MADDE VE ATOM ÜZERİNDE YENİ BİLGİLER
Bugün herkes, atomu ve atom enerjisini merâk etmekde, dost, düşman her memleketde atom üzerinde çalışılmakdadır. İstikbâlin harbleri, atom silâhları ile yapılacak, atom kuvveti bulunmıyan milletler, yaşamak hakkı bulamıyacakdır. Küçük, büyük, herkesin sık sık işitdiği atomu ve atom enerjisini ve kullanılmasını, din kardeşlerime kısaca bildirmeği lüzûmlu gördüm. Çünki, atom kuvveti, harbde de, sulhda da kullanılacakdır. Müslimânların, düşmanda bulunan silâhları öğrenmesi ve yapması, farzdır. O hâlde, bugün atom bombasını yapmağa ve bunun için lüzûmlu matematik, fizik, kimyâ bilgilerini öğrenmeğe çalışmak farzdır. Önümüzde bulunan atom harbine hâzırlanmazsak, dînimizi, milletimizi koruyamayız. Harb için, atom te’sîslerini hâzırlamak, bunlardan sulh zemânında, terfîh-i ibâd için istifâde etmek, dînî vazîfemiz ve ibâdetimizdir. Devletin, milleti cihâda hâzırlaması, ibâdetdir. Hâzırlamaması, büyük günâhdır.
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (İlm, Çinde de olsa alınız!) buyurdu. Ya’nî ilm, dünyânın en uzak yerinde bulunsa ve kâfirlerde de olsa, gidin alın! buyurdu. Çünki Çin, o zemân, en kâfir ve çok uzak bir yer idi. O hâlde, cihâd için gerekli bilgileri, en uzak kâfirlerden de arayıp, bulup, öğrenmemiz, yapmamız, hâzırlıklı olmamız, beş vakt nemâzdan sonra, en birinci vazîfemiz, ibâdetimizdir. İbni Âbidîn, üçüncü cild, (Cihâd) bahsinde buyuruyor ki, (Düşman hücûm etdiği veyâ hücûm korkusu olduğu zemân, her müslimânın harb etmesi farz-ı ayndır). Atom harbi muhakkak olduğundan, buna hâzırlanmak, farz-ı ayn hâline gelmişdir.
(Hadîka)da el âfetlerinde buyuruyor ki, (Nefsin hoşuna giden fâidesiz şeylere lehv ve la’b denir ki, boş yere vakt geçirmekdir. Yalnız zevcesi ile oynamak ve harb oyunları halâl olup başkaları harâmdır). Harbe hâzırlanmak için, at yarışları, atış, güreş, ok ta’lîmleri, lüzûmlu teknik tecribeleri yapmak câizdir. Hattâ lâzımdır ve çok sevâbdır.
Üzerinde yaşadığımız yer küresi, hava, su, taş, toprak tabakaları ve bütün yıldızlar, güneşler, hep maddeden yapılmışdır.
Madde demek, boşlukda yer kaplıyan ve ağırlığı olan varlık demekdir. İki madde, bir yerde birlikde bulunamaz. Birinin orada bulunması için, ötekinin oradan gitmesi lâzımdır. Hava, maddedir. Çünki, ağırlığı vardır ve yer kaplar.
Maddenin şekl almış parçalarına cism denir. Şişe, bardak, pencere camı, ayrı ayrı birer cismdir. Fekat hepsi, cam maddesinden yapılmışdır. Madde ikiye ayrılır: Saf madde. Karışım.
Etrâfımızda gördüğümüz bütün maddeler, saf değil, birer karışımdır. Meselâ, içdiğimiz su, homogen olduğu, her tarafı aynı göründüğü hâlde, içinde az da olsa, tuzlar ve hava vardır. O hâlde, bir karışımdır. Karışımların hâssaları [özellikleri] her zemân aynı değildir. Belirli özellikleri yokdur. Karışımda bulunan maddeler, kendi özelliklerini gayb etmez. Maddeler, birbirleri ile, her mikdârda karışabilir. Yalnız bir maddeye (Saf madde) denir. Saf maddenin belirli özellikleri vardır. Saf maddenin belirli özellikleri, hiç değişmez.
Tâm saf madde yok gibidir. Bir madde içinde bulunan yabancı maddeler, kimyâ üsûlleri ile anlaşılamıyacak kadar az olunca, bu maddeye, saf diyoruz. Saf süt demek, kimyâ bakımından doğru bir söz değildir. Çünki, süt belli özellikler taşıyan tek bir madde değildir. Saf madde, iki dürlü olur: Element. Bileşik cism.
Element: Kendisinden, başka başka özellikde maddeler çıkarılamıyan saf maddelere (Element=eleman) veyâ (Basît cism) denir. Saf şeker, bir eleman değildir. Çünki, şekerden, karbon [kömür], hidrogen ve oksigen maddeleri çıkabilir. Saf demir, bakır, kükürt birer elementdir. Yüzbeş element vardır. Her element, kimyâ tepkimelerinde bölünemiyen en küçük parçaların yığınıdır. Bu parçalara, yunanca (Atom) denir. Herbir element, birbirlerine benziyen atomlar yığınıdır.
Bugün herkes, atomu ve atom enerjisini merâk etmekde, dost, düşman her memleketde atom üzerinde çalışılmakdadır. İstikbâlin harbleri, atom silâhları ile yapılacak, atom kuvveti bulunmıyan milletler, yaşamak hakkı bulamıyacakdır. Küçük, büyük, herkesin sık sık işitdiği atomu ve atom enerjisini ve kullanılmasını, din kardeşlerime kısaca bildirmeği lüzûmlu gördüm. Çünki, atom kuvveti, harbde de, sulhda da kullanılacakdır. Müslimânların, düşmanda bulunan silâhları öğrenmesi ve yapması, farzdır. O hâlde, bugün atom bombasını yapmağa ve bunun için lüzûmlu matematik, fizik, kimyâ bilgilerini öğrenmeğe çalışmak farzdır. Önümüzde bulunan atom harbine hâzırlanmazsak, dînimizi, milletimizi koruyamayız. Harb için, atom te’sîslerini hâzırlamak, bunlardan sulh zemânında, terfîh-i ibâd için istifâde etmek, dînî vazîfemiz ve ibâdetimizdir. Devletin, milleti cihâda hâzırlaması, ibâdetdir. Hâzırlamaması, büyük günâhdır.
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (İlm, Çinde de olsa alınız!) buyurdu. Ya’nî ilm, dünyânın en uzak yerinde bulunsa ve kâfirlerde de olsa, gidin alın! buyurdu. Çünki Çin, o zemân, en kâfir ve çok uzak bir yer idi. O hâlde, cihâd için gerekli bilgileri, en uzak kâfirlerden de arayıp, bulup, öğrenmemiz, yapmamız, hâzırlıklı olmamız, beş vakt nemâzdan sonra, en birinci vazîfemiz, ibâdetimizdir. İbni Âbidîn, üçüncü cild, (Cihâd) bahsinde buyuruyor ki, (Düşman hücûm etdiği veyâ hücûm korkusu olduğu zemân, her müslimânın harb etmesi farz-ı ayndır). Atom harbi muhakkak olduğundan, buna hâzırlanmak, farz-ı ayn hâline gelmişdir.
(Hadîka)da el âfetlerinde buyuruyor ki, (Nefsin hoşuna giden fâidesiz şeylere lehv ve la’b denir ki, boş yere vakt geçirmekdir. Yalnız zevcesi ile oynamak ve harb oyunları halâl olup başkaları harâmdır). Harbe hâzırlanmak için, at yarışları, atış, güreş, ok ta’lîmleri, lüzûmlu teknik tecribeleri yapmak câizdir. Hattâ lâzımdır ve çok sevâbdır.
Üzerinde yaşadığımız yer küresi, hava, su, taş, toprak tabakaları ve bütün yıldızlar, güneşler, hep maddeden yapılmışdır.
Madde demek, boşlukda yer kaplıyan ve ağırlığı olan varlık demekdir. İki madde, bir yerde birlikde bulunamaz. Birinin orada bulunması için, ötekinin oradan gitmesi lâzımdır. Hava, maddedir. Çünki, ağırlığı vardır ve yer kaplar.
Maddenin şekl almış parçalarına cism denir. Şişe, bardak, pencere camı, ayrı ayrı birer cismdir. Fekat hepsi, cam maddesinden yapılmışdır. Madde ikiye ayrılır: Saf madde. Karışım.
Etrâfımızda gördüğümüz bütün maddeler, saf değil, birer karışımdır. Meselâ, içdiğimiz su, homogen olduğu, her tarafı aynı göründüğü hâlde, içinde az da olsa, tuzlar ve hava vardır. O hâlde, bir karışımdır. Karışımların hâssaları [özellikleri] her zemân aynı değildir. Belirli özellikleri yokdur. Karışımda bulunan maddeler, kendi özelliklerini gayb etmez. Maddeler, birbirleri ile, her mikdârda karışabilir. Yalnız bir maddeye (Saf madde) denir. Saf maddenin belirli özellikleri vardır. Saf maddenin belirli özellikleri, hiç değişmez.
Tâm saf madde yok gibidir. Bir madde içinde bulunan yabancı maddeler, kimyâ üsûlleri ile anlaşılamıyacak kadar az olunca, bu maddeye, saf diyoruz. Saf süt demek, kimyâ bakımından doğru bir söz değildir. Çünki, süt belli özellikler taşıyan tek bir madde değildir. Saf madde, iki dürlü olur: Element. Bileşik cism.
Element: Kendisinden, başka başka özellikde maddeler çıkarılamıyan saf maddelere (Element=eleman) veyâ (Basît cism) denir. Saf şeker, bir eleman değildir. Çünki, şekerden, karbon [kömür], hidrogen ve oksigen maddeleri çıkabilir. Saf demir, bakır, kükürt birer elementdir. Yüzbeş element vardır. Her element, kimyâ tepkimelerinde bölünemiyen en küçük parçaların yığınıdır. Bu parçalara, yunanca (Atom) denir. Herbir element, birbirlerine benziyen atomlar yığınıdır.