faruk islam
Özel Üye
Sure: 3 - Al-i İmran Suresi
Ayet:101
Konu: Bile Bile Küfre Girenler
بســـم الله الرحمن الرحيم
وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنتُمْ تُتْلَى عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُ وَمَن يَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
101 - (Ey iman edenler!) Allah'ın ayetleri size okunduğu ve rasulü de aranızda bulunduğu halde nasıl olur da küfre girersiniz? Kim Allah'a (dinine) sımsıkı sarılırsa, şüphesiz doğru yola hidayet edilmiştir.
Allah (c.c) bu ayette mü'minlere hitabına devam etmektedir:
"Kendisine bağlanıldığı zaman insanları hem dünya hem de ahirette mutlu edecek yegane kitap olan Allah'ın kitabı size okunduğu ve bu kitabı açıklayan Allah'ın rasulü aranızda bulunduğu halde nasıl bunları terkeder de başka sistemlere ve başka görüşlere bağlanarak bile bile küfre girersiniz?"
Dünya ve ahiret hayatının mutluluğunu sağlayan İslam dinini terkedip başka sistemler, ölçüler ve ideolojiler edinen kimselerden daha sefih ve akılsız kim olabilir?
Allah'ın dini mükemmel bir hayat sistemidir. Onda hiçbir eksiklik yoktur. Kur'an ve Rasulullah (s.a.s)'in onu açıklayan sünnetine bağlanan kişiler bunlar dışında hiçbir şeye ihtiyaç duymazlar ve yalnız bu iki kaynağa bağlananlar hidayete ulaşabilirler.
Hidayete Ulaşmanın Yolu:
Hidayete ulaştıran Allah'tır ve insanların hidayete ulaşması için sebepler koymuştur. Kim bu sebeplere tutunursa hidayete ulaşır. Allah'ın hidayete ulaşmak için koyduğu tek sebep ise; Allah'ın dinine Allah'ın istediği şekilde sımsıkı sarılmaktır.
Allah (c.c) bu ayette "ya'tesım" kelimesini kullanmıştır. Bu; "yalnız Allah'ın dinine tutunursa" demektir. Zaten, ancak böyle doğru yol üzerinde olunur. Dinin bir kısmını uygulayıp bir kısmını inkar etmek ve bazı konularda ona zıt hükümlere tabi olmak bu dine inanmış ve bağlanmış olmanın göstergesi değildir.
İbadetlerle ilgili konularda Allah'ın dinine göre amel eden, fakat hayatı düzenleyen kanunları Kur' an ve sünnet dışındaki sistemlerden alanlar ne kadar Allah'ın dinine bağlı olduklarını iddia etseler de Allah'ın dinine girmiş değillerdir. Çünkü Kur'an' ın hayatı düzenleyen hükümleri ve Rasulullah (s.a.s)'in bu hükümleri açıklayan sünneti gün ışığı gibi başucunda dururken, bunların dışında beşeri düşünce, sistem ve kanunlara tabi olmak; bu dine eksiklik izafe etmek, beşeri kanunların Allah'ın kanunlarından üstün olduğuna veya Allah'ın kanunlarının geçerliliğini yitirdiğine inanmak demektir. Bu, sözle söylenmese de yapılan hareket bunu açıkca ifade etmektedir. Böyle kimselerin kafir oldukları açıktır.
ali imran suresi Sure: 3 - Al-i İmran Suresi
Ayet:102
Konu: Allah'tan Sakınmanın Mahiyeti
بســـم الله الرحمن الرحيم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ
102 - Ey iman edenler! Allah'tan sakınılması gerektiği gibi sakının ve ancak müslümanlar olarak can verin.
Allah (c.c) bu ayetten önceki iki ayette kitap ehlinden sapık olan ve müslümanları saptırmak isteyen taifeye itaat etmekten sakındırdıktan sonra bu ayette müslümanları kendi içlerinde bulunan gizli düşmanlarından sakındırmaktadır. Bu gizli düşman ise; nefis ve nefsin arzularıdır. Şayet nefsin arzu ve istekleri insana hakim olursa muhakkak onu ifsad eder, bozar, helaka sürükler, ona en büyük ve en kuvvetli düşmanlardan daha büyük zarar verir.
Allah (c.c), nefislerine hakim olmalarını, heva ve heveslerini yenmelerini, güçleri nisbetinde emirlerini yerine getirip yasaklarından uzak kalmalarını ve Allah'a itaat etmek için bütün güçlerini kullanmalarını istemektedir. Zaten ancak bu şekilde Allah (c.c)'dan gerektiği gibi sakınmış olabilirler.
Bazı alimler bu ayetin mensuh olduğunu iddia ederek şöyle derler:
Allah (c.c) bu ayeti indirince sahabelere ağır geldi ve Rasulullah (s.a.s)'e gelerek: "Bu yükü kim kaldırabilir?" dediler. Bunun üzerine Allah (c.c) "Gücünüzün yettiği kadar Allah'tan sakının." (Tegabun: 16) ayetini indirerek bu ayeti neshetti.
Fakat bu görüş doğru değlidir. Çünkü onlar bu ayeti: "Allah (c.c)'dan hak ettiği şekilde sakınmak" olarak anlamışlar ve bu hükmü kimsenin yerine getiremeyeceğine inandıkları için de bu ayeti mensuh olarak kabul etmişlerdir.
Ancak gerçek olan şudur: Allah (c.c) hikmeti gereği insanlara sadece kaldırabildikleri yükü taşıttırır. Allah (c.c) insanların kendisinden hak ettiği şekilde sakınamayacaklarını ve buna güç yetiremeyeceklerini çok iyi bildiği için hiçbir zaman böyle bir yükü kullarına taşıttırmaz. Bu, Allah'ın hikmetine zıttır. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Allah, hiç kimseye gücü dışında bir şey yüklemez."(Bakara: 286)
Dolayısıyla bu ayeti neshettiği iddia edilen Tegabun: 16 ayeti, bu ayeti neshetmemiş bilakis onu açıklamıştır. Buna göre bu iki ayetin manası şöyle olur:
"Allah'tan gerektiği gibi gücünüz yettiğince sakının. Elinden geleni yaparak Allah'tan sakınan kişi, Allah'tan gerektiği gibi sakınmış olur."
İbn-i Abbas (r.a) bu ayeti şöyle açıkladı:
"Bu ayet neshedilmemiştir. Ayetteki; "Allah'tan sakınılması gerektiği gibi sakının"dan kasıt; "Allah yolunda gerektiği gibi cihad yapın, bu konuda hiç kimsenin kınamasından çekinmeyin, nefsinize ve çocuklarınıza karşı olsa bile adaletli davranın" demektir." (İbn-i Cerir, İbn-i Ebi Hatim, İbn-i Münzir)
Abdullah b. Mes'ud (r.a) ayetteki; "Allah'tan sakınılması gerektiği gibi sakının" ibaresini: "Allah'a itaat edip ona isyan etmemek, O'nu unutmayıp hatırlamak, O'na nankörlük etmeyip şükretmek" olarak tefsir etmiştir (İbn-i Ebi Hatim, İbn-i Merdeveyh, Hakim Rasulullah'a merfu olarak rivayet etti ve Buhari Müslim'in şartlarına göre sahih dedi. Buhari bu hadisi mevkuf olarak zikretmiştir.)
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Size ne söylemişsem onu öyle kabul edin. Fazla soru sormayın. Çünkü sizden önceki kavimlerin helak olmalarının sebebi; nebilerine çok soru sormaları ve ihtilafa düş-meleri olmuştur. Eğer size bir şey emredersem yapabildiğiniz kadarını yapın. Eğer bir şey yasaklarsam onu terkedip hiç yapmayın." (Müslim, Ahmed)
Allah'ın yasakladığı her şey insanların gücü dahilindedir. Fakat insanların bazı konularda geçerli mazeretleri olabilir ve bu sebeple Allah'ın bazı emir ve yasaklarına uymayabilirler. Hasta olan kişinin oruç tutmaması, yol bulamayanların haccetmemesi, ikrahı mülci altında kişinin küfür işlemesi gibi... Böyle İslam şeriatinin geçerli saydığı ve kabul ettiği mazeretler sebebiyle Allah'ın emir ve yasaklarına uymayanlar için; "Bunlar Allah'tan gerektiği gibi sakınmamışlardır" denilemez. Zira bunlar Allah (c.c)'nun kullarına tanımış olduğu ruhsat dahilinde hareket etmişlerdir.
Müslüman Olarak Ölmek:
“ve ancak müslümanlar olarak can verin.”
Allah (c.c) ayetin bu kısmında müslümanlara şöyle hitab ediyor:
"Ey müslümanlar! Ölümün ne zaman geleceği belli olmadığı için hemen İslam'a sımsıkı sarılın, hayatınızın her safhasını İslam'a uygun olarak yaşayın. Ancak böyle yaparsanız müslüman olarak ölebilirsiniz. Ancak böyle yaparsanız gizli düşmanınız olan nefsinizi yenebilirsiniz."
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Kim şirkten uzak olarak ihlaslı bir şekilde yalnız Allah'a ibadet eder, namaz kılar, zekat verir ve bu hal üzere ölürse, Allah'ın rızasını kazanmış olarak dünyayı terketmiş olur." (İbn-i Mace)
Ayet:101
Konu: Bile Bile Küfre Girenler
بســـم الله الرحمن الرحيم
وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنتُمْ تُتْلَى عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُ وَمَن يَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
101 - (Ey iman edenler!) Allah'ın ayetleri size okunduğu ve rasulü de aranızda bulunduğu halde nasıl olur da küfre girersiniz? Kim Allah'a (dinine) sımsıkı sarılırsa, şüphesiz doğru yola hidayet edilmiştir.
Allah (c.c) bu ayette mü'minlere hitabına devam etmektedir:
"Kendisine bağlanıldığı zaman insanları hem dünya hem de ahirette mutlu edecek yegane kitap olan Allah'ın kitabı size okunduğu ve bu kitabı açıklayan Allah'ın rasulü aranızda bulunduğu halde nasıl bunları terkeder de başka sistemlere ve başka görüşlere bağlanarak bile bile küfre girersiniz?"
Dünya ve ahiret hayatının mutluluğunu sağlayan İslam dinini terkedip başka sistemler, ölçüler ve ideolojiler edinen kimselerden daha sefih ve akılsız kim olabilir?
Allah'ın dini mükemmel bir hayat sistemidir. Onda hiçbir eksiklik yoktur. Kur'an ve Rasulullah (s.a.s)'in onu açıklayan sünnetine bağlanan kişiler bunlar dışında hiçbir şeye ihtiyaç duymazlar ve yalnız bu iki kaynağa bağlananlar hidayete ulaşabilirler.
Hidayete Ulaşmanın Yolu:
Hidayete ulaştıran Allah'tır ve insanların hidayete ulaşması için sebepler koymuştur. Kim bu sebeplere tutunursa hidayete ulaşır. Allah'ın hidayete ulaşmak için koyduğu tek sebep ise; Allah'ın dinine Allah'ın istediği şekilde sımsıkı sarılmaktır.
Allah (c.c) bu ayette "ya'tesım" kelimesini kullanmıştır. Bu; "yalnız Allah'ın dinine tutunursa" demektir. Zaten, ancak böyle doğru yol üzerinde olunur. Dinin bir kısmını uygulayıp bir kısmını inkar etmek ve bazı konularda ona zıt hükümlere tabi olmak bu dine inanmış ve bağlanmış olmanın göstergesi değildir.
İbadetlerle ilgili konularda Allah'ın dinine göre amel eden, fakat hayatı düzenleyen kanunları Kur' an ve sünnet dışındaki sistemlerden alanlar ne kadar Allah'ın dinine bağlı olduklarını iddia etseler de Allah'ın dinine girmiş değillerdir. Çünkü Kur'an' ın hayatı düzenleyen hükümleri ve Rasulullah (s.a.s)'in bu hükümleri açıklayan sünneti gün ışığı gibi başucunda dururken, bunların dışında beşeri düşünce, sistem ve kanunlara tabi olmak; bu dine eksiklik izafe etmek, beşeri kanunların Allah'ın kanunlarından üstün olduğuna veya Allah'ın kanunlarının geçerliliğini yitirdiğine inanmak demektir. Bu, sözle söylenmese de yapılan hareket bunu açıkca ifade etmektedir. Böyle kimselerin kafir oldukları açıktır.
ali imran suresi Sure: 3 - Al-i İmran Suresi
Ayet:102
Konu: Allah'tan Sakınmanın Mahiyeti
بســـم الله الرحمن الرحيم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ
102 - Ey iman edenler! Allah'tan sakınılması gerektiği gibi sakının ve ancak müslümanlar olarak can verin.
Allah (c.c) bu ayetten önceki iki ayette kitap ehlinden sapık olan ve müslümanları saptırmak isteyen taifeye itaat etmekten sakındırdıktan sonra bu ayette müslümanları kendi içlerinde bulunan gizli düşmanlarından sakındırmaktadır. Bu gizli düşman ise; nefis ve nefsin arzularıdır. Şayet nefsin arzu ve istekleri insana hakim olursa muhakkak onu ifsad eder, bozar, helaka sürükler, ona en büyük ve en kuvvetli düşmanlardan daha büyük zarar verir.
Allah (c.c), nefislerine hakim olmalarını, heva ve heveslerini yenmelerini, güçleri nisbetinde emirlerini yerine getirip yasaklarından uzak kalmalarını ve Allah'a itaat etmek için bütün güçlerini kullanmalarını istemektedir. Zaten ancak bu şekilde Allah (c.c)'dan gerektiği gibi sakınmış olabilirler.
Bazı alimler bu ayetin mensuh olduğunu iddia ederek şöyle derler:
Allah (c.c) bu ayeti indirince sahabelere ağır geldi ve Rasulullah (s.a.s)'e gelerek: "Bu yükü kim kaldırabilir?" dediler. Bunun üzerine Allah (c.c) "Gücünüzün yettiği kadar Allah'tan sakının." (Tegabun: 16) ayetini indirerek bu ayeti neshetti.
Fakat bu görüş doğru değlidir. Çünkü onlar bu ayeti: "Allah (c.c)'dan hak ettiği şekilde sakınmak" olarak anlamışlar ve bu hükmü kimsenin yerine getiremeyeceğine inandıkları için de bu ayeti mensuh olarak kabul etmişlerdir.
Ancak gerçek olan şudur: Allah (c.c) hikmeti gereği insanlara sadece kaldırabildikleri yükü taşıttırır. Allah (c.c) insanların kendisinden hak ettiği şekilde sakınamayacaklarını ve buna güç yetiremeyeceklerini çok iyi bildiği için hiçbir zaman böyle bir yükü kullarına taşıttırmaz. Bu, Allah'ın hikmetine zıttır. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Allah, hiç kimseye gücü dışında bir şey yüklemez."(Bakara: 286)
Dolayısıyla bu ayeti neshettiği iddia edilen Tegabun: 16 ayeti, bu ayeti neshetmemiş bilakis onu açıklamıştır. Buna göre bu iki ayetin manası şöyle olur:
"Allah'tan gerektiği gibi gücünüz yettiğince sakının. Elinden geleni yaparak Allah'tan sakınan kişi, Allah'tan gerektiği gibi sakınmış olur."
İbn-i Abbas (r.a) bu ayeti şöyle açıkladı:
"Bu ayet neshedilmemiştir. Ayetteki; "Allah'tan sakınılması gerektiği gibi sakının"dan kasıt; "Allah yolunda gerektiği gibi cihad yapın, bu konuda hiç kimsenin kınamasından çekinmeyin, nefsinize ve çocuklarınıza karşı olsa bile adaletli davranın" demektir." (İbn-i Cerir, İbn-i Ebi Hatim, İbn-i Münzir)
Abdullah b. Mes'ud (r.a) ayetteki; "Allah'tan sakınılması gerektiği gibi sakının" ibaresini: "Allah'a itaat edip ona isyan etmemek, O'nu unutmayıp hatırlamak, O'na nankörlük etmeyip şükretmek" olarak tefsir etmiştir (İbn-i Ebi Hatim, İbn-i Merdeveyh, Hakim Rasulullah'a merfu olarak rivayet etti ve Buhari Müslim'in şartlarına göre sahih dedi. Buhari bu hadisi mevkuf olarak zikretmiştir.)
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Size ne söylemişsem onu öyle kabul edin. Fazla soru sormayın. Çünkü sizden önceki kavimlerin helak olmalarının sebebi; nebilerine çok soru sormaları ve ihtilafa düş-meleri olmuştur. Eğer size bir şey emredersem yapabildiğiniz kadarını yapın. Eğer bir şey yasaklarsam onu terkedip hiç yapmayın." (Müslim, Ahmed)
Allah'ın yasakladığı her şey insanların gücü dahilindedir. Fakat insanların bazı konularda geçerli mazeretleri olabilir ve bu sebeple Allah'ın bazı emir ve yasaklarına uymayabilirler. Hasta olan kişinin oruç tutmaması, yol bulamayanların haccetmemesi, ikrahı mülci altında kişinin küfür işlemesi gibi... Böyle İslam şeriatinin geçerli saydığı ve kabul ettiği mazeretler sebebiyle Allah'ın emir ve yasaklarına uymayanlar için; "Bunlar Allah'tan gerektiği gibi sakınmamışlardır" denilemez. Zira bunlar Allah (c.c)'nun kullarına tanımış olduğu ruhsat dahilinde hareket etmişlerdir.
Müslüman Olarak Ölmek:
“ve ancak müslümanlar olarak can verin.”
Allah (c.c) ayetin bu kısmında müslümanlara şöyle hitab ediyor:
"Ey müslümanlar! Ölümün ne zaman geleceği belli olmadığı için hemen İslam'a sımsıkı sarılın, hayatınızın her safhasını İslam'a uygun olarak yaşayın. Ancak böyle yaparsanız müslüman olarak ölebilirsiniz. Ancak böyle yaparsanız gizli düşmanınız olan nefsinizi yenebilirsiniz."
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Kim şirkten uzak olarak ihlaslı bir şekilde yalnız Allah'a ibadet eder, namaz kılar, zekat verir ve bu hal üzere ölürse, Allah'ın rızasını kazanmış olarak dünyayı terketmiş olur." (İbn-i Mace)
Moderatör tarafında düzenlendi: