Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Ehl-i sünnet i’tikâdında olup, ahkâm-ı islâmiyyeye uyan bir müslimân, Allahü teâlânın dostlarını severse, onlardan olur. Allahü teâlâ, hepimize bunları sevmek nasîb eylesin! Bu muhabbet sebebi ile, bizleri onların kalblerindeki feyzlere, nûrlara kavuşdursun! Kalblerimizi bu nûrlarla doldursun! Seven, dâima sevgiliye kavuşur. Onun gibi olur. Tâlib iken, matlûb olur. Muhabbeti artdıkça, insanlık sıfatlarından sıyrılır. Nefsin zararlı isteklerinden halâs olur. Allahü teâlânın rızâsına, muhabbetine kavuşur. (Velî) olur. Muhabbet, kâinâtın yaratılmasına sebeb oldu. Kapalı olan hazîneyi [Mahlûkları] meydâna çıkardı.
[(İslâmiyyet), Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğuna inanmak ve Onun dînine uymak demekdir. Allahü teâlânın, Kur’ân-ı kerîmde bildirdiği emrlere (Farz) denir. Yasak etdiği şeylere (Harâm) denir. İkisine birden (Ahkâm-ı islâmiyye) denir. Ahkâm-ı islâmiyyeye uymak, Kur’ân-ı kerîme uymak demekdir. Muhammed aleyhisselâmın her sözünün Allahü teâlâ tarafından bildirildiğine, hepsinin doğru olduğuna inanan kimseye (Müslimân) denir. Onun sözleri iki kısmdır: 1- Ma’nâları, mübârek kalbine, Allahü teâlâ tarafından bildirilmiş, kendi konuşduğu kelimelerle söylemişdir. Böyle sözlerine (Hadîs-i kudsî) denir. 2- Kelimeleri de, ma’nâları da, kendisindendir. Böyle sözlerine (Hadîs-i şerîf) denir. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmi, sevgili Peygamberine, Cebrâîl ismindeki melek ile, yirmiüç senede gönderdi. Vefâtından sonra, halîfe Ebû Bekr-i Sıddîkın emri ile, bir araya toplandı. Meydâna gelen kitâba (Kur’ân-ı kerîm) ve (Mushaf) denildi. Kur’ân-ı kerîmin hepsi, arabîdir. Ma’nâsını herkes anlıyamaz. Kelâm-ı ilâhîden, murâd-ı ilâhîyi, yalnız Muhammed aleyhisselâm anlamış ve Eshâbına bildirmişdir. Muhammed aleyhisselâmın güzel cemâlini bir kerre gören müslimâna (Sahâbî) denir. Hepsine (Eshâb-ı kirâm) denir. Eshâb-ı kirâm, Resûlullahdan öğrendiklerinin hepsini, talebelerine bildirdi. Bunlar da, açıklıyarak, binlerce kitâblarında yazdılar. Bunlara (Ehl-i sünnet âlimleri) denir. Dört mezheb imâmları ve imâm-ı Ahmed Rabbânî ile oğlu Muhammed Ma’sûm, Ehl-i sünnet âlimleridirler. Görülüyor ki, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını doğru olarak öğrenmek istiyenin, Ehl-i sünnet âlimlerinin (Fıkh) ve (Îmân) kitâblarını ve Hindistândaki islâm âlimlerinden, imâm-ı Ahmed Rabbânînin (1034 [m. 1624]) ve oğlu Muhammed Ma’sûmun “rahimehümullah” üçer cild (Mektûbât) kitâblarını okuması lâzımdır.
[(İslâmiyyet), Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğuna inanmak ve Onun dînine uymak demekdir. Allahü teâlânın, Kur’ân-ı kerîmde bildirdiği emrlere (Farz) denir. Yasak etdiği şeylere (Harâm) denir. İkisine birden (Ahkâm-ı islâmiyye) denir. Ahkâm-ı islâmiyyeye uymak, Kur’ân-ı kerîme uymak demekdir. Muhammed aleyhisselâmın her sözünün Allahü teâlâ tarafından bildirildiğine, hepsinin doğru olduğuna inanan kimseye (Müslimân) denir. Onun sözleri iki kısmdır: 1- Ma’nâları, mübârek kalbine, Allahü teâlâ tarafından bildirilmiş, kendi konuşduğu kelimelerle söylemişdir. Böyle sözlerine (Hadîs-i kudsî) denir. 2- Kelimeleri de, ma’nâları da, kendisindendir. Böyle sözlerine (Hadîs-i şerîf) denir. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmi, sevgili Peygamberine, Cebrâîl ismindeki melek ile, yirmiüç senede gönderdi. Vefâtından sonra, halîfe Ebû Bekr-i Sıddîkın emri ile, bir araya toplandı. Meydâna gelen kitâba (Kur’ân-ı kerîm) ve (Mushaf) denildi. Kur’ân-ı kerîmin hepsi, arabîdir. Ma’nâsını herkes anlıyamaz. Kelâm-ı ilâhîden, murâd-ı ilâhîyi, yalnız Muhammed aleyhisselâm anlamış ve Eshâbına bildirmişdir. Muhammed aleyhisselâmın güzel cemâlini bir kerre gören müslimâna (Sahâbî) denir. Hepsine (Eshâb-ı kirâm) denir. Eshâb-ı kirâm, Resûlullahdan öğrendiklerinin hepsini, talebelerine bildirdi. Bunlar da, açıklıyarak, binlerce kitâblarında yazdılar. Bunlara (Ehl-i sünnet âlimleri) denir. Dört mezheb imâmları ve imâm-ı Ahmed Rabbânî ile oğlu Muhammed Ma’sûm, Ehl-i sünnet âlimleridirler. Görülüyor ki, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını doğru olarak öğrenmek istiyenin, Ehl-i sünnet âlimlerinin (Fıkh) ve (Îmân) kitâblarını ve Hindistândaki islâm âlimlerinden, imâm-ı Ahmed Rabbânînin (1034 [m. 1624]) ve oğlu Muhammed Ma’sûmun “rahimehümullah” üçer cild (Mektûbât) kitâblarını okuması lâzımdır.