HASAN CAN
Active member
CENNÂT-İ ÂLİYYÂT HAKKINDA
Sekiz Cennetin, sekiz kapısı vardır ve sekiz de miftâhı vardır. Evveli, beş vakt nemâz kılan mü’minlerin îmânıdır. İkincisi, Besmele-i şerîfedir. Altısı dahî, Fâtiha-i şerîfenin içindedir. Sekiz Cennet:
1- Dâr-ı celâl. 2- Dâr-ı karâr. 3- Dâr-ı selâm. 4- Cennetül-huld. 5- Cennetül-Me’vâ. 6- Cennetül-Adn. 7- Cennetül-Firdevs. 8- Cennetül-Na’îm.
Dâr-ı celâl, beyâz nûrdandır.
Dâr-ı karâr, kırmızı yâkutdandır.
Dâr-ı selâm, yeşil zeberceddendir.
Cennet-ül-Huld, mercandandır.
Cennetül-Me’vâ, gümüşdendir.
Cennetül-Adn, altındandır.
Cennetül-Firdevs, hem altından ve hem gümüşdendir.
Cennetül-Na’îm, kırmızı yâkutdandır.
Cennete giren mü’minler, ebedî orada kalırlar, hiç çıkmazlar. Orada olan hûrilerin, âdetleri ve lohusalıkları ve yaramaz huyları yokdur. İstedikleri her dürlü yiyecek ve içecek hâzır olarak önlerine gelir. Pişirmek ve koparmak gibi şeylerden uzakdırlar. Başları üzerinde, kuşlar uçar. Mü’minler, köşklerinde oturur iken, bunları görür. Eğer sen dünyâda iken bana böyle yakın gelseydin, ben seni kebâb ederdim, diye kalbine geldiği ânda, nûrdan tabak içinde henüz pişmiş olarak, gelip onu yimeğe başlar. Kemiklerini bir yere yığar ve kalbine gelir ki, şimdi bu, yine kuş olsaydı. Kalbine geldiği ânda, o evvelki gibi, kuş olup, uçar gider.
Cennetin toprağı miskden ve binâsının bir kerpici gümüşden, bir kerpici altındandır.
Cennet ehlinin her birine, yüz er kuvveti verilse gerekdir. Ve Cennet ehlinin her birine, en az yetmiş hûri ve iki dünyâ hâtunu verilse gerekdir.
Ve dahî, Cennetde dört ırmak akar. Bunların menba’ı bir, akışı ayrı ayrı olup, bunların her birinin lezzeti, birbirine uymaz. Onların birisi, sâfi su ve birisi, hâlis süt ve birisi Cennet şerâbı ve birisi de sâf baldır.
Cennetde yüksek köşkler vardır. Eğilince, mü’minler onlara binerler ve istedikleri yere götürürler. (Bunların dünyâda misâli, şimdiki hâlde, yürüyen merdivenler ve tayyârelerdir.)
Sekiz Cennetin, sekiz kapısı vardır ve sekiz de miftâhı vardır. Evveli, beş vakt nemâz kılan mü’minlerin îmânıdır. İkincisi, Besmele-i şerîfedir. Altısı dahî, Fâtiha-i şerîfenin içindedir. Sekiz Cennet:
1- Dâr-ı celâl. 2- Dâr-ı karâr. 3- Dâr-ı selâm. 4- Cennetül-huld. 5- Cennetül-Me’vâ. 6- Cennetül-Adn. 7- Cennetül-Firdevs. 8- Cennetül-Na’îm.
Dâr-ı celâl, beyâz nûrdandır.
Dâr-ı karâr, kırmızı yâkutdandır.
Dâr-ı selâm, yeşil zeberceddendir.
Cennet-ül-Huld, mercandandır.
Cennetül-Me’vâ, gümüşdendir.
Cennetül-Adn, altındandır.
Cennetül-Firdevs, hem altından ve hem gümüşdendir.
Cennetül-Na’îm, kırmızı yâkutdandır.
Cennete giren mü’minler, ebedî orada kalırlar, hiç çıkmazlar. Orada olan hûrilerin, âdetleri ve lohusalıkları ve yaramaz huyları yokdur. İstedikleri her dürlü yiyecek ve içecek hâzır olarak önlerine gelir. Pişirmek ve koparmak gibi şeylerden uzakdırlar. Başları üzerinde, kuşlar uçar. Mü’minler, köşklerinde oturur iken, bunları görür. Eğer sen dünyâda iken bana böyle yakın gelseydin, ben seni kebâb ederdim, diye kalbine geldiği ânda, nûrdan tabak içinde henüz pişmiş olarak, gelip onu yimeğe başlar. Kemiklerini bir yere yığar ve kalbine gelir ki, şimdi bu, yine kuş olsaydı. Kalbine geldiği ânda, o evvelki gibi, kuş olup, uçar gider.
Cennetin toprağı miskden ve binâsının bir kerpici gümüşden, bir kerpici altındandır.
Cennet ehlinin her birine, yüz er kuvveti verilse gerekdir. Ve Cennet ehlinin her birine, en az yetmiş hûri ve iki dünyâ hâtunu verilse gerekdir.
Ve dahî, Cennetde dört ırmak akar. Bunların menba’ı bir, akışı ayrı ayrı olup, bunların her birinin lezzeti, birbirine uymaz. Onların birisi, sâfi su ve birisi, hâlis süt ve birisi Cennet şerâbı ve birisi de sâf baldır.
Cennetde yüksek köşkler vardır. Eğilince, mü’minler onlara binerler ve istedikleri yere götürürler. (Bunların dünyâda misâli, şimdiki hâlde, yürüyen merdivenler ve tayyârelerdir.)