NEMÂZ NASIL KILINIR Nemâza başlarken, erkekler iki eli kaldırır. Baş parmak uçları kulak yumuşağına değer. Avuç içleri kıbleye döndürülmüş olmalıdır. Eller, kulakdan ayrılırken (Allahü ekber) demeğe başlanıp, göbek altına bağlarken bitirilir.
NİYYET: İftitâh tekbîri söylerken niyyet edilir. Dahâ önce de niyyet etmek câizdir. Hattâ, cemâ’at ile nemâz kılmak için evinden çıkan kimse, niyyet etmeden imâma uysa, câiz olur. Fekat yolda, nemâzı bozan şeylerden birini yapmamak lâzımdır. Yürümek ve abdest almak zarar vermez.
Nemâza niyyet etmek demek, ismini, vaktini, kıbleyi, imâma uymağı irâde etmek, kalbinden geçirip, kılmağı tercîh etmek demekdir. Yalnız ilm, ya’nî ne yapacağını bilmek niyyet olmaz. Şâfi’î mezhebinde, nemâzın rüknlerini de hâtırlamak lâzımdır. Cemâ’ate, nemâz arasında yetişen kimse, yatsının farzı mı, terâvîh mi anlıyamasa, farz niyyet ederek imâma uyar. Terâvîh kılınıyorsa, bunun nemâzı, farzdan önce olduğu için nâfile olur. Çünki farzdan önce terâvîh kılınmaz. Hemen farzı yalnız kılıp, terâvîhin bir kısmını cemâ’at ile kılar. Noksân kalan rek’atlerini, sonra yalnız kılar. Bundan sonra, vitr nemâzını kılar.
İftitâh tekbîrinden sonra edilen niyyet, sahîh olmaz ve o nemâz, kabûl olmaz. Farzlarda ve vâciblerde niyyet ederken, hangi farz ve hangi vâcib olduğunu bilmek lâzımdır. Meselâ (Bugünki öğleyi kılmağa) diye, farzın ismini bilmek veyâ (Vaktin farzı) demek lâzımdır. Bayram, vitr ve nezr nemâzlarını kılarken, bunların vâcib olduklarını ve ismlerini düşünmek lâzımdır. Rek’at sayısını niyyet lâzım değildir. Sünnet kılarken (Nemâza) niyyet etmek kâfîdir. Cenâze nemâzına (Allahü teâlâ için nemâza, meyyit için düâya) diye niyyet edilir. Öğlenin ilk sünnetini kılarken öğlenin farzı diye niyyet ederse, öğlenin farzını kılmış olur. Bundan sonra kıldığı farz, nâfile olur. İmâmın, erkeklere imâm olmağa niyyet etmesi lâzım değildir. Fekat, cemâ’at ile kılmak sevâbına kavuşamaz. İmâm olmağa niyyet ederse, bu sevâba da kavuşur. Yalnız kılan kimseye, sonra başkasının gelip uyması câizdir. Cemâ’atin (Uydum hâzır olan imâma) diye de, niyyet etmesi lâzımdır. İmâmın, (Kadınlara imâm olmağa) niyyeti lâzımdır. Cemâ’atin imâmı tanıması, bilmesi şart değildir. İmâm tekbîr söylerken, ona uymağa niyyet etmeli ve hemen nemâza durmalıdır. İmâm, yerinde durunca, ona uymağa niyyet edip, nemâza berâber başlamak da iyidir.
Vaktin içinde olduğunu bilerek, vaktin farzı diyerek, başladığı nemâzı kılarken, vakt çıksa ve çıkdığını bilmese sahîh olmaz. Bu günün farzı deseydi, sahîh olup, kazâ olurdu. Vakti girmeden kılınan farz, nâfile olur. Vakti çıkdıkdan sonra kılınmış ise, kazâ olur. Ya’nî (Bu günün öğle nemâzını edâ etmeğe) diye niyyet eden kimse, vakt çıkmış ise, öğleyi kazâ etmiş olur. Bunun gibi, öğle vakti çıkdı sanarak, (Bugünki öğleyi kazâ etmeğe) niyyeti ile kılınca, vakt çıkmadığı anlaşılınca, öğleyi edâ etmiş olur. Her ikisinde de aynı nemâza niyyet etmiş, yalnız vaktin çıkmasında yanılmışdır. Fekat, geçmiş öğle nemâzını kazâya niyyet ederek kıldığı nemâz, o günün öğle nemâzının yerine geçmez. Çünki, bugünün nemâzına diye niyyet etmemişdir. Böylece, edâ niyyeti ile kılınan öğle nemâzı geçmişde kılınmamış bir öğle nemâzının yerine geçmez. Bunun gibi, bir kimse, hâzır olan imâma uymağa niyyet etse ve bunun Zeyd olduğunu sansa, hâlbuki imâm başkası ise, bu kimsenin nemâzı kabûl olur. Fekat, Zeyde uymağa niyyet etse, imâm başka birisi ise, bununla kıldığı nemâz kabûl olmaz. Bir kimse, senelerce, öğleyi vaktinden önce kılmış olsa, ve hepsine (Üzerime farz olan öğleyi kılmağa) diye niyyet etse, o günkü öğleyi düşünmese, hergün bir evvelki öğleyi kazâ etmiş olur. Yalnız son öğleyi ayrıca kazâ etmesi lâzım olur. O günkü öğleyi niyyet etse, edâ dese de, demese de, hergün o günkü öğleyi edâ etmiş olup, vaktinden önce oldukları için, hiçbiri öğlenin farzı olmaz. Nâfile olurlar. Hepsini kazâ etmesi lâzım olur. Görülüyor ki, nemâzların vaktlerini bilmek ve vaktin içinde kılmış olduğunu bilmek lâzımdır.
NİYYET: İftitâh tekbîri söylerken niyyet edilir. Dahâ önce de niyyet etmek câizdir. Hattâ, cemâ’at ile nemâz kılmak için evinden çıkan kimse, niyyet etmeden imâma uysa, câiz olur. Fekat yolda, nemâzı bozan şeylerden birini yapmamak lâzımdır. Yürümek ve abdest almak zarar vermez.
Nemâza niyyet etmek demek, ismini, vaktini, kıbleyi, imâma uymağı irâde etmek, kalbinden geçirip, kılmağı tercîh etmek demekdir. Yalnız ilm, ya’nî ne yapacağını bilmek niyyet olmaz. Şâfi’î mezhebinde, nemâzın rüknlerini de hâtırlamak lâzımdır. Cemâ’ate, nemâz arasında yetişen kimse, yatsının farzı mı, terâvîh mi anlıyamasa, farz niyyet ederek imâma uyar. Terâvîh kılınıyorsa, bunun nemâzı, farzdan önce olduğu için nâfile olur. Çünki farzdan önce terâvîh kılınmaz. Hemen farzı yalnız kılıp, terâvîhin bir kısmını cemâ’at ile kılar. Noksân kalan rek’atlerini, sonra yalnız kılar. Bundan sonra, vitr nemâzını kılar.
İftitâh tekbîrinden sonra edilen niyyet, sahîh olmaz ve o nemâz, kabûl olmaz. Farzlarda ve vâciblerde niyyet ederken, hangi farz ve hangi vâcib olduğunu bilmek lâzımdır. Meselâ (Bugünki öğleyi kılmağa) diye, farzın ismini bilmek veyâ (Vaktin farzı) demek lâzımdır. Bayram, vitr ve nezr nemâzlarını kılarken, bunların vâcib olduklarını ve ismlerini düşünmek lâzımdır. Rek’at sayısını niyyet lâzım değildir. Sünnet kılarken (Nemâza) niyyet etmek kâfîdir. Cenâze nemâzına (Allahü teâlâ için nemâza, meyyit için düâya) diye niyyet edilir. Öğlenin ilk sünnetini kılarken öğlenin farzı diye niyyet ederse, öğlenin farzını kılmış olur. Bundan sonra kıldığı farz, nâfile olur. İmâmın, erkeklere imâm olmağa niyyet etmesi lâzım değildir. Fekat, cemâ’at ile kılmak sevâbına kavuşamaz. İmâm olmağa niyyet ederse, bu sevâba da kavuşur. Yalnız kılan kimseye, sonra başkasının gelip uyması câizdir. Cemâ’atin (Uydum hâzır olan imâma) diye de, niyyet etmesi lâzımdır. İmâmın, (Kadınlara imâm olmağa) niyyeti lâzımdır. Cemâ’atin imâmı tanıması, bilmesi şart değildir. İmâm tekbîr söylerken, ona uymağa niyyet etmeli ve hemen nemâza durmalıdır. İmâm, yerinde durunca, ona uymağa niyyet edip, nemâza berâber başlamak da iyidir.
Vaktin içinde olduğunu bilerek, vaktin farzı diyerek, başladığı nemâzı kılarken, vakt çıksa ve çıkdığını bilmese sahîh olmaz. Bu günün farzı deseydi, sahîh olup, kazâ olurdu. Vakti girmeden kılınan farz, nâfile olur. Vakti çıkdıkdan sonra kılınmış ise, kazâ olur. Ya’nî (Bu günün öğle nemâzını edâ etmeğe) diye niyyet eden kimse, vakt çıkmış ise, öğleyi kazâ etmiş olur. Bunun gibi, öğle vakti çıkdı sanarak, (Bugünki öğleyi kazâ etmeğe) niyyeti ile kılınca, vakt çıkmadığı anlaşılınca, öğleyi edâ etmiş olur. Her ikisinde de aynı nemâza niyyet etmiş, yalnız vaktin çıkmasında yanılmışdır. Fekat, geçmiş öğle nemâzını kazâya niyyet ederek kıldığı nemâz, o günün öğle nemâzının yerine geçmez. Çünki, bugünün nemâzına diye niyyet etmemişdir. Böylece, edâ niyyeti ile kılınan öğle nemâzı geçmişde kılınmamış bir öğle nemâzının yerine geçmez. Bunun gibi, bir kimse, hâzır olan imâma uymağa niyyet etse ve bunun Zeyd olduğunu sansa, hâlbuki imâm başkası ise, bu kimsenin nemâzı kabûl olur. Fekat, Zeyde uymağa niyyet etse, imâm başka birisi ise, bununla kıldığı nemâz kabûl olmaz. Bir kimse, senelerce, öğleyi vaktinden önce kılmış olsa, ve hepsine (Üzerime farz olan öğleyi kılmağa) diye niyyet etse, o günkü öğleyi düşünmese, hergün bir evvelki öğleyi kazâ etmiş olur. Yalnız son öğleyi ayrıca kazâ etmesi lâzım olur. O günkü öğleyi niyyet etse, edâ dese de, demese de, hergün o günkü öğleyi edâ etmiş olup, vaktinden önce oldukları için, hiçbiri öğlenin farzı olmaz. Nâfile olurlar. Hepsini kazâ etmesi lâzım olur. Görülüyor ki, nemâzların vaktlerini bilmek ve vaktin içinde kılmış olduğunu bilmek lâzımdır.