Sahabi, Allah Resûlü’nün huzuruna geliyor ve soruyor: “Benim iyiliğime en lâyık olan kimdir?” Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), “Annen!” cevabını veriyor. O, bu sorusunu üç kere tekrar ediyor ve hepsinde aynı cevabı alıyor. Dördüncüde ise Allah Resûlü, “Baban!” buyuruyordu. (Buhârî, Edeb, 2)
Kadın o dönemde o kadar yüceliyordu ki, Hz. Ebû Bekir, Resûl-i Ekrem’in zevcelerinden biri olan kendi öz kızı Âişe’ye “Anam” diye hitap ediyordu. Efendimiz de, “Cennet, anaların ayaklarının altındadır.” (Nesâî, Cihad, 6) buyuruyordu.
Evet, seni yetiştiren ananın ayağının altına yüzünü sürebilir ve onu hoşnut edebilirsen, rahmetinden ümit edilir ki, Allah o yüze Cehennem’i göstermez. Evden ayrılırken ve eve döndüğünde, ananın buruşmuş ayaklarına dudaklarını sür, duasını almaya çalış ki, fert, cemiyet ve millet olarak mutlu olmanın yolu bundan geçer.
Ana deyip geçme; yerinde o seni sırtında taşır; an olur ve dem gelir, silah kullanmasını da bilir; gerekirse silahını omuzuna alır ve Palandöken’e tırmanıverir. Kurt Paşa’nın ordularının bozulduğu yerde, Rus ordularına karşı savaşır; ırz, namus ve evlâdını korumasını da bilir.
Siz, kaideler üzerinde âbideler yaparsınız. Sizin o âbideleriniz, onun ayağının altında toz bile olamaz. İslâm, ananın âbidesini kurbet zirvelerinde çoktan kurmuştur. İslâm sayesinde ana o kadar yükseltilmiştir ki, sadece Allah’a karşı eğilmesi gereken baş, bir de ananın ayakları için eğilmiş ve “Cennet, anaların ayakları altındadır.” (Nesâî, Cihad, 6) denilmiştir.
Arş, Cennet’in tavanıdır. Ananın ayağı ise, Cennet’in üst katındadır; zira fâniler arasında en muazzez varlıktır ana. O, yeryüzünde dolaşırken gökteki bir baştır ve bütün başlar onun ayaklarının altındadır. Onun pabucunun tozu, gözlere sürme kadar aziz ve ayaklarına sürülen yüzler, Arş eşiğindeki başlar kadar yücedir. Ana inleyen bir varlıktır. Bütün bir hayat boyu inleyen ve sızlayan... Onun analığı evlâtla kaimdir; “Anam!” diyen bir evlâtla.. evlât olmayınca ana ana değildir. Bilmem ki, anaya “Anam!” demeyen evlâda ne demeli?
Kadın o dönemde o kadar yüceliyordu ki, Hz. Ebû Bekir, Resûl-i Ekrem’in zevcelerinden biri olan kendi öz kızı Âişe’ye “Anam” diye hitap ediyordu. Efendimiz de, “Cennet, anaların ayaklarının altındadır.” (Nesâî, Cihad, 6) buyuruyordu.
Evet, seni yetiştiren ananın ayağının altına yüzünü sürebilir ve onu hoşnut edebilirsen, rahmetinden ümit edilir ki, Allah o yüze Cehennem’i göstermez. Evden ayrılırken ve eve döndüğünde, ananın buruşmuş ayaklarına dudaklarını sür, duasını almaya çalış ki, fert, cemiyet ve millet olarak mutlu olmanın yolu bundan geçer.
Ana deyip geçme; yerinde o seni sırtında taşır; an olur ve dem gelir, silah kullanmasını da bilir; gerekirse silahını omuzuna alır ve Palandöken’e tırmanıverir. Kurt Paşa’nın ordularının bozulduğu yerde, Rus ordularına karşı savaşır; ırz, namus ve evlâdını korumasını da bilir.
Siz, kaideler üzerinde âbideler yaparsınız. Sizin o âbideleriniz, onun ayağının altında toz bile olamaz. İslâm, ananın âbidesini kurbet zirvelerinde çoktan kurmuştur. İslâm sayesinde ana o kadar yükseltilmiştir ki, sadece Allah’a karşı eğilmesi gereken baş, bir de ananın ayakları için eğilmiş ve “Cennet, anaların ayakları altındadır.” (Nesâî, Cihad, 6) denilmiştir.
Arş, Cennet’in tavanıdır. Ananın ayağı ise, Cennet’in üst katındadır; zira fâniler arasında en muazzez varlıktır ana. O, yeryüzünde dolaşırken gökteki bir baştır ve bütün başlar onun ayaklarının altındadır. Onun pabucunun tozu, gözlere sürme kadar aziz ve ayaklarına sürülen yüzler, Arş eşiğindeki başlar kadar yücedir. Ana inleyen bir varlıktır. Bütün bir hayat boyu inleyen ve sızlayan... Onun analığı evlâtla kaimdir; “Anam!” diyen bir evlâtla.. evlât olmayınca ana ana değildir. Bilmem ki, anaya “Anam!” demeyen evlâda ne demeli?
Son düzenleme: