MURATS44
Özel Üye
AK Parti Batı'ya itiraz edince olanlar oldu
Ana muhalefet ve cemaat çevrelerince sıkça dile getirilen "Türkiye demokrasiden uzaklaştı" görüntüsü doğru mu?
Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, Türkiye'nin içte ve dıştaki imaj değişiminde Arap Baharı'nın kilit bir role sahip olduğunu yazdı.
Türkiye Batı'dan kopuyor mu? Hükümetin otoriterleştiği iddiası doğru mu? Ankara'nın radikal İslamcı örgütlere kaydığı görüşü gerçeği yanısıtıyor mu?
Son yıllarda CHP kurmaylarının ve Zaman gazetesi yazarlarının dilinden düşmeyen bu iddiaları Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu köşesinde değerlendirdi.
AK PARTİ BATI'YA İTİRAZ EDİNCE İMAJ DEĞİŞTİ
Bayramoğlu'na göre Türkiye değil bölge dengeleri değişti. Arap baharının ikinci evresinde eskiye dönüşe destek çıkan Batı'ya, Ankara'nın karşı çıkmasıyla Türkiye'nin imajını değiştiğine dikkat çekiyor. İşte o yazıdan bir bölüm:
BÖLGE DENGELERİ DEĞİŞTİ
"Nitekim Arap Baharı’nın ilk döneminde, Tunus’ta, Mısır’da halk hareketleriyle diktatörlükler yıkılırken, Ürdün, Suriye, Yemen gibi ülkelerde bu tür rejimler tehdit altına girerken, Batı dünyasıyla birlikte bu değişimi destekleyen Türkiye, gerek tavrıyla gerek bu ülkelere önerdiği varoluş modeliyle (İsrail ve Gazze parantezini dikkate almazsak) “el üstünde” tutuluyordu.
Arap Baharı’nın ikinci evresinde Tahrir Meydanı’nda bu kez İhvan iktidarına karşı toplanan gruplar ile asker ilişkisi bir “geri dönüş”e, askeri darbeye yol açarken Türkiye buna yüksek sesle karşı çıkıyor, darbeyi destekleyen Batı’ya tavır alıyordu. Aynı dönemde Gezi olaylarının patlaması, o günlerde yaşanan gerginlik, polis şiddeti vesile oluyor, Erdoğan hükümetinin otoriter eğilimleri iddiası, Tahrir-Taksim paralelliği arayışı yeni imaja kapı açıyordu.
Değişen neydi?
Değişen Türkiye’nin dış politik tavrı, siyasi yakınlıkları değildi.
Değişen iç politik dengeler de değildi.
Elbet Gezi olayları kötü yönetilmişti, Avrupa’nın pek çok ülkesinde sık olduğu gibi. Şiddet dili ve polis şiddeti ölçüsüzdü, yine pek çok Batı ülkesinde zaman zaman olabildiği gibi. AK Parti’nin dili sert, hatta meydan okuyucuydu, alkış aldığı dönemler dahil her zaman olduğu gibi. Basın özgürlüğü gibi konularda karne dün neyse, o gün oydu.
Değişen bölge dengeleriydi...
Mesele, temel olarak, dün değişimi destekleyen Batı’nın bugün geri dönüşü desteklemesi, buna itiraz eden AK Parti’yle ters düşmesi, sarsıcı dalgaların birbirini takip etmesiydi. Erdoğan’ın Batı karşıtlığı, ülkedeki anti-semitizm iddialarının Türkiye’ye yönelik olumsuz bakışta yeniden yer bulması, imaj değişiminin bir nedeni değil, daha çok bir sonucuydu.
Türkiye’de yaşanan devlet-toplum gerginliği, siyaset ve toplum arasındaki kimi kanalların tıkanması, asayiş ve kriz ortamının doğuşu, iktidarın sertleşmesi, muhalefetin yükselmesi, elbette yaşanan değişikliklerdi, ancak hiç biri bu imaj değişimini tek başına üretecek nitelik ve çapta değildi.
Hikayenin özü şudur:
Türkiye gündemi bir yönüyle sadece IŞİD meselesi üzerinden değil, aslında uzun süredir bir yönüyle, ağırlıklı yönüyle dış politaya endeksli...
Ana muhalefet ve cemaat çevrelerince sıkça dile getirilen "Türkiye demokrasiden uzaklaştı" görüntüsü doğru mu?
Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, Türkiye'nin içte ve dıştaki imaj değişiminde Arap Baharı'nın kilit bir role sahip olduğunu yazdı.
Türkiye Batı'dan kopuyor mu? Hükümetin otoriterleştiği iddiası doğru mu? Ankara'nın radikal İslamcı örgütlere kaydığı görüşü gerçeği yanısıtıyor mu?
Son yıllarda CHP kurmaylarının ve Zaman gazetesi yazarlarının dilinden düşmeyen bu iddiaları Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu köşesinde değerlendirdi.
AK PARTİ BATI'YA İTİRAZ EDİNCE İMAJ DEĞİŞTİ
Bayramoğlu'na göre Türkiye değil bölge dengeleri değişti. Arap baharının ikinci evresinde eskiye dönüşe destek çıkan Batı'ya, Ankara'nın karşı çıkmasıyla Türkiye'nin imajını değiştiğine dikkat çekiyor. İşte o yazıdan bir bölüm:
BÖLGE DENGELERİ DEĞİŞTİ
"Nitekim Arap Baharı’nın ilk döneminde, Tunus’ta, Mısır’da halk hareketleriyle diktatörlükler yıkılırken, Ürdün, Suriye, Yemen gibi ülkelerde bu tür rejimler tehdit altına girerken, Batı dünyasıyla birlikte bu değişimi destekleyen Türkiye, gerek tavrıyla gerek bu ülkelere önerdiği varoluş modeliyle (İsrail ve Gazze parantezini dikkate almazsak) “el üstünde” tutuluyordu.
Arap Baharı’nın ikinci evresinde Tahrir Meydanı’nda bu kez İhvan iktidarına karşı toplanan gruplar ile asker ilişkisi bir “geri dönüş”e, askeri darbeye yol açarken Türkiye buna yüksek sesle karşı çıkıyor, darbeyi destekleyen Batı’ya tavır alıyordu. Aynı dönemde Gezi olaylarının patlaması, o günlerde yaşanan gerginlik, polis şiddeti vesile oluyor, Erdoğan hükümetinin otoriter eğilimleri iddiası, Tahrir-Taksim paralelliği arayışı yeni imaja kapı açıyordu.
Değişen neydi?
Değişen Türkiye’nin dış politik tavrı, siyasi yakınlıkları değildi.
Değişen iç politik dengeler de değildi.
Elbet Gezi olayları kötü yönetilmişti, Avrupa’nın pek çok ülkesinde sık olduğu gibi. Şiddet dili ve polis şiddeti ölçüsüzdü, yine pek çok Batı ülkesinde zaman zaman olabildiği gibi. AK Parti’nin dili sert, hatta meydan okuyucuydu, alkış aldığı dönemler dahil her zaman olduğu gibi. Basın özgürlüğü gibi konularda karne dün neyse, o gün oydu.
Değişen bölge dengeleriydi...
Mesele, temel olarak, dün değişimi destekleyen Batı’nın bugün geri dönüşü desteklemesi, buna itiraz eden AK Parti’yle ters düşmesi, sarsıcı dalgaların birbirini takip etmesiydi. Erdoğan’ın Batı karşıtlığı, ülkedeki anti-semitizm iddialarının Türkiye’ye yönelik olumsuz bakışta yeniden yer bulması, imaj değişiminin bir nedeni değil, daha çok bir sonucuydu.
Türkiye’de yaşanan devlet-toplum gerginliği, siyaset ve toplum arasındaki kimi kanalların tıkanması, asayiş ve kriz ortamının doğuşu, iktidarın sertleşmesi, muhalefetin yükselmesi, elbette yaşanan değişikliklerdi, ancak hiç biri bu imaj değişimini tek başına üretecek nitelik ve çapta değildi.
Hikayenin özü şudur:
Türkiye gündemi bir yönüyle sadece IŞİD meselesi üzerinden değil, aslında uzun süredir bir yönüyle, ağırlıklı yönüyle dış politaya endeksli...