MURATS44
Özel Üye
Kabir Azabından Emin Olmayı Deneme Yolu
Ahmaklardan ve gururlulardan, aldanmışlardan bir grup vardır ki, şöyle derler: «Eğer kabir azabı varsa, biz bundan eminiz. Çünkü, bizim onunla hiç alâkamız yoktur. Onun varlığıyla yokluğu bize göre aynıdır». Bu iddia boştur. Tecrübe etmeyince, anlaşılamaz. Eğer her şeyi hırsız alır götürür, yahut kendisi için kıymetli olan şeyi arkadaşına verir, yahut kendi yanındaki sevenleri ondan yüz çevirir, onu zemmederler de, kalbinde bunlardan hiçbir eser kalmaz ve başkasının malı çalınmış yahut başkasının sevdiği şey elinden çıkmış gibi kabul ederse, o zaman bu iddia doğru olur. O zaman; ben böyleyim deyip, gururlanabilir. Malı çalınmayınca ve sevenleri ondan yüz çevirmeyince, anlaşılmaz. O hâlde malı kendinden uzaklaştırmak ve insanların kabulünden kaçmak lâzımdır ki, kendini denesin ve sonra kendine güvensin. Evet, çok insanlar hanım ve cariye ile hiç alâkaları olmadıklarını zannedip, boşar ve satarlar. Kalblerinde örtülü olan aşk ateşi meydana çıkar, deli divâne kesilirler.
O hâlde kabir azabından kurtulmak isteyen, dünya ile, zaruret miktarı kadar alâkalanmalıdır. Hela gibi kabul etmeli, zaruret miktarınca aramalı ve ondan kurtulmak istemelidir. Demek ki, mideye yemek doldurma hırsı, midenin yemekten kurtulması [kusma arzusu] gibi olmalıdır. Çünkü her ikisi de lâzımdır. Diğer işler de bunun gibidir. Kalb bu bağlardan kurtulamazsa, ibâdetlere ve Allahü Teâlâ'yı zikre devam etmesi lâzım gelmektedir. Zikre alışkanlığı kalbte hâkim eylemelidir. Böylece bu sevgi dünya sevgisini yener. Şeriata uymakla ve Allahü Teâlâ'nın emirlerini, kendi isteklerine takdim etmekle bu şekilde olduğuna kendinden delil ve hüccet aramalıdır. Eğer nefsi ona itaat ediyorsa, o zaman kabir azabından kurtulduğuna güvenebilir. Yok eğer böyle olmazsa, Allahü Teâlâ tarafından bir afv gelmeyince, beden kabir azabında kalır.