ANKEBÛT SURESİ OKUNUŞU VE MEALİ
ANKEBÛT Sûresi hakında
Ankebut Suresi (Arapça: سورة العنکبوت), "Ankebut" örümcek anlamına gelmektedir. Bu surenin 41. ayetinde inkarcıların işleri örümcek ağına benzetildiği için, sure bu ismi almıştır. Sure 69 ayettir. Mekke'de ve Rum Suresi'nden sonra inmiştir. Mushaf’ta 29 ve iniş sırasına göre ise, 85. suredir.
Ankebut Suresi
Örümcek ağı surede temsili olarak verildiği (41. Ayet) için bu adla anılmıştır. Kur’an’da iki defa bu surede olmak üzere, "Ankebut" kelimesi iki kez geçmiştir. Bu sure Mukatta harflerle (elif-lam-mim) başlayan on beşinci suredir. Mushaf sırasına göre yirmi dokuz ve iniş sırasına göre ise, seksen beşinci suredir.
Sure Mekke’de nazil olmuş ve ayet sayısı ittifakla 69’dur. Sure, 983 kelime ve 4.321 harften oluşmaktadır. Hacim açısından mesani ve orta boyutlu surelerdendir. Bir hizipten (bir cüzün dörtte biri) birazcık büyüktür.
Konuları
Sure, kafirlerin ve inkarcıların akıbetini ele almakta ve kendilerine Allah’tan başka dost edinenlerin durumunu örümcek ağına benzetmektedir. Ancak Allah’tan başkasını dost edinenler, en çürük evin örümcek ağıyla örülmüş evler olduğunu bilmemektedirler.
Bu sure "Allah'ın birliği", "peygamberlik", "öldükten sonra dirilme" ve "hesap" gibi temel inanç konularını işlemektedir. Dolayısıyla bu surenin ağırlık noktasını iman, imtihan ve sabır konuları oluşturmaktadır. Ayrıca Hz. Nuh, Lut, Şuayb, Salih ve Hud'un (a.s) kıssalarını, Karun, Haman ve Firavun'un akıbetini ve son olarak da Allah'ın iyilerle beraber olduğunu ve hak yolunda mücadele edenlerin Allah'ın özel yollarına hidayet olacaklarını müjdelemektedir.
Meşhur Ayetler
- Ankebut Suresi 41. ayet-i kerime
Ağ kuran örümceğe benzerler ve evlerin en çürüğü (Ankebut Suresi / 41)
Surenin en meşhur ayetlerinden birisi de 41. ayet-i kerimedir. Surenin ismi de zaten bu ayet-i kerimede geçen ‘‘Örümcek’’ kelimesinden alınmıştır. Yüce Allah bu ayet-i kerimede, Rabbu’l-Aleminden başkasına bel bağlayan putperestleri örümceğe benzetiyor. Zira örümceğin bel bağladığı şey dayanıksız ve gevşek torlarıdır.
- Ankebut Suresi 57. Ayet-i kerime
Herkes tadacak ölümü, sonra da dönüp kapımıza geleceksiniz. (Ankebut Suresi / 57)
Allah-u Teâlâ bu ayet-i kerimede açık ve net olarak, tüm canlı varlıkların ölümü tadacağını ve herkesin dönüşünün Allah'a doğru olacağını vaat ediyor.
Fazilet ve Özellikleri
Ankebut Suresi'nin fazileti hakkında Allah Resulü’nden (s.a.a) şöyle bir hadis-i şerif nakledilmiştir: Her kim Ankebut Suresi'ni okursa, ona tüm müminlerin ve tüm münafıkların sayısınca 10 hasane ve iyilik verilir. [4] Sevabu’l-Amal kitabında İmam Sadık’tan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Her kim Ankebut ve Rum surelerini Ramazan ayının 23. Gecesi okursa, Allah’a yemin olsun ki cennet ehlinden oluverir. Hiç kimseyi bu konu da istisna etmiyorum; bu kat'i ve kesin yeminimden dolayı, Allah'ın bana günah yazmasından da korkmuyorum. Hiç kuşkusuz bu iki sure Allah katında çok büyük bir değere sahiptir.
El-Burhan tefsirinde, İmam Sadık’tan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: "Eğer bu sureyi bir kağıda yazarlar ve sonra onu yıkar ve ondan elde edilen suyu içerlerse, ateş, cinsel soğukluk ve ağrılar onlardan bertaraf olur. Hiçbir çaresi olmayan ölümden başka hiçbir ağrı için kederlenmez ve yaşantılarında çok büyük bir mutluluğa ulaşıverirler". Yine aynı şekilde İmam Sadık’tan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: "Uyumadan önce bu sureyi okuyan herkes çok rahat ve huzurlu bir şekilde uyur".
Tarihi Rivayetler ve Öyküler
- Hz. Nuh’un (a.s) öyküsü: Hz. Nuh’un (a.s) kavmi arasında 950 yıl tebliğ etmesi, Nuh Tufanı, Hz. Nuh (a.s) ve destekçilerinin kurtuluşu, 14 ve 15. ayet-i kerimeler.
- Hz. İbrahim’in (a.s) Tevhid’e davet ederek putperestliği nefyetmesi, kavminin Hz. İbrahim’i (a.s) yakmaya çalışması, Hz. İbrahim’in (a.s) ateşten kurtulması, Hz. İbrahim’in (a.s) kıyamet günü hakkında uyarısı, Hz. Lut’un (a.s) imanı, Hz. İshak (a.s) ve Hz. Yakub’un (a.s) Hz. İbrahim'e (a.s) verilmesi ve Nübüvvetin ve peygamberliğin onun soyundan devam etmesi, 16-28. ayet-i kerimeler.
- Hz. Lut’un (a.s) öyküsü: Hz. Lut’un (a.s) Hz. İbrahim'e (a.s) iman etmesi, Hz. Lut’un (a.s) kavminin yapmış olduğu işin ne kadar kötü ve çirkin olduğu noktasında uyarı, Lut kavminin cevabı, Hz. Lut’un (a.s) kavmine beddua etmesi, meleklerin Hz. İbrahim'e (a.s) nazil olması ve Lut kavminin azaba duçar olacağını haber vermesi, Hz. İbrahim’in (a.s) Hz. Lut’un (a.s) zarar görmesinden korkması ve Hz. Lut (a.s) ve ailesinin melekler tarafından kurtuluşla müjdelenmesi, Hz. Lut’un (a.s) eşinin istisna edilmesi, meleklerin Hz. Lut’un (a.s) yanına gelmesi, kavminin azaba duçar olacağı haberi, 26-35. ayet-i kerimeler.
- Hz. Şuayb’ın (a.s) risaleti ve kavmini davet etmesi, kavmi tarafından yalanlanması, kavminin azaba duçar olması, 36 ve 37. ayet-i kerimeler.
- Ad ve Semud kavimlerinin azaba duçar olması, 38. ayet-i kerime.
- Hz. Musa (a.s) döneminde Firavun, Karun ve Haman’ın kibirlenmesi ve büyüklük taslaması, 39. ayet-i kerime.
- Günahkar kavimlerin çeşitli azaplara duçar olmaları, 40. ayet-i kerime.
ANKEBÛT SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU VE MEALİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
29/ANKEBÛT-1: Elif lâm mîm.
Elif, Lâm, Mîm.
29/ANKEBÛT-2: E hasiben nâsu en yutrekû en yekûlû âmennâ ve hum lâ yuftenûn(yuftenûne).
İnsanlar, "amenna (îmân ettik)" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar?
29/ANKEBÛT-3: Ve lekad fetennellezîne min kablihim fe le ya’lemennellâhullezîne sadakû ve le ya’lemenel kâzibîn(kâzibîne).
Ve andolsun ki onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah sadıkları da (doğru söyleyenleri de) tekzip edenleri de (yalancıları da) mutlaka bilir.
29/ANKEBÛT-4: Em hasibellezîne ya’melûnes seyyiâti en yesbikûnâ, sâe mâ yahkumûn(yahkumûne).
Yoksa seyyiat işleyenler (kötülük yapanlar), Bizim imtihanımızı geçeceklerini mi sandılar? Hüküm verdikleri şey ne kötü!
29/ANKEBÛT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).
Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.
29/ANKEBÛT-6: Ve men câhede fe innemâ yucâhidu li nefsih(nefsihî), innallâhe le ganiyyun anil âlemîn(âlemîne).
Ve kim cihad ederse, o taktirde sadece kendi nefsi için cihad eder. Muhakkak ki Allah, âlemlerden müstağnidir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).
29/ANKEBÛT-7: Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti le nukeffiranne anhum seyyiâtihim ve le necziyennehum ahsenellezî kânû ya’melûn(ya’melûne).
Ve âmenû olanlar (hayattayken Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar, onların seyyiatlerini (günahlarını) mutlaka örteceğiz ve onları mutlaka yaptıklarının daha ahseni (güzeli) ile mükâfatlandıracağız.
29/ANKEBÛT-8: Ve vassaynel insâne bi vâlideyhi husnâ(husnen), ve in câhedâke li tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutı’humâ, ileyye merciukum fe unebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Ve Biz insana, anne ve babasına güzel davranmasını vasiyet ettik (emrettik). Ve eğer onlar, hakkında bilgin olmayan bir şey ile Bana şirk koşman için seninle mücâdele ederlerse o taktirde, o ikisine itaat etme. Dönüşünüz, Banadır. O zaman yapmış olduklarınızı size haber vereceğim.
29/ANKEBÛT-9: Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti le nudhılennehum fîs sâlihîn(sâlihîne).
Ve âmenû olanları (salâh makamına ulaşanları) ve salih amel (nefs tasfiyesi) yapanları, mutlaka salihlerin arasına dahil edeceğiz.
29/ANKEBÛT-10: Ve minen nâsi men yekûlu âmennâ billâhi fe izâ ûziye fîllâhi ceale fitneten nâsi ke azâbillâh(azâbillâhî), ve le in câe nasrun min rabbike le yekûlunne innâ kunnâ meakum, e ve leysallâhu bi a’leme bi mâ fî sudûril âlemîn(âlemîne).
Ve insanlardan, “biz Allah'a îmân ettik” diyenlere Allah yolunda eziyet edildiği zaman, insanlara Allah'ın azabıymış gibi fitne çıkardılar. Eğer Rabbinden yardım gelirse, muhakkak: “Biz sizinle gerçekten beraberdik.” derler. Allah, âlemlerin sinesinde olanları en iyi bilen değil mi?
29/ANKEBÛT-11: Ve le ya’lemennallâhullezîne âmenû ve le ya’lemennel munâfikîn(munâfikîne).
Ve muhakkak ki Allah, âmenû olanları ve münafıkları mutlaka bilir.
29/ANKEBÛT-12: Ve kâlellezîne keferû lillezîne âmenûttebiû sebîlenâ velnahmil hatâyâkum, ve mâ hum bi hâmilîne min hatâyâhum min şey’(şey’in), innehum le kâzibûn(kâzibûne).
Ve inkâr edenler, âmenû olanlara: "Bizim yolumuza tâbî olun. Sizin hatalarınızı (günahlarınızı) yüklenelim." dediler. Onlar, diğerlerinin hatalarından bir şey yüklenecek değiller. Muhakkak ki onlar, yalancılardır.
29/ANKEBÛT-13: Ve le yahmilunne eskâlehum ve eskâlen mea eskâlihim ve le yus’elunne yevmel kıyâmeti ammâ kânû yefterûn(yefterûne).
Ve (yalancılar) kendi yükleri (günahları) ile beraber, onların yüklerini (günahlarını) da mutlaka yüklenecekler. Kıyâmet günü onlar, uydurdukları şeylerden mutlaka sorgulanacaklar.
29/ANKEBÛT-14: Ve lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî, fe lebise fîhim elfe senetin illâ hamsîne âmâ(âmen), fe ehazehumut tûfânu ve hum zâlimûn(zâlimûne).
Ve andolsun ki Biz, Nuh (A.S)'ı kavmine (Resûl olarak) gönderdik. Böylece onların arasında 1000 seneden 50 yıl eksik olarak (950 yıl) kaldı. Sonra onları (Nuh (A.S)'ın kavmini) tufan aldı. Ve onlar zalimlerdi.
29/ANKEBÛT-15: Fe enceynâhu ve ashâbes sefîneti ve cealnâ hââyeten lil âlemîn(âlemîne).
Böylece onu ve gemi halkını kurtardık. Ve onu, âlemlere âyet (ibret) kıldık.
29/ANKEBÛT-16: Ve ibrâhîme iz kâle li kavmihî’budûllâhe vettekûh(vettekûhu), zâlikum hayrun lekum in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve İbrâhîm (A.S), kavmine: "Allah'a kul olun ve O'na karşı takva sahibi olun. Eğer siz biliyorsanız, bu sizin için daha hayırlıdır." demişti.
29/ANKEBÛT-17: İnnemâ ta’budûne min dûnillâhi evsânen ve tahlukûne ifkâ(ifken), innellezîne ta’budûne min dûnillâhi lâ yemlikûne lekum rızkân, febtegû indallâhir rızka va’budûhu veşkurû leh(lehu), ileyhi turceûn(turceûne).
Fakat siz, Allah'tan başka putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Muhakkak ki sizin, Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye malik değillerdir. Öyleyse rızkı, Allah'ın katından isteyin ve O'na kul olun ve O'na şükredin. O'na döndürüleceksiniz.
29/ANKEBÛT-18: Ve in tukezzibû fe kad kezzebe umemun min kablikum, ve mâ aler resûli illel belâgul mubîn(mubînu).
Ve eğer tekzip ederseniz (yalanlarsanız), sizden önceki ümmetler de tekzip etmiştiler. Resûllerin üzerine apaçık tebliğden başka bir (sorumluluk) yoktur.
29/ANKEBÛT-19: E ve lem yerev keyfe yubdiullâhul halka, summe yuîduh (yuîduhu), inne zâlike alallâhi yesîr(yesîrun).
Allah'ın ilk yaratışını görmüyorlar mı? Sonra onu geri iade edecek. Muhakkak ki bu, Allah için kolaydır.
29/ANKEBÛT-20: Kul sîrû fîl ardı fânzurû keyfe bedeel halka, summallâhu yunşîun neş’etel âhıreh(âhırete), innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
"Yeryüzünde dolaşın ve böylece ilk yaratılışın nasıl olduğuna bakın. Sonra Allah, ahiretin yaratılışını inşa edecek (gerçekleştirecek). Muhakkak ki Allah, herşeye kaadirdir." de.
29/ANKEBÛT-21: Yuazzibu men yeşâu ve yerhamu men yeşâ’(yeşâu), ve ileyhi tuklebûn(tuklebûne).
(Allah), dilediği kişiye azap eder ve dilediği kişiye rahmet eder (Rahîm esmasıyla tecelli eder). Ve O'na, (halden hale çevrilip) döndürüleceksiniz.
29/ANKEBÛT-22: Ve mâ entum bi mu’cizîne fîl ardı ve lâ fîs semâi ve mâ lekum min dûnillâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Ve siz, (Allah'ı) yerde ve gökte aciz bırakacak değilsiniz. Sizin Allah'tan başka velîniz (dostunuz) ve yardımcınız yoktur.
29/ANKEBÛT-23: Vellezîne keferû bi âyâtillâhi ve likâihî ulâike yeisû min rahmetî ve ulâike lehum azâbun elîm(elîmun).
Allah'ın âyetlerini ve O'na (Allah'a) mülâki olmayı (ruhlarını hayatta iken Allah'a ulaştırmayı) inkâr edenler; işte onlar, rahmetimden ümidi kestiler. Ve işte onlar ki; onlar için elîm azap vardır.
29/ANKEBÛT-24: Fe mâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlûktulûhu ev harrıkûhu fe encâhullâhu minen nâr(nâri), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yu’minûn(yu’minûne).
Buna rağmen onun kavminin (İbrâhîm (A.S)'a) cevabı: "Onu öldürün veya yakın!" demekten başka bir şey olmadı. Bunun üzerine Allah, onu ateşten kurtardı. Bunda muhakkak ki mü'min kavim için elbette âyetler (ibretler) vardır.
29/ANKEBÛT-25: Ve kâle innemettehaztum min dûnillâhi evsânen meveddete beynikum fîl hayâtid dunyâ, summe yevmel kıyâmeti yekfuru ba’dukum bi ba’dın ve yel’anu ba’dukum ba’dan ve me’vâkumun nâru ve mâ lekum min nâsırîn(nâsırîne).
Ve (İbrâhîm A.S): “Muhakkak ki siz, dünya hayatında aranızda sevgi oluşan Allah'tan başka putlar edindiniz. Sonra kıyâmet günü, bir kısmınız bir kısmınızı inkâr edecek ve bir kısmınız da bir kısmınızı lânetleyecek. Sizin dönüş yeriniz ateştir. Ve sizin için bir yardımcı yoktur.” dedi.