MURATS44
Özel Üye
586 yılında Hz. Muhammed ilk savaşına katılır. Henüz 15 yaşındadır ve doğrudan savaşmaz, sadece düşman tarafından gelen okları toplayıp, amcalarına verir. Daha sonraları ise o savaşta bu kadarlık bile yer almaktan hoşnut olmadığını söyleyecektir. Çünkü bu savaş hiçbir haklı ve yüce gaye içermeyen, Araplar arasında benzerlerinin sık sık yaşandığı, basit, ekonomik amaçlı boğazlaşmalardan biridir. Ve savaş zorunlu, haklı olmadıkça Hz. Muhammed’in nefret ettiği bir olgudur. Medine hicreti sonrasına kadar da ( yaklaşık 40 sene) başka hiçbir savaşta yer almaz.
Ficar savaşının üzerinden dört sene geçer. Mekke’de savaşla birlikte bozulan düzen ve asayiş bir daha kurulamaz. Arap yarımadasının her bakımdan başkenti durumunda olmasına rağmen şehir, bir anarşi merkezine döner. Güçlü olan her istediğini yapmakta, hiç kimsenin canı, malı ve ırzı güvence altında bulunmamaktadır. Bardağı taşıran son damla Zübeyd kabilesinden bir bedevinin malına Mekke aristokrasisinin önde gelenlerinden Vail oğlu As tarafından el konması olur. Zavallı bedevi çaresizlik içinde önüne gelen her kapıyı çalar, Mekke’nin güçlü ailelerinden kendisine yardım etmelerini ister. Fakat hiç kimse Vail oğlu As’la düşman olmaya yanaşmaz. Bütün umutlarını yitiren bedevi gün ışırken Mekke’ye hakim Ebu Kubeys dağının eteklerine tırmanır ve bir şiirle uğradığı haksızlığı, vicdanı henüz ölmemiş Mekkelilere şikayet eder. Ve bu, bazı Mekkelilere “yeter artık” dedirtir. Başını Hz. Muhammed’in amcası Zübeyr’in çektiği ve aralarında Hz. Muhammed’in de bulunduğu bir grup Kureyşli, Cüd’an oğlu Abdullah’ın evinde bir araya gelip, and içer. Artık Mekke’de hiç kimseye zulmedilmeyecek, hiç kimse, hiç kimsenin canına, malına ve namusuna haksız biçimde el uzatamayacaktır. Zalimler, karşılarında and içen o topluluğu bulacaklardır. Onlara Erdemliler Topluluğu “Hılf’ul-Fudul” denir. Yeminleri ise göz alıcıdır:
“ALLAH’a yemin ederiz ki zulme uğrayanın yanında ve zalim, ona, el koyduğu malını geri verinceye kadar hepimiz bir tek el gibi olacağız. Bu birlik, denizlerde bir kılı ıslatacak su bulunduğu, Hira ve Sebir dağları yeryüzünde dikili durduğu sürece devam edecektir.”
İlk uygulama da Vail oğlu As’a karşı yapılır. Zalim, hiçbir tepki göstermeden, bedeviye malını iade eder. Hz. Muhammed, andlaşmanın ve uygulamanın her aşamasında en önde yer alır.
Bu olayın hemen sonrasında, Erdemliler Topluluğu için ikinci bir fırsat daha doğar. Bu kez de baba-kız Mekke’ye gelmiş olan bir aile haksızlığa uğratılmıştır. Has’am kabilesinden olan kız, yaşlı ve güçsüz babanın feryatlarına bakılmadan güpegündüz ve sokak ortasında kaçırılır. Katul isminde genç ve çok güzel bir kızdır, bu. Kaçıran ise Mekkeli zorbalardan Haccac oğlu Nübeyh. Zavallı baba etrafındakilere kimden yardım isteyebileceğini sorar. İnsanlar, “Erdemliler Topluluğu” diye cevap verir. Kısa süre önce yaşanan Vail oğlu As olayı, topluluğu bütün Mekke’de ünlü kılmaya yetmiştir. Yaşlı baba Kâbe’nin avlusunda var gücüyle bağırır:
“Ya Hılf’ul-Fudul! Yetişin!”
Göz açıp kapayana kadar etrafı, belleri kılıçlı bir grup genç erkek tarafından çevrilir:
“İşte yardım yetişti! Ne oldu sana?” derler.
Hasamlı ihtiyar başına gelenleri bir solukta anlatır. Ve Erdemliler Topluluğu da bir solukta ırz düşmanının evini kuşatır:
“Çabuk kızı getir!” derler. Haccac oğlu Nübeyh yalvarıp, onları yumuşatmaya çalışır:
“Ne olur” der, “bari bir gece bende kalsa!” Hz. Muhammed’in de aralarında bulunduğu Erdemliler’in tavrı kesindir:
“Değil bir gece, bir süt sağımı kadar bile olmaz. Ya hemen kızı teslim edersin ya da girer biz alırız!”
Nübeyh kızı teslim eder.
Mekke’ye huzur ve güven geri gelir. Ve Hz. Muhammed bu andlaşmayı yaşamının son yıllarında şu sözlerle yâd eder:
“Gençliğimde Cüd’an oğlu Abdullah’ın evinde öyle bir andlaşmaya katılmıştım ki o, benim için dünyadaki her şeyden daha değerlidir. ALLAH’ a yemin olsun ki bu gün de o andlaşma gereği bir göreve çağrılsam, hiç tereddüt etmez, giderim.”
Hz. Muhammed, henüz peygamber olmadan önce de kişiliği gereği, erdemli olan her şeyin yanındadır.
Ficar savaşının üzerinden dört sene geçer. Mekke’de savaşla birlikte bozulan düzen ve asayiş bir daha kurulamaz. Arap yarımadasının her bakımdan başkenti durumunda olmasına rağmen şehir, bir anarşi merkezine döner. Güçlü olan her istediğini yapmakta, hiç kimsenin canı, malı ve ırzı güvence altında bulunmamaktadır. Bardağı taşıran son damla Zübeyd kabilesinden bir bedevinin malına Mekke aristokrasisinin önde gelenlerinden Vail oğlu As tarafından el konması olur. Zavallı bedevi çaresizlik içinde önüne gelen her kapıyı çalar, Mekke’nin güçlü ailelerinden kendisine yardım etmelerini ister. Fakat hiç kimse Vail oğlu As’la düşman olmaya yanaşmaz. Bütün umutlarını yitiren bedevi gün ışırken Mekke’ye hakim Ebu Kubeys dağının eteklerine tırmanır ve bir şiirle uğradığı haksızlığı, vicdanı henüz ölmemiş Mekkelilere şikayet eder. Ve bu, bazı Mekkelilere “yeter artık” dedirtir. Başını Hz. Muhammed’in amcası Zübeyr’in çektiği ve aralarında Hz. Muhammed’in de bulunduğu bir grup Kureyşli, Cüd’an oğlu Abdullah’ın evinde bir araya gelip, and içer. Artık Mekke’de hiç kimseye zulmedilmeyecek, hiç kimse, hiç kimsenin canına, malına ve namusuna haksız biçimde el uzatamayacaktır. Zalimler, karşılarında and içen o topluluğu bulacaklardır. Onlara Erdemliler Topluluğu “Hılf’ul-Fudul” denir. Yeminleri ise göz alıcıdır:
“ALLAH’a yemin ederiz ki zulme uğrayanın yanında ve zalim, ona, el koyduğu malını geri verinceye kadar hepimiz bir tek el gibi olacağız. Bu birlik, denizlerde bir kılı ıslatacak su bulunduğu, Hira ve Sebir dağları yeryüzünde dikili durduğu sürece devam edecektir.”
İlk uygulama da Vail oğlu As’a karşı yapılır. Zalim, hiçbir tepki göstermeden, bedeviye malını iade eder. Hz. Muhammed, andlaşmanın ve uygulamanın her aşamasında en önde yer alır.
Bu olayın hemen sonrasında, Erdemliler Topluluğu için ikinci bir fırsat daha doğar. Bu kez de baba-kız Mekke’ye gelmiş olan bir aile haksızlığa uğratılmıştır. Has’am kabilesinden olan kız, yaşlı ve güçsüz babanın feryatlarına bakılmadan güpegündüz ve sokak ortasında kaçırılır. Katul isminde genç ve çok güzel bir kızdır, bu. Kaçıran ise Mekkeli zorbalardan Haccac oğlu Nübeyh. Zavallı baba etrafındakilere kimden yardım isteyebileceğini sorar. İnsanlar, “Erdemliler Topluluğu” diye cevap verir. Kısa süre önce yaşanan Vail oğlu As olayı, topluluğu bütün Mekke’de ünlü kılmaya yetmiştir. Yaşlı baba Kâbe’nin avlusunda var gücüyle bağırır:
“Ya Hılf’ul-Fudul! Yetişin!”
Göz açıp kapayana kadar etrafı, belleri kılıçlı bir grup genç erkek tarafından çevrilir:
“İşte yardım yetişti! Ne oldu sana?” derler.
Hasamlı ihtiyar başına gelenleri bir solukta anlatır. Ve Erdemliler Topluluğu da bir solukta ırz düşmanının evini kuşatır:
“Çabuk kızı getir!” derler. Haccac oğlu Nübeyh yalvarıp, onları yumuşatmaya çalışır:
“Ne olur” der, “bari bir gece bende kalsa!” Hz. Muhammed’in de aralarında bulunduğu Erdemliler’in tavrı kesindir:
“Değil bir gece, bir süt sağımı kadar bile olmaz. Ya hemen kızı teslim edersin ya da girer biz alırız!”
Nübeyh kızı teslim eder.
Mekke’ye huzur ve güven geri gelir. Ve Hz. Muhammed bu andlaşmayı yaşamının son yıllarında şu sözlerle yâd eder:
“Gençliğimde Cüd’an oğlu Abdullah’ın evinde öyle bir andlaşmaya katılmıştım ki o, benim için dünyadaki her şeyden daha değerlidir. ALLAH’ a yemin olsun ki bu gün de o andlaşma gereği bir göreve çağrılsam, hiç tereddüt etmez, giderim.”
Hz. Muhammed, henüz peygamber olmadan önce de kişiliği gereği, erdemli olan her şeyin yanındadır.