MURATS44
Özel Üye
İslam Öncesi Türklerde Cin Kavramı
Anadolu folklorundaki biçimiyle cinlerden hüddam edinme inancının, Türklerin Müslümanlık öncesi inançlarında da yer aldığını söylemek pek mümkün değildir. Türk Şamanizm'inde, doğaüstü varlıklarla ilişki kuran kişiye “kam” veya Kırgızlar'da hâlâ kullanıldığı gibi “bakşı” denir. Bakşı'nın koruyucu ruhu olarak sözünü ettiği “arvak” ile hadîm bir cinden bahsetmediği açıkça bellidir. Diğer yandan, zaman içinde yok olup giden Türk Şamanizm'inde de cin benzeri varlıklara inanıldığı biliniyor. Fakat, bu inancın temellerinde Budizm'in köklü bir etkisi olduğu da kesindir. Uzakdoğu dinlerinin esas ilkeler açısından Ortadoğu'dakilere oranla büyük farklılıklar taşıması sebebiyle, bu farkın mitolojik unsurlarda da kendini göstermesi kaçınılmazdır.
Nitekim, İslam öncesi Türkler'den kalma ve “çıvı” olarak geçen bir terimi, Mahmud Kaşgarî, “Dîvanü Lûgat-it Türk” adlı kapsamlı sözlüğünde açıklarken, İslam'ın etkisi ile bunun "cinlerden bir bölük" olduğunu yazmak zorunda kalmıştır. Oysa, Yakut Türkleri'ndeki Şamanizm'de - ki İslam-Arap etkisinde kalmamış nâdir bir koldur - görülen “ije-kil” ile paralel anlamdadır “çivi”. İje-kil; herhangi bir kişinin, ruhu gibi bedenine bağlı olan ve canı olarak tercüme edebileceğim biçimde tanımlanmaktadır.
Çıvı da, fertleri birbirine bağlı bir toplumun kollektif canı gibi düşünülmüştür. Mesela, eski metinlerde anlatıldığı üzere; savaş anında birbirine saldıran iki ordunun askerleri çarpışırken, o iki toplumun çıvılarının da birbirine saldırdığına inanılırmış. Özellikle askerler gece vakti istirahatta iken, askerlerden çıkan çıvı daha da güçlenir ve böylece karanlıkta müthiş bir savaş olurmuş. Öyle ki, askerler geceleyin çıvıların attığı oklardan korunmak için çadırlarından dışarıya adım atmazlarmış.
Kaşgarlı Mahmud'un Türkler ile ilgili muhteşem eserini, Abbasi halifesi Muktedî'ye takdim ettiği yıllarda, doğudan itibaren Akıncılar Anadolu'ya girmeye başlamışlardı. Bu Akıncıların Orta Asya'daki İslam öncesi eski Türk kültür öğelerini ne ölçüde Anadolu'nun otantik etkisinden koruyabildiğini bilmiyoruz. Ancak, Anadolu'nun eski Doğu Roma İmparatorluğu'ndan kalma halkının âdet ve inançlarından günümüze kadar gelen bazı cin-peri hikayelerinin varlığını inkâr etmek mümkün değildir.
Bu sebeple, günümüzdeki Anadolu inançlarının kökünü; Akıncıların göçerlikten yerleşikliğe geçerken küçük beylikler kurmaya başlamalarıyla birlikte, Arap-İslam kültürünün Bizans-Anadolu ortamında yorumlanışında aramak gerekir. Burada Osmanlı kültürünü - içeriği çok zengin olmasına rağmen - aynen kendisinden önceki gibi İstanbul'un surları içinde sıkışıp kalmış ve 15-20 yıl önce de Anadolu kültürü tarafından tamamen yok edilmiş olması yüzünden dikkate almıyorum. Esasında, cinlerle ilgili inançlarda da Anadolu ile Konstantinopolis (Der-Saadet) arasında dikkati çeken farklar vardır.