Al-i imran suresi 53 ayet tefsiri

faruk islam

Özel Üye
بســـم الله الرحمن الرحيم
رَبَّنَا آمَنَّا بِمَا أَنزَلَتْ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ​
53 - (Havariler dediler ki) "Rabbimiz! Senin indirdiğin şeylere iman ettik ve rasulüne tabi olduk.
Bizi şahidlerle birlikte yaz.






Havariler İsa (a.s)'a, Allah'ın dinini yaymak için herşeylerini feda edene kadar kendisini destekleyeceklerine ve
bunu hem söz hem de amelle göstereceklerine dair söz verdikleri halde bununla
yetinmeyip Allah'a yönelerek şöyle dua ettiler:
"Ey Rabbimiz! Rasulüne indirdiklerine tüm kalbimizle iman ettik. İmanımız sadece sözden ibaret değildir.
İmanımızı, rasulüne tabi olarak ve onun bize getirdiği şeyleri yaşayarak amellerimizle de gösterdik.
Ey Rabbimiz! Bizi, bu dini hem söz hem de amelleriyle yaşayanlardan kıl."
Havariler İsa (a.s)'a verdikleri sözle yetinmeyip bey'at ve ahdi Allah (c.c)'ya da
vermek istediler. Çünkü rasule veya İslam liderine verilen ahit aslında Allah (c.c)'ya verilmiş bir ahittir.
Bu ahit rasul veya lider vefat etse bile devam eder. İşte bu sebeble havariler
Allah'a hitab ederek İsa (a.s)'a ahid verdiler.
Havarilerin bu ayette Allah'a verdikleri ahid dikkatle incelendiğinde şu gerçek
açıkça görülür: Havariler Allah'a iman sözü verdikten sonra rasule ittiba sözü
vermişlerdir. Bu da gösteriyor ki, iman sadece kalplere hapsedilmiş bir duygudan ibaret değildir
. İmanın gerektirdiği ve emrettiği şeyler hayatta pratik olarak tatbik edilmediçke bu
iman Allah katında kişiye hiçbir fayda sağlamaz. İmanın sahihliği pratikte rasullere ittiba ile belli olur.
Rasulullah (sa.s)'in gösterdiği şekilde Allah'a iman etmeden, Allah'ın rızasına
ulaşmak için Rasulullah (s.a.s)'in gösterdiği metodla hareket etmeden İslam'ı
hakim kılmak mümkün değildir. Zaten bu şekilde hareket edilmedikçe de gerçekten
Allah'a iman edilmiş olunamaz. Hayatın her alanında, rasule tabi olmadan yapılan iman iddiası
boş ve yalandır. İşte bu sebeple havariler Allah'a verdikleri sözde "Allah'a iman ettik"
dedikten sonra "rasule uyduk" demişlerdir. Çünkü onlar rasule uymayanın imanını
Allah (c.c)'nun kabul etmeyeceğini çok iyi biliyorlardı.
Mü'minler İslam'ın Canlı Örneği Olmalıdır:
“Bizi şahidlerle birlikte yaz.”
Havariler ayetin bu kısmında Allah (c.c)'ya şöyle dua ediyorlar:
"Ey Rabbimiz! Bizi senin birliğine şehedat eden ve rasulünü doğrulayanlardan kıl!"
Allah'ın dinine iman eden kişi, bu imanını; bu dinin canlı bir şahidi, bir alameti,
bir simgesi ve canlı bir örneği olacak şekilde mutlaka hayatında göstermelidir.
İslam'ın canlı bir örneği olabilmek için de bu dinin bütün emir ve nehiylerini,
hayatının her safhasında ve her anında yaşamalıdır. Böylece diğer insanlar
bu canlı örneği gördüklerinde, bu dinin ahlak, düşünce, ibadet, eğitim,
psikoloji, sosyal, siyasi, ekonomik v.s. her alanda hayatı düenleyici
en üstün tek din olduğunu görsünler. İnsanlar kendilerini mutlu edecek tek sistemin,
tek nizamın Allah'ın dini olduğunu bilsinler ve bu şekilde İslam'ı tanıyarak ve seçerek iman etsinler.
Mü'min, işte ancak bu şekilde İslam'ı tüm benliğine sindirerek dinin şahidi olur.
Yoksa kalbini, evini, yaşadığı toplumu ve insanlar arasındaki ilişkilerini Allah'ın nizamına
uygun olarak düzenlemedikçe, Allah'ın nizamını her yerde hakim kılmak için herşeyini
feda etmeye ve yalnız bu dinin uğrunda şehadete hazır hale gelmedikçe İslam dininin
canlı bir örneği olamaz. İşte bu sebeple Havariler bu dinin canlı bir numunesi olmak
için Allah'a şöyle dua ettiler:
"Bizi şahitlerle birlikte yaz."
Havariler Allah (c.c)'dan, bu dinin her yere ve hayatın her alanına hakim olması
için hayatlarını ve değer verdikleri herşeyi feda etmek uğruna olsa bile cihad
edenlerden olmayı ve böylece bu dinin pratikte görünen canlı bir örneği olmayı istiyorlar.
Havarilerin bu istek ve duasını müslümanlık iddiasında bulunan herkesin çok iyi
düşünmesi gerekir. Çünkü gerçek İslam budur ve gerçek müslümanlar havarilerin
yaptıkları gibi yapanlardır. Yoksa müslüman ve mü'min olduğunu iddia eden fakat
hayatını Rasulullah (s.a.s)'in gösterdiği şekilde değil de kendi heva ve heveslerine
veya insanların arzularına göre düzenleyen, namaz, hac, oruç gibi amelleri
Allah'ın istediği şekilde yapan fakat iktisadi, içtimai, siyasi ve hukuki hayatı
yani insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen ve ihtilafları çözen kanunları
Allah'ın şeriatinden almayıp tağuti sistemlerden alanlar, sabahtan akşama
kadar müslüman olduklarını iddia etseler de Allah'ın istediği, Kur'an'da
zikrettiği müslümanlardan olamazlar.
Şu da iyi bilinmelidir ki, İslam sadece kalplere veya mescidlere hapsedilmiş
bir din değildir. O, hayatın her safhasına, her alanına, her anına ve kainatın
her karışına hakim kılınacak tek dindir. Şu da unutulmamalıdır ki, İslam
davetçisi olduğunu söylediği halde İslam'ın canlı örneği haline gelmeyenler
İslam'a en büyük zararı veren kişilerden olurlar. Çünkü insanlar, davetçinin,
İslam'ı kendi hayatının her alanına gerektiği gibi hakim kılmadığını görürlerse o
davetçiden ve İslam'dan soğuyup uzaklaşabilir veya İslam olduğu ileri sürülen bir
başka şeytani dine tabi olabilirler. İşte bu şekilde insanları İslam'dan
uzaklaştıranlar şüphesiz İslamın en büyük düşmanlarındandırlar.

 
Son düzenleme:

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Faruk bey konuyu düzenledim,uzaf bir hata oluşmuş sizde olur böyle şeyler,hata nedir izah edeyim
sayfayı butonlarıyla koplayayınca burda da öyle çıkmış,ondan ayarlayamadınız.
olsun üzülmeyin ben görünce düzenlerim,,,

konu için çok teşekkür ederim saygılar...
 
Üst Alt