MURATS44
Özel Üye
Cifir Mes'elesi
Türkçe telaffuzunda yanlış olarak Cifir diye kullanılıyorsa da, aslı Arabça'da "Cefir"dir. Lügat mânası: "Küçük buzağı" demektir. Bu ilmin bu lakapla iştiharının sebebi: Bir rivayette, İmam-ı Ali'nin (RA). diğer bir rivayette Cafer-i Sadık'ın bu ilmin esas plân ve krokisini bir küçük buzağı derisine yazmış olmasından ötürüdür.
İleriki sahifelerde arz edeceğimiz üzere, bu ilmin esası, Hazret-i Peygamber'in irşat ve talimiyle Hazret-i İmam-ı Ali'den gelmektedir. İmam-Cafer-i Sadık ise onu genişçe bazı kaideler altına aldığı mervîdir
Bu ilim, sadece Ebceddeki harflerin değerlerine göre, bazı âyât ve ehadîsin gaybî olan sırlarını istihraç etmekten ibaret değildir. Yine ileride İmam-ı Ali'nin "El-Cefr-ül Cami' Ven-Nur-ul Lâmi" eserinden nakledeceğimiz üzere, Cifir ilminin daha bir çok vecih ve tarafları vardır.
Meşhur filozof İbn-i Haldun, "Mukaddeme" adlı eserinde [SUP][1][/SUP] bu ilmin ta'rifine kısaca temas etmiş, ancak mes'eleye fazla akılcılık yaklaşımıyla bakmıştır. İmam-ı Ca'fer-i Sâdık'tan şöhretle nakledilmiş olan bu ilmin yazılı belgelerini göremediğinden yakınmıştır. Bu arada bazı zâtların bu ilme dayanarak keşif ve istihraca dair bazı tarihlerin de, dava edildiği gibi zuhur etmediğine itiraz etmiştir. Bu zâtta akıl ve felsefe ziyade hâkim olduğu için, keşfen veya istihracen bildirilen her bir hâdisenin te'vilsiz, ta'birsiz ve tagayyürsüz aynı aynına çıkmasını beklemiştir. Amma düşünememiştir ki; evliyanın keşif ve istihraçları, bazen küçük ve cüz'î bir hâdiseyi, büyük ve umumî olarak., umumî ve büyük bazı hâdiseleri ise, cüz'î ve mahallî surette hissetmeleriyle; misal olarak; Bağdat'ta olacak bir hâdiseyi İstanbul'da olacağını., yahut hususî bir yerde vuku' bulacak olan bir durumu, umumî ve her yerde zuhur edeceğini nazara almamalarıdır. Bunda da gayb perdesi altındaki hâdiselerin; eğer evliyanın keşfen hissettikleri tarzda aynı aynına zuhurları tahakkuk etmiş olsaydı, tabiî ve tesadüfi addedilmesine sebep olacağı gibi; emir, irade ve meşiet-i İlahiyenin hâkimiyet ve hükümranlığı da zedelenmiş olacaktı.
Nitekim Osmanlı Devleti'nin son devrinin büyük ve muhakkik âlimlerinden olan Muhammed Zihni Efendi de, İbn-i Haldun'un şu akılcılık yaklaşımına itiraz etmiş ve bazı hâdiseleri misal göstererek onun felsefî görüşünün yanlışlığını göstermiştir.[SUP][2][/SUP]
Şems-ül Maarif-il Kübra müellifi, büyük veli Şeyh Ahmed El-Bûnî Hazretleri Cifir mes'elesi hakkında der ki: "İmam-ı Ca'fer-i Sâdık demiştir ki: Cefr-i Ahmer "Kırmızı Cifir" Cefr-i Ebyaz "Beyaz Cifir" ve Cefr-i Cami' "Geniş ve umumî Cifir" her üçü de bizdendir... Ve İmam-ı Ca'fer'in evlâdından olan büyük bazı ulema, bu ilmin esrarına vâkıf olmuşlardır." ilh.[SUP][3][/SUP]
Yine Şeyh Ahmed El-Bûnî der ki: "Sahih bir senedle İmam-ı Ca'fer-i Sadık'tan Cifir ilmi ve kaideleri ulemaya intikal etmiştir." [SUP][4][/SUP] Ve nihayet Şeyh Ahmed El-Bûnî Hazretleri Cifir ve Ebced'in umumî kaidelerinden bazılarını ve onu kullanma usûllerini kitabında yazmıştır.
Bu hususta daha geniş bilgi için, Nur-ul Ebsar eseri sh: 161 ve Edeb-üd Dünya Ve-d Din Kitabı sh: 23-25 gibi eserlere bakılabilir.
Hülâsa: Cifir ilmi, geniş bir ihataya sahiptir denilebilir. Ebcedî harflerin değerleriyle bazı sırları istihraç etme işi, Cifir ilminin sadece bir dalıdır. İnşâallah ileriki sahifelerde bu davanın bazı numuneleri gösterilecektir.
Kaynaklar ve Dipnotlar
[1] Mukaddemet-ü İbn-i Haldun sh: 334
[2] Türkçe Terceme Meşahir-ün Nisa Muhammed Zihni sh: 1/390
[3] Şems-ül Maarif sh: 335
[4] Aynı eser sh: 363