faruk islam
Özel Üye
AİLE BİLİNCİ VE SORUMLULUĞUMUZ
Allah Rasulü (s) ile birlikte Medine'de eaile ve toplum hayatına İslam hakim olmuştu. İslam'ın katıksız ölçüleri insan hayatında yer edinmişti. Şirkten, cahiliyeden arınmış, İslam'ın tertemiz ölçülerinden doğan prensipler hayatı yönlendiriyordu.
Başvurulacak yegane merci; Allah'ın hükmü v Rasulünün öncülüğü idi. Tevhidi imana sahip her mü'min İslam'ın hükümlerine göre yaşama çabası içindeydi. Aileler İslam akidesi üzerine kurulıyor, çocuklar bu şekilde yetiştiriliyordu. Böylelikle çocukları yaratılış fıtratları da bozulmuyordu.
Tabi bugün durum çok değişti. Bizçok farklı şartlar içerisinde yaşıyoruz. Günümüzde gerek kültürle, gerek adetle cahiliye yeniden hayat nizamı olmuş durumda. Anne, baba, çocuklar hepsi birbirinden farklı farklı yaşantıya sahipler. İnsanlar yaratılış fıtratını bozarak heva üzerine hayatlarını inşa etmekteler.
Günümüzün gençleri teknolojinin hayatın tüm alanlarını kuşatması sonucu Tv, internet gibi araçlar aracılığıyla Batının ifsat edici kültürüne maruz kalmaktadır. Bunun sonucunda gençlerin kendilerine model ve hatta idol edindikleri karakterler farklılaşmaktadır. Kimileri topçuları, popçuları, rockçıları vs… hayatlarının merkezine koymaktalar. Onlar gibi olmaya, onlar gibi yaşamaya çalıştıklarını görmekteyiz.
Bu çocuklar bizim çocuklarımız. Senin, benim, hepimizin sorumluluğunda olan gençler. Ailevi sorumlulukların unutulup, yerine getirilmediği için çocukların fıtratı bozularak, yanlış kültürlerin kurbanı olmalarına yol açılmaktadır.
Çocuklar tertemiz bir yaratılışa sahiptir. Bu hususu Allah Rasulü (s) şöyle ifade etmektedir:
“Hiçbir çocuk yoktur ki fıtrat üzere doğmuş olmasın. Sonra onu annesi babası Yahudileştirir, Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir…” ( Müslim, Kader, 22)
Allah Rasulünün (s) de dile getirdiği üzere, çocuğa şekil veren, başta anne ve babası olmak beraber çevresidir. Bu sebeple çocukların bu temiz fıtratlarının korunması ve kirletilmemesi için anneye babaya önemli görevler düşmektedir. Anne ve babanın kendisine ve ailesine karşı ağır bir sorumluluğu vardır.
Yüce Allah kitabında söyle buyurmaktadır:
“Ey iman eedenler! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında gayet katı, şiddetli, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim / 6)
Hz. Ömer bu ayeti duyduğunda Allah Rasulüne (s) şöyle sormuştur: “Ya Rasulullah! Kendimizi ateşten koruruz. Ancak çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz?” diye sormuş; Rasulullah (s) : “Allah’ın sizi sakındırdığı şeylerden onları sakındırır ve Allah’ın size emrettiği şeyleri onlara emrederseniz. İşte bu şekilde onları korumuş olursunuz” demiştir.
Bu konuyla ilgili Rasulullah (s) Müslüman babaların çocuklarına karşı görevlerini şu şekilde vurgulamaktadır:“Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz.” (Buhârî, I, 215)
Her insanın kendisini ve ailesini cehennemden koruma sorumluluğu vardır. Kadın olsun erkek olsun her mü'min, ailesini ateşe götürecek amellere karşı korumalıdır. Bunun için Kur’an anne ve babaya sorumluluk yüklemiştir. İslam’ın esasları üzerine, aileleri ilk yaratılış fıtratı olan tevhide (İslam’a) göre inşa etme emriyle sorumlu kılmıştır.
Mü'minlerin, inandığı davayı önce ailesine tebliğ etme zorunluluğu vardır. İslam’ın geleceği, evlerin inşa olmasıyla hayat bulur. Çocukları bilinçlendirmek, onları tevhid üzere yetiştirmek, İslam'ı bugünden yarına taşımak, geleceği inşa etmektir. Aile içerisinde anne çok önemlidir. Anneler toplumun annesidir. Onlar çocuklarını yetiştirirken aslında toplumu yetiştiriyor olurlar.
Aile toplum demektir. Bizler aile içi görevlerimizi yerine getirmeli, ihmal etmemeliyiz. Toplumu yeniden inşa etmeliyiz. Bilinçli İslam ailesi olmalıyız. Böylece İslami nesil yetiştirebiliriz. Hayatımızı tam bir teslimiyete dönüştürerek, Rabbimizin emrini yerine getirmeliyiz:
"Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler." (Rum Suresi, 30. Ayet)ALINTIDIR
Allah Rasulü (s) ile birlikte Medine'de eaile ve toplum hayatına İslam hakim olmuştu. İslam'ın katıksız ölçüleri insan hayatında yer edinmişti. Şirkten, cahiliyeden arınmış, İslam'ın tertemiz ölçülerinden doğan prensipler hayatı yönlendiriyordu.
Başvurulacak yegane merci; Allah'ın hükmü v Rasulünün öncülüğü idi. Tevhidi imana sahip her mü'min İslam'ın hükümlerine göre yaşama çabası içindeydi. Aileler İslam akidesi üzerine kurulıyor, çocuklar bu şekilde yetiştiriliyordu. Böylelikle çocukları yaratılış fıtratları da bozulmuyordu.
Tabi bugün durum çok değişti. Bizçok farklı şartlar içerisinde yaşıyoruz. Günümüzde gerek kültürle, gerek adetle cahiliye yeniden hayat nizamı olmuş durumda. Anne, baba, çocuklar hepsi birbirinden farklı farklı yaşantıya sahipler. İnsanlar yaratılış fıtratını bozarak heva üzerine hayatlarını inşa etmekteler.
Günümüzün gençleri teknolojinin hayatın tüm alanlarını kuşatması sonucu Tv, internet gibi araçlar aracılığıyla Batının ifsat edici kültürüne maruz kalmaktadır. Bunun sonucunda gençlerin kendilerine model ve hatta idol edindikleri karakterler farklılaşmaktadır. Kimileri topçuları, popçuları, rockçıları vs… hayatlarının merkezine koymaktalar. Onlar gibi olmaya, onlar gibi yaşamaya çalıştıklarını görmekteyiz.
Bu çocuklar bizim çocuklarımız. Senin, benim, hepimizin sorumluluğunda olan gençler. Ailevi sorumlulukların unutulup, yerine getirilmediği için çocukların fıtratı bozularak, yanlış kültürlerin kurbanı olmalarına yol açılmaktadır.
Çocuklar tertemiz bir yaratılışa sahiptir. Bu hususu Allah Rasulü (s) şöyle ifade etmektedir:
“Hiçbir çocuk yoktur ki fıtrat üzere doğmuş olmasın. Sonra onu annesi babası Yahudileştirir, Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir…” ( Müslim, Kader, 22)
Allah Rasulünün (s) de dile getirdiği üzere, çocuğa şekil veren, başta anne ve babası olmak beraber çevresidir. Bu sebeple çocukların bu temiz fıtratlarının korunması ve kirletilmemesi için anneye babaya önemli görevler düşmektedir. Anne ve babanın kendisine ve ailesine karşı ağır bir sorumluluğu vardır.
Yüce Allah kitabında söyle buyurmaktadır:
“Ey iman eedenler! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında gayet katı, şiddetli, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim / 6)
Hz. Ömer bu ayeti duyduğunda Allah Rasulüne (s) şöyle sormuştur: “Ya Rasulullah! Kendimizi ateşten koruruz. Ancak çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz?” diye sormuş; Rasulullah (s) : “Allah’ın sizi sakındırdığı şeylerden onları sakındırır ve Allah’ın size emrettiği şeyleri onlara emrederseniz. İşte bu şekilde onları korumuş olursunuz” demiştir.
Bu konuyla ilgili Rasulullah (s) Müslüman babaların çocuklarına karşı görevlerini şu şekilde vurgulamaktadır:“Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz.” (Buhârî, I, 215)
Her insanın kendisini ve ailesini cehennemden koruma sorumluluğu vardır. Kadın olsun erkek olsun her mü'min, ailesini ateşe götürecek amellere karşı korumalıdır. Bunun için Kur’an anne ve babaya sorumluluk yüklemiştir. İslam’ın esasları üzerine, aileleri ilk yaratılış fıtratı olan tevhide (İslam’a) göre inşa etme emriyle sorumlu kılmıştır.
Mü'minlerin, inandığı davayı önce ailesine tebliğ etme zorunluluğu vardır. İslam’ın geleceği, evlerin inşa olmasıyla hayat bulur. Çocukları bilinçlendirmek, onları tevhid üzere yetiştirmek, İslam'ı bugünden yarına taşımak, geleceği inşa etmektir. Aile içerisinde anne çok önemlidir. Anneler toplumun annesidir. Onlar çocuklarını yetiştirirken aslında toplumu yetiştiriyor olurlar.
Aile toplum demektir. Bizler aile içi görevlerimizi yerine getirmeli, ihmal etmemeliyiz. Toplumu yeniden inşa etmeliyiz. Bilinçli İslam ailesi olmalıyız. Böylece İslami nesil yetiştirebiliriz. Hayatımızı tam bir teslimiyete dönüştürerek, Rabbimizin emrini yerine getirmeliyiz:
"Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler." (Rum Suresi, 30. Ayet)ALINTIDIR