YOLCULUKDA NEMÂZ (Seferî) veyâ (Müsâfir) olmak demek, yolcu olmak demekdir. Bir kimse, bulunduğu yerden veyâ gitdiği yolun iki tarafında dizili evlerin sonuncuları hizâsından ayrılırken, senenin kısa günlerinde, insan veyâ deve yürüyüşü ile, üç günde gidilecek yere gitmeği niyyet ederse, müsâfir olur. Niyyet etmez ise, bütün dünyâyı dolaşsa bile, müsâfir olmaz. Düşmanı arayan askerlerin hâli böyledir. Fekat, geri dönüşde müsâfir olur. İki günlük uzakda olan bir yere gitmeğe niyyet eden kimse, yolda iken veyâ o yere varınca, iki günlük yere dahâ gitmeğe niyyet etse, o dört günlük yere giderken müsâfir olmaz. Üç günlük yere gitmek niyyeti ile yola çıkan kimse, konakladığı bir yerden üç günlük yola gitmeğe niyyet ederek, ayrılırsa, gideceği yolun iki tarafındaki evlerin hizâsından ayrıldığı zemân müsâfir olur. Son evin gözünden gayb olması lâzım değildir. Bir tarafda evlerin hizâsını geçmesi lâzım olmaz. Deniz veyâ orman yanında konmuş olan göçebeler, çadırlardan ayrılınca müsâfir olur. Yolun bir veyâ iki tarafında, şehrden kendisine kadar evler dizilmiş bulunan köyleri de aşması lâzımdır. Şehre bitişik boş erâzîyi ve bağları, tarlaları, bostanları aşmak lâzım değildir. Bostanlarda, tarlalarda çiftçilerin, bekcilerin evleri bulunsa da, buralar ve bunlardan sonra gelen köyler, şehrden sayılmazlar. Boş erâzîden, kasabaya yakın (Finâ) denilen büyük mezârlıklar [fabrika, mekteb ve kışlalar] ve kasabadakilerin harman yapmak, hayvan koşdurmak, eğlenmek için devâmlı kullandıkları yerler ve avlandıkları, kullandıkları deniz ve göl kısmları şehrden sayılır. Ya’nî, buraları da aşmak lâzımdır. Finâ, ikiyüz metreden ziyâde uzakda ise veyâ arada tarla varsa, şehrden sayılmaz. Fekat uzak olan Finâda da, Cum’a ve bayram nemâzlarının kılınması sahîh olur. Arada Finâ bulunan şehrler, köyler şehrden sayılmaz. Böyle köyleri aşmak lâzım değildir. Yalnız Finâyı aşmakla seferî olur. Finâ, büyük şehrlerde ikiyüz metreden dahâ uzakda olunca da, şehrden sayılır. Muhtâr olan kavle göre, arada Finâ veyâ evler bulunursa da, köyleri aşmak lâzım olmadığı (İmdâd)ın Tahtâvî hâşiyesinde yazılıdır.
Akşama kadar hep yürümesi şart değildir. Kısa günde, sabâh nemâzından, öğleye kadar yürümesi kâfîdir. Bu da, bir merhale, ya’nî bir menzil, bir konak denilen yoldur. Arada dinlenmesi de câizdir. Üç günlük yola, sür’atli bir vâsıta ile, meselâ trenle, dahâ az zemânda giderse, yine müsâfir olur [Mecelle 1664]. Bir yere, iki başka yoldan gidilse, biri kısa, öteki uzun olsa, kısa yoldan giden müsâfir olmaz. Uzun yol, üç günlük yürüyüş ise, bu yoldan, her vâsıta ile giden de, müsâfir olur.
(İbni Âbidîn) buyuruyor ki, (Âlimlerin hepsi, üç günlük yolu, (Fersah) dedikleri, bir sâatda gidilen yolun uzunluğu ile bildirdiler. Bir kısmı, üç günlük yol yirmibir fersahdır dedi. Bir kısmı da, onsekiz, bir kısmı ise, onbeş fersahdır dedi. Fetvâ, ikinci söze göre, verilmişdir). Çoğunluğun fetvâsına göre, bir merhale, ya’nî bir günde gidilen yol, ârızasız olan düz yerde altı fersahdır. Bir fersah üç mîldir. Bir merhale onsekiz mîl, üç merhale 54 mîl olur. Bir mîlin dörtbin zrâ’ olduğu ve dörtbin hatve kavlinin za’îf olduğu ve bir zrâ’ın kelime-i tevhîd harfleri adedince, yirmidört parmak genişliğinde olduğu (İbni Âbidîn)de teyemmüm bahsinde yazılıdır. Bir parmak genişliği, ortalama 2 santimetredir. Bir zrâ’, 48 santimetre, bir mîl [1920] metre, bir fersah [5760] metredir. Bir merhale, otuzdört kilometre beşyüzaltmış metre, üç günlük yol da, takrîben yüzdört [103,680] kilometre olmakdadır. [Coğrafî mîl, bir dakîkalık Ekvator kavsinin uzunluğu olup [1852] metredir.] İstanbulda Küçükçekmeceden ayrılarak Tekirdağına giden seferî olur. (El fıkh-u alel mezâhib)de diyor ki, (Şâfi’î, mâlikî ve hanbelî mezheblerinde, sefer mesâfesi, iki merhale [Konak]dır. Bu da, onaltı fersahdır. Bu da 48 mîldir. Çünki bir fersah, üç mîldir. Bir mîl altıbin zrâ’ [insan kolu]dur. Seferî olmak mesâfesi, seksen kilometre altıyüzkırk metrelik bir yoldur.) Bu kadar kilometre olmak için, bir mîlin 4000 zrâ’ ve bir zrâ’ın 42 cm. olması lâzımdır. Nitekim 1404 [m. 1984] de ikinci baskısı yapılan (El-mukaddimet-ül hadremiyye) Şâfi’î fıkh kitâbının şerhinde de, (Şâfi’îde seferî olmak mesâfesi, dört Berîd, ya’nî iki merhaledir.
Akşama kadar hep yürümesi şart değildir. Kısa günde, sabâh nemâzından, öğleye kadar yürümesi kâfîdir. Bu da, bir merhale, ya’nî bir menzil, bir konak denilen yoldur. Arada dinlenmesi de câizdir. Üç günlük yola, sür’atli bir vâsıta ile, meselâ trenle, dahâ az zemânda giderse, yine müsâfir olur [Mecelle 1664]. Bir yere, iki başka yoldan gidilse, biri kısa, öteki uzun olsa, kısa yoldan giden müsâfir olmaz. Uzun yol, üç günlük yürüyüş ise, bu yoldan, her vâsıta ile giden de, müsâfir olur.
(İbni Âbidîn) buyuruyor ki, (Âlimlerin hepsi, üç günlük yolu, (Fersah) dedikleri, bir sâatda gidilen yolun uzunluğu ile bildirdiler. Bir kısmı, üç günlük yol yirmibir fersahdır dedi. Bir kısmı da, onsekiz, bir kısmı ise, onbeş fersahdır dedi. Fetvâ, ikinci söze göre, verilmişdir). Çoğunluğun fetvâsına göre, bir merhale, ya’nî bir günde gidilen yol, ârızasız olan düz yerde altı fersahdır. Bir fersah üç mîldir. Bir merhale onsekiz mîl, üç merhale 54 mîl olur. Bir mîlin dörtbin zrâ’ olduğu ve dörtbin hatve kavlinin za’îf olduğu ve bir zrâ’ın kelime-i tevhîd harfleri adedince, yirmidört parmak genişliğinde olduğu (İbni Âbidîn)de teyemmüm bahsinde yazılıdır. Bir parmak genişliği, ortalama 2 santimetredir. Bir zrâ’, 48 santimetre, bir mîl [1920] metre, bir fersah [5760] metredir. Bir merhale, otuzdört kilometre beşyüzaltmış metre, üç günlük yol da, takrîben yüzdört [103,680] kilometre olmakdadır. [Coğrafî mîl, bir dakîkalık Ekvator kavsinin uzunluğu olup [1852] metredir.] İstanbulda Küçükçekmeceden ayrılarak Tekirdağına giden seferî olur. (El fıkh-u alel mezâhib)de diyor ki, (Şâfi’î, mâlikî ve hanbelî mezheblerinde, sefer mesâfesi, iki merhale [Konak]dır. Bu da, onaltı fersahdır. Bu da 48 mîldir. Çünki bir fersah, üç mîldir. Bir mîl altıbin zrâ’ [insan kolu]dur. Seferî olmak mesâfesi, seksen kilometre altıyüzkırk metrelik bir yoldur.) Bu kadar kilometre olmak için, bir mîlin 4000 zrâ’ ve bir zrâ’ın 42 cm. olması lâzımdır. Nitekim 1404 [m. 1984] de ikinci baskısı yapılan (El-mukaddimet-ül hadremiyye) Şâfi’î fıkh kitâbının şerhinde de, (Şâfi’îde seferî olmak mesâfesi, dört Berîd, ya’nî iki merhaledir.