olabilir. Umuma el atmak, umumu terk etmek demektir. Bir fende meleke, o fennin suret-i hakikiyesidir. Onunla temessül etmek gerektir. Zira bir fende mütehassıs ve malumat-ı sairesini mütemmime ve meded verici etmez ise malumat-ı perişanından bir suret-i acibe temessül edecektir.
tenvir için bir lâtife-i faraziyedir:
Nasıl ki başka âlemden bu küreye gelen tasvirci bir nakkaş farz olunsa; halbuki ne insanı ve ne insanın gayrısı, tam suretini görmemiş belki her birisinden bazı azasını görmekle insanın tasviri veyahut gördüğü eşyanın umumundan bir sureti tasvir etmek isterse; meselâ: İnsandan gördüğü bir el, bir ayak, bir göz, bir kulak, yarı yüz ve burun ve amame gibi şeylerin terkibiyle bir insanın timsali; yahut nazarına tesadüf eden atın kuyruğu, devenin boynunu; insanın yüzünü, arslanın başı bir hayvanın sureti yapsa; nasıl ki imtizacsızlıkla kabil-i hayat olmadığı için şerait-i hayat böyle ucubelere müsaid değildir diyecekler ve nakkaşı müttehem edecekler. Şimdi bu kaide, fenlerde aynen cereyan eder. Çaresi odur ki: Bir fenni esas tutup sair malumatını avzen ve zenav gibi yapmaktır. Hem de âdât-ı müstemirredendir ki; kitab-ı vahidde ulûm-u kesire tezahüm eder. Zira ulûm birbirini intac ve birbirinin elini tutmakla teanuk ve tecavüb ettiklerinden o derecede iştibak hasıl olur ki; bir fende telif olunan bir kitabda o fennin mesaili o kitabın muhteviyatına nisbeti ancak zekâtı çıkabilir. Bu sırdan gaflet iledir ki; bir şeriat veya bir tefsir kitabında istitraden derc olunmuş bir meseleyi gören bir zâhirperest veya mugalâtacı bir adam der ki: "Şeriat ve tefsir böyle der.” Eğer dost olsa diyecek: "Bunu kabul etmeyen müslüman değildir." Şayet düşman olsa, o bahane ile der: “Şeriat veya tefsir (hâşâ) yanlış.”
Ey ifrat ve tefrit sahibleri!.. Tefsir ve şeriat başkadır, tefsir ve şeriatta telif olunan kitab yine başkadır. Zira kitab daha geniştir. O dükkânda cevherden başka kıymetsiz şeyler dahi bulunur. Eğer bunu fehmedebildin; hayse beyseden kurtulacaksın. Dikkat et, nasıl ki bir evin levazım-ı mütenevviası yalnız bir sanatkârdan alınmaz, belki her bir hacette o sanatta mütehassıs olana müracaat olmak gerektir. Öyle de saadet-saray-ı kemalâtta o