HASAN CAN
Active member
GUSL ABDESTİ Nemâzın doğru olması için, abdestin ve guslün doğru olması lâzımdır. İbni Âbidîn, (Dürr-ül-muhtâr) şerhinde buyuruyor ki: (Cünüb olan her kadının ve erkeğin ve hayzdan ve nifâsdan kurtulan kadınların, nemâz vaktinin sonuna o nemâzı kılacak kadar zemân kalınca, gusl abdesti alması farzdır).
Farzları yapanlara çok sevâb vardır. Yapmıyanlara da, büyük günâh vardır. (Gunyet-üt-tâlibîn) kitâbının bildirdiği hadîs-i şerîfde, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyuruyor ki: (Gusl abdesti almağa kalkan bir kimseye, üzerindeki kıl adedince [ya’nî pek çok demekdir] sevâb verilir. O kadar günâhı afv olur. Cennetdeki derecesi yükselir. Guslü için ona verilecek sevâb, dünyâda bulunan herşeyden dahâ hayrlı olur. Allahü teâlâ, Meleklere, bu kuluma bakınız! Gece, üşenmeden kalkıp, benim emrimi düşünerek, cenâbetden gusl ediyor. Şâhid olunuz ki, bu kulumun günâhlarını afv ve magfiret eyledim buyurur).
(Ey Oğul İlmihâli)nin doksanbirinci sahîfesinde yazılı hadîs-i şerîfde, (Kirlenince, çabuk gusl abdesti alın! Çünki kirâmen kâtibîn melekleri, cünüb gezen kimseden incinir) buyuruldu. Yine, aynı sahîfede: İmâm-ı Gazâlî buyurdu ki, bir kimse, rü’yâda bana dedi ki, (Bir mikdâr zemân, cünüb kaldım. Şimdi üzerime ateşden gömlek giydirdiler. Hâlâ ateş içindeyim). (Zevâcir) ve (Risâle-i ünsiyye) kitâblarındaki hadîs-i şerîfde, (Resim, köpek ve cünüb kimse bulunan eve rahmet melekleri girmez) buyuruldu. Nemâz kılan ve kılmıyan herkes, bir nemâz vaktini cünüb geçirirse, çok acı azâb göreceği (Zevâcir)de yazılıdır. Öğle ezânından sonra cünüb olan, öğle nemâzını kılmamış ise, ikindi vaktine kadar; kılmış ise, akşam nemâzına kadar gusl etmelidir. Yıkanamazsa, teyemmüm etmelidir. Hanefî mezhebinde guslün farzı üçdür:
1 — Ağzın hepsini iyice yıkamak. Ağız dolusu su içmekle de olur ise de, yutmak mekrûhdur diyen de olmuşdur.
2 — Burnu yıkamak. Burundaki kuru kir altını ve ağızdaki, çiğnenmiş ekmek altını yıkamazsa gusl sahîh olmaz. Hanbelî mezhebinde, mazmaza ve istinşâk, abdest alırken de, guslde de farzdır.
3 — Bedenin her yerini yıkamakdır. Bedenin, ıslatılmasında harac olmıyan yerlerini yıkamak farzdır. Yıkanan yerleri oğalamak lâzım değil ise de, müstehabdır. İmâm-ı Mâlik ile İmâm-ı Ebû Yûsüf lâzımdır buyurdu. Göbek içini, bıyık, kaş ve sakalı ve altlarındaki derileri ve başdaki saçları ve ferci yıkamak farzdır. Gözleri, kapalı küpe deliğini, sünnet derisi altını yıkamak farz değildir, müstehabdır. Kadınlar, örülü saçın diblerini ıslatınca, örgüyü yıkamak lâzım değildir. Saç dibleri ıslanmazsa, örgüyü açmak lâzım olur. Örülmemiş saçların her tarafını da yıkamak farzdır. Traş olursa, kesilen saçları [ve diğer kılları ve tırnakları] yıkamak lâzım değildir. İbni Âbidîn “rahmetullahi aleyh” beşinci cild ikiyüzyetmişbeşinci sahîfede diyor ki, (Cünüb iken, kasıkları traş etmek mekrûhdur). [Cünüb iken saç, tırnak kesmenin de mekrûh olduğu buradan anlaşılmakdadır.] Pire, sinek kirlerinin ve kınanın ve insan kirinin, akıcı yağların, çamurun altını yıkamak farz değildir. Deriye yapışmış, hamur, mum, sakız, katı yağ, balık pulu, çiğnenmiş ekmek, [Tırnakdaki oje denilen boya] gibi su geçirmiyen şeylerin altını yıkamak lâzımdır. Dişlerin arasında ve diş çukurunda bulunan yemek artıklarının altına su geçmezse, altı yıkanmazsa gusl abdesti câiz olmaz. Yüzük sıkı ise, çıkarmak veyâ hareket etdirmek lâzımdır. Küpe de böyledir. Küpe deliğinde, küpe yoksa ve delik açıksa kulağı ıslatırken, delik ıslanırsa, yetişir. Islanmazsa, deliği parmakla ıslatmalıdır. Bütün bunlarda ıslandığını çok zan etmek yetişir. Ağzını veyâ başka yerini yıkamağı unutup, nemâz kılsa, sonra hâtırlasa, orasını yıkayıp farzı tekrâr kılar. Tenhâ yer yoksa, başkasının yanında avret yerini açmaz. Tenhâ oluncıya kadar bekler. Nemâz vakti daralır ise, başkaları yanında tahâretlenmez. Donunu da yıkamaz.
Farzları yapanlara çok sevâb vardır. Yapmıyanlara da, büyük günâh vardır. (Gunyet-üt-tâlibîn) kitâbının bildirdiği hadîs-i şerîfde, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyuruyor ki: (Gusl abdesti almağa kalkan bir kimseye, üzerindeki kıl adedince [ya’nî pek çok demekdir] sevâb verilir. O kadar günâhı afv olur. Cennetdeki derecesi yükselir. Guslü için ona verilecek sevâb, dünyâda bulunan herşeyden dahâ hayrlı olur. Allahü teâlâ, Meleklere, bu kuluma bakınız! Gece, üşenmeden kalkıp, benim emrimi düşünerek, cenâbetden gusl ediyor. Şâhid olunuz ki, bu kulumun günâhlarını afv ve magfiret eyledim buyurur).
(Ey Oğul İlmihâli)nin doksanbirinci sahîfesinde yazılı hadîs-i şerîfde, (Kirlenince, çabuk gusl abdesti alın! Çünki kirâmen kâtibîn melekleri, cünüb gezen kimseden incinir) buyuruldu. Yine, aynı sahîfede: İmâm-ı Gazâlî buyurdu ki, bir kimse, rü’yâda bana dedi ki, (Bir mikdâr zemân, cünüb kaldım. Şimdi üzerime ateşden gömlek giydirdiler. Hâlâ ateş içindeyim). (Zevâcir) ve (Risâle-i ünsiyye) kitâblarındaki hadîs-i şerîfde, (Resim, köpek ve cünüb kimse bulunan eve rahmet melekleri girmez) buyuruldu. Nemâz kılan ve kılmıyan herkes, bir nemâz vaktini cünüb geçirirse, çok acı azâb göreceği (Zevâcir)de yazılıdır. Öğle ezânından sonra cünüb olan, öğle nemâzını kılmamış ise, ikindi vaktine kadar; kılmış ise, akşam nemâzına kadar gusl etmelidir. Yıkanamazsa, teyemmüm etmelidir. Hanefî mezhebinde guslün farzı üçdür:
1 — Ağzın hepsini iyice yıkamak. Ağız dolusu su içmekle de olur ise de, yutmak mekrûhdur diyen de olmuşdur.
2 — Burnu yıkamak. Burundaki kuru kir altını ve ağızdaki, çiğnenmiş ekmek altını yıkamazsa gusl sahîh olmaz. Hanbelî mezhebinde, mazmaza ve istinşâk, abdest alırken de, guslde de farzdır.
3 — Bedenin her yerini yıkamakdır. Bedenin, ıslatılmasında harac olmıyan yerlerini yıkamak farzdır. Yıkanan yerleri oğalamak lâzım değil ise de, müstehabdır. İmâm-ı Mâlik ile İmâm-ı Ebû Yûsüf lâzımdır buyurdu. Göbek içini, bıyık, kaş ve sakalı ve altlarındaki derileri ve başdaki saçları ve ferci yıkamak farzdır. Gözleri, kapalı küpe deliğini, sünnet derisi altını yıkamak farz değildir, müstehabdır. Kadınlar, örülü saçın diblerini ıslatınca, örgüyü yıkamak lâzım değildir. Saç dibleri ıslanmazsa, örgüyü açmak lâzım olur. Örülmemiş saçların her tarafını da yıkamak farzdır. Traş olursa, kesilen saçları [ve diğer kılları ve tırnakları] yıkamak lâzım değildir. İbni Âbidîn “rahmetullahi aleyh” beşinci cild ikiyüzyetmişbeşinci sahîfede diyor ki, (Cünüb iken, kasıkları traş etmek mekrûhdur). [Cünüb iken saç, tırnak kesmenin de mekrûh olduğu buradan anlaşılmakdadır.] Pire, sinek kirlerinin ve kınanın ve insan kirinin, akıcı yağların, çamurun altını yıkamak farz değildir. Deriye yapışmış, hamur, mum, sakız, katı yağ, balık pulu, çiğnenmiş ekmek, [Tırnakdaki oje denilen boya] gibi su geçirmiyen şeylerin altını yıkamak lâzımdır. Dişlerin arasında ve diş çukurunda bulunan yemek artıklarının altına su geçmezse, altı yıkanmazsa gusl abdesti câiz olmaz. Yüzük sıkı ise, çıkarmak veyâ hareket etdirmek lâzımdır. Küpe de böyledir. Küpe deliğinde, küpe yoksa ve delik açıksa kulağı ıslatırken, delik ıslanırsa, yetişir. Islanmazsa, deliği parmakla ıslatmalıdır. Bütün bunlarda ıslandığını çok zan etmek yetişir. Ağzını veyâ başka yerini yıkamağı unutup, nemâz kılsa, sonra hâtırlasa, orasını yıkayıp farzı tekrâr kılar. Tenhâ yer yoksa, başkasının yanında avret yerini açmaz. Tenhâ oluncıya kadar bekler. Nemâz vakti daralır ise, başkaları yanında tahâretlenmez. Donunu da yıkamaz.