MURATS44
Özel Üye
MÜSLİMÂNLAR CÂHİL DEĞİLDİR Müslimânlık ve müslimânlar hakkında yazılı garblıların kitâblarında veyâ neşr etdikleri seyâhatnâmelerde, müslimânların çok câhil olduğu, Asya ve Afrikada kendileriyle temâs etdikleri müslimân halkın çoğunun okuma yazma bile bilmedikleri, 18. asr ile 19. asr arasında medenî ve fen sâhasında ism yapmış olan fen adamları arasında bir tek müslimân isminin bulunmadığı yazılıdır. Hattâ, islâm dîninin terakkîye mâni’ olduğunu iddi’â edenler bile çıkmışdır. Ba’zıları da, müsimânların câhillik yüzünden, hıristiyanlık dîninin büyüklüğünü kavrayamadıkları ve bu sebebden dolayı, misyonerlerin bütün gayretine rağmen, onların hıristiyanlığı kabûl etmediklerini ileri sürmekdedirler.
Târîhi tedkîk edecek olursak, mes’elenin aslının hıristiyanların iddi’âlarının temâmen aksi olduğunu görürüz. Çünki, islâmiyyet, ilmi dâimâ medh, müslimânları dâimâ ilme teşvîk etmişdir. Zümer sûresi, dokuzuncu âyet-i kerîmesinde meâlen, (Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir) buyurulmuşdur. Peygamberimiz ise “sallallahü aleyhi ve sellem”, (İlm Çinde bile olsa, gidin öğrenin) ve (Nerede ilm varsa, orada müslimânlık vardır) ve (Bütün müslimân erkeklerine ve bütün müslimân kadınlarına, ilmi aramak, öğrenmek farzdır!) emrini vermekdedir. İslâmiyyetde ilm, ibâdet ile ve âlimin mürekkebi, şehîdlerin kanı ile müsâvî tutulmakdadır. Müslimânların hıristiyanlığı kabûl etmemeleri, islâm dîninin hıristiyanlıkdan çok dahâ mantıkî, çok dahâ doğru olmasından ileri gelmekdedir. İslâmiyyetde ilmin ve fennin ne kadar mühim olduğunu (Müslimânlık ve Hıristiyanlık) faslında tafsîlatlı olarak bildirdik. İslâm dîni, gerici bir din değil, aksine, bütün yeniliklerin devâmlı ta’kîb edilmesini ve hergün yeni şeyler keşfetmeği, ilerlemeği emr eden bir dindir. Bundan dolayı, islâmiyyetin başlangıcından itibâren, ilm adamlarına çok ehemmiyyet verilmiş, ilmî, fennî ve teknik tecribeler yapılmış, müslimân Arablar, tıbda, kimyâda, astronomide, coğrafyada, târîhde, edebiyyâtda, matematikde, mühendislikde, mi’marlıkda ve bunların hepsinin temeli olan, güzel ahlâk ve ictimâ’î [sosyal] bilgilerde, en mükemmel dereceye vâsıl olmuşlar, bugün dahî ta’zîm ile yâd edilen kıymetli âlimler, hakîmler, mütehassıslar, üstâdlar yetişdirmişler, dünyânın hocası, medeniyyetin rehberleri olmuşlardır.
Târîhi tedkîk edecek olursak, mes’elenin aslının hıristiyanların iddi’âlarının temâmen aksi olduğunu görürüz. Çünki, islâmiyyet, ilmi dâimâ medh, müslimânları dâimâ ilme teşvîk etmişdir. Zümer sûresi, dokuzuncu âyet-i kerîmesinde meâlen, (Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir) buyurulmuşdur. Peygamberimiz ise “sallallahü aleyhi ve sellem”, (İlm Çinde bile olsa, gidin öğrenin) ve (Nerede ilm varsa, orada müslimânlık vardır) ve (Bütün müslimân erkeklerine ve bütün müslimân kadınlarına, ilmi aramak, öğrenmek farzdır!) emrini vermekdedir. İslâmiyyetde ilm, ibâdet ile ve âlimin mürekkebi, şehîdlerin kanı ile müsâvî tutulmakdadır. Müslimânların hıristiyanlığı kabûl etmemeleri, islâm dîninin hıristiyanlıkdan çok dahâ mantıkî, çok dahâ doğru olmasından ileri gelmekdedir. İslâmiyyetde ilmin ve fennin ne kadar mühim olduğunu (Müslimânlık ve Hıristiyanlık) faslında tafsîlatlı olarak bildirdik. İslâm dîni, gerici bir din değil, aksine, bütün yeniliklerin devâmlı ta’kîb edilmesini ve hergün yeni şeyler keşfetmeği, ilerlemeği emr eden bir dindir. Bundan dolayı, islâmiyyetin başlangıcından itibâren, ilm adamlarına çok ehemmiyyet verilmiş, ilmî, fennî ve teknik tecribeler yapılmış, müslimân Arablar, tıbda, kimyâda, astronomide, coğrafyada, târîhde, edebiyyâtda, matematikde, mühendislikde, mi’marlıkda ve bunların hepsinin temeli olan, güzel ahlâk ve ictimâ’î [sosyal] bilgilerde, en mükemmel dereceye vâsıl olmuşlar, bugün dahî ta’zîm ile yâd edilen kıymetli âlimler, hakîmler, mütehassıslar, üstâdlar yetişdirmişler, dünyânın hocası, medeniyyetin rehberleri olmuşlardır.