MURATS44
Özel Üye
Şu âlemde gözüken fiillerdeki mükemmellik, bu fiillerin cansız ve şuursuz sebeplerden çıkma ihtimalini reddeder. Zira bu fiillerde öyle bir mükemmellik vardır ki, değil cansız ve şuursuz sebepler, mahlukatın en akıllısı olan insan bile bu fiilleri yapmaktan âcizdir. Hatta birçoğunu anlamaktan bile âciz…
Bu meseleyi daha net kavrayabilmek için üç misal vereceğiz ve bu misaller üzerinde “fiillerdeki mükemmellik” delilini tefekkür edeceğiz:
İnsanın en basit zannedilen fiillerinden biri de yutma iş*lemidir. İsterseniz gelin bu işlemin nasıl cereyan ettiğine bir bakalım:
Yutma esnasında küçük dil ve yumuşak damak yukarı doğru kalkarak burun boşluğuna giden yolu kapatırlar. Nefes alıp verme ise refleks olarak durur. Aynı anda gırtlakta bulu*nan ikinci bir yapı da akciğere giden nefes borusunu kapatır. Bu yapılar lokmanın yemek borusuna girmesinden sonra tekrar eski hâllerine dönerler. Hâlbuki bizim bu olayların hiçbirinden haberimiz olmaz. Yutma işlemi bu kadarla da bitmez. Asıl zor olan bölüm bundan sonradır. Ağızda kalan ve un gibi dağılan besin maddelerini yutmak fevkalade güçtür. Bu güçlüğü ön*lemek için ilk önce parçacıkların birleştirilmesi ve belirli bü*yüklüklerde kaygan lokmalar hâline getirilmesi gerekir. Dili*mizin altına yerleştirilmiş olan tükürük bezleri ürettikleri sal*gıyı ağza akıtırlar. Tükürük bezlerinin en küçükleri olan 2-3 gr ağırlığındaki dilaltı tükürük bezleri, koyu kıvamlı mukoz bir sıvı salgılar. İşte bu sıvı parçalanmış besin maddelerini birbirine yapıştırarak bir lokma hâline getirir. Daha sonra lokmanın etrafı da sarılarak kayganlaştırılır. Yutulması gayet kolaylaşan bu lokmayı yutma işleminin başlatılması ise bize kalan tek görevdir.
Düşünün bir kere, insan en basit bir fiili olan yutma işleminin bile yüz cüzünden sadece birine sahip. O da yutmayı başlatmaktır. Eğer bu mükemmel fiil Cenab-ı Hakk’a isnat edilmezse:
1- Küçük dile ve yumuşak damağa, burun boşluğuna gi*den yolu kapatmaemrini kim verdi? Biz vermedik. O hâlde kim?
2- Nefes alıp verme işi refleks olarak duruyor. Bu sistemi kim kurdu? Bu sistemi kuran zatın bizden haberdar olup bize acıması gerekir. Allah’tan başka bizi tanıyıp bize acıyan ve bu sistemi kurmaya gücü yeten kimdir?
3- Yutma işleminde nefes borusu da bir yapı tarafından ka*patılır. Eğer kapatılmasa ve lokma nefes borusuna kaçsa bu ölümle sonuçlanabilir. Bu önlemi bizler için kim aldı?
4- Tükürük bezlerini dilimizin altına kim yerleştirdi?
5- Eğer bu işi yapan, dilin kendisi ise, dil bu besinleri birbirine yapıştıracak salgıyı üretmeyi kimden öğrendi?
6- İnsan, fiillerine sahip çıkarak:”Ben bunları kendi ira*demle yapıyorum.” diyemez. Zira en basit fiillerinden biri olan yutma işleminden bile ha*bersizdir. O hâlde vücut makinesini haberimiz olmadan bizim için mükemmel bir şekilde çalıştıran ve bu hikmetli faaliyetleri ona yaptıran kim?
Görüldüğü gibi, yutma gibi basit bir fiil bile Cenab-ı Hakk’a isnat edilmeden izah edilemiyor. Nerede kaldı ki diğer fiiller izah edilebilsin…
Şimdi de ikinci misalimize geçelim ve hücre zarında cereyan eden hikmetli bir faaliyete bakalım:
Bitkilerin mineral maddeleri seçerek aldıkları pek çok deneyle ispat edilmiştir. Bitki*nin seçme faaliyeti için hücre zarı ve çeperi, özel bir yapıya sahip kılınmıştır. Bu yapı ihtiyaç duyulan maddelerin içeriye girmesine izin verirken, zararlı ve ihtiyaç harici maddelerin içeriye girmesine müsaade etmemektedir.
Bir stadyumdan içeriye girmek için kapıya yüklenen insanlar misali, maddeler de bitkiye girmek için öylece yüklenirler; ama içeriye giriş için hücre zarına bir bilet göstermeleri ve izin almaları gerekir. Eğer mine*raller gelişigüzel bitkiye girseler ve gelişigüzel çıksalardı, bu bitkinin ölümü olurdu.
Her tür bitki kendi yapısına göre, ihtiyacı olan maddeleri seçip alacak özellikte yaratılmıştır. Bitkinin değişik safhalarda, de*ğişik mevsimlerde ve değişik muhitlerde mineral seçiminin değiştiğini de unutmayalım!
Şimdi, bizimle hücre zarı arasında bir kıyas yapacağız: Biz, mahlukatın en akıllılarıyız. Akıl bizde, ilim bizde, irfan bizde yine de günlük besin ihtiyacımızın ne olduğunu, bu ihtiyacımızı en mükemmel şekilde hangi besinlerden karşılayacağımızı ve ne nispetle almamız gerektiğini bilmiyoruz. Bu bilgiye sahip olabilmek için beslenme uzmanı veya doktor olmak, bunun için de yıllarca okumak gerekir. Hâlbuki hücre zarı hiç bir okula gitmemiş ve hatta onun kalem ve defteri bile yoktur. Ama âdeta bir beslenme uzmanı gibi çalışmakta ve vücuda lazım olan minerallerin geçişine izin verirken diğerlerini durdurmaktadır.
Şimdi soruyoruz: Acaba bu işin hakiki faili hücre zarı mı? Yoksa perde arkasında bu işleri idare eden hikmet sahibi bir zat mı var?
Şimdi de üçüncü misalimize geçelim: İnsanda 60.000 biyolojik istidat (kabiliyet) vardır.
Başka bir ifadeyle insanı 60.000 rakamdan oluşan bir şifreye benzetebiliriz. Saçının kılından göz rengine kadar her şey bu şifrelerde yazılıdır. Bu 60.000 şifrenin 30.000′i anne hücresinde mevcuttur. Fakat şifreler 4, 45, 143, 34657…. gibi karışık olarak bulunur. Eksik olan rakamlar ise baba hücresiyle tamamlanır. Ancak babada 250 milyon meni hücresi vardır. Anne hücresi bu 250 milyon meni hücresinden kendinde eksik olan numaraları taşıyan hücreyi bulmalı ve bunu çok kısa bir zamanda yapmalıdır. Çünkü hayatı o kadar uzun değildir. İsterseniz biraz daha açalım:
Size 1 ile 60.000 arasındaki muhtelif rakamlardan 30.000 tanesi bulunan bir kart verseler ve önünüze 250 milyon torba koysalar ve deseler ki: “Elinizde bulunan karttaki eksik rakamlar, bu torbalardan birindeki rakamlarla tamamlanacak. Torbaları teker teker kont*rol ederek eksik kartınızı tamamlayacak olan torbayı bulun.”
Acaba böyle bir şeyi yapabilir miydik? Ya da yapsak kaç senede yapardık?
Hâlbuki bir yumurta hücresi ise bunu bir kaç saatte yapıyor ve neticesinde aşılanma meydana gelerek bir canlı oluşuyor. Acaba bu mucizevî fiile Allah’tan başka bir fail gösterilebilir mi? Ya da Allah inkâr edilirse bu icraat ne ile izah edilebilir?
Bizler bu delilde, fiillerdeki mükemmelliğin Cenab-ı Hakk’ın varlığını ispat ettiğini işledik. Bunun için de sadece basit üç misal verdik. Bu üç basit misal bile ispat etti ki: Bu mükemmel fiiller eğer Allah’a isnat edilmezse izah edilemez ve bu fiilleri Allah’tan başka da kimse yapamaz. Şimdi sizler, şu kâinatta icra edilen diğer fiilleri bu üç fiile kıyas edin ve sonra şu sorunun cevabını düşünün:
Kimin haddi vardır ki bu hikmetli fiillere faillik iddia edebilsin ve bu mükemmel fiillere fail olabilsin. İlla Allah!
Bu meseleyi daha net kavrayabilmek için üç misal vereceğiz ve bu misaller üzerinde “fiillerdeki mükemmellik” delilini tefekkür edeceğiz:
İnsanın en basit zannedilen fiillerinden biri de yutma iş*lemidir. İsterseniz gelin bu işlemin nasıl cereyan ettiğine bir bakalım:
Yutma esnasında küçük dil ve yumuşak damak yukarı doğru kalkarak burun boşluğuna giden yolu kapatırlar. Nefes alıp verme ise refleks olarak durur. Aynı anda gırtlakta bulu*nan ikinci bir yapı da akciğere giden nefes borusunu kapatır. Bu yapılar lokmanın yemek borusuna girmesinden sonra tekrar eski hâllerine dönerler. Hâlbuki bizim bu olayların hiçbirinden haberimiz olmaz. Yutma işlemi bu kadarla da bitmez. Asıl zor olan bölüm bundan sonradır. Ağızda kalan ve un gibi dağılan besin maddelerini yutmak fevkalade güçtür. Bu güçlüğü ön*lemek için ilk önce parçacıkların birleştirilmesi ve belirli bü*yüklüklerde kaygan lokmalar hâline getirilmesi gerekir. Dili*mizin altına yerleştirilmiş olan tükürük bezleri ürettikleri sal*gıyı ağza akıtırlar. Tükürük bezlerinin en küçükleri olan 2-3 gr ağırlığındaki dilaltı tükürük bezleri, koyu kıvamlı mukoz bir sıvı salgılar. İşte bu sıvı parçalanmış besin maddelerini birbirine yapıştırarak bir lokma hâline getirir. Daha sonra lokmanın etrafı da sarılarak kayganlaştırılır. Yutulması gayet kolaylaşan bu lokmayı yutma işleminin başlatılması ise bize kalan tek görevdir.
Düşünün bir kere, insan en basit bir fiili olan yutma işleminin bile yüz cüzünden sadece birine sahip. O da yutmayı başlatmaktır. Eğer bu mükemmel fiil Cenab-ı Hakk’a isnat edilmezse:
1- Küçük dile ve yumuşak damağa, burun boşluğuna gi*den yolu kapatmaemrini kim verdi? Biz vermedik. O hâlde kim?
2- Nefes alıp verme işi refleks olarak duruyor. Bu sistemi kim kurdu? Bu sistemi kuran zatın bizden haberdar olup bize acıması gerekir. Allah’tan başka bizi tanıyıp bize acıyan ve bu sistemi kurmaya gücü yeten kimdir?
3- Yutma işleminde nefes borusu da bir yapı tarafından ka*patılır. Eğer kapatılmasa ve lokma nefes borusuna kaçsa bu ölümle sonuçlanabilir. Bu önlemi bizler için kim aldı?
4- Tükürük bezlerini dilimizin altına kim yerleştirdi?
5- Eğer bu işi yapan, dilin kendisi ise, dil bu besinleri birbirine yapıştıracak salgıyı üretmeyi kimden öğrendi?
6- İnsan, fiillerine sahip çıkarak:”Ben bunları kendi ira*demle yapıyorum.” diyemez. Zira en basit fiillerinden biri olan yutma işleminden bile ha*bersizdir. O hâlde vücut makinesini haberimiz olmadan bizim için mükemmel bir şekilde çalıştıran ve bu hikmetli faaliyetleri ona yaptıran kim?
Görüldüğü gibi, yutma gibi basit bir fiil bile Cenab-ı Hakk’a isnat edilmeden izah edilemiyor. Nerede kaldı ki diğer fiiller izah edilebilsin…
Şimdi de ikinci misalimize geçelim ve hücre zarında cereyan eden hikmetli bir faaliyete bakalım:
Bitkilerin mineral maddeleri seçerek aldıkları pek çok deneyle ispat edilmiştir. Bitki*nin seçme faaliyeti için hücre zarı ve çeperi, özel bir yapıya sahip kılınmıştır. Bu yapı ihtiyaç duyulan maddelerin içeriye girmesine izin verirken, zararlı ve ihtiyaç harici maddelerin içeriye girmesine müsaade etmemektedir.
Bir stadyumdan içeriye girmek için kapıya yüklenen insanlar misali, maddeler de bitkiye girmek için öylece yüklenirler; ama içeriye giriş için hücre zarına bir bilet göstermeleri ve izin almaları gerekir. Eğer mine*raller gelişigüzel bitkiye girseler ve gelişigüzel çıksalardı, bu bitkinin ölümü olurdu.
Her tür bitki kendi yapısına göre, ihtiyacı olan maddeleri seçip alacak özellikte yaratılmıştır. Bitkinin değişik safhalarda, de*ğişik mevsimlerde ve değişik muhitlerde mineral seçiminin değiştiğini de unutmayalım!
Şimdi, bizimle hücre zarı arasında bir kıyas yapacağız: Biz, mahlukatın en akıllılarıyız. Akıl bizde, ilim bizde, irfan bizde yine de günlük besin ihtiyacımızın ne olduğunu, bu ihtiyacımızı en mükemmel şekilde hangi besinlerden karşılayacağımızı ve ne nispetle almamız gerektiğini bilmiyoruz. Bu bilgiye sahip olabilmek için beslenme uzmanı veya doktor olmak, bunun için de yıllarca okumak gerekir. Hâlbuki hücre zarı hiç bir okula gitmemiş ve hatta onun kalem ve defteri bile yoktur. Ama âdeta bir beslenme uzmanı gibi çalışmakta ve vücuda lazım olan minerallerin geçişine izin verirken diğerlerini durdurmaktadır.
Şimdi soruyoruz: Acaba bu işin hakiki faili hücre zarı mı? Yoksa perde arkasında bu işleri idare eden hikmet sahibi bir zat mı var?
Şimdi de üçüncü misalimize geçelim: İnsanda 60.000 biyolojik istidat (kabiliyet) vardır.
Başka bir ifadeyle insanı 60.000 rakamdan oluşan bir şifreye benzetebiliriz. Saçının kılından göz rengine kadar her şey bu şifrelerde yazılıdır. Bu 60.000 şifrenin 30.000′i anne hücresinde mevcuttur. Fakat şifreler 4, 45, 143, 34657…. gibi karışık olarak bulunur. Eksik olan rakamlar ise baba hücresiyle tamamlanır. Ancak babada 250 milyon meni hücresi vardır. Anne hücresi bu 250 milyon meni hücresinden kendinde eksik olan numaraları taşıyan hücreyi bulmalı ve bunu çok kısa bir zamanda yapmalıdır. Çünkü hayatı o kadar uzun değildir. İsterseniz biraz daha açalım:
Size 1 ile 60.000 arasındaki muhtelif rakamlardan 30.000 tanesi bulunan bir kart verseler ve önünüze 250 milyon torba koysalar ve deseler ki: “Elinizde bulunan karttaki eksik rakamlar, bu torbalardan birindeki rakamlarla tamamlanacak. Torbaları teker teker kont*rol ederek eksik kartınızı tamamlayacak olan torbayı bulun.”
Acaba böyle bir şeyi yapabilir miydik? Ya da yapsak kaç senede yapardık?
Hâlbuki bir yumurta hücresi ise bunu bir kaç saatte yapıyor ve neticesinde aşılanma meydana gelerek bir canlı oluşuyor. Acaba bu mucizevî fiile Allah’tan başka bir fail gösterilebilir mi? Ya da Allah inkâr edilirse bu icraat ne ile izah edilebilir?
Bizler bu delilde, fiillerdeki mükemmelliğin Cenab-ı Hakk’ın varlığını ispat ettiğini işledik. Bunun için de sadece basit üç misal verdik. Bu üç basit misal bile ispat etti ki: Bu mükemmel fiiller eğer Allah’a isnat edilmezse izah edilemez ve bu fiilleri Allah’tan başka da kimse yapamaz. Şimdi sizler, şu kâinatta icra edilen diğer fiilleri bu üç fiile kıyas edin ve sonra şu sorunun cevabını düşünün:
Kimin haddi vardır ki bu hikmetli fiillere faillik iddia edebilsin ve bu mükemmel fiillere fail olabilsin. İlla Allah!
Moderatör tarafında düzenlendi: