DİŞ DOLDURMAK, KAPLATMAK 197 - Sallanan dişleri altın tel ile bağlamak, İmâm-ı Muhammede göre câizdir. İmâm-ı a’zam ise, altın ile bağlamak câiz olmadığını ictihâd buyurmuşdur. İmâm-ı Ebû Yûsüf, bir rivâyetde imâm-ı Muhammed iledir ve ulemâ, sallanan dişi altınla bağlamağa cevâz vermişdir. Eshâb-ı kirâmdan Arfece bin Sa’da “radıyallahü teâlâ anh” altın burun takmasına izn-i nebevî südûrunu, İmâm-ı a’zam yalnız Arfeceye mahsûsdur demişdir. Nitekim Zübeyr ve Abdürrahmân “radıyallahü teâlâ anhümâ” için, ipek giymelerine izn sâdır olmuşdu ve yalnız bunlara mahsûsdur, demişdir. Fekat fetvâ, İmâm-ı Muhammed kavli iledir.
Sallanan dişleri bağlayan altın teller ve protez denilen müteharrik dişler, gusl abdesti alırken çıkarılabilmekdedir. İmâmların bu ayrılığı, bağlayan telin altından olup olmamasındadır. Yoksa gusl abdesti bahsinde bütün imâmlarımız müttefikdir. Ya’nî, altın, gümüş ve başka dolguların altlarına su geçmeyince, Hanefî mezhebinde, gusl abdesti sahîh olmaz. Ya’nî insan cenâbetlikden kurtulmaz. Çünki, Hanefî mezhebinin âlimleri; (Ağzın içi sâir derimiz gibi vücûdün hâricidir. Bütün deriyi yıkamak farz olduğu gibi, ağzın içini ve dişleri ve diş çukurlarını yıkamak da farzdır) diyor. Bunun için, tırnaklarında oje bulunanların ve Hanefî mezhebinde olup da zarûretsiz diş dolduranların ve kaplatanların gusl abdesti sahîh olmaz. Gusl abdesti sahîh olmayanın nemâz abdestleri ve nemâzları da sahîh olmaz. (Mecmû’a-i cedîde) adındaki fetvâ kitâbının 1329 [m. 1911] yılındaki ikinci baskısında, Hasen Hayrullah Efendinin “rahime-hullahü teâlâ”, (Diş dolgusu, gusl abdestine zarar vermez) fetvâsı yazılıdır. Ba’zı kimseler bu fetvâya dayanarak, diş kaplatanların ve dolduranların gusl abdesti sahîh olur demekdedir. Hâlbuki bu fetvâ, bu kitâbın 1299 senesinde yapılan birinci baskısında yokdur. İttihatcılar zemânındaki câhiller, dînini kayırmıyanlar tarafından uydurulmuş ve kitâba sonradan sokuşdurulmuşdur. Çünki, Hayrullah efendi 1294 de şeyh-ul-islâmlıkdan ayrılmışdır. Böyle uydurma fetvâlara aldanmamalıdır. (Misbâhul-felâh)da diyor ki: (Mum, sakız, katı hamur gibi birşey, vücûdün bir kısmını örtmüş veyâ herhangi birşey, diş kovuğunu doldurmuş bulunup da, yıkandığı zemân, altına su geçmezse, gusl temâm olmaz.) (Mecmû’a-i Zühdiyye)de diyor ki: (Gerek az, gerek çok, dişlerin arasında kalan yemek kırıntısı, katı hamur gibi olup da, suyu geçirmezse, gusle mâni’dir. (Halebî)de de böyle yazılıdır.) (İbni Âbidîn) “rahime-hullahü teâlâ” diyor ki: (Dişlerin arasında veyâ çukurunda kalan yemekler, katı olup altına su geçmezse, gusl abdesti câiz olmaz.)
Sallanan dişleri bağlayan altın teller ve protez denilen müteharrik dişler, gusl abdesti alırken çıkarılabilmekdedir. İmâmların bu ayrılığı, bağlayan telin altından olup olmamasındadır. Yoksa gusl abdesti bahsinde bütün imâmlarımız müttefikdir. Ya’nî, altın, gümüş ve başka dolguların altlarına su geçmeyince, Hanefî mezhebinde, gusl abdesti sahîh olmaz. Ya’nî insan cenâbetlikden kurtulmaz. Çünki, Hanefî mezhebinin âlimleri; (Ağzın içi sâir derimiz gibi vücûdün hâricidir. Bütün deriyi yıkamak farz olduğu gibi, ağzın içini ve dişleri ve diş çukurlarını yıkamak da farzdır) diyor. Bunun için, tırnaklarında oje bulunanların ve Hanefî mezhebinde olup da zarûretsiz diş dolduranların ve kaplatanların gusl abdesti sahîh olmaz. Gusl abdesti sahîh olmayanın nemâz abdestleri ve nemâzları da sahîh olmaz. (Mecmû’a-i cedîde) adındaki fetvâ kitâbının 1329 [m. 1911] yılındaki ikinci baskısında, Hasen Hayrullah Efendinin “rahime-hullahü teâlâ”, (Diş dolgusu, gusl abdestine zarar vermez) fetvâsı yazılıdır. Ba’zı kimseler bu fetvâya dayanarak, diş kaplatanların ve dolduranların gusl abdesti sahîh olur demekdedir. Hâlbuki bu fetvâ, bu kitâbın 1299 senesinde yapılan birinci baskısında yokdur. İttihatcılar zemânındaki câhiller, dînini kayırmıyanlar tarafından uydurulmuş ve kitâba sonradan sokuşdurulmuşdur. Çünki, Hayrullah efendi 1294 de şeyh-ul-islâmlıkdan ayrılmışdır. Böyle uydurma fetvâlara aldanmamalıdır. (Misbâhul-felâh)da diyor ki: (Mum, sakız, katı hamur gibi birşey, vücûdün bir kısmını örtmüş veyâ herhangi birşey, diş kovuğunu doldurmuş bulunup da, yıkandığı zemân, altına su geçmezse, gusl temâm olmaz.) (Mecmû’a-i Zühdiyye)de diyor ki: (Gerek az, gerek çok, dişlerin arasında kalan yemek kırıntısı, katı hamur gibi olup da, suyu geçirmezse, gusle mâni’dir. (Halebî)de de böyle yazılıdır.) (İbni Âbidîn) “rahime-hullahü teâlâ” diyor ki: (Dişlerin arasında veyâ çukurunda kalan yemekler, katı olup altına su geçmezse, gusl abdesti câiz olmaz.)