8- Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin (İrâde-i cüz’iyye) risâlesinden bir kısmın tercemesi

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdînin “rahime-hullahü teâlâ” arabî (İkd-ül-cevherî) kitâbında, irâde-i cüz’iyyeyi uzun bildirmekdedir.
Abdülhamîd Harpûtî “rahmetullahi aleyh” bu kitâbı şerh ederek (Simt-ül-abkarî) ismini vermişdir. Bu şerh 1305 [m. 1888] de İstanbulda tab’ edilmişdir. Mevlânânın (İrâde-i cüz’iyye) risâlesi de 1291 [m. 1874] senesinde, meârif nâzırı Safvet Pâşanın zemânında, (Reşehât) kitâbının sonunda, taş baskısı ile, İstanbulda basılmışdır. (Bugyet-ül-vâcid) kitâbının dokuzuncu mektûbu bu risâledir. Bu risâlede buyuruyor ki:
Yeri ve gökleri yokdan var eden, insanları ve hayvanları ve bunların hareketlerini, işlerini yaratan Allahü teâlâya hamd olsun. Allahü teâlâ, birşeyi yaratmak istediği zemân ona (Ol!) der, hemen var olur.
Efendimiz, büyüğümüz, veber ve meder ehâlîsinin en iyisi olan Muhammed aleyhisselâma ve Âline, Akrabâsına ve Eshâbına düâlar, selâmetler ve iyilikler olsun!
Ey müslimân! Allahü teâlâ, zihnini açsın! Doğru yolda gitmeni nasîb eylesin! İyi bil ki, müslimânların her fırkası, her kısmı, hattâ felsefeciler ve başka dinlerde bulunanların çoğu, hayvanların hareketlerinden başka, her varlığı, herşeyi hareket etdiren, te’sîr eden yalnız bir kuvvet vardır, bu da, bir olan Allahü teâlâdır, demişlerdir. Hayvan ve insanların hareketlerini de Onun yaratdığı şübhesizdir. Ya’nî, hem şu’ûrlu olan [ya’nî duydukları, anladıkları] meselâ hastalık, sıhhat, uyku, uyanıklık gibi, hem de, şu’ûrsuz olan [haberleri olmıyan] meselâ büyümek, gıdâların hazm olması gibi, tabî’î hareketlerini, ya’nî irâdelerine, isteklerine bağlı olmıyan hareketlerini, hep Allahü teâlâ yaratmakdadır. Hayvanların ve insanların ihtiyârî hareketlerine, ya’nî irâdeleri, istekleri ile yapdıkları hareketlerine gelince, bunların meydâna gelmesi başka başka anlatılmakdadır. Meselâ, Cebriyye fırkası, ihtiyârî hareketlerin de, yalnız Allahü teâlânın kudreti ile olup, kulun hiç kudreti olmadığını söyliyor. İ’tikâd imâmlarımızdan Ebül-Hasen Alî Eş’arî “rahime-hullahü teâlâ” de Allahü teâlânın kudreti ile olup, kulun kudretinin karışmadığını bildirmekdedir. Mu’tezile fırkası ise, yalnız kulun kudreti ile ve ihtiyârı ile olduğunu, felsefeciler de, kulun kudreti ile olduğunu ve kulun, bunu yapmağa mecbûr olduğunu söylemekdedir. Haremeyn imâmı denmekle meşhûr, Abdülmelik Cüveynî “radıyallahü teâlâ anh” için de böyle derdi, deniliyorsa da, doğru değildir. Nitekim âlim, ârif Muhammed bin Yûsüf Sinnûsî “rahime-hullahü teâlâ” (Ümmül-berâhîn) kitâbında ve Sa’deddîn-i Teftâzânî “rahime-hullahü teâlâ” de [722-792 Semerkandda] (Şerh-i mekâsıd) kitâbında bunun doğru olmadığını açıkça yazmakdadır.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
İ’tikâd âlimlerimizden üstâd İbrâhîm bin Muhammed İsferâînî “rahime-hullahü teâlâ” ise, işin meydâna gelmesi, hem Allahü teâlânın, hem de kulun kudretlerinin te’sîri iledir diyor. Kâdî Ebû Bekr Bâkıllânî “rahime-hullahü teâlâ”, işi yapan, Allahü teâlânın kudreti olup, kulun kudreti de, işin sıfatına, hâline, iyi veyâ kötü olmasına te’sîr etmekdedir, diyor. İ’tikâdda mezhebimizin imâmı, Muhammed bin Mahmûd ebû Mensûr Mâtürîdînin “rahime-hullahü teâlâ” de böyle buyurduğunu, Kemâleddîn Muhammed ibnülhümâm “rahime-hullahü teâlâ” (Elmüsâyere) kitâbında ve Kemâleddîn Muhammed ibni Ebû Şerîf-i kudsî “rahime-hullahü teâlâ” (Elmüsâmere fî şerhilmüsâyere) kitâbında ve Molla Fenârînin torunlarından Hasen Çelebi bin Muhammed Şâh “rahime-hullahü teâlâ” (Şerh-i mevâkıf) hâşiyesinde ve müdekkik Gelenbevî “rahime-hullahü teâlâ” de (Akâidüddevvâniyye) şerhinde bildirmekdedirler. Mevlânâdan bu kadar terceme edildi.
 
Üst Alt