Birkaç gündür internet dünyasındaki ateist sitelerle islam düşmanı siteleri inceliyorum. O kadar site var ki, hepsi de sanki birbirleriyle islamı küçümsemek, Allah cc ve Peygamber efendimize hakaretler yağdırmak için yarış halindeler. bu durumu görüp üzülmemek gerçekten elde değil,,,
Kur'ân-ı Kerimi örnek göstererek ayetlerden cümleler seçerek , ayetin bir sonraki satırındaki açıklamasına bakmadan sanki Kur'an kendi kendini yalanlıyormuş gibi , sanki Allah'ın olmadığı Kur'an da yazıyormuş gibi talihsizce ve son derece cahilce bir çaba içerisindeler,,,
Allah cc' ın kelamı yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim den satırlarla Allahın var olmadığını ıspatlama gayreti içerisindeler. bu ne mantıksızca ve dengesizce düşünmekten bihaber davranışlar,, Rabbim ıslah etsin bunları,,,,
Allah cc 'ın sözleriyle Allah'ın var olmadığını ıspatlıyorlar kendi beyinlerince,,, konularında ve örnek verdiği kitaplarda da bu konu üzerine yoğunlaşmışlar sonu olmayan boş bir çaba içerisindeler,,,
bunlar, planlı ve bilinçli bir şekilde islamın yayılmasını engellemek için yapılan çalışmaların da bir ürünüdür. Misyonerlik faaliyetleri altında başka devletlerce yetiştirilen insanların din bilgini adı altında ülkemize ve müslüman ülkelere yerleştirdikleri Dini casuslar aracılığı ile faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bütün amaçları Allahın var olmadığını genç nesillerimize empoze etmektir.
Elbette hiç kimseye , Sen neden buna inanıyorsun diyemeyiz. Yani, hiç kimsenin imtihanına direk olarak zorla müdahale etme yetkisini Yüce Râbb'bimiz hiç kimseye vermemiştir.Yalnız böyle düşüncelere ve inanışlara sahip insanları da hayatın gerçeklerine davet etmek , gönül gözlerini açmak için azami gayreti göstermek , onların biraz olsun düşünerek doğruyu görmeerini sağlamak elbette biz iman edenlerin görevidir. Bu,hepimizin görevidir,,,Çünkü , sonradan iman edip te Allah cc katında bizden çok daha üstün takva sahibi olup olmayacağınıda ancak ve ancak Alemlerin sahibi bilir,,,
Bu çalışmalarımız ve insanca davetlerimiz, karşımızdakini kırmadan, saygısızca davranmadan, kendimizi temize çıkarmadan "Kolaylaştırınız,zorlaştırmayınız ; Müjdeleyiniz,nefret ettirmeyiniz" emri çerçevesinde Kur'ana davet etmeliyiz.Bizler , Peygamber efendimizin ümmeti olduğumuzu söylüyorsak , Peygamber efendimizin insanları islama devetindeki nazik ve saygılıuslübünü asla unutmamalı , bizler gibi düşünmeyenleri hor görüp , kibirlenmeden davranmalıyız. Çünkü , HERKES KENDİ YAPTIĞINDAN SORUMLUDUR,,,
Dünyada aklını kullanabilen ,özgür yaradılmış tek varlık insan olduğuna göre ,söyledikleri ve inandıklarındanda özgürdürler, Şu gerçeğide kesinlikle unutmamak şartıyla, söylenen ve yapılan herşeyin bir hesabı olduğu , ve bu hesabın mutlaka sorulacağı,,,
Baktığım sitelerde , okuduğum konularda göze çarpan bir konu da, insanoğlu yaratıldığı ilk çağlardan bu yana din yada herhangi bir inanca yöneldiği,, Aslında bu çok doğru bir tespit ve bakış açısıdır,,,Neden? Dye sorulacak olursa:
İşte bu sorunun en doğru cevabını bulabilirsek , din'e yada Yaradana neden ihtiyaç duyulabileceğini de kesinlikle anlamış oluruz...
İşin kolayına kaçarak , Ben görmediğim şeye neden inanayım ki? deyip geçersek, gerçeklerden kaçmış ve doğruyu bulma korkusuyla hareket etmiş oluruz.Bir noktada bu gerçeğe yaklaşmak sahip olduğumuz inancı değişme korkusudur. gerçeği bulma korkusudur,,,
Bu yazıyı Allah'ın varlığını kanıtlamak için yazmıyorum. bunun için o kadar delil o kadar çok şey var ki,, bunu anlatmaya ne benim gücüm , ne denizler, ne ağaçlar yeter. Özgürce düşünen , doğruyu bulma çabasında olan , nefsini iyi bir gözlemci yapan , ruhunu ve vicdanını eğiten hakim olan, Allahın varlığını zaten apaçık ve net olarak görecektir. Tabiatın ,Kainatın eşsiz güzelliğini yaratan Allah, elbette isteyene ,n,yetinde samimi ise kendini tanıtıp ,kendisine bir adım atana koşarak on adım gelecektir,,,
Burada şunuda gözden geçirelim,,, Sadece düşünmek yeterli mi?
Bazen öyle olaylarla karşılaşırız ki , aklımızın daha önce kabul ettikleri ile bu olayı çözmek bizi hataya düşürebilir.Böyle bir durumda yapmamız gereken,atmamız gereken adımlar nelerdir?
Bir muhakeme salonu tasavvur edelim hayalimizde,,, Hakimlere yargılama sırasında kanunda olan haklara ve kurallara göre karar verme yetkisi verilmiştir.Bunun yanında daha önemli bir yetki daha vardır ki, bu yetki herşeyin üzerindedir. VİCDAN YETKİSİ,,,,,,,
İşte bu görülmeyen , elle tutulmayan , hiç bir kanunla sınırlandırılmamış tak odaklı bir insani unsurdur,,,
Demek oluyor ki, Nefsimiz vicdanlarımızda bizler için çok önemlidir. Bu elle tutulmayan sadece aklımıza etki eden bir duygudur,,,Akılla birlikte hareket eden ayrılmaz bir bütündür. Nerde bu iki unsur birbirinden ayrılırsa , işte orada çok büyük bir tehlike vardır. Akıl gücünü bilimin desteği ile yönetir, Kur'an-ı Kerimin birçok ayetinin sonunda "-şüphesiz bunda akıl sahipleri için ibretler vardır" sözüyle Rabbimiz bizi düşünmeye yönlendirir.
İnsanoğlu, var oluşundan beri ,bir inanma içgüdüsüne sahiptir. Bu içgüdü Rabbimizin yaradılışımızda benliğimize yerleştirdiği bir hikmetidir. Onu inkar etmekle ancak kendimizi kandırmış oluruz. Bu duyguyu ortaya çıkarıp kabul etmek yerine , bastırmaya çalışarak zarar edenlerden oluruz ki; Allah muhafaza,,,Başka bir bakış açısıyla , ALLAH inancı ruhumuza doğuştan yerleştirilmiş bir ikramdır, bunu orya çıkarıp kabul etmek insanın kendi beceresine kalmış imtihanın en önemli başlangıç noktasıdır...
Yüce Rabb'bimiz bizleri yaratırken , akıl ve düşünce yoluyla her hareketi sergileyebilecek bir şekle dönüştürmüştür. bir insanı istersek bir canavara ,bir suç makinasına,bir katile çevirebiliriz. aksi şekilde ALLAH inancıyla dolu kendine ve etrafına hayırlı işler yapabilen bir insan da yapabiliriz. Davetlerimizde bu gerçeği göz ardı etmemeliyiz,,,
Hesap verme korkusu insana bir sorumluluk duygusu yükler.İşte Din ve ALLAH'ın varlığı da , bu sorumluluğun ana kaynağıdır.ALLAH ve din bilinci , insana yaşama düzeni ,topluma huzur ve sonuçta kurtuluşu getirecektir. Allahı unutmuş toplumların sonu da zaten apaçık bellidir. geçmişte bir çok örneği olduğu gibi,,,
Bir fabrika düşünelim. bu fabrika da çalışıyoruz. Bize diyorlar ki: Artık bu fabrikanın sahibi yok ,herkes kafasına göre bildiği gibi hareket etsin ona göre çalışın............
Aklımıza ilk geleceklerden biri , Çok iyi artık bizi kimse işten çıkaramaz, nasıl olsa bizi kontrol eden kimse yok istediğimde çalışır istediğimde yatarım,, daha neler neler............
İşte bu düşünce ile hareket eden fabrika çalışanları , o fabrikanın sağlıklı çalışmasını , kaliteli ürünlere imza atmasını asla sağlayamazlar.Çünkü orda ne disiplin kalmıştır ne de düzen..sonun başlangıcına adım atılmıştır artık...
Peki biz,
Bizler bu alemde hesap vermeden ,hiç bir sorumluluğumuz ve görevimiz olmadan yaşadığımızı düşünebilir miyiz? Bizler sahipsiz olabilir miyiz acaba?
Eğer bu soruya EVET dersek , sahipsiz bir fabrikanın çalışanları durumunda olmaaz mıyız?
Dünyanın yaradılışına, tabiata , zamana ve akışına her baktığımızda herşeyin mükemmel bir düzen içerisinde kusursuzca hareket ettiğini görmüyor muyuz? İnsanlar bu düzene ve bu düzenin işleyişindeki kurallara dahil değil midir acaba? İnsanın bu düzen içinde hiçbir sorumluluğu olmadığını kim söyleyebilir? Buna ben cevap vereyim: TABİİ Kİ HİÇ KİMSE,,,,,
Peki biz insanlara neler oluyor da, bizlere itirazsız hizmet eden bu kâinata ve yaratıcısına , bizim hiç bir sorumluluğumuz yok her istediğimizi yapabiliriz , deme cesaretini gösterebiliyoruz? Yaşadığımız hayatta hiç bir şeyin karşılıksız olmadığını bilenler olarak alemlerin yaratıcısının olmadığını ve bize sunduğu güzelliklerin karşılığı olarak hiçbir borcumuz olmadığını düşünmemiz , aklımıza ve vicdanlarımıza sığıyor mu? Anne ve babaların bile evlatlarından birer beklentileri varken , nasıl oluyor da bunca güzelliğin , sayısız nimetin , malın mülkün sahibine karşı bir sorumluluğumuz olamaz? Bunları nasıl görmezden gelebiliriz ? bunları hiç düşünüyor muyuz?
Elbette ki ,
Ben Allah ı göremiyorum, onun için görmediğime inanmam diyen, görmediği halde kabul ettiği bilimsel gerçekleri hatırlamalıdır.
Yaradan ı inkâr edenler, görmediği halde, her an aldığı nefes, (hava) ile yaşayanlar, belki yaşamını idame ettirebilirler. Ruhunu, nefsini, vicdanını eğitemeyen, gönül gözleri ile gerçekleri asla göremezler. Allah ı inkâr ederek ancak ruhlarını, nefislerini öldürmüş olurlar. Nefsi, ruhu ölen bir insan, yaşayan bir ölüden farklı değildir.
Allah bu Dünyada insan dışında, yarattığı hiçbir varlığa özgür irade ve geliştirebileceği bir akıl vermemiştir. Onun içindir ki insan dışında hiçbir varlık, hesapta vermeyecektir.
Biz insanlar sonsuz bir özgürlüğe sahipsek, bununda bir hesabı olacağını unutmamalıyız. Allah sizleri bir imtihan için gönderdim diyor da, tüm nimetleri bizlere sınırsız sunuyorsa, gelin o imtihanın ne olduğunu önce öğrenmeye çalışalım.
Sorumsuzluk, hesapsızlık bizleri doğruya değil, yanlışa götürür. Onun içindir ki gelin ne hurafelere, nede yalan yanlışlara, kulaktan dolma şeylere değil, Allah ın sizlere rehber olsun diye gönderdim dediği KUR’AN ın çevresinde toplanalım. Onu iyi niyetle okuyalım, üzerinde düşünelim, çünkü Allah ta düşünmemizi ve öyle itaat etmemizi istiyor bizlerden.
Bizlere gönderilen rehberde, Rabbin ilk emri OKU emriyse, gelin Kur’an ı anlayarak bilerek, hiçbir etki altında kalmadan okuyalım. Bakın o zaman nasıl güneşin daha parlak doğduğunu, ayın parlaklığıyla gecelerin nasıl daha aydınlık, huzurlu olduğunu göreceksiniz.
Allah ı gözlerimizle görmeye çalışmayalım. Onu hissedelim, duyalım. O her an damarlarımızda, kalbimizde ve ruhumuzdadır. Çünkü insan, Allah tan bir parçadır.
Dilerim Rabbimden tüm insanlığın, gözleri ile görmeye çalıştıkları arasındaki perdenin kalkması adına, çaba göstermesidir. Bunu yapabilmek içinde, vicdanımızı ve nefsimizi Allah ın rehberi ile nurlandırmalıyız. Bu nuru alana, Rahman ı gönülden hissedebilene ne mutlu.
Sonuç olarak ise Murat adminimizin 5 yıldır değişmeyen sitemizdeki imzasıyla neler söylemek iistediğini bir kez daha hatırlayalım. Gerçekten çok anlamlı bir ifade. Satırların altındaki gerçeği görüp , bunu düşünerek hayatımıza yön versek kurtuluşa ulaşacağımızın bir ümididir.
“Ömrün bitmiş,
fakat sen yalvarmış yakarmışsın, sana bir gün daha verilmiş;
işte şimdi öyle bir günde bulunuyorsun. Öyle bir günde ne yapacaksan, her gün aynı gayretle o işe sarıl,
öyle çalış, öyle ibadet et, öyle yaşa.”
Rabbim , kendisine inanmayan insanların olduğu bu dünyada gerçekleri göremeyen yada görmeleri engellenen bütün kardeşlerimize iman versin inşaallah.
RasuleHasret.com ~ Ummetin Bulustugu Nokta...: gibi sitelerimizin sayılarını çoğaltarak kendi yolunda bizelere yardımlarını esirgemesin inşaallah. Buraya kadar yazılanları okuyup bir parça düşünmenize vesile olabildiysem ne mutlu bana. Allah cc hepinizden razı olsun canlar..... glü
VuSLaT
Kur'ân-ı Kerimi örnek göstererek ayetlerden cümleler seçerek , ayetin bir sonraki satırındaki açıklamasına bakmadan sanki Kur'an kendi kendini yalanlıyormuş gibi , sanki Allah'ın olmadığı Kur'an da yazıyormuş gibi talihsizce ve son derece cahilce bir çaba içerisindeler,,,
Allah cc' ın kelamı yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim den satırlarla Allahın var olmadığını ıspatlama gayreti içerisindeler. bu ne mantıksızca ve dengesizce düşünmekten bihaber davranışlar,, Rabbim ıslah etsin bunları,,,,
Allah cc 'ın sözleriyle Allah'ın var olmadığını ıspatlıyorlar kendi beyinlerince,,, konularında ve örnek verdiği kitaplarda da bu konu üzerine yoğunlaşmışlar sonu olmayan boş bir çaba içerisindeler,,,
bunlar, planlı ve bilinçli bir şekilde islamın yayılmasını engellemek için yapılan çalışmaların da bir ürünüdür. Misyonerlik faaliyetleri altında başka devletlerce yetiştirilen insanların din bilgini adı altında ülkemize ve müslüman ülkelere yerleştirdikleri Dini casuslar aracılığı ile faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bütün amaçları Allahın var olmadığını genç nesillerimize empoze etmektir.
Elbette hiç kimseye , Sen neden buna inanıyorsun diyemeyiz. Yani, hiç kimsenin imtihanına direk olarak zorla müdahale etme yetkisini Yüce Râbb'bimiz hiç kimseye vermemiştir.Yalnız böyle düşüncelere ve inanışlara sahip insanları da hayatın gerçeklerine davet etmek , gönül gözlerini açmak için azami gayreti göstermek , onların biraz olsun düşünerek doğruyu görmeerini sağlamak elbette biz iman edenlerin görevidir. Bu,hepimizin görevidir,,,Çünkü , sonradan iman edip te Allah cc katında bizden çok daha üstün takva sahibi olup olmayacağınıda ancak ve ancak Alemlerin sahibi bilir,,,
Bu çalışmalarımız ve insanca davetlerimiz, karşımızdakini kırmadan, saygısızca davranmadan, kendimizi temize çıkarmadan "Kolaylaştırınız,zorlaştırmayınız ; Müjdeleyiniz,nefret ettirmeyiniz" emri çerçevesinde Kur'ana davet etmeliyiz.Bizler , Peygamber efendimizin ümmeti olduğumuzu söylüyorsak , Peygamber efendimizin insanları islama devetindeki nazik ve saygılıuslübünü asla unutmamalı , bizler gibi düşünmeyenleri hor görüp , kibirlenmeden davranmalıyız. Çünkü , HERKES KENDİ YAPTIĞINDAN SORUMLUDUR,,,
Dünyada aklını kullanabilen ,özgür yaradılmış tek varlık insan olduğuna göre ,söyledikleri ve inandıklarındanda özgürdürler, Şu gerçeğide kesinlikle unutmamak şartıyla, söylenen ve yapılan herşeyin bir hesabı olduğu , ve bu hesabın mutlaka sorulacağı,,,
Baktığım sitelerde , okuduğum konularda göze çarpan bir konu da, insanoğlu yaratıldığı ilk çağlardan bu yana din yada herhangi bir inanca yöneldiği,, Aslında bu çok doğru bir tespit ve bakış açısıdır,,,Neden? Dye sorulacak olursa:
İşte bu sorunun en doğru cevabını bulabilirsek , din'e yada Yaradana neden ihtiyaç duyulabileceğini de kesinlikle anlamış oluruz...
İşin kolayına kaçarak , Ben görmediğim şeye neden inanayım ki? deyip geçersek, gerçeklerden kaçmış ve doğruyu bulma korkusuyla hareket etmiş oluruz.Bir noktada bu gerçeğe yaklaşmak sahip olduğumuz inancı değişme korkusudur. gerçeği bulma korkusudur,,,
Bu yazıyı Allah'ın varlığını kanıtlamak için yazmıyorum. bunun için o kadar delil o kadar çok şey var ki,, bunu anlatmaya ne benim gücüm , ne denizler, ne ağaçlar yeter. Özgürce düşünen , doğruyu bulma çabasında olan , nefsini iyi bir gözlemci yapan , ruhunu ve vicdanını eğiten hakim olan, Allahın varlığını zaten apaçık ve net olarak görecektir. Tabiatın ,Kainatın eşsiz güzelliğini yaratan Allah, elbette isteyene ,n,yetinde samimi ise kendini tanıtıp ,kendisine bir adım atana koşarak on adım gelecektir,,,
Burada şunuda gözden geçirelim,,, Sadece düşünmek yeterli mi?
Bazen öyle olaylarla karşılaşırız ki , aklımızın daha önce kabul ettikleri ile bu olayı çözmek bizi hataya düşürebilir.Böyle bir durumda yapmamız gereken,atmamız gereken adımlar nelerdir?
Bir muhakeme salonu tasavvur edelim hayalimizde,,, Hakimlere yargılama sırasında kanunda olan haklara ve kurallara göre karar verme yetkisi verilmiştir.Bunun yanında daha önemli bir yetki daha vardır ki, bu yetki herşeyin üzerindedir. VİCDAN YETKİSİ,,,,,,,
İşte bu görülmeyen , elle tutulmayan , hiç bir kanunla sınırlandırılmamış tak odaklı bir insani unsurdur,,,
Demek oluyor ki, Nefsimiz vicdanlarımızda bizler için çok önemlidir. Bu elle tutulmayan sadece aklımıza etki eden bir duygudur,,,Akılla birlikte hareket eden ayrılmaz bir bütündür. Nerde bu iki unsur birbirinden ayrılırsa , işte orada çok büyük bir tehlike vardır. Akıl gücünü bilimin desteği ile yönetir, Kur'an-ı Kerimin birçok ayetinin sonunda "-şüphesiz bunda akıl sahipleri için ibretler vardır" sözüyle Rabbimiz bizi düşünmeye yönlendirir.
İnsanoğlu, var oluşundan beri ,bir inanma içgüdüsüne sahiptir. Bu içgüdü Rabbimizin yaradılışımızda benliğimize yerleştirdiği bir hikmetidir. Onu inkar etmekle ancak kendimizi kandırmış oluruz. Bu duyguyu ortaya çıkarıp kabul etmek yerine , bastırmaya çalışarak zarar edenlerden oluruz ki; Allah muhafaza,,,Başka bir bakış açısıyla , ALLAH inancı ruhumuza doğuştan yerleştirilmiş bir ikramdır, bunu orya çıkarıp kabul etmek insanın kendi beceresine kalmış imtihanın en önemli başlangıç noktasıdır...
Yüce Rabb'bimiz bizleri yaratırken , akıl ve düşünce yoluyla her hareketi sergileyebilecek bir şekle dönüştürmüştür. bir insanı istersek bir canavara ,bir suç makinasına,bir katile çevirebiliriz. aksi şekilde ALLAH inancıyla dolu kendine ve etrafına hayırlı işler yapabilen bir insan da yapabiliriz. Davetlerimizde bu gerçeği göz ardı etmemeliyiz,,,
Hesap verme korkusu insana bir sorumluluk duygusu yükler.İşte Din ve ALLAH'ın varlığı da , bu sorumluluğun ana kaynağıdır.ALLAH ve din bilinci , insana yaşama düzeni ,topluma huzur ve sonuçta kurtuluşu getirecektir. Allahı unutmuş toplumların sonu da zaten apaçık bellidir. geçmişte bir çok örneği olduğu gibi,,,
Bir fabrika düşünelim. bu fabrika da çalışıyoruz. Bize diyorlar ki: Artık bu fabrikanın sahibi yok ,herkes kafasına göre bildiği gibi hareket etsin ona göre çalışın............
Aklımıza ilk geleceklerden biri , Çok iyi artık bizi kimse işten çıkaramaz, nasıl olsa bizi kontrol eden kimse yok istediğimde çalışır istediğimde yatarım,, daha neler neler............
İşte bu düşünce ile hareket eden fabrika çalışanları , o fabrikanın sağlıklı çalışmasını , kaliteli ürünlere imza atmasını asla sağlayamazlar.Çünkü orda ne disiplin kalmıştır ne de düzen..sonun başlangıcına adım atılmıştır artık...
Peki biz,
Bizler bu alemde hesap vermeden ,hiç bir sorumluluğumuz ve görevimiz olmadan yaşadığımızı düşünebilir miyiz? Bizler sahipsiz olabilir miyiz acaba?
Eğer bu soruya EVET dersek , sahipsiz bir fabrikanın çalışanları durumunda olmaaz mıyız?
Dünyanın yaradılışına, tabiata , zamana ve akışına her baktığımızda herşeyin mükemmel bir düzen içerisinde kusursuzca hareket ettiğini görmüyor muyuz? İnsanlar bu düzene ve bu düzenin işleyişindeki kurallara dahil değil midir acaba? İnsanın bu düzen içinde hiçbir sorumluluğu olmadığını kim söyleyebilir? Buna ben cevap vereyim: TABİİ Kİ HİÇ KİMSE,,,,,
Peki biz insanlara neler oluyor da, bizlere itirazsız hizmet eden bu kâinata ve yaratıcısına , bizim hiç bir sorumluluğumuz yok her istediğimizi yapabiliriz , deme cesaretini gösterebiliyoruz? Yaşadığımız hayatta hiç bir şeyin karşılıksız olmadığını bilenler olarak alemlerin yaratıcısının olmadığını ve bize sunduğu güzelliklerin karşılığı olarak hiçbir borcumuz olmadığını düşünmemiz , aklımıza ve vicdanlarımıza sığıyor mu? Anne ve babaların bile evlatlarından birer beklentileri varken , nasıl oluyor da bunca güzelliğin , sayısız nimetin , malın mülkün sahibine karşı bir sorumluluğumuz olamaz? Bunları nasıl görmezden gelebiliriz ? bunları hiç düşünüyor muyuz?
Elbette ki ,
Ben Allah ı göremiyorum, onun için görmediğime inanmam diyen, görmediği halde kabul ettiği bilimsel gerçekleri hatırlamalıdır.
Yaradan ı inkâr edenler, görmediği halde, her an aldığı nefes, (hava) ile yaşayanlar, belki yaşamını idame ettirebilirler. Ruhunu, nefsini, vicdanını eğitemeyen, gönül gözleri ile gerçekleri asla göremezler. Allah ı inkâr ederek ancak ruhlarını, nefislerini öldürmüş olurlar. Nefsi, ruhu ölen bir insan, yaşayan bir ölüden farklı değildir.
Allah bu Dünyada insan dışında, yarattığı hiçbir varlığa özgür irade ve geliştirebileceği bir akıl vermemiştir. Onun içindir ki insan dışında hiçbir varlık, hesapta vermeyecektir.
Biz insanlar sonsuz bir özgürlüğe sahipsek, bununda bir hesabı olacağını unutmamalıyız. Allah sizleri bir imtihan için gönderdim diyor da, tüm nimetleri bizlere sınırsız sunuyorsa, gelin o imtihanın ne olduğunu önce öğrenmeye çalışalım.
Sorumsuzluk, hesapsızlık bizleri doğruya değil, yanlışa götürür. Onun içindir ki gelin ne hurafelere, nede yalan yanlışlara, kulaktan dolma şeylere değil, Allah ın sizlere rehber olsun diye gönderdim dediği KUR’AN ın çevresinde toplanalım. Onu iyi niyetle okuyalım, üzerinde düşünelim, çünkü Allah ta düşünmemizi ve öyle itaat etmemizi istiyor bizlerden.
Bizlere gönderilen rehberde, Rabbin ilk emri OKU emriyse, gelin Kur’an ı anlayarak bilerek, hiçbir etki altında kalmadan okuyalım. Bakın o zaman nasıl güneşin daha parlak doğduğunu, ayın parlaklığıyla gecelerin nasıl daha aydınlık, huzurlu olduğunu göreceksiniz.
Allah ı gözlerimizle görmeye çalışmayalım. Onu hissedelim, duyalım. O her an damarlarımızda, kalbimizde ve ruhumuzdadır. Çünkü insan, Allah tan bir parçadır.
Dilerim Rabbimden tüm insanlığın, gözleri ile görmeye çalıştıkları arasındaki perdenin kalkması adına, çaba göstermesidir. Bunu yapabilmek içinde, vicdanımızı ve nefsimizi Allah ın rehberi ile nurlandırmalıyız. Bu nuru alana, Rahman ı gönülden hissedebilene ne mutlu.
Sonuç olarak ise Murat adminimizin 5 yıldır değişmeyen sitemizdeki imzasıyla neler söylemek iistediğini bir kez daha hatırlayalım. Gerçekten çok anlamlı bir ifade. Satırların altındaki gerçeği görüp , bunu düşünerek hayatımıza yön versek kurtuluşa ulaşacağımızın bir ümididir.
“Ömrün bitmiş,
fakat sen yalvarmış yakarmışsın, sana bir gün daha verilmiş;
işte şimdi öyle bir günde bulunuyorsun. Öyle bir günde ne yapacaksan, her gün aynı gayretle o işe sarıl,
öyle çalış, öyle ibadet et, öyle yaşa.”
Rabbim , kendisine inanmayan insanların olduğu bu dünyada gerçekleri göremeyen yada görmeleri engellenen bütün kardeşlerimize iman versin inşaallah.
RasuleHasret.com ~ Ummetin Bulustugu Nokta...: gibi sitelerimizin sayılarını çoğaltarak kendi yolunda bizelere yardımlarını esirgemesin inşaallah. Buraya kadar yazılanları okuyup bir parça düşünmenize vesile olabildiysem ne mutlu bana. Allah cc hepinizden razı olsun canlar..... glü
VuSLaT