1915'te Sevk ve İskan Edilmeyen Ermeniler

MURATS44

Özel Üye
1915'te Sevk ve İskan Edilmeyen Ermeniler
*Yard.Doç.Dr.Davut KILIÇ
*Fırat Üni.İlahiyat Fak.Öğretim Üyesi

Giriş
Osmanlı Devleti topyekün bir savaşa hazırlanırken Rus Çarının desteğiyle hareket eden Komitacı Ermeniler Büyük Ermenistan'ı kurma hayaliyle, bütün güçlerini Rusya'nın emrine vermişlerdi. Bunların bir kısmı Rus ordularının önünde, bir kısmı da cephe gerisinde sivil, asker demeden Doğu Anadolu'da herkese saldırıyordu. Osmanlı Hükümeti, Komitacı Ermenilerin saldırılarına karşı yaklaşık dokuz ay boyunca, bir takım tedbirler alarak olayların önüne geçmeyi denedi. Sonuç alamayınca Ermeni toplumunu Patrik nezdinde uyardı. Ancak, bundan da bir sonuç çıkmayınca özel tedbirler almak zorunda kaldı.
Sevk kararının ilk işareti sayılan 2 Mayıs 1915 tarihli Başkumandan Vekili Enver Paşadan, Dahiliye Nazırı Talat Paşaya yazılan yazıda, özetle Enver Paşa; Ermenilerin isyan çıkarmayacak şekilde dağıtılmaları gerektiğini, isyancı Ermenilerin, küçük guruplar halinde çeşitli yerleşim yerlerine dağıtılacak olursa, isyan etme imkanlarının kalmayacağını belirtmektedir. Nitekim uygulama da bu yönde olmuştur.
29 Ağustos 1915 tarihli Dahiliye Nezaretinden Bursa, Ankara, Konya, İzmit, Adana, Maraş, Halep, Zor, Sivas, Kütahya, Karesi, Niğde, Elazığ, Diyarbakır, Balıkesir, Erzurum ve Kayseri'ye gönderilen telgrafta, Ermenilerin bulundukları yerlerden çıkarılarak tayin edilen bölgelere yerleştirilmelerinin sebebini şöyle açıklamaktadır: bu unsurun (Ermeni Komitecilerin) hükümet aleyhine teşebbüs ve faaliyette bulunmamaları ve bir Ermenistan hükümeti kurmaları yönündeki faaliyetlerini önlemek olduğu, bu kimselerin imhası söz konusu olmadığı gibi sevkiyat esnasında kafilelere, taarruz ve gasp edenlerin bunlara ön ayak olanlara görevlerinden el çektirerek divan-ı harbe teslimi ve isimlerinin Dahiliye Nezaretine bildirilmesi ve bu olaylara tekrarında vilayet veya liva'nın mesul tutulacağı açık bir şekilde beyan olunmuştur.
Aynı belgede Osmanlı hükümeti, anarşi ve teröre karışmamış şevke tâbi olmayan Ermenilerin yerlerinden çıkarılmamaları, asker aileleriyle birlikte sanatkar, Protestan ve Katolik Ermenilerin sevk olunmaması gerektiğini de vurgulamıştır. Bunlan altı başlık altında toplamak mümkündür.
Çeşitli Vilayetlerde Tehcire Tabi Tutulmayan Ermeniler

Bugün Ermeni sevk ve iskânı denildiğinde hiçbir fark gözetmeden bütün Ermenilerin böyle bir muameleye tâbi tutulduğu iddia edilmektedir. Halbuki tehcir kararının uygulanması çok sınırlı olmuş, anarşi ve teröre bulaşmamış, belirli özelliklere sahip olanlar istisna tutulmuştur. Başka bir ifadeyle sırf Ermeni olduğu için insanların sevk edildiği düşüncesi yanlıştır.
Nitekim 17 Ağustos 1915 tarihli Dahiliye Nezaretinden Antalya Mutasarrıflığına çekilen telgrafta, nüfuslarının azlığı sebebiyle Antalya'daki Ermenilerin şimdilik ihracına lüzum görülmediği ifade edilmektedir. Yine, Urfa'dan dışarı Ermeni sevkıyatının yapılmadığı, yalnız merkeze bağlı yerlerden birkaç hanenin sevk edildiğine dair, bilgiler mevcuttur. Ayrıca 23 Ekim 1915 tarihli Dahilive Nezaretinden Kastamonu vilayetine yazılan telgrafta, Kastamonu vilayetindeki Ermenilerin ihracına lüzum olmadığı belirtilmiştir.
13 Mart 1916 tarihli Dahiliye Nezaretinden Karesi Mutasarrıflığına gönderilen yazıda, Karesi'den sevk edilen yirmi yedi Ermeni ailenin sevk edilme sebebinin bildirilmesine ve bunların derhal yerlerine iade edilmesine, ancak komitelerle münasebet ve alakası olan ihanetleri belli Ermenilerin sevk edilmelerinin gerektiği bildirilmiştir. Ayrıca 30 Nisan 1916 tarihli Dahiliye Nezaretinden Karahisar-ı Sahib (Balıkesir) mutasarrıflığına gönderilen telgrafta, Balıkesir Ermenilerinin liva dahilinde münasip köylere dağıtılmaları istenmiştir. Bu dönemde Doğu Anadolu bölgesinin dışında kalan şehirlerdeki teröre bulaşmamış Ermenilerin bir tehlike, olarak görülmediği belgelerden açıkça anlaşılmaktadır.
Arşiv belgelerinin yanı sıra Gazeteci Ahmet Emin Yalman'ın hatıralarında, tehcir zamanında sevk yeri olarak Kütahya'ya gittiğini orada Mutasarrıf olan, Faik Ali Bey'in tehcir emrini kağıt üzerinde bıraktığını ve Kütahya Ermenilerinin tam bir huzur içinde yaşamaya devam ettiklerini Dabağyan nakleder. Ayrıca bu dönemde İstanbul Ermenileri ile Kütahya sancağı ve Aydın vilâyetindeki Ermenilerin de göç ettirilmediği bilinmektedir.

Katolik ve Protestan Ermeniler

17 Haziran 1915 tarihli Dahiliye Nezaretinden Erzurum Vilayetine gönderilen telgrafta, Ermeni Katolik misyonerlerle sörlerin şimdilik sevk edilmemeleri istenmektedir. Bundan 48 gün sonra 4 Ağustos 1915 tarihli Dahiliye Nezaretinden Erzurum, Adana, Ankara, Bitlis, Halep, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Elazığ, Van vilayetleriyle Urfa, Canik, Maraş mutasarrıflıklarına gönderilen yazıda da, adı geçen 13 Vilayet ve Mutasarrıflıkta kalan Katolik Ermenilerin sevk edilmeyerek nüfuslarının bildirilmesi istenmiştir.
Katolik Ermenilerin şevkinin durdurulmasından 11 gün sonra, Protestan Ermenilerin de sevk edilmemeleri yönünde bir hüküm çıkarılmıştır. 15 Ağustos 1915 tarihli bu hükümde, Dahiliye Nezaretinden Erzurum, Adana, Ankara, Bitlis, Halep, Hüdavendigar, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Konya, Elazığ ve Van vilayetleriyle Urfa, İzmit, Canik, Karesi, Karahisar-ı Sahib livaları, Maraş, Niğde, Eskişehir, mutasarrıflıklarını kapsayan yazıda, Protestan mezhebinde bulunan Ermenilerden sevk olunmayanların şevkinden sarf-ı nazar olunması ve vilayet dahilindeki nüfusları, ile bu nüfustan kalan ve sevk olunanların miktarının bildirilmesi istenmiştir. Buna cevap olarak Kayseri'den 18 Eylül 1915 tarihli Dahiliye Nezaretine gönderilen yazıda, şevke tâbi tutulan Ermenilerin dışında 4.911 asker ailesi ve Protestan ile Katoliklerden oluşan bir gurubun kaldığı belirtilmektedir. Yine Niğde vilayetinden Dahiliye Nezaretine gönderilen 18 Eylül 1915 tarihli belgede de, liva dahilinde Katolik ve Protestan Ermenilerden 221 nüfus kaldığı bildirilmektedir. Dahiliye Nezaretinden Konya vilayetine gönderilen 4 Kasım 1915 tarihli telgrafta, Konya'da bulunan 2.000 Ermeni'nin şimdilik sevk olunmayarak muhafazada bulundurulması, asker aileleriyle Katolik ve Protestan olanların da vilayet dahilinde uygun mevkilerde iskan edilmeleri istenmektedir. Yine aynı vilayete gönderilen 10 Temmuz 1916 tarihli yazıda zararlı ve çeteci Ermenilerin Zor'a sevk edilmeleri istenirken, Protestan ve Katoliklerin bundan istisna tutulması istenmiştir.
Bu arada, Dördüncü Ordu Kumandanı Cemal Paşaya gönderilen 26 Nisan 1916 tarihli belgenin içeriğinde ise Maraş'da sevk olunmamış 3.845 erkek 5.000 küsur kız ve kadın bulunduğu, bunların 3.500 kadarının Gregoryen, diğerlerinin Katolik ve Protestan olduğu bildirilmektedir. Buna göre Maraş'da Gregoryen Ermenilerin dışında yaklaşık 5.345 Katolik ve Protestan Ermeni'nin yerinde kaldığı anlaşılmaktadır.

Devlet Kademelerinde Görev Yapan Ermeniler

Osmanlı Devletinin çeşitli kademelerinde görevli komitacılarla iş birliği yapmayan, devletine bağlı memurlar da tehcirden istisna edilmişlerdir. Dahiliye Nezaretinden 12 Vilayet, 9 Mutasarrıflığa gönderilen 15 Ağustos 1915 tarihli yazıda, Ermeni mebus ve ailelerinin ihraç edilmemeleri istenmiştir. Yine aynı tarihli başka bir belgede ise asker, zabit ve sıhhiye zabitlerinin ailesinden olan Ermenilerin sevk edilmeyerek yerlerinde bırakılması belirtilmiştir.
Dahiliye Nezaretinden çeşitli vilayet ve mutasarrıflıklara gönderilen 17 Ağustos 1915 tarihli yazıda, Ellerinde belgeleri bulunan şimendifer memurları, ameleler ve müstahdemlerin aileleriyle birlikte şimdilik sevklerinden vazgeçilmesi ve bunların miktarının bildirilmesi istenmiştir. Bu arada 28 Haziran 1915 tarihli Dahiliye Nezaretinden Trabzon Vilayetine gönderilen yazıda ise Düyun-ı Umumiyedeki Ermeni memurların yerlerinde kalmaları emredilmektedir. Çeşitli Valilik ve Mutasarrıflıklara gönderilen başka bir belgede de, tahliye edilen yerlerdeki Düyun-ı Umumiye ve Reji idaresinde sevkten istisna edilen Ermeni memurlarla yeniden tayin edilen Ermenilerin isimlerinin, tayin tarihlerinin ve nereli olduklarının bildirilmesi istenmiştir

Ticaret ve Benzeri İşlerle Uğraşan Ermeniler

Ticaretle uğraşan Ermenilerin arasında da Osmanlı hükümeti aynı hassasiyeti göstererek komitacılarla ilgisi olmayan tüccarları şevke dahil etmemiştir. Dahiliye Nezaretinden Maraş Mutasarnflığına gönderilen 8 Haziran 1915 tarihli telgrafta, göç ettirilen yerlerde, ticaret ve sair suretle ikamet eden Ermenilerin yerlerinde bırakılmaları istenmektedir. Dahiliye Nezaretinden Trabzon, Sivas, Diyarbakır, Elazığ valiliklerine ve Canik mutasarrıflığına gönderilen 4 Temmuz 1915 tarihli başka bir belgede ise Hükümetçe muzır tanınmış Ermenilerin, aileleriyle birlikte uzaklaştırılması ve kendi işleriyle meşgul tüccar ve esnafın yerlerinin değiştirilerek alıkonulması belirtilmiştir.

Bazı Özel Şahısların Sevk Edilmemelerine Dair Yollanan Emirler

Dahiliye Nezaretinden, Bursa vilayetine gönderilen 15 Ağustos 1915 tarihli telgrafta, İstanbul Bulgar Hastanesi doktorlarından Nikolo'nun kayınpederi Ermeni milletinden fotoğrafçı Papazyanın ikinci bir emre kadar sevkinin ertelenmesi belirtilmektedir. Yine 27 Ekim 1915 tarihli bir yazıda, Tekfurdağlı sabık mebus Agop Boyacıyan Efendinin yeğeni Tekfurdağlı Bogos'un Konya'da kalması istenmektedir. Dahiliye Nezaretinden Halep vilayetine gönderilen 23 Ekim 1915 tarihli belgede de, Adana Osmanlı Bankası memurlarından Halep'te bulunan Edvar Simkiyan, Manok Sarrafyan ve Agop Gagayan ile Tarsus şubesi memurlarından Serkis Kişiyan'ın Halep şubesinde çalışabilecekleri bildirilmiştir. Ayrıca 15 Mart 1916 tarihli Dahiliye Nezaretinden bazı vilayet ve mutasarrıflıklara gönderilen telgrafta, bundan böyle idari ve askeri maslahat gereği ne sebeple olursa olsun hiçbir Ermeni'nin sevk edilmemesi istenerek sevk ve iskânın durdurulduğu belirtilmiştir.
9 Haziran 1915'ten 8 Şubat 1916 tarihine kadar Anadolu'nun muhtelif bölgelerinde yerlerinde bırakılan Ermenilerle ilgili olarak Osmanlı Arşivi tasniflerindeki belgelerden Yusuf Halaçoğlu'nun derlediği bilgilere göre; Adana: 16.000 civarı, Ankara: 733, Karahisarı Sahip: 2.222, Kayseri: 4.911, Elazığ: 4.000, Maraş: 8.845, Sivas: 6.055 olmak üzere toplam 42.766 Ermeni yerlerinde kalmıştır. Bunların dışında yukarıda ifade ettiğimiz belgelerden anlaşılacağı üzere; Karesi Mutasarrıflığı, Kastamonu, Balıkesir, Antalya, İstanbul, Urfa, Kütahya, Aydın vilayetlerindeki Ermeniler de sevk edilmemiştir.
Katolik ve Protestan Ermenilerin ilk anda tehcire tâbi oldukları, Alman ve Amerikan büyükelçiliklerinin baskılar neticesinde Katolik ve Protestan Ermenilerin sevkinin durdurulduğu belgelerden anlaşılmaktadır. Bunun haricinde Gregoryen Ermenilerin tamamı da sürülmemiştir. Meclis-i Vükela'nın çıkarmış olduğu sevk ve iskân kararına bakıldığında sevk ve iskân edilecek Ermeniler "düşmanla işbirliği yapan, masum halkı katleden ve isyan çıkaran Ermeniler şeklinde tarif edilmektedir." Başka bir belgede ise Ermenilerin hükümet aleyhinde çalışmalarına engel olunmak için sevk edildikleri, bir Ermenistan hükümeti kurmaları yönündeki faaliyetlerini önlemek olduğu, belirlenenler dışındakilerinin sevk edilmemeleri, istenmektedir. Yine bir belgede, Hükümet Ermenilerin bulundukları yerden alınarak fesat çıkarmasına imkan bulamayacakları yerlere yerleştirilmelerini ve sevk işleminin sadece bozguncu ve isyancı Ermenilere uygulanmasını istemektedir. Osmanlı Devletinden Valiliklere ve Mutasarrıflıklara gönderilen telgrafların genelinde bu ifadeler özellikle vurgulanmıştır. Bu da Gregoryen Ermeniler içerisinde de masum olanların kaldığını göstermektedir. Yukarıda incelenen belgelerden ve verilen rakamlardan da bu sonuç çıkmaktadır.
2 Mayıs 1916 tarihli Dahiliye Nezaretinden Halep vilayetine gönderilen şifre telgrafta, Halep'te bulunan Maraş Katoliklerinin sevk olunmamaları kararlaştırılmıştı. Bunların sevklerine başlandığı haber veriliyor. Niçin sevk edildiklerinin bildirilmesiyle beraber sevk olunanların da geriye getirilmeleri istenmiştir. Bundan 11 gün sonra 13 Mayıs 1916 tarihli Dahiliye Nezaretinden Halep vilayetine ve Dördüncü Ordu Kumandanı Cemal Paşaya gönderilen telgrafta, Halep'teki Katolik ve Protestanların dışındaki yabancı Ermenilerin başka yerlere şevklerine ve çete teşkilatıyla ilgisi olanların bilgisine müracaat etmek için tevkifine dair telgraf, bu olayların hiçte böyle gelişmediğini göstermektedir. Ayrıca Osmanlı Hükümeti, Halep sevkiyatı sırasında devlet hizmetinde bulunan ve devlete karşı kötü niyet beslemeyenlerin daha iyi şartlara sahip olmaları maksadıyla başka yerlere iskan edilmelerini istemiştir. Osmanlı sınırları içerisinde yukarıda saydığımız özelliklere haiz olan Ermenilerin, çoğunlukla bulunduğu bölgelerde kalmaları sağlanmış veya belirli bölgelere toplanarak güvenlikleri temin edildikten sonra hayatlarını sürdürmüşlerdir.
Yanlışlıkla şevke tâbi tutulan Katolik ve Protestan Ermeniler ise araştırılarak o sırada bulundukları şehirlere yerleştirilmişlerdir. Ancak konunun başından bu yana ifade ettiğimiz gibi zararlı faaliyetlere karışan Katolik ve Protestan Ermeniler yeni iskan sahalarına sevk edilmişlerdir.
J. McCarthy'nin yaptığı hesaplamalara göre; 1922 yılında savaşın sona ermesinin hemen ardından Türkiye Cumhuriyetinde yaklaşık 140.000 Ermeni kalmış bulunuyordu. 1927 Türkiye nüfus sayımı yazımlarına göre 77.433 Gregoryen, 6.658 Protestan, 34.000 Katolik'tir. Yine McCarthy'nin ifadesine göre, bu nüfus sayımı Ermeni Protestan Kilisesinin yaptığı hesaplamalara da uygundur.
Sonuç olarak, Ermeni asıllı Türk vatandaşı Dabağyan'ın ifadesiyle; "Bu karmaşık mücadeleden Ermeniler pek zararlı çıkmışlar ise hesabını kaderlerini teslim etmiş oldukları Hınçak ve Taşnak gibi maceracı Komitelerden ve tam bir basiretsizlik içinde, gözü kapalı bağlandıkları o Hristiyan devletlerinden sormalıdır. Ne var ki, öyle yapmamış tam aksi, uşaklıklarını devam ettirmiş ve de ettirmektedirler ...Sevk hareketi Kafkas Ermenilerinden kurulu çetelerin Anadolu'da icra ettikleri dehşet verici katliamların tezahüründen kaynaklanmış pek uğursuz bir vakadır
 
Üst Alt