KABR ZİYÂRETİ FASLI 207 - Ey Oğul! Peygamberimiz “aleyhisselâm” buyurdu ki: (Bir mü’minin kabrini ziyâret eyleyen, Hak teâlâ huzûrunda nâfile bir hacdan ziyâde sevâba nâil olur!) Allahü teâlânın rızâsı için, (Âyetelkürsî), (Fâtiha) ve (Kulhüvellahü)yü oku ve sevâbını mevtâların rûhlarına bağışla! Düânı bütün mü’minlerin rûhlarına şâmil et! Bütün ölülerin adedince sevâb alasın.
208 - (Vehhâbîlik) denilen fırkayı, Abdülvehhâb oğlu Muhammed adında Necdli bir kimse vâsıtası ile, ingilizler kurdu. Bu alçak adam, 1206 [m. 1791] da öldü. İngiliz plânlarını yaymak için çeşidli kitâblar yazdı. (Kitâb-üt-tevhîd) kitâbını, torunu Abdürrahmân şerh ederek (Feth-ul-mecîd) adını verdi. 1258 [m. 1842] de öldü. Bu şerhin çeşidli yerlerinde diyor ki, (Ölüde his yokdur. Rûhu da ind-i ilâhîdedir. Mülhidler, ervâh tesarruf ederler diyerek, ölülerden yardım, şefâ’at istiyorlar. Bu hareketleri şirkdir. Melek, Nebî, Velî, kimseye yardım edemezler. Ölü, yâ hazret-i Hüseyn gibi Cennet ni’metlerindedir, yâhud, Ticânî müşriki ve habîsi gibi veyâ Muhyiddîn-i Arabî ve Ömer ibnül Fârıd putları gibi azâbdadırlar.
Kendilerine yapılan düâlardan haberleri olmaz. Ölü işitir, yardım eder diyenler, dinden îmândan çıkıyorlar. Allahın izn verdiği kimse, şefâ’at olunmasına izn verilene şefâ’at edecekdir. Ölüye düâ etmekle, yalvarmakla izn verilmez. Mısr halkının en büyük tanrıları olan Ahmed Bedevînin ne olduğu belli değildir. Ölülerin mezârlarına türbe yapmak, ta’zîm etmek şirkdir. Abdülkâdir Geylânî, kendine yalvaranı işitir, yardım eder diyorlar. Bu sözleri küfrdür. Bunların türbeleri birer puthânedir. Hepsini yıkmak vâcibdir.) diyorlar.
Yukarıdaki yazılar gösteriyor ki, vehhâbîlik fırkasının zuhûru, sonra (Sü’ûdî arab) devletinin kurulması, ingilizlerin islâmiyyete hücûmlarının bir zaferi oldu. Bunlar Ehl-i sünnete, ya’nî bize kâfir diyorlar. (Türbeler bid’atdir. Resûlullah zemânında türbe yokdu. Sonradan yapıldı) diyorlar. Bunlara deriz ki, biz (Ehl-i sünnet) mezhebindeyiz. Bizim i’tikâdımıza göre, (Edille-i şer’ıyye) dörtdür. Ya’nî din bilgilerinin kaynağı dörtdür. Bu dört kaynak, kitâb, sünnet, kıyâs-ı fukahâ ve icmâ’ı ümmetdir. Kitâb, Kur’ân-ı kerîmdir. Sünnet, hadîs-i şerîflerdir. Kıyâs-ı fukahâ, dört mezhebin fıkh kitâblarıdır. İcmâ’ı ümmet, ilk iki asrın âlimlerinin sözbirliğidir. Bu âlimlerden, hiçbiri, türbelere karşı birşey demedi. Fıkh kitâbları, türbelerin câiz olduğunu yazıyorlar. Şu hâlde, türbe yapmak ve türbe ziyâret etmek dînimizde yasak değildir. Vehhâbîler inkâr ediyorlar. İslâm dîni, vehhâbî câhillerinin ve dinde reformcu denilen mezhebsizlerin sakat mantıkları, sapık düşünceleri ve yaldızlı sözleri değildir. İslâm dîni, (Edille-i şer’ıyye)den elde edilen bilgilerdir. Vehhâbîliğin kurucusu Muhammedin kardeşi Süleymân bin Abdülvehhâb, Ehl-i sünnet âlimi idi. Kardeşinin tutduğu yolun bozuk olduğunu bildirmek ve müslimânların ona aldanmalarını önlemek için çok kitâb yazdı. (Savâik-ul-ilâhiyye firreddi-alel-vehhâbiyye) kitâbında vehhâbîlere cevâb vermekde, yollarının yanlış olduğunu isbât etmekdedir. Bu kitâb, (Hakîkat Kitâbevi) tarafından İstanbulda neşr edilmişdir. Altıncı sahîfesinde diyor ki, (Evet, vehhâbîlerin şeyhul-islâm ismini verdikleri ve yazılarını sened olarak aldıkları İbni Teymiyye ve talebesi İbnülkayyım Cevziyye, gâib olandan ve ölüden yardım istemek, onun için adak yapmak veyâ Allahdan başkası için kurban kesmek, kabri öpmek, toprağını alarak bereketlenmek harâmdır dediler. Şirk-i ekber demediler. Hiçbir âlim, böyle yapan müşrik olur demedi. Dört mezheb âlimleri, küfre sebeb olan şeyleri uzun yazdılar. Böyle yapanın mürted olacağını hiçbiri bildirmedi. Böyle yapanların müslimân olduklarını bildirdiler.) Yûsüf Nebhânî “rahime-hullahü teâlâ” (Şevâhid-ül hak) kitâbının yüzkırkbirinci sahîfesinde diyor ki, şâfi’î âlimlerinden Şihâbüddîn Remlî “rahime-hullahü teâlâ” fetvâsında buyurdu ki, (Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” öldükden sonra mu’cizeleri, Velîler de “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz” öldükden sonra kerâmetleri devâm eder.
208 - (Vehhâbîlik) denilen fırkayı, Abdülvehhâb oğlu Muhammed adında Necdli bir kimse vâsıtası ile, ingilizler kurdu. Bu alçak adam, 1206 [m. 1791] da öldü. İngiliz plânlarını yaymak için çeşidli kitâblar yazdı. (Kitâb-üt-tevhîd) kitâbını, torunu Abdürrahmân şerh ederek (Feth-ul-mecîd) adını verdi. 1258 [m. 1842] de öldü. Bu şerhin çeşidli yerlerinde diyor ki, (Ölüde his yokdur. Rûhu da ind-i ilâhîdedir. Mülhidler, ervâh tesarruf ederler diyerek, ölülerden yardım, şefâ’at istiyorlar. Bu hareketleri şirkdir. Melek, Nebî, Velî, kimseye yardım edemezler. Ölü, yâ hazret-i Hüseyn gibi Cennet ni’metlerindedir, yâhud, Ticânî müşriki ve habîsi gibi veyâ Muhyiddîn-i Arabî ve Ömer ibnül Fârıd putları gibi azâbdadırlar.
Kendilerine yapılan düâlardan haberleri olmaz. Ölü işitir, yardım eder diyenler, dinden îmândan çıkıyorlar. Allahın izn verdiği kimse, şefâ’at olunmasına izn verilene şefâ’at edecekdir. Ölüye düâ etmekle, yalvarmakla izn verilmez. Mısr halkının en büyük tanrıları olan Ahmed Bedevînin ne olduğu belli değildir. Ölülerin mezârlarına türbe yapmak, ta’zîm etmek şirkdir. Abdülkâdir Geylânî, kendine yalvaranı işitir, yardım eder diyorlar. Bu sözleri küfrdür. Bunların türbeleri birer puthânedir. Hepsini yıkmak vâcibdir.) diyorlar.
Yukarıdaki yazılar gösteriyor ki, vehhâbîlik fırkasının zuhûru, sonra (Sü’ûdî arab) devletinin kurulması, ingilizlerin islâmiyyete hücûmlarının bir zaferi oldu. Bunlar Ehl-i sünnete, ya’nî bize kâfir diyorlar. (Türbeler bid’atdir. Resûlullah zemânında türbe yokdu. Sonradan yapıldı) diyorlar. Bunlara deriz ki, biz (Ehl-i sünnet) mezhebindeyiz. Bizim i’tikâdımıza göre, (Edille-i şer’ıyye) dörtdür. Ya’nî din bilgilerinin kaynağı dörtdür. Bu dört kaynak, kitâb, sünnet, kıyâs-ı fukahâ ve icmâ’ı ümmetdir. Kitâb, Kur’ân-ı kerîmdir. Sünnet, hadîs-i şerîflerdir. Kıyâs-ı fukahâ, dört mezhebin fıkh kitâblarıdır. İcmâ’ı ümmet, ilk iki asrın âlimlerinin sözbirliğidir. Bu âlimlerden, hiçbiri, türbelere karşı birşey demedi. Fıkh kitâbları, türbelerin câiz olduğunu yazıyorlar. Şu hâlde, türbe yapmak ve türbe ziyâret etmek dînimizde yasak değildir. Vehhâbîler inkâr ediyorlar. İslâm dîni, vehhâbî câhillerinin ve dinde reformcu denilen mezhebsizlerin sakat mantıkları, sapık düşünceleri ve yaldızlı sözleri değildir. İslâm dîni, (Edille-i şer’ıyye)den elde edilen bilgilerdir. Vehhâbîliğin kurucusu Muhammedin kardeşi Süleymân bin Abdülvehhâb, Ehl-i sünnet âlimi idi. Kardeşinin tutduğu yolun bozuk olduğunu bildirmek ve müslimânların ona aldanmalarını önlemek için çok kitâb yazdı. (Savâik-ul-ilâhiyye firreddi-alel-vehhâbiyye) kitâbında vehhâbîlere cevâb vermekde, yollarının yanlış olduğunu isbât etmekdedir. Bu kitâb, (Hakîkat Kitâbevi) tarafından İstanbulda neşr edilmişdir. Altıncı sahîfesinde diyor ki, (Evet, vehhâbîlerin şeyhul-islâm ismini verdikleri ve yazılarını sened olarak aldıkları İbni Teymiyye ve talebesi İbnülkayyım Cevziyye, gâib olandan ve ölüden yardım istemek, onun için adak yapmak veyâ Allahdan başkası için kurban kesmek, kabri öpmek, toprağını alarak bereketlenmek harâmdır dediler. Şirk-i ekber demediler. Hiçbir âlim, böyle yapan müşrik olur demedi. Dört mezheb âlimleri, küfre sebeb olan şeyleri uzun yazdılar. Böyle yapanın mürted olacağını hiçbiri bildirmedi. Böyle yapanların müslimân olduklarını bildirdiler.) Yûsüf Nebhânî “rahime-hullahü teâlâ” (Şevâhid-ül hak) kitâbının yüzkırkbirinci sahîfesinde diyor ki, şâfi’î âlimlerinden Şihâbüddîn Remlî “rahime-hullahü teâlâ” fetvâsında buyurdu ki, (Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” öldükden sonra mu’cizeleri, Velîler de “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz” öldükden sonra kerâmetleri devâm eder.