Nur Hanım
Aktif Üyemiz
Ömrümün karanlık çağı bitti artık...
Bir sokak ortasında yapayalnız değilim
Değilim acılı, yorgun dolaşan kaldırımlarda bir serseri.
Çünkü, ben seni sevmiyorum artık!
Ne hayatım ziyan, ne yüreğim talan
Ne, var beni yaralayan,
Ne de aradığım bir yarım, sende kalan...
Yakıyorum bir bir her şeyi, senden bana artakalan;
Bir resmini, bir sevgini, tutamadığım ellerini,
O, bir heykel gibi, dev gibi hayallerini,
Her şeyin anlamı gözlerini
Velhasıl yazıp çizip bitiremediğim seni
Bu kez yakıyorum, bitiriyorum seni!
Bir gün mü, bir ay mı, bir yıl mı verdim sana?
Hayatımın yedi yılını gömdüm ama,
Anladım ki vermişiz canı, yüreği bir hiç uğruna!
Lanet okumak, çekip vurmak varya
Ben sana o acizliği de layık görmüyorum! Hesabımı bıraktım Allah'a...
Artık rıhtımlar bir başka,
Martılar, hüzünlerden kurtulmuş tutuksalar gibi mutluluklara kanat çırpıyor.
Vapurlar, gemiler beklenenleri getiriyor
Ve sevinç göz yaşları boşalıyor bekleyenlerden.
Deniz ayrı bir nağmekar, güftelerini savuruyor kokusunun eşliğinde, ta ruhlara.
Çünkü ben seni sevmiyorum artık!
Yeni şehir garında yorgun trenler;
Hiç olmadığı kadar güçlülüler,
Ve hüzünlü bir mendil sallayan yok arkalarından.
Ankara hiç olmadığı kadar soğuk.
Ama caddeler aydınlık tebessümlerini takmış yüzlere
Vermiş kendini bir rüzgarın kucağına...
Seni sevmiyorum artık!
Bir karanlık mazi burada son bulacak!
Ne o umutlu çocukluğum, ne eski gençliğim olacak,
Ne o, ilk aşkım, ilk sevdam olacak,
Biliyorum bir gün bana sorulacak;
Geçmişimi hatırlamıyorum diyeceğim,
O koskoca yalanı, içime gömeceğim!
Anladım ki sen bir yalanmışsın, koskoca bir yalan...
Bu gün ne kadar mutluyum.
Sanki gözlerimdeki yaşlar;
Rahmet selleri olup yangılarıma yağıyor sağanak sağanak.
Yürüdüğüm yollardan, kuzey rüzgarları esiyor sanki tenime.
Otobüs duruklarında daha bir telaşlı herkes,
Ben daha bir sevinçliğim, binip gideceğim;
Bilmediğim bir meçhule beni götürecek otobüsü beklerken.
Sen inmiyorsun ya, beklenen otobüsler senli değil ya
Ne kadar güzel oluyor dünya
Artık seni sevmiyorum ya...
Nereye gitsem orayı cennet görüyor gözlerim.
Kimi görsem ayrı bir güzelliğin destanını anlatıyor.
Her şeyin sensiz bu kadar güzel olduğunu bilmezdim!
Şarkılar ne de anlamlıymış, içlerinde sen olmayınca, muazzam oluyor.
Bir bardak o çok sevdiğim demli çayın tadı, hiç böyle olmamıştı...
Ve zaman sensiz nasıl akıp gidiyor biliyor musun?
Dünyanın en ihtişamlı nehri gibi.
Aktıkça, sensiz bir başka anlam kazanıyor
Sanki bu güzelliği anlamış gibi;
Gecenin en karanlık vakitlerinin her başında, akreple yelkovan bile sevişiyor...
Sanki her saat, bir dakika gibi sensiz
Sanki yelkovan ve akrep bin yıllık hasretliklerini gideriyor.
Ahh! Seni yüreğimde yakıp, öldürmek,
Bir hiçe son vermek ne mutlu!
Tek tek anlatsam bir türlü nihayete ermiyor mısralar.
Öyle ya sonsuz ve geç kalınmış bir mutluluk nasıl anlatılır ki?
Yunus, balığından, Yusuf kuyusundan,
Eyûb acılı sabrından, İsa çarmıhından,
Mecnun aşkından, İbrahim nârından kurtuldu artık!
Meğer yedi yıl bir hiç uğruna yatmışız hayat zidanlarında.
Yandığım, tek şey budur ya.
Yazıklar, yazıklar olsun bana;
Acizliğime, suskunluğuma, gurusuzluğuma, saflığıma...
Ahh, yazık oldu bana, yazık oldu bana
Bir hiç uğruna!
Artık seni sevmiyorum!
Ömrümün karanlık çağı bitti artık...
Ne hayatım ziyan, ne yüreğim talan,
Ne, var beni yaralayan,
Ne de aradığım bir yarım sende kalan...
Velhasıl yazıp, çizip bitiremediğim seni
Bu kez yakıyorum ve bitiriyorum seni.
Ömrümün karanlık çağı bitti!
Bu kez yakıyorum ve bitiriyorum seni...