem doyacak sofra buldum, hem de yatacak yatak buldum” . Herşeyin başı besmeledir. Evlerde en çok banyo ve tuvalette bulunurlar. Tuvalete girince özellikle Allah'ı hatırlatırlar. Mü'min cinler camilerde, mü'min evlerde barınırlar. Evlerde mü'min cinlerin bulunması iyidir. Çünkü onlar zülmanilere karşı koruma görevi yaparlar. Hamamlar, çöplükler, ağaç dipleri en çok barındıkları yerlerdir. Kâinatın her tarafı onlarla doludur, bütün evler onların mekânıdır. Müslüman kişilerin evinde müslüman cinler vardır. Kâfir kişilerin evinde kâfir cinler vardır. Nusaybin cinleri çok meşhurdur. İlk defa da müslüman olanlar Kâbe cinleridir.
İnsan bedeninde de barınırlar m: Kâfir cinler insan bedenini sahiplenirler. Bir insan bedenini sahiplendiler mi boğazda yalıya yerleşmiş gibi sevinirler. Orada çok rahat ederler. O kişinin ağzını, gözünü, beynini, kalbini kullanırlar. Çıkmak zorunda kalınca da, anne kucağından koparılıyormuş gibi bağırırlar.
Ömürleri ne kadardır : Ömürleri çok uzundur. Sahâbe zamanından bugüne kadar yaşayan cinler vardır. 1000, 1500 sene ömürleri vardır.
Nasıl yaşarlar nasıl ölürler: Evlenirler, çoluk çocuk sahibi olular, ölürler. Ticarî bir kaygıları yoktur. İnsan artıkları ile beslendikleri için çalışma gibi bir durumları yoktur. Eğlenirler, düğün yaparlar, konferanslar verirler. Çok güzel besteler yaparlar. Onların da canını Azrail (A.S). alır. Bizlerle birlikte cennet veya cehenneme gireceklerdir.
Hayvanların canını kim alır: Allah yarattığı hayvansal âlemi anadan doğduğu günden ecel gününe kadar sayısal bir zikir sayısı ile sınırlamıştır. O bittiği zaman otomatikman ölüm gerçekleşir. Bütün hayvanlar Allah'ı zikrederler. Cinler de öyledir.
Cehennemde yanmaları nasıl olacak, ateşten yaratıldıkları için ateş onları etkiler mi: Nasıl ki insan çamurdan yaratılıp ateşe atılıyorsa, cinler de ateşten yaratılıp toprağa katılacaktır. Bu onlar için çok büyük bir azap olacaktır.
Evimize kafir cinlerin girmemesi için nelere dikkat etmeliyiz: Evlerimizin temiz olmasına çok dikkat etmemiz lâzım. Evimizde Kur'ân okunacak, zikir yapılacak, bunu da duvarlar duyacaktır. Mümkünse gülsuyu evin her tarafına sıkılacaktır. Bu kokuya dayanamaz, kaçarlar. Tuvalet ve banyolarda olabildiğince az kalmak lâzımdır. Orada da insanı oyalarlar, gusül aldım mı almadım mı diye evham verirler. Hiç bir şey yapamazlarsa vesvese ile insanı mutsuz ederler.
Kimlere musallat olurlar: Özellikle kendi yolundakilerle uğraşmazlar; ama kendi yolundan biri Allah yoluna girerse ona çok musallat olurlar. Ümitsiz, mutsuz, korkak kimselerin zayıf bir anını kolaylayıp, çok rahat bedenlerine girip o bedeni kendi bedenleri gibi kullanırlar.
Cinler nelerden hiç hoşlanmazlar: Kâfir cinler Yâsin'i, ezanı ve tekbiri hiç sevmezler. Bunu duydukları anda zangır zangır titrerler. Namaz anını hiç sevmezler, secde anında çok azap çekerler, çırpınırlar. Kur'ân okunan evleri hiç sevmezler. Çünkü o zaman Rahmâniler gelir. Rahmânilerin olduğu yerde zülmanîler barınamazlar. Allah sohbetine hiç dayanamaz ve hemen oradan kaçarlar.
En çok neden korkarlar: Kâfir cinler ihlâslı bir müslümandan korktukları kadar hiçbir şeyden korkmazlar. Allah'ın evliyalarını hiç sevmezler, onlardan çok korkarlar.
Cinleri en kahreden şey nedir: “ Allah seni kahretsin” kelimesini hiç sevmezler. Aslında zaten Allah'ın rahmetini kaybetmişlerdir. Ama bunu Adem (A.S)'ın. zürriyetinden duymak, çok ağırlarına gider ve bu onları kahreder.
Cinlerden korunma yolu nelerdir: En önemlisi koruma kalkanının altına girmektir. Allah'ın başlarının üzerine emrinden bir ruh yerleştirdiklerinin içine hiçbir cin girip onu sahiplenemez. Her zaman abdestli dolaşmak lâzımdır. Her zaman “Besmele” çekmeyi alışkanlık haline getirmemiz lâzımdır.
Her insanın bir cini var mıdır: Evet, her insanın içinde bir cin vardır. Şeytan, zülmâni, iblis, cin dediğimiz 4 ismi olan şey herkesde vardır. Sahâbe Peygamber Efendimiz'e: “Ya Resulullah sende de var mıdır?”diye sorduğunda,“Vallâhi vardır; ama o bana teslim oldu.” buyurmuştur. Bir zülmanî, bir Rahmâni herkesde vardır. Kişi ne zaman Allah'ın hoşuna gidecek bir iş yapsa, namaz kılsa, hemen devreye girer, caydırmaya çalışır. Hem içeride kalp ve beyin, hem de dışarıda bedeni kuşatmaya çalışan zülmanîler vardır. Onlara karşı da görev yapan Rahmâniler vardır. Kâinat onlarla doludur. Boş hiçbir yer yoktur, özellikle güneş battıktan sonra şeytanlar, kâfir cinler cirit atarlar. Biz havasçılar, “Çocuklarınızı akşam namazından sonra kesinlikle sokağa çıkarmayın” deriz, ta ki seher vaktine kadar.
Sübyânlık nedir: Eğer anne cinli ise doğumda annenin cini çocuğa geçebilir. Çocuk doğduğunda bedeni cinli olarak doğar.
Kâfir cinler kimlere yaklaşırlar: İhlâslı olmayanlara, başlarının üzerinde bir koruyucusu bulunmayanlara, üzüntülü olanlara, kendini koyuveren, çok şiddetli üzüntüsü olanlara, şiddetli kaygıları olanlara, hayattan bütün ümidini kesmiş yaşamak istemeyenlere, yalnız yaşayanlara şak diye yapışırlar. İnsanlık âlemini öyle güzel izlerler ki, o açığı buldukları zaman hemen insan bedenine girerler. Buna havas ilminde “harici girme” denir.
7/A'RAF-154: Ve lemmâ sekete an mûsel gadabu ehazel elvâh(elvâha), ve fî nushatihâ huden ve rahmetun lillezîne hum li rabbihim yerhebûn(yerhebûne).
Ve Musa (A.S)'nın öfkesi yatışınca levhaları aldı. Onun (levhaların bir) nüshasında hidayet (Hakk'a hidayet, Allah'a ulaşma) vardır. Ve o, Rab'lerinden korkan kimseler için bir rahmettir.
Cin âlemindekilerle evli olanlar var mıdır: Eğer bir insan gece yarısı kan ter içinde uyanıyorsa, çok yorgun ve bitkin ise bu, o insanın o âlemden birisi ile evli olduğuna işarettir. Eğer cinler âleminden bir kadın bizim âlemden bir erkek ile evliyse ve bu durumu kabul etmişse o erkeğin hayatı boyunca o cinden kurtulması imkânsızdır. O kişiye her türlü kötülüğü yaparlar, dünyasını karartırlar.
Kimler insanı cinlerden kurtarabilir, cini vücuttan çıkartabilir: Bu tedaviyi yapabilen kişi, mutlaka havas ilmine vakıf, Allah'tan nusret, bağlı olduğu mürşidinden himmet alan bir kişi olmalıdır. Ses ve görüntü alabilmelidir (Gönül gözü, gönül kulağı açık olmalıdır). Mürşidi ile rabıtalı olmalıdır. Mürşidinin “başla” sesini duyup tedaviye öyle başlayacak bir kişi gerçek anlamda manevî tedavi yapabilir.
İnsanlar arasında dolaşan cinlileri nasıl fark ederiz: Eğer siz Rahmâni iseniz, karşıdaki insanın gözlerinin içine bakın. Cinli olan kişi bu bakıştan çok şiddetli rahatsız olur. Başını öne eğer ve gözünüze bakamaz. Daha sonra içinizden bir “Fatiha” okuyun ve izleyin, sıkıntı duyar. Üçüncü kademe olarak içinizden tekbir getirin. Kişinin içinde bulunan cin veya şeytan diğer kişinin içindeki ile temasa girer ve aldığı mesajı diğerine fısıldar, fal olayı böyle gerçekleşir
Cinlerin vücuda intikali kaç yolla ve nasıl olur: Cinler, bedene iki yolla intikal eder.
1-Hârici intikal: Müsait zaman kollayıp bedene girme,
2-Dâhili intikal: Büyü yolu ile bedene cin göndererek cin sokma
Kâfir cinler insan vücuduna nerelerden girerler: Ağızdan, burundan, kulaktan, ayaklardan, parmak uçlarından tırnak aralarından her yerden girebilirler. Bu hissedilmez. Çıkışta çok zor çıkarlar. Müslüman olup da mü'min olmayan cinler, insan vücuduna girerler ama onun günah olduğunu bilmezler. Daha ziyade çocuk yaştaki cinlerdir. Onları çıkarmak kolaydır. Bize “Yâsin okuyun ya da tekbir getirin ki yolumuzu bulalım” diye yardım isterler. Y3asin'in özelliği yol göstermesidir. Kendi kendine çıkamazlar.
İnsan vücudunda nerelerde saklanırlar: En çok kasıklarda saklanırlar. Sırasıyla ensede, diz kapak altlarında, sol kol altında, çünkü sağ tarafta hayra yönelik amellerimizi yazan melek vardır. Oraya gelemezler. Beden sahibini bazen ateşlendirirler, bazen sol kolu uyuştururlar ve ağrı verirler. O ağrıyı dumanla verirler. Genelde sabah kalkınca sol kolda uyuşukluk olur. Sol tarafta kalbin bulunduğu bölge necis olduğu için orayı seçerler.
Kişi, kendi içinde cin olup olmadığını nasıl anlayabilir: Sabahları çok zor uyanıyorsa, namazlarda çok vesvese oluyorsa, abdest anında akla hayale gelmeyen vesveseler geliyorsa, eşiyle çok şiddetli geçimsizliği varsa, eşinin yüzünü bir anda değişik görüyorsa, gözleri kan çanağı gibi kırmızıysa, sol kolda uyuşmalar oluyorsa, bunlar bariz belirtilerdir.
Eğer gece geç vakitlerde yorgun uyanıyorsa, banyoda, tuvalette çok uzun kalıyorsa, ani sinirlenmeleri varsa, yatakta çok sağa sola dönüyorsa, uykuda dişlerini gıcırdatıyorsa, eşine karşı sebepsiz soğuksa, bir anda kendini kaybediyorsa, bir anda kramp şeklinde ağrı giriyorsa, bir anda uyku basıyorsa, iki ayrı insan gibi farklı kişilikler sergiliyorsa, mutlak surette bu o kişinin bedenin içinde cin olduğunu gösterir.
Beden dışında cin olduğu nasıl anlaşılır: Onlar da rüya âleminde kendilerini göstererek alıştırırlar. Hiç acele etmezler, çok sabırlıdırlar. Kedi, köpek ve yılan olarak görülürler. Eğer uykuda yılan sokuyorsa uyanınca soktuğu yerde kişi acı hisseder. Yerde fare gibi koşuşan siyah karaltılar görüyorsa, karanlıktan korkuyorsa, arkadan biri beni takip ediyor korkusu varsa, biri tarafından devamlı gözetleniyor hissine kapılıyorsa, namazlarda arkasında biri varmış gibi hissediyorsa, kâfir cinler tarafından gözetleniyor demektir. Zaman kollayıp mutlak surette müsait bir anda içine girme yollarını arıyorlardır. Devamlı zaman kollarlar. Üzgün ve ümitsiz anlarında “fırsat bu fırsattır” deyip saldırırlar, aynı tilki gibidirler. Çok sabırlıdır ve hiç vazgeçmezler.
Cinleri evimizden uzak tutmak için ne yapmamız lâzım: Şu âyetin sıkça okunması lâzımdır: “La ilahe illâlahû vahdehu la şerike lehul mülkü şerike hamdü ve hüve âla küllü şey in kadir”. Bu âyet günde 100 defa okunur. Allah Resûlün'e 100 den az olmamak şartı ile salâvat getirilir. Yedi dükkân süprüntüsü ile tütsüsü yapılır, her tarafa gül suyu serpilir. Kur'ân'ı açıp sesli olarak evde dinlediğiniz zaman evde bir tane kâfir cin barınamaz.
Rahmâni melaikeler siz yatak odanıza girdiğiniz zaman odadan içeri girmezler, kapıda beklerler. Sadece kâfir cinler girer. Sebebi eşler arasında soğukluğu oluşturmaktır.
Yatak odasında âyet cinsinden hiçbir şey olmaması gerekir.
Şeytanla nasıl iş birliği yapanlar yaparlar: Şeytanla iş birliği yapmak isteyenler önce kâfir cinlerle ilişki kurarlar. Cinler onlarla şöyle bir anlaşma yapar: “Sen bizim patronumuz olan şeytanın emirlerine itaat ettiğin müddetçe biz de senin emrindeyiz”. Şeytan da onlara emrini verir. Büyücü cinleri emri altına alır. “Git şurada şunun vücuduna gir, şunu yap” diye veya yedirme tarzında büyü yapılır ve bedene cin sokulur. Cin görevini bitirinceye kadar çok yoğun çalışır, birisi müdahale etmezse işini bitirmeden o bedeni terk etmez. İşini bitirince patronuna gider, rapor verir ve bedeni terk eder. Bazen de ölünce bedenden çıkarlar.
Büyü nasıl yapılır: Yazılan muskalar, hazırlanan sular değil, burada asıl olan büyücünün görevlendirdiği cindir. Yani büyücü der ki: “Git şu şahsın bedenine gir ve bu karı kocanın arasını aç, vazifen bu”. Kâfir cin de emri mutlaka yerine getirir.
Büyünün kuvvetli tutması için ne yaparlar: Kur'ân'ı tersten okurlar, tuvalette okurlar ve abdestsiz okurlar veya Kur'ân'ı oturduğu minderin altına koyarak ve necis ortamlarda okuyarak büyü yaparlar. Bu sistem büyücülerin en etkili yoludur. Bu sistemle 12'den vururlar. Eğer kişinin bir mürşidi ve koruması yoksa yapılan büyü 24 saat içinde tesir eder. Medyumların hepsi zülmanî güçleri kullanarak mesleklerini icra ederler.
Bedenine cin giren kişi nasıl tedavi olur: Havas ilmine sahip olan kişiden başkası cinliyi tedavi edemez. İlim sahibi kişi önce cinliyi bir teste tâbî tutar. Bir bardak suya 7 fatiha okur, telefonun öbür ucunda olsa bile o okumanın etkisi ile eğer kişi cinlerin etkisin de ise suyun tadını değişik alır. Suyun tadı ya ekşi, ya tuzlu, ya acı, ya da yakıcı olur. Sonra cinlinin kulağına ezan okunur. Eğer kişide yine zülmanî cinler varsa kişi ezana dayanamaz, sıkıntı basar. Daha sonra yakma işlemine geçilir. Yakım başlayınca kişide yanma ve kaşıntı olur. Tıp buna çare bulamaz. 35 gün sonra mutlaka yanma ve kaşıntı durur.
Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e böyle bir hasta geldiğinde, bedene giren cine, “Çık ey Allah'ın ve Resûl'ünün düşmanı” deyip sırtına vururdu ve cini çıkartırdı. Hz İsa da, HZ Süleyman da böyle tedavi ederlerdi. Bunun adı “RUKYE”dir. Günümüzde rukye tedavisi tamamen unutulmuştur.
Cin ile havasçı arasında nasıl bir konuşma geçer: “ Hiç bir bedene zarar vermemek koşulu ile benim askerim olmayı kabul ediyor musun? Bedene zarar verdiğin takdirde başına neler geleceğini biliyor musun?” Cin, denileni yapmazsa yanacağını bilir. Cini mutlaka ehil ilim sahibi kişi çıkartmalıdır. Kulaktan çıktığı takdirde kulakta tahribat yapar. Ehil olan kişi onu alırken gözlere, kulaklara ve buruna Rahmâni görevlileri yerleştirerek oraları kapatır.Ve cini ağızdan alır. Cin ya Rahmâni ordusuna katılmayı kabul eder ki eğer etmezse yakılır. Bu onun sonu olur. Çıkış anında çok sıkıntı verirler, karın ağrısı yaparlar. Ve kafayı, kolları, ayakları uyuştururlar.
Şuna çok dikkât etmek lâzımdır. İçerideki şeytanın dışarıda dostları vardır. O içerden çıkıp sizin bedenine zarar veremez. Ama dışarıdaki dostlarını kullanırlar. Onlara iltifat da etmeyin. Sakın hakaret de etmeyin. Tek çözüm onları bulunduğu yerden çıkartıp almaktır. Bunu da ancak bilen biri yapabilir. Bu havas ilmi yapmış bir kişi olmalıdır. Onun haricinde medyumlar, cinci hocalar size daha fazla zarar verebilirler.
Azap âyetleri vardır, onlar okunur. Meselâ Bakara Suresinin 255. âyet-i kerimesi okunur. Hasta kusturulur. Pis, necis bir koku gelir. Bu onların kokusudur, ona tebliğ yapılır.
“Allah'ı seviyor musun, Peygamber'i seviyor musun, Kur'ân'ı seviyor musun?” diye sorarız. “Onlardan nefret ediyorum.” diye cevap verirler. Eğer bir cini yakıp da tayfasını yakmazsan intikam alırlar. Havasçıdan alamazsa ailesinden alırlar.
Cin çıkarma işini herkes yapabilir mi: Eğer bir mürşidiniz yoksa cinlerden haber alacak bir merkeziniz yoksa maneviyatta güç ve himmet yoksa değil cin çıkarmak, başınıza dert alırsınız. Sakın bu işe karışmayın size girer. Bunların içinde en tehlikelileri ifrittir, çok kuvvetlidir. Onunla mücâdele çok zordur. Genelde ya insanı intihara sürüklerler yada bir başkasını öldürtmeye çalışırlar. Bu konuda hiç durmadan ilham verirler.
Sakaleyn olan Süleyman Peygamber, Süleyman tapınağında cinleri mi çalıştırmıştır: Evet, bu 4 ifrit ve her birinin 360 tane tayfası ile birlikte Hazreti Süleyman'a hizmet etmişlerdir ve zerre kadar seslerini çıkaramamışlardır.
Muallâk taşının hikâyesi nedir: Süleyman (A.S) âsasına dayanıp bir noktaya baktığında aslında ölmüştür. Cinler onun öldüğünü anlamadan harıl harıl çalışır. Ama âsasına giren bir kurt âsayı kemirince âsa kırılır ve Süleyman (A.S) yere düşer. O zaman cinler, “Peygamber ölmüş” diye bağırınca hepsi işi bırakıp kaçarlar. Tam taşı yerine koyarlarken bırakıp kaçtıkları için taşın havada kaldığı rivayet edilir.
Cinlerin başka görevleri var mıdır: Cinlerin bir görevi de bütün insanların arasında infilâk çıkarmaktır. Devletler arası savaşları ile âdemoğullarını birbirine kırdırırlar ve ölmelerinden mutluluk duyarlar.
Gece yatakta cinlerden korunmak için ne yapmalıyız: Yatağa yatınca 21 Besmele çekilir, 3 Fatiha, 3 İhlâs, 3 Felâk, 3 Nas, 3 Ayet-el Kürsi okunur. Ve 21 Besmele ile kapatılır. O zaman ona ne bir cin, ne bir karabasan yaklaşamaz. Bu bir zırhtır. Sabaha kadar sizi korur.
Peygamber Efendimiz'e yardım eden cinler var mıydı: Peygamber Efendimiz'e yardım eden cinlerin başında Ebû Yusuf vardır. 140 cm boyunda yapılı ve çok kuvvetlidir. Hâlâ daha ondan yardım alınır. Şu an Ebû Hureyye Rabbani cinlerin başında yardımcımızdır. Ebû Yusuf ile irtibat halindedir. Onun yardımı ile cinli hastalar tedavi edilir. Cin içinden çıkartılır. Cini çıkan kişinin hemen korunmaya alınması lâzımdır. O zaman bir daha içine girmeleri mümkün olmaz.
Cinlerden korunma yollarını bilirsek bize zarar veremezler. En önemlisi onları iyi tanımak, onlardan korkmamaktır. Korkutmayı çok severler. Mezarlıklardan geçerken ürperti hissini veren de onlardır. Geceleri dışarıya sıcak su dökülmemelidir. Üzerlerine gelirse canları yanar ve zarar verirler. Besmeleyi dilimizden düşürmez, onları iyi tanırsak onlardan korunabiliriz. Bu yazının amacı da onları çok iyi tanıyıp bu konu hakkında bilgilenmektir. Genelde korku ve irade zayıflığı onlara davetiye çıkartır.
7/A'RAF-11: Ve lekad halaknâkum summe savvernâkum summe kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), lem yekun mines sâcidîn(sâcidîne).
Ve andolsun ki; sizi Biz yarattık. Sonra size suret (şekil) verdik. Sonra meleklere: “Âdem (A.S)'a secde edin.” dedik. İblis hariç, secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı.
İblis, kıyâmete kadar insanoğluna duyduğu kin ve intikamını sürdürecektir. Ve Allah'a verdiği yemin üzerine insanoğlunu Allah'ın yolundan uzaklaştırabilmek için elinden gelen herşeyi yapacaktır. Yani elinden geleni ardına koymadan insanoğluna dünyayı dar edecektir. Allahû Tealâ buyuruyor ki:
7/A'RAF-17: Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn(şâkirîne).
Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.
Cinlerin içinden iblisin tayfasında olanlar, insanlara musallat olup onların bedenini kullanmak isterler. Bedenini kullanamadıklarını ise evham, korku vesvese vererek hasta ederler. Bu tür hastalar ancak havas ilmi ile tedavi edilerek kurtulabilirler.
Yaşar Cengizoğlu da manevi tedavi yapan havasçılardan biridir. Kendisi 1958'de Kars Sarıkamış'ta doğmuştur. Daha sonraki günlerini Sivas'ta geçirmiştir. Asıl mesleği mali müşavirliktir. 15 senedir insanları havas ilmi ile manevî olarak tedavi etmektedir. Siyasi bir suçtan dolayı yattığı hapishanede bu ilmi öğrenmiştir. 6 ay boyunca hücre hapsinde riyazet orucu tutup, sabah namazına kadar yaptığı ibadetlerle Allah'ın bir lütfu olarak bu ilmi kazandığını düşünmektedir. Çünkü bu ilim Allah'tan çok istenilerek elde edinilen bir ilimdir. Gayb âlemi dediğimiz bilinmeyen varlıkların âlemini çok iyi tanıyan Yaşar Cengizoğlu: “Mürşid ve himmet bu ilmin öğrenilmesinde çok önemlidir. Onlar da beni çok iyi tanırlar” diyor.
Riyazet: Bedeni her türlü hayvansal gıdalardan temizleyerek, sadece tuzsuz zeytin, hurma, arpa ekmeği ve su ile tutulan oruç ile yapılır. Amaç nefsi kontrol altında tutabilmektir. Bu zaman zarfında bütün dünya ilişkilerinden soyutlanılır. Yaşar Hoca bu orucu 6 ay yaparak bu ilim üzerinde yoğunlaşmıştır. Şu an Türkiye'de bu ilmi icra eden 11 kişiden biridir.
Cinler ile ilgili bölümü, havas ilmine sahip olan Yaşar Cengizoğlu ile yaptığımız röportaj sonucunu sitemize yerleştirdik. Kendisiyle irtibata geçmek isteyenler sitemizin adresinden ulaşabilirler.
Sakaleyn kimdir: Cinlere hükmeden kişiye sakaleyn denir. Süleyman Peygamber, İsa (A.S), Peygamber Efendimiz de sakaleyndir. Hazreti Süleyman, Süleyman tapınağını emrindeki cinleri kullanarak tamamlamıştır.
Havas ilmi nedir: Kur'ân ve sünnet üzeri yapılan manevî bir tedavi şeklidir. Bir ismi de RUKYE ilmidir. Rukyecilik Allah Resûlü (S.A.V)'in tedavi şeklidir. Bu tedavi, mânâ âleminin doktorlarından ve mürşidlerinden alınan himmet ile yapılır. Bir adı da gizli ilimlerdir. Allah'ın ilmidir, bu ilme sahip olmak için çok uzun bir eğitim sürecinden geçilir. Bu ilmi öğrenebilmek için bir öğretici bir mürşid esastır. Bir şeyhten yetki ve himmet alınmadan yapılmaz. Havas ilmi, Rahmâni cinleri kullanıp kâfir cinlerle mücadele etmek için Allah tarafından verilen bir ilimdir. Elde edilmesi çok zordur. En az 41 gün tuzsuz zeytin, hurma, su, ve ekmekle riyazet orucu tutulması lâzımdır. Bu arada kimseyle konuşulmaz, bütün dünya ile ilişkinin kesilmesi lâzımdır. Fazla yemek şeytanın çok hoşuna gider. Riyazet, halvete girmek şarttır.
Havasçıların görevi nedir: Havasçıların görevi, bedene giren, insanlara musallat olan kâfir, suflî cinleri oradan çıkarıp bedeni bu cinlerden temizlemektir. Havasçılar fizik âlemindeki doktorlar gibidirler, onların kendilerine has metodları vardır. Bugün piyasada bulunan medyumların hiç biri havasçıların yaptığı işi yapamaz.
Cinler hangi âlemde bulunurlar: Allah kâinatı 6 âlem olarak yaratmıştır.
1-Zahiri âlem (Şu an içinde yaşadığımız âlem)
2-Berzah âlemi( Rüyada veya öldüğümüz zaman gideceğimiz âlem)
3-Gayb âlemi ( Cinlerin yaşadığı âlem)
4-Gayb'ın berzah âlemi(cinlerin öldüğü zaman gideceği âlem)
5-Emr âlemi (melekût âlemi)
6-Emr âleminin karşıtı (Zülmanî âlem)
7-Lâ mekân yani yokluk olup karşıtı yoktur. Allah da Lâ mekânda'dır.
Şu an içinde bulunduğumuz mekânda 6 âlem de iç içedir. Kur'ân-ı Kerim'in 72. suresi olan Cin Suresi cinleri anlatmaktadır. Adları CANN, CİN diye geçmektedir. Sayıları insanlardan çoktur. Allah onları dumansız ateşten yaratmıştır. Görünmez olmalarına karşın varlıklarını hissettirirler. Onlar, gayb âleminin varlıklarıdır.
55/RAHMÂN-14: Halakal insâne min salsâlin kel fehhâr(fehhâri).
İnsanı, testi gibi kurutulmuş topraktan yarattı.
55/RAHMAN-15: Ve halakal cânne min mâricin min nâr (nârin).
Cann'ı (cinni) da 'yalın, dumansız bir ateşten' yarattı.
Cinler nasıl varlıklardır: Allahû Tealâ buyuruyor ki:
15/HİCR-26: Ve lekad halaknel insâne min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).
Andolsun ki Biz, insanı “hamein mesnûn olan salsalinden” (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) yarattık.
İnsan topraktan, cinler de dumansız ateşten yaratılmıştır. Bazen insan şekline dönüşürler, bazen yılan, bazen de siyah kedi ve köpek tarzında görünürler. Öyle cinler vardır ki insandan ayırt edilmezler. Meselâ sahâbeler zamanında insan kılığına girip yiyecek çalan cinler bile vardır. Peygamber Efendimiz: “Öyle bir zaman gelecek ki şeytanlar ve cinler iki ayaklı askerler olacaklardır.” diye buyurmuştur. Bu demektir ki 21. YY insan kılığında dolaşan şeytanlar ve cinler ile dolup taşacaktır.. Yani cinler ortalıkta cirit atmaktadırlar.
Cinler, akşam namazı ile sabah namazı vakti arasında etrafta dolaşırlar. Çok akıllı mahlûklar değildirler.Yaratılış itibari ile çok cahil mahlûklardır, çok yalan söylerler. Çok sabırlıdırlar. Âdem oğullarına atalarından gelme bir kinleri vardır.
Neden İnsanoğluna zarar verirler: Allahû Tealâ buyuruyor ki:
38/SAD-72: Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn(sâcidîne).
Böylece onu sevva ettiğim ve onun içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secde ederek yere kapanın!
38/SAD-73: Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûn(ecmaûne).
Bunun üzerine meleklerin hepsi birden secde etti.
38/SAD-74: İllâ iblîs(iblîse), istekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne).
İblis hariç ki, o kibirlendi ve kâfirlerden oldu.
38/SAD-75: Kâle yâ iblîsu mâ meneake en tescude limâ halaktu bi yedeyy(yedeyye), estekberte em kunte minel âlîn(âlîne).
(Allahû Tealâ): “Ey iblis! Ellerimle (kudretimle) halkettiğim şeye secde etmenden seni men eden (şey) nedir? Kibirlendin! Yoksa sen yücelerden mi oldun?” dedi.
38/SAD-76: Kâle ene hayrun minh(minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin).
(İblis): “Ben, ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten, onu tînden (nemli topraktan, balçıktan) yarattın.” dedi.
İşte iblisin Âdem'e olan kini o secde gününden kalmadır. Ona secde etmek çok ağırına gitmiş ve asla secde etmeyi kabul etmemiştir. Onun için Âdem (A.S) zürriyetine zarar vermek isterler. İnsanları hiç bıkmadan, usanmadan takip ederler. .Hep insanların zayıf anını beklerler. Eğer kişi çok dirayetli olur da bedenine giremezse görüntü vermek sureti ile korkutup bundan çok acayip zevk duyarlar. İşleri güçleri Âdem (A.S)'ın zürriyetine zarar ve mutsuzluk vermektir.
Cinler, her ne kadar ateşten yaratılsa da şekilleri ateş gibi değildir. Onların da kendilerine has şekilleri vardır. Konuşan hareket eden mahlûklardır. Dayak atınca canları yanar. İnsan da topraktan yaratılmasına rağmen ateşte yanabilir. Allah insanlardan önce kâinata cinleri yerleştirmiştir. İblisi bilerek yaratmıştır. Kâinatın boş kalmamasını istemiştir. İblis cennette bütün hilelerini yapmış ve Âdem (A.S)'ı cennetten çıkarmıştır. Bir rivayete göre cennete yılan şeklinde girmiştir.
36/YASİN-60: E lem a'had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta'budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).
Ey Âdemoğulları! Ben sizden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), sizin için apaçık bir düşmandır.
36/YASİN-61: Ve eni'budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).
Ve Bana kul olun! (İşte) bu, Sıratı Mustakîm'dir.
Kaç çeşit cin vardır: Allah, Âdem (A.S)'a secde emrini verdiği zaman, secde etmeyen iblistir. O da cin taifesindendir. Cinler şu şekilde sınıflandırılabilir:
1-Müslüman cinler
2-Müslüman ve mü'min cinler
3-Kâfir cinler
İblis, kâfir cinlerin başındadır. Ve tektir. Âdem (A.S)'a secde emrine karşı gelen de odur. Ve kıyâmete kadar yaşayacağına dair Allah'tan söz almıştır. Şeytan (ona hizmet eden kâfir cinler), cin tayfasındandır. İnsanları kandırmak asıl görevidir.
İfrit, 4 tanedir ve hepsinin görevi ayrıdır. Onlara bağlı hizmet eden orduları vardır. İfrit, iblisten sonra Allahın yarattığı en güçlü mahlûktur. İnsanlara musallat olur. En çok Allah'ı zikredenlere musallat olur. Amacı Âdem (A.S) zürriyetini yoldan saptırmak ve onları hayatı boyunca mutsuz etmek, karı koca arasına girip yuva yıkmaktır. Çünkü Âdem (A.S)'ın zürriyetinin çoğalmasına dayanamazlar. En tehlikeli olanı Mardin ve Nusaybin cinleridir. Emir komuta sisteminde çalışırlar. Görevlerini bitirince üstlerine rapor verip kişiyi terk ederler.
Peri, dişi cinlerdir.
Karabasan, geceleri uykuda insanların üzerine oturup onlara sıkıntı veren cin tayfasıdır.
Tagut, yeryüzünde iblise hizmet eden insan şeytanlardır. Onlar da aynı şekilde insanları Allahı'n yolundan saptırırlar.
Cinler ne yerler, ne içerler: Onların beslenme şekilleri kokudur, enerji varlıklar oldukları için bizim gibi yemek yemezler. Pişmiş pilav kokusuna bayılırlar. Ayrıca kemik artığı et kokusu en sevdikleri kokulardır. Kim sofraya oturduğunda “Besmele” çekmezse yemeğini kâfir cinlerle paylaşır. Peygamberimiz (S.A.V):: “Özellikle et yemeği yediğiniz zaman elerinizi mutlaka yıkayın, yoksa yağlı elleri yalarlar.” buyurmuşlardır. Sigara dumanını çok severler. Kâfir olanları, kan, irin, hayvan pisliği kokularını çok sever.
Nerelerde yaşarlar, hangi mekânları severler: En çok mezarlıklarda yaşarlar, Harabe, ıssız yerleri severler, namaz kılınmayan evlerde, pis ve Kur'ân okunmayan evler mekânlarıdır. Çok pis insanları çok severler. Özellikle pis insanların kokularına bayılırlar. Peygamberimiz (S.A.V): “Her kim evine girerken ‘Bismillâh' demezse bilsin ki evine iblisle birlikte girer.” buyurmuştur. Kim yatağa besmelesiz girerse onunla birlikte yatarlar. Onlar da şöyle der: “Hem barınacak yer buldum, hem doyacak sofra buldum, hem de yatacak yatak buldum” . Herşeyin başı besmeledir. Evlerde en çok banyo ve tuvalette bulunurlar. Tuvalete girince özellikle Allah'ı hatırlatırlar. Mü'min cinler camilerde, mü'min evlerde barınırlar. Evlerde mü'min cinlerin bulunması iyidir. Çünkü onlar zülmanilere karşı koruma görevi yaparlar. Hamamlar, çöplükler, ağaç dipleri en çok barındıkları yerlerdir. Kâinatın her tarafı onlarla doludur, bütün evler onların mekânıdır. Müslüman kişilerin evinde müslüman cinler vardır. Kâfir kişilerin evinde kâfir cinler vardır. Nusaybin cinleri çok meşhurdur. İlk defa da müslüman olanlar Kâbe cinleridir.
İnsan bedeninde de barınırlar m: Kâfir cinler insan bedenini sahiplenirler. Bir insan bedenini sahiplendiler mi boğazda yalıya yerleşmiş gibi sevinirler. Orada çok rahat ederler. O kişinin ağzını, gözünü, beynini, kalbini kullanırlar. Çıkmak zorunda kalınca da, anne kucağından koparılıyormuş gibi bağırırlar.
Ömürleri ne kadardır : Ömürleri çok uzundur. Sahâbe zamanından bugüne kadar yaşayan cinler vardır. 1000, 1500 sene ömürleri vardır.
Nasıl yaşarlar nasıl ölürler: Evlenirler, çoluk çocuk sahibi olular, ölürler. Ticarî bir kaygıları yoktur. İnsan artıkları ile beslendikleri için çalışma gibi bir durumları yoktur. Eğlenirler, düğün yaparlar, konferanslar verirler. Çok güzel besteler yaparlar. Onların da canını Azrail (A.S). alır. Bizlerle birlikte cennet veya cehenneme gireceklerdir.
Hayvanların canını kim alır: Allah yarattığı hayvansal âlemi anadan doğduğu günden ecel gününe kadar sayısal bir zikir sayısı ile sınırlamıştır. O bittiği zaman otomatikman ölüm gerçekleşir. Bütün hayvanlar Allah'ı zikrederler. Cinler de öyledir.
Cehennemde yanmaları nasıl olacak, ateşten yaratıldıkları için ateş onları etkiler mi: Nasıl ki insan çamurdan yaratılıp ateşe atılıyorsa, cinler de ateşten yaratılıp toprağa katılacaktır. Bu onlar için çok büyük bir azap olacaktır.
Evimize kafir cinlerin girmemesi için nelere dikkat etmeliyiz: Evlerimizin temiz olmasına çok dikkat etmemiz lâzım. Evimizde Kur'ân okunacak, zikir yapılacak, bunu da duvarlar duyacaktır. Mümkünse gülsuyu evin her tarafına sıkılacaktır. Bu kokuya dayanamaz, kaçarlar. Tuvalet ve banyolarda olabildiğince az kalmak lâzımdır. Orada da insanı oyalarlar, gusül aldım mı almadım mı diye evham verirler. Hiç bir şey yapamazlarsa vesvese ile insanı mutsuz ederler.
Kimlere musallat olurlar: Özellikle kendi yolundakilerle uğraşmazlar; ama kendi yolundan biri Allah yoluna girerse ona çok musallat olurlar. Ümitsiz, mutsuz, korkak kimselerin zayıf bir anını kolaylayıp, çok rahat bedenlerine girip o bedeni kendi bedenleri gibi kullanırlar.
Cinler nelerden hiç hoşlanmazlar: Kâfir cinler Yâsin'i, ezanı ve tekbiri hiç sevmezler. Bunu duydukları anda zangır zangır titrerler. Namaz anını hiç sevmezler, secde anında çok azap çekerler, çırpınırlar. Kur'ân okunan evleri hiç sevmezler. Çünkü o zaman Rahmâniler gelir. Rahmânilerin olduğu yerde zülmanîler barınamazlar. Allah sohbetine hiç dayanamaz ve hemen oradan kaçarlar.
En çok neden korkarlar: Kâfir cinler ihlâslı bir müslümandan korktukları kadar hiçbir şeyden korkmazlar. Allah'ın evliyalarını hiç sevmezler, onlardan çok korkarlar.
Cinleri en kahreden şey nedir: “ Allah seni kahretsin” kelimesini hiç sevmezler. Aslında zaten Allah'ın rahmetini kaybetmişlerdir. Ama bunu Adem (A.S)'ın. zürriyetinden duymak, çok ağırlarına gider ve bu onları kahreder.
Cinlerden korunma yolu nelerdir: En önemlisi koruma kalkanının altına girmektir. Allah'ın başlarının üzerine emrinden bir ruh yerleştirdiklerinin içine hiçbir cin girip onu sahiplenemez. Her zaman abdestli dolaşmak lâzımdır. Her zaman “Besmele” çekmeyi alışkanlık haline getirmemiz lâzımdır.
Her insanın bir cini var mıdır: Evet, her insanın içinde bir cin vardır. Şeytan, zülmâni, iblis, cin dediğimiz 4 ismi olan şey herkesde vardır. Sahâbe Peygamber Efendimiz'e: “Ya Resulullah sende de var mıdır?”diye sorduğunda,“Vallâhi vardır; ama o bana teslim oldu.” buyurmuştur. Bir zülmanî, bir Rahmâni herkesde vardır. Kişi ne zaman Allah'ın hoşuna gidecek bir iş yapsa, namaz kılsa, hemen devreye girer, caydırmaya çalışır. Hem içeride kalp ve beyin, hem de dışarıda bedeni kuşatmaya çalışan zülmanîler vardır. Onlara karşı da görev yapan Rahmâniler vardır. Kâinat onlarla doludur. Boş hiçbir yer yoktur, özellikle güneş battıktan sonra şeytanlar, kâfir cinler cirit atarlar. Biz havasçılar, “Çocuklarınızı akşam namazından sonra kesinlikle sokağa çıkarmayın” deriz, ta ki seher vaktine kadar.
Sübyânlık nedir: Eğer anne cinli ise doğumda annenin cini çocuğa geçebilir. Çocuk doğduğunda bedeni cinli olarak doğar.
Kâfir cinler kimlere yaklaşırlar: İhlâslı olmayanlara, başlarının üzerinde bir koruyucusu bulunmayanlara, üzüntülü olanlara, kendini koyuveren, çok şiddetli üzüntüsü olanlara, şiddetli kaygıları olanlara, hayattan bütün ümidini kesmiş yaşamak istemeyenlere, yalnız yaşayanlara şak diye yapışırlar. İnsanlık âlemini öyle güzel izlerler ki, o açığı buldukları zaman hemen insan bedenine girerler. Buna havas ilminde “harici girme” denir.
7/A'RAF-154: Ve lemmâ sekete an mûsel gadabu ehazel elvâh(elvâha), ve fî nushatihâ huden ve rahmetun lillezîne hum li rabbihim yerhebûn(yerhebûne).
Ve Musa (A.S)'nın öfkesi yatışınca levhaları aldı. Onun (levhaların bir) nüshasında hidayet (Hakk'a hidayet, Allah'a ulaşma) vardır. Ve o, Rab'lerinden korkan kimseler için bir rahmettir.
Cin âlemindekilerle evli olanlar var mıdır: Eğer bir insan gece yarısı kan ter içinde uyanıyorsa, çok yorgun ve bitkin ise bu, o insanın o âlemden birisi ile evli olduğuna işarettir. Eğer cinler âleminden bir kadın bizim âlemden bir erkek ile evliyse ve bu durumu kabul etmişse o erkeğin hayatı boyunca o cinden kurtulması imkânsızdır. O kişiye her türlü kötülüğü yaparlar, dünyasını karartırlar.
Kimler insanı cinlerden kurtarabilir, cini vücuttan çıkartabilir: Bu tedaviyi yapabilen kişi, mutlaka havas ilmine vakıf, Allah'tan nusret, bağlı olduğu mürşidinden himmet alan bir kişi olmalıdır. Ses ve görüntü alabilmelidir (Gönül gözü, gönül kulağı açık olmalıdır). Mürşidi ile rabıtalı olmalıdır. Mürşidinin “başla” sesini duyup tedaviye öyle başlayacak bir kişi gerçek anlamda manevî tedavi yapabilir.
İnsanlar arasında dolaşan cinlileri nasıl fark ederiz: Eğer siz Rahmâni iseniz, karşıdaki insanın gözlerinin içine bakın. Cinli olan kişi bu bakıştan çok şiddetli rahatsız olur. Başını öne eğer ve gözünüze bakamaz. Daha sonra içinizden bir “Fatiha” okuyun ve izleyin, sıkıntı duyar. Üçüncü kademe olarak içinizden tekbir getirin. Kişinin içinde bulunan cin veya şeytan diğer kişinin içindeki ile temasa girer ve aldığı mesajı diğerine fısıldar, fal olayı böyle gerçekleşir
Cinlerin vücuda intikali kaç yolla ve nasıl olur: Cinler, bedene iki yolla intikal eder.
1-Hârici intikal: Müsait zaman kollayıp bedene girme,
2-Dâhili intikal: Büyü yolu ile bedene cin göndererek cin sokma
Kâfir cinler insan vücuduna nerelerden girerler: Ağızdan, burundan, kulaktan, ayaklardan, parmak uçlarından tırnak aralarından her yerden girebilirler. Bu hissedilmez. Çıkışta çok zor çıkarlar. Müslüman olup da mü'min olmayan cinler, insan vücuduna girerler ama onun günah olduğunu bilmezler. Daha ziyade çocuk yaştaki cinlerdir. Onları çıkarmak kolaydır. Bize “Yâsin okuyun ya da tekbir getirin ki yolumuzu bulalım” diye yardım isterler. Y3asin'in özelliği yol göstermesidir. Kendi kendine çıkamazlar.
İnsan vücudunda nerelerde saklanırlar: En çok kasıklarda saklanırlar. Sırasıyla ensede, diz kapak altlarında, sol kol altında, çünkü sağ tarafta hayra yönelik amellerimizi yazan melek vardır. Oraya gelemezler. Beden sahibini bazen ateşlendirirler, bazen sol kolu uyuştururlar ve ağrı verirler. O ağrıyı dumanla verirler. Genelde sabah kalkınca sol kolda uyuşukluk olur. Sol tarafta kalbin bulunduğu bölge necis olduğu için orayı seçerler.
Kişi, kendi içinde cin olup olmadığını nasıl anlayabilir: Sabahları çok zor uyanıyorsa, namazlarda çok vesvese oluyorsa, abdest anında akla hayale gelmeyen vesveseler geliyorsa, eşiyle çok şiddetli geçimsizliği varsa, eşinin yüzünü bir anda değişik görüyorsa, gözleri kan çanağı gibi kırmızıysa, sol kolda uyuşmalar oluyorsa, bunlar bariz belirtilerdir.
Eğer gece geç vakitlerde yorgun uyanıyorsa, banyoda, tuvalette çok uzun kalıyorsa, ani sinirlenmeleri varsa, yatakta çok sağa sola dönüyorsa, uykuda dişlerini gıcırdatıyorsa, eşine karşı sebepsiz soğuksa, bir anda kendini kaybediyorsa, bir anda kramp şeklinde ağrı giriyorsa, bir anda uyku basıyorsa, iki ayrı insan gibi farklı kişilikler sergiliyorsa, mutlak surette bu o kişinin bedenin içinde cin olduğunu gösterir.
Beden dışında cin olduğu nasıl anlaşılır: Onlar da rüya âleminde kendilerini göstererek alıştırırlar. Hiç acele etmezler, çok sabırlıdırlar. Kedi, köpek ve yılan olarak görülürler. Eğer uykuda yılan sokuyorsa uyanınca soktuğu yerde kişi acı hisseder. Yerde fare gibi koşuşan siyah karaltılar görüyorsa, karanlıktan korkuyorsa, arkadan biri beni takip ediyor korkusu varsa, biri tarafından devamlı gözetleniyor hissine kapılıyorsa, namazlarda arkasında biri varmış gibi hissediyorsa, kâfir cinler tarafından gözetleniyor demektir. Zaman kollayıp mutlak surette müsait bir anda içine girme yollarını arıyorlardır. Devamlı zaman kollarlar. Üzgün ve ümitsiz anlarında “fırsat bu fırsattır” deyip saldırırlar, aynı tilki gibidirler. Çok sabırlıdır ve hiç vazgeçmezler.
Cinleri evimizden uzak tutmak için ne yapmamız lâzım: Şu âyetin sıkça okunması lâzımdır: “La ilahe illâlahû vahdehu la şerike lehul mülkü şerike hamdü ve hüve âla küllü şey in kadir”. Bu âyet günde 100 defa okunur. Allah Resûlün'e 100 den az olmamak şartı ile salâvat getirilir. Yedi dükkân süprüntüsü ile tütsüsü yapılır, her tarafa gül suyu serpilir. Kur'ân'ı açıp sesli olarak evde dinlediğiniz zaman evde bir tane kâfir cin barınamaz.
Rahmâni melaikeler siz yatak odanıza girdiğiniz zaman odadan içeri girmezler, kapıda beklerler. Sadece kâfir cinler girer. Sebebi eşler arasında soğukluğu oluşturmaktır.
Yatak odasında âyet cinsinden hiçbir şey olmaması gerekir.
Şeytanla nasıl iş birliği yapanlar yaparlar: Şeytanla iş birliği yapmak isteyenler önce kâfir cinlerle ilişki kurarlar. Cinler onlarla şöyle bir anlaşma yapar: “Sen bizim patronumuz olan şeytanın emirlerine itaat ettiğin müddetçe biz de senin emrindeyiz”. Şeytan da onlara emrini verir. Büyücü cinleri emri altına alır. “Git şurada şunun vücuduna gir, şunu yap” diye veya yedirme tarzında büyü yapılır ve bedene cin sokulur. Cin görevini bitirinceye kadar çok yoğun çalışır, birisi müdahale etmezse işini bitirmeden o bedeni terk etmez. İşini bitirince patronuna gider, rapor verir ve bedeni terk eder. Bazen de ölünce bedenden çıkarlar.
Büyü nasıl yapılır: Yazılan muskalar, hazırlanan sular değil, burada asıl olan büyücünün görevlendirdiği cindir. Yani büyücü der ki: “Git şu şahsın bedenine gir ve bu karı kocanın arasını aç, vazifen bu”. Kâfir cin de emri mutlaka yerine getirir.
Büyünün kuvvetli tutması için ne yaparlar: Kur'ân'ı tersten okurlar, tuvalette okurlar ve abdestsiz okurlar veya Kur'ân'ı oturduğu minderin altına koyarak ve necis ortamlarda okuyarak büyü yaparlar. Bu sistem büyücülerin en etkili yoludur. Bu sistemle 12'den vururlar. Eğer kişinin bir mürşidi ve koruması yoksa yapılan büyü 24 saat içinde tesir eder. Medyumların hepsi zülmanî güçleri kullanarak mesleklerini icra ederler.
Bedenine cin giren kişi nasıl tedavi olur: Havas ilmine sahip olan kişiden başkası cinliyi tedavi edemez. İlim sahibi kişi önce cinliyi bir teste tâbî tutar. Bir bardak suya 7 fatiha okur, telefonun öbür ucunda olsa bile o okumanın etkisi ile eğer kişi cinlerin etkisin de ise suyun tadını değişik alır. Suyun tadı ya ekşi, ya tuzlu, ya acı, ya da yakıcı olur. Sonra cinlinin kulağına ezan okunur. Eğer kişide yine zülmanî cinler varsa kişi ezana dayanamaz, sıkıntı basar. Daha sonra yakma işlemine geçilir. Yakım başlayınca kişide yanma ve kaşıntı olur. Tıp buna çare bulamaz. 35 gün sonra mutlaka yanma ve kaşıntı durur.
Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e böyle bir hasta geldiğinde, bedene giren cine, “Çık ey Allah'ın ve Resûl'ünün düşmanı” deyip sırtına vururdu ve cini çıkartırdı. Hz İsa da, HZ Süleyman da böyle tedavi ederlerdi. Bunun adı “RUKYE”dir. Günümüzde rukye tedavisi tamamen unutulmuştur.
Cin ile havasçı arasında nasıl bir konuşma geçer: “ Hiç bir bedene zarar vermemek koşulu ile benim askerim olmayı kabul ediyor musun? Bedene zarar verdiğin takdirde başına neler geleceğini biliyor musun?” Cin, denileni yapmazsa yanacağını bilir. Cini mutlaka ehil ilim sahibi kişi çıkartmalıdır. Kulaktan çıktığı takdirde kulakta tahribat yapar. Ehil olan kişi onu alırken gözlere, kulaklara ve buruna Rahmâni görevlileri yerleştirerek oraları kapatır.Ve cini ağızdan alır. Cin ya Rahmâni ordusuna katılmayı kabul eder ki eğer etmezse yakılır. Bu onun sonu olur. Çıkış anında çok sıkıntı verirler, karın ağrısı yaparlar. Ve kafayı, kolları, ayakları uyuştururlar.
Şuna çok dikkât etmek lâzımdır. İçerideki şeytanın dışarıda dostları vardır. O içerden çıkıp sizin bedenine zarar veremez. Ama dışarıdaki dostlarını kullanırlar. Onlara iltifat da etmeyin. Sakın hakaret de etmeyin. Tek çözüm onları bulunduğu yerden çıkartıp almaktır. Bunu da ancak bilen biri yapabilir. Bu havas ilmi yapmış bir kişi olmalıdır. Onun haricinde medyumlar, cinci hocalar size daha fazla zarar verebilirler.
Azap âyetleri vardır, onlar okunur. Meselâ Bakara Suresinin 255. âyet-i kerimesi okunur. Hasta kusturulur. Pis, necis bir koku gelir. Bu onların kokusudur, ona tebliğ yapılır.
“Allah'ı seviyor musun, Peygamber'i seviyor musun, Kur'ân'ı seviyor musun?” diye sorarız. “Onlardan nefret ediyorum.” diye cevap verirler. Eğer bir cini yakıp da tayfasını yakmazsan intikam alırlar. Havasçıdan alamazsa ailesinden alırlar.
Cin çıkarma işini herkes yapabilir mi: Eğer bir mürşidiniz yoksa cinlerden haber alacak bir merkeziniz yoksa maneviyatta güç ve himmet yoksa değil cin çıkarmak, başınıza dert alırsınız. Sakın bu işe karışmayın size girer. Bunların içinde en tehlikelileri ifrittir, çok kuvvetlidir. Onunla mücâdele çok zordur. Genelde ya insanı intihara sürüklerler yada bir başkasını öldürtmeye çalışırlar. Bu konuda hiç durmadan ilham verirler.
Sakaleyn olan Süleyman Peygamber, Süleyman tapınağında cinleri mi çalıştırmıştır: Evet, bu 4 ifrit ve her birinin 360 tane tayfası ile birlikte Hazreti Süleyman'a hizmet etmişlerdir ve zerre kadar seslerini çıkaramamışlardır.
Muallâk taşının hikâyesi nedir: Süleyman (A.S) âsasına dayanıp bir noktaya baktığında aslında ölmüştür. Cinler onun öldüğünü anlamadan harıl harıl çalışır. Ama âsasına giren bir kurt âsayı kemirince âsa kırılır ve Süleyman (A.S) yere düşer. O zaman cinler, “Peygamber ölmüş” diye bağırınca hepsi işi bırakıp kaçarlar. Tam taşı yerine koyarlarken bırakıp kaçtıkları için taşın havada kaldığı rivayet edilir.
Cinlerin başka görevleri var mıdır: Cinlerin bir görevi de bütün insanların arasında infilâk çıkarmaktır. Devletler arası savaşları ile âdemoğullarını birbirine kırdırırlar ve ölmelerinden mutluluk duyarlar.
Gece yatakta cinlerden korunmak için ne yapmalıyız: Yatağa yatınca 21 Besmele çekilir, 3 Fatiha, 3 İhlâs, 3 Felâk, 3 Nas, 3 Ayet-el Kürsi okunur. Ve 21 Besmele ile kapatılır. O zaman ona ne bir cin, ne bir karabasan yaklaşamaz. Bu bir zırhtır. Sabaha kadar sizi korur.
Peygamber Efendimiz'e yardım eden cinler var mıydı: Peygamber Efendimiz'e yardım eden cinlerin başında Ebû Yusuf vardır. 140 cm boyunda yapılı ve çok kuvvetlidir. Hâlâ daha ondan yardım alınır. Şu an Ebû Hureyye Rabbani cinlerin başında yardımcımızdır. Ebû Yusuf ile irtibat halindedir. Onun yardımı ile cinli hastalar tedavi edilir. Cin içinden çıkartılır. Cini çıkan kişinin hemen korunmaya alınması lâzımdır. O zaman bir daha içine girmeleri mümkün olmaz.
Cinlerden korunma yollarını bilirsek bize zarar veremezler. En önemlisi onları iyi tanımak, onlardan korkmamaktır. Korkutmayı çok severler. Mezarlıklardan geçerken ürperti hissini veren de onlardır. Geceleri dışarıya sıcak su dökülmemelidir. Üzerlerine gelirse canları yanar ve zarar verirler. Besmeleyi dilimizden düşürmez, onları iyi tanırsak onlardan korunabiliriz. Bu yazının amacı da onları çok iyi tanıyıp bu konu hakkında bilgilenmektir. Genelde korku ve irade zayıflığı onlara davetiye çıkartır.