Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Burada, rûhun yükselmesi ve alçalması ne demek olduğu bildirilecekdir: Rûhun yükselmesine ve felâkete düşmesine sebeb olan şeyleri yukarıda bildirmişdik. Burada, dahâ îzâh edeceğiz. Her maddede ağırlık ve hacm gibi ortak özellik olduğu gibi, o maddeye mahsûs olup, onu tanıtan özellikleri de vardır. Meselâ, her maddenin belli özgül ağırlığı vardır. Her mâyi’in kaynama ve donma sıcaklıkları, katı cismlerin belli ergime sıcaklığı, şu’âların [ışınların] belli dalga boyları vardır. Bunun gibi, canlıların da, belli husûsî sıfatları, hâssaları, özellikleri vardır. Meselâ, Dijital denilen yüksük otu, kalbe te’sîri ile tanınır. Atın, binicisine itâ’ati, koşma özelliği meşhûrdur. Atda bu hâssa olmasa, ona eşek gibi yük vurulurdu.
İnsan, birçok bakımdan başka hayvânlara, hattâ ba’zı sıfatları nebâtlara ve cansız maddelere benzer ise de, insanı hayvândan ayıran, belli husûsî insanlık sıfatları da vardır. Ona insanlık şerefi, bu evsâfından gelmekdedir. Bu özellik (Nutk), ya’nî rûhun idrâk [kavrama, düşünme] kuvvetidir. Söz söylemeğe de (nutk vermek) denir ise de, burada, bu ma’nâyı düşünmiyoruz. Dilsiz kimse, söylemez. Fekat yine insandır. Çünki nutk sâhibidir. Ya’nî anlayışlıdır ve düşünür. Tûtî kuşu, ya’nî papağan, söyler. Fekat, insan değildir. Çünki nutku, anlayışı, aklı, fikri, düşünmesi yokdur. İşte, iyi huyları kötülerinden, iyi işleri, fenâlarından ayıran, bu nutkdur. Allahü teâlâ, bu hâssayı insana verdi ki, bununla yaratanını anlasın. Kalb ve rûh, bu kuvveti ile, ya’nî nutk, akl ni’meti ile yerleri, gökleri [Madde âlemini, fizik, kimyâ kanûnlarını, hayâtî fe’âliyyetleri] inceliyerek, Allahü teâlânın varlığını ve yüksek sıfatlarını anlar. Sonra, emrlerine ve yasaklarına, ya’nî islâmiyyete uyarak dünyâ ve âhıret se’âdetine kavuşur. Felâketlerden kurtulur. Zâriyât sûresinin ellialtıncı âyetinde meâlen, (İnsanları ve cinni, bana ibâdet etmeleri için yaratdım) buyuruldu. Bu âyet-i kerîmedeki (ibâdet etmeleri için) ifâdesi, (beni tanımaları için) demekdir. Ya’nî, Allahü teâlâyı tanımak, inanmak için yaratıldık. İnsanların hayvânlara benziyen tarafları, hayvânî rûhdan ileri gelen şehvânî ve gadab kuvvetleridir. Bunun ikisi de, insan rûhu için kıymetli değildir. Bu kuvvetler, hayvânlarda da vardır. Hattâ hayvânlarda, insandan dahâ kuvvetlidir. Meselâ, öküz ve eşek insandan dahâ fazla yir ve içer. Domuz ve kuşlar, insandan dahâ fazla şehvetlidir. Arslan, manda ve fil, insandan dahâ kuvvetlidir. Kurt ve kaplan, insandan dahâ çok döğüşür, parçalar.
İnsan, birçok bakımdan başka hayvânlara, hattâ ba’zı sıfatları nebâtlara ve cansız maddelere benzer ise de, insanı hayvândan ayıran, belli husûsî insanlık sıfatları da vardır. Ona insanlık şerefi, bu evsâfından gelmekdedir. Bu özellik (Nutk), ya’nî rûhun idrâk [kavrama, düşünme] kuvvetidir. Söz söylemeğe de (nutk vermek) denir ise de, burada, bu ma’nâyı düşünmiyoruz. Dilsiz kimse, söylemez. Fekat yine insandır. Çünki nutk sâhibidir. Ya’nî anlayışlıdır ve düşünür. Tûtî kuşu, ya’nî papağan, söyler. Fekat, insan değildir. Çünki nutku, anlayışı, aklı, fikri, düşünmesi yokdur. İşte, iyi huyları kötülerinden, iyi işleri, fenâlarından ayıran, bu nutkdur. Allahü teâlâ, bu hâssayı insana verdi ki, bununla yaratanını anlasın. Kalb ve rûh, bu kuvveti ile, ya’nî nutk, akl ni’meti ile yerleri, gökleri [Madde âlemini, fizik, kimyâ kanûnlarını, hayâtî fe’âliyyetleri] inceliyerek, Allahü teâlânın varlığını ve yüksek sıfatlarını anlar. Sonra, emrlerine ve yasaklarına, ya’nî islâmiyyete uyarak dünyâ ve âhıret se’âdetine kavuşur. Felâketlerden kurtulur. Zâriyât sûresinin ellialtıncı âyetinde meâlen, (İnsanları ve cinni, bana ibâdet etmeleri için yaratdım) buyuruldu. Bu âyet-i kerîmedeki (ibâdet etmeleri için) ifâdesi, (beni tanımaları için) demekdir. Ya’nî, Allahü teâlâyı tanımak, inanmak için yaratıldık. İnsanların hayvânlara benziyen tarafları, hayvânî rûhdan ileri gelen şehvânî ve gadab kuvvetleridir. Bunun ikisi de, insan rûhu için kıymetli değildir. Bu kuvvetler, hayvânlarda da vardır. Hattâ hayvânlarda, insandan dahâ kuvvetlidir. Meselâ, öküz ve eşek insandan dahâ fazla yir ve içer. Domuz ve kuşlar, insandan dahâ fazla şehvetlidir. Arslan, manda ve fil, insandan dahâ kuvvetlidir. Kurt ve kaplan, insandan dahâ çok döğüşür, parçalar.