15- Melakieye Îman ve İnsanın Yaratılışına Dair

MURATS44

Özel Üye
b1006.gif

-1-


Yani, "Düşün o zamanı ki, Rabbin melaikeye hitaben 'Ben yerde bir halifeyi yaratacağım' dedi. Melaike de 'Yerde fesat yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksın? Halbuki biz, hamdinle Seni tesbih ve takdis ediyoruz' dediler. Rabbin de 'Sizin bilmediğinizi Ben biliyorum' diye onlara cevap verdi."
Arkadaş! Melaikenin vücudunu tasdik ve kabul etmek, imanın rükünlerinden biridir. Birkaç makamda bu rüknü ispat ve izah edeceğiz.
Birinci makam
Arzın, ecram-ı ulviyeye nisbeten pek küçük ve süfli olduğu halde canlı mahlukatla dolu olduğunu görüp alemin de nizam ve intizamına dikkat eden insan, ecram-ı ulviyenin de o yüksek burçlarında, hayatlı sakinleri olduğuna kat'i bir şekilde hükmeder.
Evet, o burçlarda melaikenin vücudunu kabul etmeyen adamın meseli şöyle bir adamın meseline benzer: O adam, büyük bir şehre giderken, şehrin bir kenarında pek küçük bir binaya tesadüf eder. Bakar ki insanlarla doludur. Ve arsalarına bakar ki, canlı mahlukatla dolu. Ve gıdalarına bakar ki, nebatat, balık vesaire gibi hayat şartları yerindedir. Sonra bakar ki, pek uzakta milyonlarca apartmanlar, köşkler var. Aralarında, uzun uzun meydanlar, tenezzühgahlar bulunur. Fakat, o küçük binadaki insanların hayat şartları, o büyük binalarda bulunmadığından, o yüksek, müzeyyen sarayları, sakinlerden boş, hali olduğunu itikad eder.
Melaikenin vücudunu tasdik eden adamın meseli ise şöyle bir şahsın meseli gibidir: O adam, o küçük hanenin insanlar ile dolu olduğunu görür görmez, bila-tereddüt, o yüksek kasırların da hayat yeri ve onlarda da onlara münasip sakinler bulunduğuna hükmeder. Ve o yüksek kasırlara mahsus ve münasip hayat şartları vardır. Fakat oraların sakinleri pek uzak olduklarından, görünmemeleri, yok olduklarına delalet etmez.


__________________________________


1- Bakara Sûresi: 30.
 

MURATS44

Özel Üye
Binaenaleyh, arzın zevilhayatla dolu olmasından kat'iyetle anlaşılıyor ki, bu geniş boşlukta durmakta olan semalarda, yıldızlarda, burçlarda ve çok kısımlara münkasım ve müştemil semavatta, şeriatın "melaike" ile tesmiye ettiği zihayatlar mevcuttur.
İkinci makam
Bundan evvel ispat ve izah edildiği gibi, hayat, mevcudatın keşşafıdır, belki mevcudatın neticesidir. Binaenaleyh, bu geniş fezanın sakinlerden ve şu yüksek semavatın şenliklerden hali olduklarının imkanı var mıdır? Evet, bütün ukala, akıl, nakil manevi bir icma' ve ittifakla melaikenin mana ve hakikatlerine hükmetmişlerdir; fakat tabirleri çeşit çeşittir. Mesela, Meşaiyyun, enva-ı mevcudatı idare eden ruhani mahiyet-i mücerrede ile, İşrakiyyun ise ukul ve erbabü'l-enva ile, dinler dahi melekü'l-cibal, melekü'l-bihar, melekü'l-emtar gibi tabirlerle tabir etmişlerdir. Hatta, akılları kör gözlerinde bulunan maddiyyun taifesi de, melaikenin manasını inkar etmeye mecal bulamadıklarından, fıtratın namuslarına nüfuz eden kuva-yı sariye ile tabir etmişlerdir.
Sual: Kainatın irtibatını, hayatını temin için, hilkatte cereyan eden namuslar, kanunlar kafi gelmez mi?
Cevap: Senin dediğin o sari kanunlar, namuslar, itibari ve vehmi emirlerdir. Muayyen vücutları, müşahhas hüviyetleri ancak onları temsil eden ve onların makesi bulunan ve onların yularlarını ele alan melaike ile sabit olur.
Ve keza, teşekkül-ü ervaha münasebeti olmayan şu camid alem-i şehadete vücudun münhasır olmadığına, akıl ve nakil müttefikan hükmetmişlerdir. Binaenaleyh ervaha münasip ve muvafık çok alemlere müştemil olan alem-i gayb, melaike ile dolu ve alem-i şehadetin hayatına mazhardır.
Hülasa: Melaikenin mana-yı hakikati, bu izah edilen emirlerden tebarüz etti. Binaenaleyh, melaikenin suretleri, eşkalleri arasında, ukul-u selimenin kabul ettiği vecihle, şeriatın izah ve beyan ettiği şekildir ki, melekler mükerrem abddirler; emirlere muhalefetleri yoktur ve muhtelif kısımlara münkasım ve latif ve nurani cisimlerdir.
Üçüncü makam
Arkadaş! Melaike meselesi öyle meselelerdendir ki, bir cüz'ün sübutuyla küll sabit olur; bir ferdin vücuduyla, nevi tahakkuk eder. Zira inkar eden küllünü inkar eder. Binaenaleyh, zaman-ı ademden şimdiye kadar bütün din adamları her asırda icma ve ittifakla melaikenin vücuduna ve aralarında muhaverenin sübutuna ve müşahedelerinin tahakkukuna ve onlardan edilen rivayetlerin nakline hükmettikleri halde, melaikenin hiçbirisinin insanlara görünmediği veya vücutları hissedilmediği elbette muhaldir.
 

MURATS44

Özel Üye
Kezalik, beşerin akaidine karışıp hiçbir zamanda, hiçbir inkılapta itirazlara maruz kalmayarak devam eden melaike itikadının bir hakikate, bir asla dayanmaması ve mebadi-i zaruriyeden tevellüd etmemesi muhaldir. Herhalde beşerin bu umumi itikadı, mebadi-i zaruriyeden neş'et eden ve müşahedat-ı vakıadan hasıl olan ve muhtelif emarelerden tevellüd eden hadsi bir hükmün neticesidir. Evet, bu itikad-ı umuminin sebebi, kat'i bir surette manevi bir tevatür kuvvetini veren, pek çok defalar vukua gelen melaikenin müşahedelerinden hasıl olan zaruri ve kat'i delil ve emarelerdir. Çünkü melaike meselesi, beşerin malumat-ı yakiniyesindendir. Eğer bunda şüphe olursa, beşerin yakiniyatında emniyet kalmaz.
Hülasa: Ruhanilerden bir ferdin bir zamanda vücudu tahakkuk etse, bu nev'in vücudu tahakkuk eder. Nev'in vücudu tahakkuk etse, herhalde Periatın beyan ettiği gibi olacaktır.
Bu ayetin, sabık ayetle dört vecihle irtibatı vardır.
Birinci Vecih: Bu ayetler, beşere verilen büyük nimetleri tadad ediyor. Birinci ayetle en büyük nimete işaret edilmiştir ki; beşer, hilkatın neticesidir ve arzın müştemilatı ona teshir edilmiştir, istediği gibi tasarruf eder. Bu ayet ile de, beşerin arza hakim ve halife kılınmış olduğuna işaret edilmiştir.
İkinci vecih: .........
Üçüncü vecih: Evvelki ayetle, canlı mahlukatın meskenleri olan arz ve semavata işaret edilmiştir. Bu ayetle de, o meskenlerin sakinleri olan beşer ve melaikeye işaret edilmiştir. Ve keza o ayet hilkatin silsilesine, bu ayet ise zevi'l-ervahın silsilesine işaret etmişlerdir.
Dördüncü vecih: Evvelki ayette hilkatten maksat beşer olduğu ve Halıkın yanında beşerin bir mevki sahibi bulunduğu tasrih edildiğinde samiin zihnine geldi ki: "Bu kadar fesat, şürur ve kötülüğü yapan beşere bu kadar kıymet neden verildi? Cenab-ı Hakka ibadet ve takdis için şu fesatçı beşerin vücuduna hikmetin iktizası ve rızası var mıdır?" Samiin bu vesvesesini def için şöyle bir işarette bulundu ki; Beşerin o şürur ve fesatları, onda vedia bırakılan sırra mukabele edemez, affolur. Ve Cenab-ı Hak onun ibadetine muhtaç değildir. Ancak, Allamü'l-Guyubun ilmindeki bir hikmet içindir.
Cümlelerin arasındaki irtibata geldik.
b1007.gif
-1- Bu kelime,
b1008.gif
-2- cümlesine atıftır. Halbuki aralarında münasebet olmadığı gibi
b1009.gif
diğer bir
b1009.gif
'i iktiza eder. Binaenaleyh, böyle bir takdire lüzum vardır:


_____________________________


1- Hani.
2- O herşeyi hakkıyla bilir.
 

MURATS44

Özel Üye
b1011.gif
-1- ila ahir.
Bu takdirde, ikinci
b1009.gif
birincisine atıf olur ve her iki cümle arasında da münasebet bulunur.
b1013.gif
-2-

Cenab-ı Hak, müşavere yolunu öğretmek le beşerin hilafetindeki hikmetin sırrını melaikeye istifsar ettirmek üzere bu cümleyi söyledi. Samiin zihni, üç noktayı nazara alarak harekete geçti:
1. Melaike ne dediler?
2. Taaccüple hikmeti sordular.
3. Cinlere halife olmakla beraber, beşerde de kuvve-i gadabiye ve şeheviye dahi ilaveten halk edilmiştir. Bunlar, cinlerden daha ziyade fesat yapacaklardır.
İşte Kur'an-ı Kerim
b1014.gif
-3- cümlesiyle o üç noktaya işaret etmiştir. Melaikenin sual-i taaccüp ve istifsarları bittikten sonra, sami, Cenab-ı Haktan verilecek cevabı beklerken, Kur'an-ı Kerim,
b1015.gif
-4- cümlesiyle cevap vermiştir. Yani, "Eşya ve ahkam, sizin malumatınıza münhasır değildir. Adem-i ilminiz, onların vücuda gelmeyeceklerine sebep olamaz. Benim, beşerin hilkati hakkında bir hikmetim vardır; o hikmetin hatırası için, fesatlarını nazara almam." ferman etmiştir.
Cümlelerin heyet ve nüktelerine geldik:
b1016.gif
-5- ilaahir.
Atfı ifade eden bu
b1098.gif
münasebet-i atfiyenin iktizasına binaen
b1018.gif
cümlesine matufun-aleyh olmak üzere,
b1019.gif
-6- cümlesinin takdirine işarettir.


_______________________________________


1- Hani yarattığını muntazam yaratmıştı va Rabbin şöyle demişti.
2- Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.
3- Melaike de, "Yerde fesad yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksın?" dediler.
4- Rabbinde , "sizin bilmediğinizi Ben bilerim" dedi.
5- Rabbin şöyle demişti...
6- Hani yarattığın muntazam olarak yaratmıştı.
 

MURATS44

Özel Üye
Ve keza
b1009.gif
-1- zaman-ı maziyi ifade ettiği cihetle, sanki zihinleri, geçmiş zamanların silsilesine götürür veya o silsileyi bu zamana getirir, ihzar eder ki, zihinler, o zamanlarda vukua gelmiş olan hadiseleri görsünler.
b1021.gif
: Bu tabir, melaikenin aleyhine bir hüccet ve bir delildir. Yani, "Allah seni terbiye etmiştir, hadd-i kemale eriştirmiştir ve seni beşere mürşid kılmıştır ki, fesatlarını izale edesin. Demek, nev-i beşerin en büyük hasenesi sensin ki, onların mefsedetlerini setrediyorsun."
b1022.gif
-2- : Cenab-ı Hakkın müşavere şeklinde melaike ile yaptığı muhavere, melaikenin beşer ile fazla bir irtibat ve alaka ve münasebetleri olduğuna işarettir. Çünkü melaikenin bir kısmı insanları hıfzediyor, bir kısmı kitabet işlerini görüyor. Demek insanlarla alakaları ziyade olduğundan, insanların ahvaline ehemmiyet veriyorlar.
b1023.gif
-3- melaikenin,
b1024.gif
-4- ile yaptıkları istifhamdan anlaşılan tereddütlerini reddetmekle, meselenin azamet ve ehemmiyetine işarettir.
b1025.gif
: Burada
b790.gif
mütekellim-i vahde ile,
b1027.gif
-5- 'da mütekellim-i maalgayr zamirinin zikirlerinden şöyle bir işaret çıkıyor ki: Cenab-ı Hakkın halk ve icad fiilinde vasıtanın bulunmadığına, kelam ve hitabında vasıtaların bulunduğuna işarettir. Bu nükteye delalet eden başka ayetler de vardır. Ezcümle,
b1028.gif
-6- ayet-i kerimesinde azamete delalet eden
b1028.gif
zamir-i cem'i, vahiyde vasıtanın bulunduğuna işaret olduğu gibi,
b1030.gif
-7- 'de müfred hükmünde olan Lafza-i Celal, manaları ilham etmekte vasıtanın bulunmadığına işarettir.


______________________________


1- Hani.
2- Meleklere.
3- Muhakkak ki Ben...
4- Yaratacak mısın?
5- Hani biz demiştik...
6- Muhakkak ki Biz, Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye Kur'an'ı sana hak ile indirdik. (Nisa Sûresi: 105.)
7- Allahın gösterdiği şekilde.
 

MURATS44

Özel Üye
b1031.gif
-1- kelimesinin
b1032.gif
-2- kelimesine tercihen zikri, melaikenin medar-ı şüphe ve mucib-i istifsarları, halk ve icad fiili değildir. Zira vücut, hayr-ı mahzdır. Halk, Allah'ın fiilidir; Allah'ın fiili, layüs'eldir. Ancak melaikeyi şüpheye davet eden ve istifsarlarına mucip olan,
b1033.gif
'dir. Yani, Cenab-ı Hakkın, beşeri, arzın tamirine tahsis etmesidir.
b1034.gif
-3- 'deki
b1035.gif
'nin
b1036.gif

'ya tercihi; beşerin yer üstünde olduğu,
b1037.gif
kelimesinin manasına muvafık ve münasip iken, tercihan
b1038.gif
'nin zikredilmesi, beşerin bir ruh gibi arzın cesedine nefh ve nüfuz ettiğine ve beşerin ölüp inkıraz etmesiyle arzın yıkılmasına işarettir.
b1039.gif
-4- Bu tabir, arzın, insanların hayatına elverişli şeraiti haiz olmazdan evvel arzda idrakli bir mahlukun bulunmuş olduğuna ve o mahlukun hayatına, o zamandaki arzın evvelki vaziyetleri muvafık ve müsait bulunduğuna işarettir.
b1039.gif
tabirinin bu manaya delaleti, mukteza-yı hikmettir. Amma meşhur olan manaya nazaran, o idrakli mahluk, cinlerden bir nevi imiş; yaptıkları fesattan dolayı insanlarla mübadele edilmişlerdir.


b1041.gif
-5-

Bu cümle, müste'nifedir. Bu isti'naftan anlaşılıyor ki, Cenab-ı Hakkın melaike ile olan hitabı, samii şöyle bir suale mecbur etmiştir ki: "Acaba, melaikeler komşuluklarına gelecek insanları nasıl karşılayacaklardır? Hem onlarla beraber olmaya ve komşu olmaya rızaları var mıdır? Hem fikirleri nedir?" Kur'an-ı Kerim,
b1042.gif
-6- cümlesiyle o suali cevaplandırmıştır.


___________________________________


1- Yapan.
2- Yaratan.
3- Dünyada.
4- Halife.
5- Yerde fesad yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksın ? dediler.
6- Yaratacak mısın?
 

MURATS44

Özel Üye
Sual:
b1043.gif
-1- ila ahir. cümlesi,
b1044.gif
-2- cümlesine ceza olduğuna nazaran, aralarında lüzum lazımdır. Halbuki lüzum görünmüyor?
Cevap: Melaike arzın müekkelleri bulundukları cihetle, arz, onların idaresinde olur. Bu itibarla, insanların arza halife kılınması hakkında melaikenin fikirlerini izhar etmek lüzumu vardır.
b1045.gif
-3- tabirleri, mukavele ve muhavere şeklinde müşavere üslubunu insanlara öğretmek içindir. Yoksa Cenab-ı Hak, müşavereden münezzehtir. Melaikenin
b1046.gif
-4- ile yaptıkları istifhamdan maksat,
b1033.gif
'e itiraz,
b1033.gif
'i inkar etmek değildir. Çünkü Cenab-ı Hakkın fiillerine itiraz etmeye ismetleri manidir. Ancak
b1033.gif
'in sebebi mahfi olduğundan, taaccüple sebep ve hikmetini sormuşlardır.
b1033.gif
tabirinden anlaşılıyor ki, insanın ahvali, vaziyetleri ne tabiatın iktizasıdır ve ne de fıtratın icabıdır; ancak bir cailin ca'li iledir.
Sual:
b1051.gif
-5- Mesafe pek kısa olduğu halde, ikinci
b1051.gif
'nin zikrine ne ihtiyaç vardır?
Cevap: Birinci
b1051.gif
ile beşerin bir ruh gibi arza nüfuz etmesiyle arzı ihya etmesine; ikinci
b1051.gif
ise, beşerin fesadı dahi Azrail gibi arzın kalbine kadar pençesini sokup arzı imatesine işarettir. Demek beşer, bir taraftan arzın şifası için bir ilaç iken, diğer taraftan ölümünü intaç eden bir zehirdir.
b1020.gif
-6- Beşerden kinayedir. Kinayenin tasrihe sebeb-i tercihi: Melaikenin maksadı, beşerin şahsiyeti olmayıp, ancak kendilerine sakil, ağır gelen bir mahlukun Allah'a isyan etmesine işarettir.


_________________________________


1- Yaratacak mısın? dediler.
2- Hani, demişti...
3- Dediler - dedi.
4- Yaratacak mısın?
5- Onda.
6- Kimse.
 

MURATS44

Özel Üye
b1056.gif
-1- Fesadın "isyan"a bedel zikri, isyanlarının nizam-ı alemin fesadına sebep olacağına işarettir. Devam ile teceddüdü ifade eden muzari sigasıyla fesadın zikredilmesi, melaikenin asıl istemedikleri ve inkar ettikleri, ancak isyanlarının devam ve istimrar ile vukua geleceğine ait olduğuna işarettir. Melaike, beşerin isyanlarının devam ve istimrarını, ya Cenab-ı Hakkın i'lamıyla bilmişlerdir veya Levh-i Mahfuza bakıp ondan almışlardır veyahut insanlardaki kuvve-i gazabiye ve şeheviyeden anlamışlardır.
b1051.gif
: -2- Kuvve-i şeheviye ile arzda fesat hasıl olur; kuvve-i gazabiyenin tecavüzüyle katl ve kıtale mahal olur. Halbuki arz, takva üzerine tesis edilmiş bir mescid hükmündedir.
b1098.gif
ise, fesat ile sefk gibi iki rezileyi birbirlerine atf ve cem eder. Çünkü fesat, sefk-i dimaya sebeptir.
b1059.gif
-3- 'nin
b1060.gif
-4- 'ye tercihen zikrinden anlaşılıyor ki, sefk, zulmen yapılan katldir. Bu ise, fesada daha münasiptir. Çünkü katlin ifade ettiği mana, katlin mübah kısmına da şamildir: Cihadda veya bir cemaati kurtarmak için yapılan katller gibi ki, bu katl, fesada münasip olmaz.
b1061.gif
-5- Sefk kelimesinin delalet ettiği ıraka-i demdeki dem'i tekittir.
b1062.gif
-6- Beşerin ca'lindeki hikmeti soran melaikeye, sanki şöyle bir itiraz varit olmuştur: "Beşerin Allah'a yapacağı ibadet ve takdis, onun ca'line sebeb-i kafi gelmez mi ki, ca'linin hikmetini soruyorsunuz?" İşte vav-ı haliye ile zikredilen
b1063.gif
-7- cümlesi, güya o itirazı ref etmeye işarettir.
b1064.gif
Maasiden masum melaikenin cemaatlerinden kinayedir. Cümlenin cümle-i ismiye şeklinde zikredilmesi, tesbihin melaikeye bir seciye olduğuna ve melaikenin tesbihata mülazım ve müdavim olduklarına işarettir.


__________________________________________


1- Fesad çıkarıyor.
2- Onda.
3- Kan dökerler.
4- Öldürürler.
5- Kanlar.
6- Halbuki biz, hamdinle seni tesbih ve takdis ediyoruz.
7- Biz tesbih ediyoruz.
 

MURATS44

Özel Üye
b1065.gif
-1- : "Bizler, bütün ibadetlerin Sana mahsus olduğunu kainata ilan ve Cenab-ı Uluhiyetine layık olmayan şeylerden münezzeh olduğuna İmân ve bütün evsaf-ı, azamet ve celal ile muttasıf olduğuna itikad ediyoruz."
b1066.gif
-2- : Bu
b1069.gif
, ya sıladır, bir manayı ifade etmez veya ta'lil ve sebebiyet içindir.
Birinci ihtimale göre
b1068.gif
takdirinde olur. Yani, "Seni takdis ve tathir ediyoruz" demektir. İkinci ihtimale nazaran,
b1069.gif
takdirinde olur. Yani, "Biz, nefislerimizi, fiillerimizi günahlardan temizlemekle beraber, kalblerimizi masivandan çeviriyoruz" demektir.
Bu
b1098.gif
ise, iki rezileyi cem' ve birbirine atfeden
b1071.gif
-3- 'deki
b1098.gif
'ın aksine ve inadına olarak, biri takdis, diğeri tesbih, iki fazileti cem' ve birbirine atfediyor.


b1073.gif
-4-

Bu cümle, melaikenin istifsarından sonra, "Acaba Cenab-ı Hak, istifsarlarına nasıl cevap verdi ve taaccüplerini neyle izale etti? Ve beşerin onlara tercihindeki hikmet nedir?" diye samiin kalbine gelen suale icmali bir cevaptır; tafsili sonra gelecektir.
b1074.gif
-5- 'deki
b1075.gif
-6- tahkiki ifade etmekle tereddüt ve şüpheyi def etmek içindir. Bu ise, müsellem olmayan nazari hükümlerde olur. Halbuki burada Allah'ın, halkın bilmediklerini bilmesi müsellem ve bedihi bir hükümdür; haşa, melaikenin bu hükümde tereddütleri yoktur. Binaenaleyh, burada bu
b1075.gif
Kur'an-ı Kerimin icaz için ihtisaren icmal ettiği birkaç cümleye işarettir.

________________________________________



1- Hamdinle tesbih ediyoruz.
2- Ve seni takdis ediyoruz.
3- Fesad çıkarıyor.
4- Rabbin de, "sizin bilmediğinizi ben biliyorum" dedi.
5- Ben biliyorum.
6- Muhakk ki.
 

MURATS44

Özel Üye
1. Beşerdeki maslahatlar ve beşerin hayr-ı kesire nisbeten mefsedetleri, şerr-i kalildir; şerr-i kalil için hayr-ı kesiri terk etmek, hikmete muhalifdir.
2. Beşerin hilafete olan sırr-ı liyakati, melaikece meçhul, Halıkça malumdur.
3. Beşerin onlara tercih hakkını veren hikmet, melaikece meçhuldür.
4.
b1075.gif
'nin ifade ettiği tahkik, bazen sarih hükme değil, cümlenin bir kaydından istifade edilen zımni bir hükme raci olur. Burada
b1075.gif
'nin tahkiki,
b1078.gif
-1- kaydından istifade edilen hükm-ü zımniye racidir. Yani, "Sizler, muhakkak bilmiyorsunuz." Ve keza Allah'ın ilmi lazım, beşerin vücudu melzumdur. Bu cümlede ilm-i İlahinin vücuduna delalet eden
b1079.gif
-2- 'den, beşerin vücuda geleceği tebarüz eder. Çünkü
b1080.gif
'nün delaletine göre, ilm-i İlahi taalluk ve tahakkuk etmiştir. Öyleyse beşerin vücudu herhalde olacaktır.
Melaikeye verilen o icmali cevabın tahkiki hakkında
b1081.gif
-3- ayetinden şöyle bir izahat alınabilir ki:
Cenab-ı Hakkın ef'ali, hikmetlerden, maslahatlardan hali değildir. Öyleyse mevcudat, halkın malumatında münhasır değildir. Öyleyse melaikenin adem-i ilimleri, beşerin adem-i vücuduna delil olamaz. Ve keza, Cenab-ı Hak, hayr-ı mahz olarak melaikeyi yaratmıştır, şerr-i mahz olarak da şeytanı yaratmıştır, hayır ve şerden mahrum olarak behaim ve hayvanatı halk etmiştir. Hikmetin iktizasına göre, hayır ve şerre kadir ve cami olarak dördüncü kısmı teşkil eden beşerin yaratılması da lazımdır ki, beşerin şeheviye ve gadabiye kuvvetleri kuvve-i akliyesine münkad ve mağlup olursa, beşer, mücahedesinden dolayı melaikeye tefevvuk eder. Aksi halde, hayvanattan daha aşağı olur; çünkü özrü yoktur.


• • •


__________________________________________


1- Bilmiyorsunuz.
2- Biliyorsunuz.
3- Şüphesiz Allah alim ve hakimdir.
 
Üst Alt