HASAN CAN
Active member
ALIS VERISDE MUHAYYERLIK
Bâyı’ veyâ müsterînin, alıs verisden vaz geçebilmek hakkına, (Muhayyer olmak)
denir. Muhayyerlik, sahîh ve fâsid bey’lerde câiz olup, üç dürlüdür:
1 — Pazarlık ederken muhayyer olmagı sart koymakdır: Bu muhayyerlik üç
günden fazla olamaz. Bu müddet söylenmez ise, muhayyerlik olmaz. Imâmeyne göre,
müddet belli olmak sartı ile çok uzun zemân muhayyer olabilirler. Üç güne kadar
parayı vermez isen, satmakdan vaz geçerim demek câizdir. Üç günden fazlası
için söylerse, satıs câiz olmaz. Imâm-ı Muhammed, câiz olur buyurdu. Bâyı’ muhayyerlik
sart etdi ise, mal bâyı’in mülkünde kalır. Müsterî alıp da, onda helâk olursa,
benzerini veyâ piyasadaki degerini verir. Müsterî muhayyer ise, mal bâyı’in mülkünden
çıkar. Eger müsterîde iken helâk olur veyâ zarar görürse, (Semen-i müsemmâ)
yı, ya’nî uyusdukları parayı verir. Muhayyer olan, kabûl etdigini, uyusdugu
kimsenin yanında veyâ baska yerde söyliyebilir. Fekat red etdigini ona söylemesi
lâzımdır. Imâm-ı Ebû Yûsüf, baska yerde de red edebilir, dedi. Muhayyer olan
ölürse, muhayyerlik biter. Ya’nî satıs yapılır. Müddet bitince de satıs lâzım olur.
Bâyı’ veyâ müsterî baskasının, belli bir zemâna kadar muhayyer olmasını da sart
edebilir. Eger gün, ya’nî müddet ta’yîn olunmaz ise, bey’ sahîh olmaz. Sart edenin
kendisi veyâ o baskası red veyâ kabûl edebilir. Biri red, biri kabûl ederse, önce bildirenin
sözü yapılır. (Dürer-ül-hükkâm) sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, üçyüzüncü
maddede diyor ki, (Sart ile muhayyer olmak, söz kesildikden birkaç gün sonra
da karârlasdırılabilir. Fekat, akdden önce sart edilen muhayyerlik hükmsüzdür).
Iskân belgesi olmıyan evi satın alırken, belli zemâna kadar iskân belgesi alınacakdır
deyip de, o zemân içinde alınmazsa, belediyyenin satısa izn vermedigi anlasılıp,
bey’ fesh olur. Eger zemân belli olmazsa, akd sahîh olmaz. Fâsid olur.
Müsterînin, iki veyâ üç maldan birini seçmek için, üç gün veyâ dahâ ziyâde muhayyer
olması câizdir. O sey üçden çok ise, câiz olmaz. Üç seyden biri, mebî’
olup ikisi, bâyı’in malı olur ve müsterîde emânet olur. Helâk olurlarsa, müsterî birini
öder. Emânet olanları ödemesi lâzım degildir. Hepsini red edemez. Fekat hepsinde
de muhayyerlik sart etdi ise, hepsini red edebilir. Müsterî muhayyerlik zemânı
bitmeden ölürse, üç seyden birini, vârisleri alır. Iki kisi bir mal satın alıp muhayyer
olduklarında, biri kabûl edince, ikinci red edemez.
2 — Alırken görmedigi sey için muhayyer olmakdır: Alıs veris esnâsında,
mevcûd oldugu hâlde, bâyı’ın yanında bulunmıyan, ya’nî müsterî görmeden, ya’nî
iyi tanımadan satıs câizdir. Müsterî, malı görünce red edebilir. Görmeden önce semeni
vermege zorlanamaz. Bu muhayyerlik, bir zemân ile sınırlı degildir. Görmedigi
için muhayyer olan müsterî, mebî’i görmeden önce de, bey’i fesh edebilir. Mebî’
ayn olmazsa, ya’nî müsterînin görmedigi mebî’in yerini, sıfatını, arsasının hudûdünü,
cinsini, mikdârını bâyı’ bildirmezse, bey’ fâsid olur.
Bir kimse, cinsini söyliyerek birsey satsa, bu sey baska cinsden çıksa, bey’ bâtıl
olur. Meselâ karpuz tohumu olarak alıp, hıyâr tohumu çıksa, bâtıl olur. Müsterî,
tohum mevcûd ise, geri verir. Mevcûd kalmamıs ise, mislini verir. Semeni geri
alır.
Bir kimse, malını görmeden satsa, muhayyer olamaz. Ya’nî görünce, satısdan vaz
geçemez. At, katır ve merkebin yüzünü ve sagrısını gören muhayyer olamaz. Et için
koyun alırken el ile yoklamıyan muhayyer olur. Evin sofasını gören, odasını görmese
de muhayyer olmaz. Fekat, imâm-ı Züfere göre “rahmetullahi teâlâ aleyh”,
odaları da görmek lâzımdır ve fetvâ böyledir. Karısık bir malın bir kısmını gören
müsterî, hepsini görünce muhayyerdir. Dartı ile veyâ ölçek ile ölçülen seyin nümûnesini
gören, o seyin hepsini görünce muhayyer olmaz. Fekat nümûnesinden düsük
ise, ayb sebebiyle muhayyer olur. Yinecek seyleri tatmıyan muhayyer olur.
Müsterînin, satın almak için vekîli veyâ satın aldıgı malı teslîm almak için gön-
derdigi vekîli, ya’nî [seni vekîl etdim dedigi kimse] görünce, müsterî muhayyer olamaz.
Fekat, müsterînin, görmeden satın aldıgı malı teslîm almak için gönderdigi
kimsenin görmesi ile, müsterînin muhayyer olmak hakkı gayb olmaz.
A’mânın alıp satması câizdir. Satın aldıgı seyler dokunmakla veyâ koklamakla
veyâ tadına bakmakla anlasılırsa, bunları yapmadı ise muhayyer olur. Bir ev kendisine
ta’rîf edildi ise, muhayyer olmaz. Bir kimse, iki elbiseden birini görüp, ikisini
de satın aldıkdan sonra, ikincisini görünce, ikisini birden kabûl veyâ ikisini birden
red etmekde muhayyer olur. Yalnız ikincisini red edemez.
Birseyi gördükden sonra, satın alan kimse, baska bulursa muhayyer olur. Bâyı’,
farklı degil diye yemîn ederse, buna inanılır.
Müsterî, görmemis idim dese, bâyı’, görmüs idin dese, müsterîye inanılır.
(Câmi’ul ezher) hocalarından allâme Abdürrahmân Cezîrînin riyâsetindeki, Mısr
ulemâsından bir hey’et tarafından hâzırlanmıs olan (Kitâb-ül-fıkh alel-mezâhibil-
erbe’a) kitâbı bes cild olup, Mısrda 1392 [m. 1972] de yeniden basılmısdır. Hasen
Ege tarafından Türkçeye terceme edilerek, Bahar kitâbevi tarafından 1971-1979
da, yedi cild olarak basılmısdır. Arabîsinin ikinci cildinde diyor ki, (Görülmiyen
bir sey için muhayyer olmak, Hanefî mezhebinde dört yerde vardır: Birincisi,
ayn olan mal, ya’nî mebî’dir. Mebî’ deyn olursa satıs selem olur. Selem satısında
mebî’ için muhayyerlik olmaz. Ikincisi, kirâlanan yer görüldügü zemân red edilebilir.
Üçüncüsü, bir ayn, ortaklar arasında bölündügü zemân paylarını sonradan
görenler red edebilirler. Mislî olan mal taksîm edilince muhayyerlik olmaz. Dördüncüsü,
mal da’vâsında sulh olunca. Ya’nî, birinde alacagı oldugunu söyliyen görmedigi
bir malın verilmesine râzı olunca, bunu gördügü zemân red edebilir).
3 — Ayb, ya’nî kusûr sebebi ile muhayyerlik: Bir kimse, satın aldıgı bir malda
kusûr bulsa, tâm fiyâtı ile almakda veyâ red etmekde muhayyerdir. Bâyı’ râzı
olur ise, fiyâtı kırabilir. Piyasada, fiyât düsmesine sebeb olan kusûr, (Ayb) sayılır.
Müsteri satın alıp, kullanırken veyâ seklini, sıfatını degisdirince, eskiden kalma
bir ayb görse, fiyât farkını geri alır. Meselâ kumas alıp, kesdikden sonra kusûr görürse,
kuması red edemez. Fekat, bâyı’ kabûl ederse, red edebilir. Kuması dikmis
ise veyâ kuması boyamıssa, unu yagla yugurmus ise, eski ayblarını anlasa, fiyât farkını
alır. Bâyı’ râzı olsa da, red edemez. Aldıgı ta’âmı yise, elbiseyi giyip yırtsa, fiyât
farkı istiyemez. Imâmeyn, ister dedi. Yumurta, cevz, kavun, karpuz ve kabak
satın alıp, kırınca hepsi bozuk çıksa, ise yarar iseler, fiyât farkı alır. Bir ise yaramaz
iseler geri verip parasını temâmen geri alır. Iyi diyerek satın aldıklarının bozukları
yüzde üç ise, bey’ sahîh olur. Çok ise fâsid olur. Hepsini verip, parasını geri
alır.
Bir kimse satın aldıgı malı baskasına satmıs iken, kusûrlu oldugundan mahkeme
karârı ile kendisine i’âde edilse, birinci bâyı’a red edebilir. Fekat, mahkeme karârı
ile degil de kendi arzûsu ile i’âde edildi ise, birinci bâyı’a red edemez. Bir kimse,
satın aldıgı seyde kusûr bulundugunu isbât etse veyâ bâyı’ kusûrsuz olduguna
yemîn edemese, müsterî parayı vermege mecbûr olmaz. Bunun gibi, pazarlık edilip,
ölçülen seyin mikdârında uyusup, teslîm alınan mikdârda anlasamasalar, müsterînin
sözü kabûl edilir. Dartı ile veyâ ölçek ile satın alınan birsey, eve götürülünce,
bir kısmı kusûrlu görülse, müsterî, hepsini almakda veyâ red etmekde serbestdir.
Müsterî, satın aldıgı birseyin kusûrunu düzeltse, geri vermek hakkı kalmaz. Satın
alınan bir hayvâna binmek, kabûl etmek demekdir.
(Tagrîr) olunan, ya’nî yalan söylenmekle fâhis aldatılan kimse, bey’i fesh edebilir.
(Mecelle)nin yüzaltmısbesinci [165] maddesinde diyor ki, sarraflıkda piyasadaki
fiyâtların en yükseginden, yüzde ikibuçuk [% 2,5] ve dahâ fazlası kadar yüksek
fiyâtla satın alarak aldanmaga (Gaben-i fâhis=çok aldanmak) denir. Bu mik-
dâr, urûz için, ya’nî hayvândan baska menkûl mallar için yüzde bes, hayvân için yüzde
on, binâ için yüzde yirmidir. Bu mikdârlardan az olan aldanmaga, (Gaben-i yesîr=
az aldanmak) denir. Meselâ, bâyı’, bu mala, su kadar lira veren oldu deyip satsa,
piyasadaki en yüksek degerinden fâhis aldanma kadar fazla oldugu ve baskası,
o kadar lira vermedigi anlasılsa, müsterî bey’i fesh edebilir.
Bâyı’ yalan söylemeden, fâhis fiyâtla satsa, aldanan müsterî bey’i bozamaz. Çünki
herkes malını, diledigi fiyâtla satabilir. Islâmiyyetde (kâr haddi) diye birsey yokdur.
Yalnız, sıkısık durumda olanlara, yiyecek, giyecek ve barınacak lüzûmlu esyâyı
fâhis, yüksek fiyâtla satmak harâmdır. [Altıncı maddede, 3 numarayı okuyunuz!].
Yalan söylenerek, yesîr aldatılan kimse, bey’i bozamaz.
Herkesin var bir kesi,
ben bî kesin, yok kimsesi.
Ben bî kesin, sen ol kesi,
ey kimsesizler kimsesi!
Bâyı’ veyâ müsterînin, alıs verisden vaz geçebilmek hakkına, (Muhayyer olmak)
denir. Muhayyerlik, sahîh ve fâsid bey’lerde câiz olup, üç dürlüdür:
1 — Pazarlık ederken muhayyer olmagı sart koymakdır: Bu muhayyerlik üç
günden fazla olamaz. Bu müddet söylenmez ise, muhayyerlik olmaz. Imâmeyne göre,
müddet belli olmak sartı ile çok uzun zemân muhayyer olabilirler. Üç güne kadar
parayı vermez isen, satmakdan vaz geçerim demek câizdir. Üç günden fazlası
için söylerse, satıs câiz olmaz. Imâm-ı Muhammed, câiz olur buyurdu. Bâyı’ muhayyerlik
sart etdi ise, mal bâyı’in mülkünde kalır. Müsterî alıp da, onda helâk olursa,
benzerini veyâ piyasadaki degerini verir. Müsterî muhayyer ise, mal bâyı’in mülkünden
çıkar. Eger müsterîde iken helâk olur veyâ zarar görürse, (Semen-i müsemmâ)
yı, ya’nî uyusdukları parayı verir. Muhayyer olan, kabûl etdigini, uyusdugu
kimsenin yanında veyâ baska yerde söyliyebilir. Fekat red etdigini ona söylemesi
lâzımdır. Imâm-ı Ebû Yûsüf, baska yerde de red edebilir, dedi. Muhayyer olan
ölürse, muhayyerlik biter. Ya’nî satıs yapılır. Müddet bitince de satıs lâzım olur.
Bâyı’ veyâ müsterî baskasının, belli bir zemâna kadar muhayyer olmasını da sart
edebilir. Eger gün, ya’nî müddet ta’yîn olunmaz ise, bey’ sahîh olmaz. Sart edenin
kendisi veyâ o baskası red veyâ kabûl edebilir. Biri red, biri kabûl ederse, önce bildirenin
sözü yapılır. (Dürer-ül-hükkâm) sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, üçyüzüncü
maddede diyor ki, (Sart ile muhayyer olmak, söz kesildikden birkaç gün sonra
da karârlasdırılabilir. Fekat, akdden önce sart edilen muhayyerlik hükmsüzdür).
Iskân belgesi olmıyan evi satın alırken, belli zemâna kadar iskân belgesi alınacakdır
deyip de, o zemân içinde alınmazsa, belediyyenin satısa izn vermedigi anlasılıp,
bey’ fesh olur. Eger zemân belli olmazsa, akd sahîh olmaz. Fâsid olur.
Müsterînin, iki veyâ üç maldan birini seçmek için, üç gün veyâ dahâ ziyâde muhayyer
olması câizdir. O sey üçden çok ise, câiz olmaz. Üç seyden biri, mebî’
olup ikisi, bâyı’in malı olur ve müsterîde emânet olur. Helâk olurlarsa, müsterî birini
öder. Emânet olanları ödemesi lâzım degildir. Hepsini red edemez. Fekat hepsinde
de muhayyerlik sart etdi ise, hepsini red edebilir. Müsterî muhayyerlik zemânı
bitmeden ölürse, üç seyden birini, vârisleri alır. Iki kisi bir mal satın alıp muhayyer
olduklarında, biri kabûl edince, ikinci red edemez.
2 — Alırken görmedigi sey için muhayyer olmakdır: Alıs veris esnâsında,
mevcûd oldugu hâlde, bâyı’ın yanında bulunmıyan, ya’nî müsterî görmeden, ya’nî
iyi tanımadan satıs câizdir. Müsterî, malı görünce red edebilir. Görmeden önce semeni
vermege zorlanamaz. Bu muhayyerlik, bir zemân ile sınırlı degildir. Görmedigi
için muhayyer olan müsterî, mebî’i görmeden önce de, bey’i fesh edebilir. Mebî’
ayn olmazsa, ya’nî müsterînin görmedigi mebî’in yerini, sıfatını, arsasının hudûdünü,
cinsini, mikdârını bâyı’ bildirmezse, bey’ fâsid olur.
Bir kimse, cinsini söyliyerek birsey satsa, bu sey baska cinsden çıksa, bey’ bâtıl
olur. Meselâ karpuz tohumu olarak alıp, hıyâr tohumu çıksa, bâtıl olur. Müsterî,
tohum mevcûd ise, geri verir. Mevcûd kalmamıs ise, mislini verir. Semeni geri
alır.
Bir kimse, malını görmeden satsa, muhayyer olamaz. Ya’nî görünce, satısdan vaz
geçemez. At, katır ve merkebin yüzünü ve sagrısını gören muhayyer olamaz. Et için
koyun alırken el ile yoklamıyan muhayyer olur. Evin sofasını gören, odasını görmese
de muhayyer olmaz. Fekat, imâm-ı Züfere göre “rahmetullahi teâlâ aleyh”,
odaları da görmek lâzımdır ve fetvâ böyledir. Karısık bir malın bir kısmını gören
müsterî, hepsini görünce muhayyerdir. Dartı ile veyâ ölçek ile ölçülen seyin nümûnesini
gören, o seyin hepsini görünce muhayyer olmaz. Fekat nümûnesinden düsük
ise, ayb sebebiyle muhayyer olur. Yinecek seyleri tatmıyan muhayyer olur.
Müsterînin, satın almak için vekîli veyâ satın aldıgı malı teslîm almak için gön-
derdigi vekîli, ya’nî [seni vekîl etdim dedigi kimse] görünce, müsterî muhayyer olamaz.
Fekat, müsterînin, görmeden satın aldıgı malı teslîm almak için gönderdigi
kimsenin görmesi ile, müsterînin muhayyer olmak hakkı gayb olmaz.
A’mânın alıp satması câizdir. Satın aldıgı seyler dokunmakla veyâ koklamakla
veyâ tadına bakmakla anlasılırsa, bunları yapmadı ise muhayyer olur. Bir ev kendisine
ta’rîf edildi ise, muhayyer olmaz. Bir kimse, iki elbiseden birini görüp, ikisini
de satın aldıkdan sonra, ikincisini görünce, ikisini birden kabûl veyâ ikisini birden
red etmekde muhayyer olur. Yalnız ikincisini red edemez.
Birseyi gördükden sonra, satın alan kimse, baska bulursa muhayyer olur. Bâyı’,
farklı degil diye yemîn ederse, buna inanılır.
Müsterî, görmemis idim dese, bâyı’, görmüs idin dese, müsterîye inanılır.
(Câmi’ul ezher) hocalarından allâme Abdürrahmân Cezîrînin riyâsetindeki, Mısr
ulemâsından bir hey’et tarafından hâzırlanmıs olan (Kitâb-ül-fıkh alel-mezâhibil-
erbe’a) kitâbı bes cild olup, Mısrda 1392 [m. 1972] de yeniden basılmısdır. Hasen
Ege tarafından Türkçeye terceme edilerek, Bahar kitâbevi tarafından 1971-1979
da, yedi cild olarak basılmısdır. Arabîsinin ikinci cildinde diyor ki, (Görülmiyen
bir sey için muhayyer olmak, Hanefî mezhebinde dört yerde vardır: Birincisi,
ayn olan mal, ya’nî mebî’dir. Mebî’ deyn olursa satıs selem olur. Selem satısında
mebî’ için muhayyerlik olmaz. Ikincisi, kirâlanan yer görüldügü zemân red edilebilir.
Üçüncüsü, bir ayn, ortaklar arasında bölündügü zemân paylarını sonradan
görenler red edebilirler. Mislî olan mal taksîm edilince muhayyerlik olmaz. Dördüncüsü,
mal da’vâsında sulh olunca. Ya’nî, birinde alacagı oldugunu söyliyen görmedigi
bir malın verilmesine râzı olunca, bunu gördügü zemân red edebilir).
3 — Ayb, ya’nî kusûr sebebi ile muhayyerlik: Bir kimse, satın aldıgı bir malda
kusûr bulsa, tâm fiyâtı ile almakda veyâ red etmekde muhayyerdir. Bâyı’ râzı
olur ise, fiyâtı kırabilir. Piyasada, fiyât düsmesine sebeb olan kusûr, (Ayb) sayılır.
Müsteri satın alıp, kullanırken veyâ seklini, sıfatını degisdirince, eskiden kalma
bir ayb görse, fiyât farkını geri alır. Meselâ kumas alıp, kesdikden sonra kusûr görürse,
kuması red edemez. Fekat, bâyı’ kabûl ederse, red edebilir. Kuması dikmis
ise veyâ kuması boyamıssa, unu yagla yugurmus ise, eski ayblarını anlasa, fiyât farkını
alır. Bâyı’ râzı olsa da, red edemez. Aldıgı ta’âmı yise, elbiseyi giyip yırtsa, fiyât
farkı istiyemez. Imâmeyn, ister dedi. Yumurta, cevz, kavun, karpuz ve kabak
satın alıp, kırınca hepsi bozuk çıksa, ise yarar iseler, fiyât farkı alır. Bir ise yaramaz
iseler geri verip parasını temâmen geri alır. Iyi diyerek satın aldıklarının bozukları
yüzde üç ise, bey’ sahîh olur. Çok ise fâsid olur. Hepsini verip, parasını geri
alır.
Bir kimse satın aldıgı malı baskasına satmıs iken, kusûrlu oldugundan mahkeme
karârı ile kendisine i’âde edilse, birinci bâyı’a red edebilir. Fekat, mahkeme karârı
ile degil de kendi arzûsu ile i’âde edildi ise, birinci bâyı’a red edemez. Bir kimse,
satın aldıgı seyde kusûr bulundugunu isbât etse veyâ bâyı’ kusûrsuz olduguna
yemîn edemese, müsterî parayı vermege mecbûr olmaz. Bunun gibi, pazarlık edilip,
ölçülen seyin mikdârında uyusup, teslîm alınan mikdârda anlasamasalar, müsterînin
sözü kabûl edilir. Dartı ile veyâ ölçek ile satın alınan birsey, eve götürülünce,
bir kısmı kusûrlu görülse, müsterî, hepsini almakda veyâ red etmekde serbestdir.
Müsterî, satın aldıgı birseyin kusûrunu düzeltse, geri vermek hakkı kalmaz. Satın
alınan bir hayvâna binmek, kabûl etmek demekdir.
(Tagrîr) olunan, ya’nî yalan söylenmekle fâhis aldatılan kimse, bey’i fesh edebilir.
(Mecelle)nin yüzaltmısbesinci [165] maddesinde diyor ki, sarraflıkda piyasadaki
fiyâtların en yükseginden, yüzde ikibuçuk [% 2,5] ve dahâ fazlası kadar yüksek
fiyâtla satın alarak aldanmaga (Gaben-i fâhis=çok aldanmak) denir. Bu mik-
dâr, urûz için, ya’nî hayvândan baska menkûl mallar için yüzde bes, hayvân için yüzde
on, binâ için yüzde yirmidir. Bu mikdârlardan az olan aldanmaga, (Gaben-i yesîr=
az aldanmak) denir. Meselâ, bâyı’, bu mala, su kadar lira veren oldu deyip satsa,
piyasadaki en yüksek degerinden fâhis aldanma kadar fazla oldugu ve baskası,
o kadar lira vermedigi anlasılsa, müsterî bey’i fesh edebilir.
Bâyı’ yalan söylemeden, fâhis fiyâtla satsa, aldanan müsterî bey’i bozamaz. Çünki
herkes malını, diledigi fiyâtla satabilir. Islâmiyyetde (kâr haddi) diye birsey yokdur.
Yalnız, sıkısık durumda olanlara, yiyecek, giyecek ve barınacak lüzûmlu esyâyı
fâhis, yüksek fiyâtla satmak harâmdır. [Altıncı maddede, 3 numarayı okuyunuz!].
Yalan söylenerek, yesîr aldatılan kimse, bey’i bozamaz.
Herkesin var bir kesi,
ben bî kesin, yok kimsesi.
Ben bî kesin, sen ol kesi,
ey kimsesizler kimsesi!