ceylannur
Yeni Üyemiz
ACIYOR... ACIMIYOR...
Acı algımız papatya falından hallice sanki! Aynı acı bizim için dayanılmazken arkadaşımız için hafif olarak nitelendirilebiliyor. Haydi bunun için bireysel farklılık diyelim. Ya kendimiz? Bazen hissetmediğimiz bir acı başka bir zaman bize çığlıklar attırabiliyor. Bu deneyimler bizlere acıya dair sinir sistemi ve beynimizin otomatik olarak uyaran-yanıt ilişkisi içerisinde çalışmadığını gösteriyor. Öyle ki duyusal ileti sonrası bir yerlerde bilişsel işleyişlerimiz devreye girerek acıyı hangi şiddette algılayacağımıza yön veriyor. Kimi araştırmacılar acıyı hissedebilmemiz için acı veren uyarana dikkatimizi odaklamamız ya da onu duygusal bir şekilde yorumlamamız gerektiğini söylüyorlar. Dikkatimiz acıya yönelmediği sürece hissin bilinç seviyemize ulaşmayacağını iddia ediyorlar. Kişilerin normal durumlara nazaran dikkatlerini acıya daha az yönelttikleri bazı durumlardan verilen örnekler bu varsayımı destekliyor. Örneğin, bir atletizm şampiyonasında bir sporcu koşu sırasında sakatlansa bile acısı yarıştan sonra çıkabiliyor. Koşucu sakat şekilde dereceye bile girebiliyor. Genellikle acı dikkatimizi kendine çekerek önemli bir işlevi yerine getirmiş oluyor. Mikrop kapan bir yara sızlıyor ki yarayı sürekli temiz tutup ona dikkat edelim. Ya da bir baş ağrısı günlerdir yorgun düşen bedenimizin uykuya ihtiyacı olduğunu haber verebiliyor. Böylece acıyı hafifletebilmek adına aslında bedenimizin ihtiyaçlarına yanıt vermiş oluyoruz. Evrimden güç alan bu fikirden hareketle beynimizi farklı düşüncelere odaklayarak acımızı hafifleteceğimizi hatta onu hiç hissetmeyebileceğimizi bile varsayabiliriz. Peki bu varsayım doğru olur mu? Dikkatimizin sınırlı olduğunu ve aynı zamanda pek çok şeye birden odaklanamayacağımızı biliyoruz. Öyleyse dikkatimizi gerçekten de tek bir düşünce ya da uğraşta toplayabilirsek o sırada hissettiğimiz acı algısından da kurtulabileceğimizi ön görebiliriz. Ancak dikkatimizi yalnızca tek bir noktada toplayabilmek hiç de kolay değil. Bunu küçük bir deneyle sınayabiliriz: Bir şeye konsantre olmaya çalışırken bir arkadaşımızdan da ismimizi söylemesini isteyelim. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım ismimizi duyar duymaz irkildiğimizi göreceğiz.
Alanda yapılan araştırmalar beynimizin prefrontal korteks bölgesinin dikkatle ilişkili olduğunu ortaya koyuyor.
Alanda yapılan araştırmalar beynimizin prefrontal korteks bölgesinin dikkatle ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Acıya dikkatimizi verdiğimiz sırada prefrontal korteksin dorsolateral bölgesi aktive oluyorken, başka bir uğraş nedeniyle odağımızı acıdan uzaklaştırdığımızda orbitofrontal bölge aktive oluyor. İlginç olarak prefrontal korteks sıçan ve kedilerde orta beyin bölgesinin acı uyaranına verdiği yanıtı azaltıyor. Araştırmacılar bu bulgulardan hareketle en azından sıçanlarda acı algısı sırasında prefrontal korteks ve orta beyni içine katan bir mekanizmadan söz edilebileceğini söylüyorlar. Prefrontal korteks acı duyumundan sorumlu orta beynin etkinliğini azaltabildiğinden bu bölgenin acımızı bilinçli olarak kontrol edebilmemizden de sorumlu tutulabileceği düşünülüyor.
Acı algımız papatya falından hallice sanki! Aynı acı bizim için dayanılmazken arkadaşımız için hafif olarak nitelendirilebiliyor. Haydi bunun için bireysel farklılık diyelim. Ya kendimiz? Bazen hissetmediğimiz bir acı başka bir zaman bize çığlıklar attırabiliyor. Bu deneyimler bizlere acıya dair sinir sistemi ve beynimizin otomatik olarak uyaran-yanıt ilişkisi içerisinde çalışmadığını gösteriyor. Öyle ki duyusal ileti sonrası bir yerlerde bilişsel işleyişlerimiz devreye girerek acıyı hangi şiddette algılayacağımıza yön veriyor. Kimi araştırmacılar acıyı hissedebilmemiz için acı veren uyarana dikkatimizi odaklamamız ya da onu duygusal bir şekilde yorumlamamız gerektiğini söylüyorlar. Dikkatimiz acıya yönelmediği sürece hissin bilinç seviyemize ulaşmayacağını iddia ediyorlar. Kişilerin normal durumlara nazaran dikkatlerini acıya daha az yönelttikleri bazı durumlardan verilen örnekler bu varsayımı destekliyor. Örneğin, bir atletizm şampiyonasında bir sporcu koşu sırasında sakatlansa bile acısı yarıştan sonra çıkabiliyor. Koşucu sakat şekilde dereceye bile girebiliyor. Genellikle acı dikkatimizi kendine çekerek önemli bir işlevi yerine getirmiş oluyor. Mikrop kapan bir yara sızlıyor ki yarayı sürekli temiz tutup ona dikkat edelim. Ya da bir baş ağrısı günlerdir yorgun düşen bedenimizin uykuya ihtiyacı olduğunu haber verebiliyor. Böylece acıyı hafifletebilmek adına aslında bedenimizin ihtiyaçlarına yanıt vermiş oluyoruz. Evrimden güç alan bu fikirden hareketle beynimizi farklı düşüncelere odaklayarak acımızı hafifleteceğimizi hatta onu hiç hissetmeyebileceğimizi bile varsayabiliriz. Peki bu varsayım doğru olur mu? Dikkatimizin sınırlı olduğunu ve aynı zamanda pek çok şeye birden odaklanamayacağımızı biliyoruz. Öyleyse dikkatimizi gerçekten de tek bir düşünce ya da uğraşta toplayabilirsek o sırada hissettiğimiz acı algısından da kurtulabileceğimizi ön görebiliriz. Ancak dikkatimizi yalnızca tek bir noktada toplayabilmek hiç de kolay değil. Bunu küçük bir deneyle sınayabiliriz: Bir şeye konsantre olmaya çalışırken bir arkadaşımızdan da ismimizi söylemesini isteyelim. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım ismimizi duyar duymaz irkildiğimizi göreceğiz.
Alanda yapılan araştırmalar beynimizin prefrontal korteks bölgesinin dikkatle ilişkili olduğunu ortaya koyuyor.
Alanda yapılan araştırmalar beynimizin prefrontal korteks bölgesinin dikkatle ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Acıya dikkatimizi verdiğimiz sırada prefrontal korteksin dorsolateral bölgesi aktive oluyorken, başka bir uğraş nedeniyle odağımızı acıdan uzaklaştırdığımızda orbitofrontal bölge aktive oluyor. İlginç olarak prefrontal korteks sıçan ve kedilerde orta beyin bölgesinin acı uyaranına verdiği yanıtı azaltıyor. Araştırmacılar bu bulgulardan hareketle en azından sıçanlarda acı algısı sırasında prefrontal korteks ve orta beyni içine katan bir mekanizmadan söz edilebileceğini söylüyorlar. Prefrontal korteks acı duyumundan sorumlu orta beynin etkinliğini azaltabildiğinden bu bölgenin acımızı bilinçli olarak kontrol edebilmemizden de sorumlu tutulabileceği düşünülüyor.