ceylannur
Yeni Üyemiz
İskender Pala (Ah mine-l Aşk)
Fuzûlî, Kays'ın bütün aşkını yüreğine yükleyip hasret çadırında sevda çilesini doldurttuğu Leyla'ya bir gece muma hitaben şöyle dedirtir:
"Gel ey gözü bağlı, bağrı dağlı; başı karalı, ayağı bağlı!
Gel seninle ikimiz hem-nefes olalım ve yanan bağrının sırlarını söyleşelim.
Nedir seni bunca ağlatan dert ve benzini sarartıp içini kavuran elem?
Baştan ayağa nedir bu yanmak?
Durmadan gönül derdine boyanmak?
Aslın ne ola ki; hayat suyun ateşten yaratılmıştır?
Her an yangınlardasın; hem ateşe boğuluyorsun, aynı anda hem suya!
Ey seher kuşu, ne sihirler yapmaktasın ki, ateşin suyundan daha keskindir?
İşte vefada ben sana benzemekteyim; hatta belki vefam senden nice kat ziyadedir.
Çünkü ey kalbi eriyen, sen her gece yanıyorsun; bense her gece ve gündüz yanıyor ve eriyorum.
Üstelik sende ah etmek de yoktur ama bende var!
Senin için ne hoştur meclislerde yaşlar döküp içindekileri açığa vurmak.
Üstelik senin gönlündeki, dilindedir daim.
Ya ben ne yapayım, ney gibi inleyip dururken?
Ben öyle her olur olmaz ile yoldaşlık edemem; başımı kesseler, sırrımı söylemem.
Şimdi sana söyleyecek olsam derdimi, dayanamazsın, yanmaktan helâk olursun.
İçin için yanan bu sırra benim gönlüm bile zor dayanırken, onu sana söyleyecek olsam ahımın ateşiyle kül olmaz mısın sanıyorsun?
Bu vakitler, yanılıp yenildim de bu derdi o dildara söyledim. Ne çare bana yoldaş olmadı.
Bu derde dayanamayıp sahralara düştü, kaçtı, uzaklaştı gitti. Onun için şimdi acılarımı senin yanında da açmayayım ki, sen de tıpkı o sevgili gibi kaçıp gitme benden."
İskender Pala (Ah mine-l Aşk)
Fuzûlî, Kays'ın bütün aşkını yüreğine yükleyip hasret çadırında sevda çilesini doldurttuğu Leyla'ya bir gece muma hitaben şöyle dedirtir:
"Gel ey gözü bağlı, bağrı dağlı; başı karalı, ayağı bağlı!
Gel seninle ikimiz hem-nefes olalım ve yanan bağrının sırlarını söyleşelim.
Nedir seni bunca ağlatan dert ve benzini sarartıp içini kavuran elem?
Baştan ayağa nedir bu yanmak?
Durmadan gönül derdine boyanmak?
Aslın ne ola ki; hayat suyun ateşten yaratılmıştır?
Her an yangınlardasın; hem ateşe boğuluyorsun, aynı anda hem suya!
Ey seher kuşu, ne sihirler yapmaktasın ki, ateşin suyundan daha keskindir?
İşte vefada ben sana benzemekteyim; hatta belki vefam senden nice kat ziyadedir.
Çünkü ey kalbi eriyen, sen her gece yanıyorsun; bense her gece ve gündüz yanıyor ve eriyorum.
Üstelik sende ah etmek de yoktur ama bende var!
Senin için ne hoştur meclislerde yaşlar döküp içindekileri açığa vurmak.
Üstelik senin gönlündeki, dilindedir daim.
Ya ben ne yapayım, ney gibi inleyip dururken?
Ben öyle her olur olmaz ile yoldaşlık edemem; başımı kesseler, sırrımı söylemem.
Şimdi sana söyleyecek olsam derdimi, dayanamazsın, yanmaktan helâk olursun.
İçin için yanan bu sırra benim gönlüm bile zor dayanırken, onu sana söyleyecek olsam ahımın ateşiyle kül olmaz mısın sanıyorsun?
Bu vakitler, yanılıp yenildim de bu derdi o dildara söyledim. Ne çare bana yoldaş olmadı.
Bu derde dayanamayıp sahralara düştü, kaçtı, uzaklaştı gitti. Onun için şimdi acılarımı senin yanında da açmayayım ki, sen de tıpkı o sevgili gibi kaçıp gitme benden."
İskender Pala (Ah mine-l Aşk)