SÜBHÂNE RABBİKE ÂYET-İ KERÎMESİ
Kur’ân-ı kerîm okudukdan, düâ etdikden ve ders ve va’zlardan sonra (Sübhâne rabbike) âyet-i kerîmesini okumak, islâm memleketlerinde yapılagelen bir sünnetdir. Ba’zı kimseler, bu âyet-i kerîmeyi değişdirerek, Sübhâne rabbinâ şeklinde okumak dahâ iyidir diyor. Meselâ, Çarşamba kazâsı müftîsi Hasen Hulûsî efendi, (Mecma’ul âdâb) kitâbının son sahîfesinde böyle söylüyor. Bunun gibi, Rükn-ül-islâm Muhammed bin Ebû Bekrin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, meşhûr (Şir’at-ül-islâm) kitâbını şerh eden, Ya’kûb bin Seyyid Alî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, düâ faslına yapdığı ilâvelerde ve (Mecma’ul fetâvâ)da diyor ki, (Düâlardan sonra, Sübhâne rabbinâ demek, Sübhâne rabbike demekden dahâ yerinde olur. Çünki, maksad, âyet okumak değil, düâ ve senâdır) yazmakdadır. Muhammed Es’ad efendinin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Dürr-i yektâ), doksanüçüncü sahîfesi, son satırında bildirdiği gibi, Yeni Şehrli şeyh-ül-islâm Abdüllah-ı Rûmî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Behcet-ül-fetâvâ) kitâbında da, böyle demekde ve bunu, (Hidâye) kitâbının sâhibi olan, Burhâneddînin (Tecnîs) ismindeki fetvâ kitâbından terceme etdiğini söylemekdedir. Diğer tarafdan:
1 — Müfessirlerin baş tâcı Beydâvî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, tefsîrinde diyor ki, Alî “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Kıyâmet günü, bol bol sevâba kavuşmak istiyen, her toplantı sonunda, Sübhâne rabbike âyetini sonuna kadar okusun!). Bu haber, tefsîrlerin çoğunda, meselâ Hüseyn Vâ’ız-ı Kâşifînin fârisî (Mevâhib-i aliyye) tefsîrinde ve bunun türkçe tercemesi olan (Mevâkib) tefsîrinde yazılıdır.
2 — Sa’îd bin Mensûrun ve ibni Ebî Şeybenin ve hâfız [hadîs âlimi] Ebû Ya’lânın “rahmetullahi aleyhim ecma’în” bildirdikleri bir hadîs-i şerîfde, Ebû Sa’îd-i Hudrî “radıyallahü anh” diyor ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” nemâzda, selâm vereceği zemân, Sübhâne rabbike âyetini okurdu).
3 — Hadîs ilmi mütehassısı meşhûr Taberânî diyor ki, Abdüllah ibni Abbâs “radıyallahü teâlâ anhümâ” buyurdu ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” nemâzda, selâm vermeden evvel, Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okurdu).
4 — Yine imâm-ı Taberânî “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, Abdüllah ibni Zeyd bin Erkam, babasından işiterek diyor ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Bir kimse nemâz sonunda, üç def’a Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okursa, yetişir mikdârda sevâba kavuşur).)
5 — Hatîb-i Bağdâdî “rahmetullahi teâlâ aleyh” kitâbında bildiriyor ki, Ebû Sa’îd-i Hudrî “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” nemâzdan selâm verince, Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okurdu).
6 — Hadîs âlimlerinin büyüklerinden, hâfız Ebû Ya’lâ “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (El müsned) ismindeki kitâbında diyor ki, (Ebû Sa’îd-i Hudrî “radıyallahü anh” buyurdu ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” nemâzdan selâm verince, üç def’a Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okurdu).
7 — İbni Hibbân, Ebû Şa’bîden alarak diyor ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Kıyâmet günü büyük ölçeklerle, bol sevâb kazanmak istiyen kimse, bir meclisden kalkınca Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okusun!).)
Bu çeşidli hadîs-i şerîfler gösteriyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bu âyet-i kerîmeyi okurken ve ümmetine tavsıye buyururken, Kur’ân-ı kerîmdeki şeklini değişdirmemiş, hep (Sübhâne rabbike) demişdir. (Sübhâne rabbinâ) dediği işitilmemişdir. O hâlde, bu âyet-i kerîmeyi (Sübhâne rabbinâ) şekline sokmak, Kur’ân-ı kerîme el uzatmak olduğu gibi, sünnet-i seniyyeye de tecâvüz etmek, çok çirkin bir hareket olur. İslâm âlimleri hadîs-i şerîflere bakarak, ibâdetlerden ve toplantılardan sonra, (Sübhâne rabbike) âyet-i celîlesini okumağı âdet buyurmuş ve kitâblarında bildirmişlerdir. Meselâ, allâme Muhammed Alâüddîn-i Haskefî (Dürr-ül-muhtâr) kitâbında, (Nemâzdan sonra, düâyı Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okuyarak temâmlamalıdır) demekdedir.
Kur’ân-ı kerîm okudukdan, düâ etdikden ve ders ve va’zlardan sonra (Sübhâne rabbike) âyet-i kerîmesini okumak, islâm memleketlerinde yapılagelen bir sünnetdir. Ba’zı kimseler, bu âyet-i kerîmeyi değişdirerek, Sübhâne rabbinâ şeklinde okumak dahâ iyidir diyor. Meselâ, Çarşamba kazâsı müftîsi Hasen Hulûsî efendi, (Mecma’ul âdâb) kitâbının son sahîfesinde böyle söylüyor. Bunun gibi, Rükn-ül-islâm Muhammed bin Ebû Bekrin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, meşhûr (Şir’at-ül-islâm) kitâbını şerh eden, Ya’kûb bin Seyyid Alî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, düâ faslına yapdığı ilâvelerde ve (Mecma’ul fetâvâ)da diyor ki, (Düâlardan sonra, Sübhâne rabbinâ demek, Sübhâne rabbike demekden dahâ yerinde olur. Çünki, maksad, âyet okumak değil, düâ ve senâdır) yazmakdadır. Muhammed Es’ad efendinin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Dürr-i yektâ), doksanüçüncü sahîfesi, son satırında bildirdiği gibi, Yeni Şehrli şeyh-ül-islâm Abdüllah-ı Rûmî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Behcet-ül-fetâvâ) kitâbında da, böyle demekde ve bunu, (Hidâye) kitâbının sâhibi olan, Burhâneddînin (Tecnîs) ismindeki fetvâ kitâbından terceme etdiğini söylemekdedir. Diğer tarafdan:
1 — Müfessirlerin baş tâcı Beydâvî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, tefsîrinde diyor ki, Alî “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Kıyâmet günü, bol bol sevâba kavuşmak istiyen, her toplantı sonunda, Sübhâne rabbike âyetini sonuna kadar okusun!). Bu haber, tefsîrlerin çoğunda, meselâ Hüseyn Vâ’ız-ı Kâşifînin fârisî (Mevâhib-i aliyye) tefsîrinde ve bunun türkçe tercemesi olan (Mevâkib) tefsîrinde yazılıdır.
2 — Sa’îd bin Mensûrun ve ibni Ebî Şeybenin ve hâfız [hadîs âlimi] Ebû Ya’lânın “rahmetullahi aleyhim ecma’în” bildirdikleri bir hadîs-i şerîfde, Ebû Sa’îd-i Hudrî “radıyallahü anh” diyor ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” nemâzda, selâm vereceği zemân, Sübhâne rabbike âyetini okurdu).
3 — Hadîs ilmi mütehassısı meşhûr Taberânî diyor ki, Abdüllah ibni Abbâs “radıyallahü teâlâ anhümâ” buyurdu ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” nemâzda, selâm vermeden evvel, Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okurdu).
4 — Yine imâm-ı Taberânî “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, Abdüllah ibni Zeyd bin Erkam, babasından işiterek diyor ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Bir kimse nemâz sonunda, üç def’a Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okursa, yetişir mikdârda sevâba kavuşur).)
5 — Hatîb-i Bağdâdî “rahmetullahi teâlâ aleyh” kitâbında bildiriyor ki, Ebû Sa’îd-i Hudrî “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” nemâzdan selâm verince, Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okurdu).
6 — Hadîs âlimlerinin büyüklerinden, hâfız Ebû Ya’lâ “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (El müsned) ismindeki kitâbında diyor ki, (Ebû Sa’îd-i Hudrî “radıyallahü anh” buyurdu ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” nemâzdan selâm verince, üç def’a Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okurdu).
7 — İbni Hibbân, Ebû Şa’bîden alarak diyor ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Kıyâmet günü büyük ölçeklerle, bol sevâb kazanmak istiyen kimse, bir meclisden kalkınca Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okusun!).)
Bu çeşidli hadîs-i şerîfler gösteriyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bu âyet-i kerîmeyi okurken ve ümmetine tavsıye buyururken, Kur’ân-ı kerîmdeki şeklini değişdirmemiş, hep (Sübhâne rabbike) demişdir. (Sübhâne rabbinâ) dediği işitilmemişdir. O hâlde, bu âyet-i kerîmeyi (Sübhâne rabbinâ) şekline sokmak, Kur’ân-ı kerîme el uzatmak olduğu gibi, sünnet-i seniyyeye de tecâvüz etmek, çok çirkin bir hareket olur. İslâm âlimleri hadîs-i şerîflere bakarak, ibâdetlerden ve toplantılardan sonra, (Sübhâne rabbike) âyet-i celîlesini okumağı âdet buyurmuş ve kitâblarında bildirmişlerdir. Meselâ, allâme Muhammed Alâüddîn-i Haskefî (Dürr-ül-muhtâr) kitâbında, (Nemâzdan sonra, düâyı Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okuyarak temâmlamalıdır) demekdedir.