MURATS44
Özel Üye
Eski geleneklerin temel inançlarında doğa ve evren dört elementin kombinasyonları ile oluştuğu bilgisini görürüz. Ateş, hava, su ve toprak. İşte bu dört element doğanın özünü oluşturur ve doğanın unsurlarına sahiptir. Doğanın ötesinde ayrıca bu dört element nesnelerle ve insanlarla temsil edilir. Her bir elementin bir yönü ve temsil edildiği bir araç vardır. Kısacası bu dört elementin tesirlerini eski geleneklere göre her yerde görebilirsiniz. O yüzden dolayıdır ki eskiler bu dört elementin “bilinçlerine” saygı duyarlar ve onları yardım için çağırırlardı. Bu çağırımlar daha çok kozmik sınırları çizmek içindir. Element invokasyonu (element çağırımı) alemleri ayırmada, kişiyi korumada ve kutsamada kullanılırdı. Elementler çağırılarak kişi kendini maddi dünyadan ayırır, dört yönün güçlerini çağırır (Her element bir yöne tekabül eder), bu elementlerin oluşturduğu çemberle korunur, element enerjilerini nesnelere yükleyip, elementlerin o nesneleri kutsaması istenirdi. Kısacası yaratımın ve ritüelistik çalışmaların temelini oluştururdu. Hiçbir ritüel elementlere saygı ve onların çağırımı olmaksızın başlamazdı.
Elementler ve Temsil Ettikleri
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, her elementin doğanın düzeninde ve kişiliğimizde temsil ettiği özellikler vardır. Hepsi bir yöne, bir renge tekabül eder ve hepsinin negatif ile pozitif unsurları vardır.
Toprak elementinin yönü kuzeydir. Rengi koyu yeşildir. (Bazı geleneklerde kahverengidir) Tabiatı soğuk ve kurudur.
Pozitif unsurları ve sembolleri: gece yarısı, kış, şarap kadehi, davul, törensel tuz, kristaller, mağaralar, dağlar, saygı duyma, dayanıklılık, sahiplenme, bereket, verim, sabitlik, sorumluluk, kararlılık, başarı ve yaşamda kararlı niyetlerdir.
Negatif unsuru ve sembolleri: problemin çözümünde katı görüşler, isteksizlik, inatçılık, vicdan eksikliği, tereddüt, depremler, toprak kaymaları, yıkıcılık, yaşlılık, gazap, yok etme.
Ateş
Ateş elementinin yönü güneydir. Ateş elementinin rengi saf kırmızıdır ve tabiatı ılık ve kuru olarak düşünülür.
pozitif unsur ve sembolleri: öğlen, yaz, hançer (kılıç) arındırma, güneş, kan, şevk, değiştirici, tutku, cesaret, güç, liderlik, aydınlanma, kundalini ateş.
Negatif unsurları ve sembolleri; nefret, kıskançlık, korku, öfke, ego, çatışma, şehvet yanardağ, yakıcı ateş.
Su
Su elementinin yönü batıdır. Su elementinin rengi saf mavidir ve tabiatı soğuk ve nemlidir.
pozitif unsur ve sembolleri: günbatımı, sonbahar, su kadehi, kase, merhamet, arp, huzurluluk, bağışlama, sevgi, sezgi, durgunluk, berraklık, aklın barışı, akışa uyma, sanat.
Negatif unsurları ve sembolleri: seller, sağanaklar, girdaplar, tembellik, ilgisizlik, kararsızlık, duygusal kontrol eksikliği, emniyetsizlik, ani çıkışlar
Hava
Hava elementinin yönü doğudur. Hava elementinin rengi saf açık sarıdır. Tabiatı ılık ve nemlidir.
pozitif unsurları ve sembolleri: gündoğumu, bahar, tütsü, kuş tüyü, değnek, gong veya zil, bulutlar, esintiler, nefes, iyimserlik, sevinç, zeka, zihinsel çabukluk, yenileme, değişime açıklık.
Negatif unsurları ve sembolleri: hafif davranışlar, dedikodu, değişkenlik, dikkatsizlik, böbürlenme, unutkanlık, fırtınalar, kasırgalar, yok edicilik, yıkıcılık, maymun iştahlılık.
Bu dört evrensel gücü çağırmak için öncelikle elementlerin iyi özümsenmesi şarttı. Her bir element üzerine günlerce meditasyon yapılıp onların doğaları keşfedilirdi. Nerede yansımaları olduğu en önemlisi içimizdeki hangi duygularla bütünleştikleri tespit edilirdi. Bu özümsemeden sonra çağırım için her elementin yönüne dönmek şarttı. Toprağı çağırmak için kuzeye, suyu çağırmak için batıya, havayı çağırmak için doğuya ve ateşi çağırmak için güneye dönülür, her birinin kutsal sembolü çizilir ve ritüelistik araç vasıtasıyla çağırım yapılırdı.
Havanın ise en temel sembolü asalar idi. Ve çağırımda asalar önemli bir noktayı temsil ederdi. İşte bu noktada asa, eskilerin en önemli ritüelistik araçlarından biridir. Havanın unsurlarını yani; nefes, tesir, değiştirme, dönüştürme, çabukluk unsurlarını taşır. Bu yüzdendir ki asalar bir şeylerin dönüştürmenin (sihrin) sembolüydüler. Bu yüzden hemen hemen her gelenekte yer almaktadır. Eski doğa tabanlı geleneklerde havayla betimlenen ve dönüşümün aracı olan asanın bir diğer önemli sembolü; ağaçtır.
Asanın Ezoterik Anlamı
Asalar, bahsettiğimiz gibi dönüşümün en önemli aracı olmuşlardır. Bazı özel asalar dışında birçoğu ağaçlardan yapılır. Ağaçlar, gökyüzü ile yeryüzünü birleştirmektedirler. Dallarıyla gökyüzüne doğru uzanırken, kökleriyle yerin altına büyüyerek iki dünyayı, iki alemi, iki evreni kısacası yukarıyı ve aşağıyı birleştirmektedir. Bu yüzden; Yukarıdakini aşağıya, aşağıdakini yukarıya taşımakla görevli olan aracı insanların temel sembolü ağaçlar ve ağaçlardan elde edilen asalardır.
Bu ezoterik bütünleşmenin en önemli temsili tarot kartlarındaki hermit kartıdır. Hermit, pelerinli yaşlı bir adamdır. Bir tepenin üzerinde durmuş sağ elinde bir fener, sol elinde ise bir asa taşımaktadır. Fener, bilgeliğin yolunu göstermek anlamına gelir ve hermit kartı bilgeliği arayış, münzevilik anlamına gelmektedir. Meditatif konumları, orucu, kendini ilahi olana adamayı ve bu adanmışlık içerisinde evrenin gizli kanunlarının keşfini anlatır. Bunun dışında tarot kartında bulunan asalar kartı ise girişkenliği, ilerlemeyi, ustalaşmayı ve sezgisel olarak herhangi bir yöne yönlendirilebilen güçlü enerjileri, irade gücünü anlatır. Hermit kartını incelediğimizde ise pelerin kendini adamışlığı ve içsel olarak kapanmışlığı, Hermit’in gözlerinin yere bakması mütevazi olmayı, nefsin terbiyesini, bilgeliğin sessizliğini, sol elinde tuttuğu asa, ilahi olanı keşfetmeyi, enerjileri yönlendirebilecek irade güce sahip olmanın, ustalaşmanın, olgunlaşmanın ve bütünleşmenin, fener ise bu elde edilen bilgelikle yolların aydınlatılmasının sembolüdür. Öyleyse ruhsal tekamülün sembol olan Hermit resminde bulunan asa, ruhsal yükselişin en önemli kademelerinden birine işaret etmektedir.
Asaların, ağaçların sembolü olduğu ve bilgelikte dönüştürücü, değiştirici ve iradenin gücüyle yaratımın (maji) sembolü olduğundan bahsettik. Peki, asalar sadece ezoterik semboller midir yoksa fantastik edebiyatın vazgeçilmez öğesi olmanın dışında ruhsal bir anlam taşır mı?
(Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı o zaman biz ona:”Asanı taşa vur” demiştik de ondan on iki pınar fışkırmıştı böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah’ın verdiği rızıktan yiyin için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın (Bakara 2/60).
“Asanla taşa vur” diye vahyettik. Ondan on iki pınar sızıp-fışkırdı; böylece her bir insan- topluluğu su içeceği yeri öğrenmiş oldu (A’raf 7/160).
Bu iki ayette de görüldüğü gibi Hz. Musa’ya gelen emirle asasını taşa vurması istenmektedir. Aslında burada akla gelen soru emredilen şeyin “asanın kullanılması” olup olmadığıdır. Bu iki ayette de asaya vurgu yapılması, asadaki özel bir güce işaret etmektedir. Pek tabi ki su Allah’ın izni ve isteğiyle ortaya çıkmaktadır lakin buna vesilen olan şey acaba majik güçleri olan bir asa mıdır? Zira Mısır kültünde her firavunun ve tanrı-tanrıçanın asası olduğu bilinmektedir. Hz. Musa ise Mısır bilgeliğine inisiye olmuş bir kişidir. Haliyle asa, basit bir asanın ötesinde kozmik bir güce sahip olabilir. Bunu yine şu ayetten yola çıkarak daha rahat anlayabiliriz:
“Sağ elindeki nedir ey Musa?” Dedi ki: “O benim asamdır; ona dayanmakta onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim onda benim için daha başka yararlarda var.” Dedi ki: “Onu at ey Musa.” Böylece onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş). Dedi ki: Onu al ve korkma biz onu ilk durumuna çevireceğiz. Elini koltuğuna sok bir hastalık olmadan başka bir mucize (ayet) olarak bembeyaz bir durumda çıksın. Öyle ki sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım. (Taha 20/17-23)
Firavun ve adamları gün doğarken İsrailoğlullarının peşine düştüler. Nihayet iki taraf birbirinin görüş alanına girdiklerinde Musa’nın kavmi, “İşte şimdi yakalandık” dediler. Musa; “Hayır, korkmayın, Rabbim benimle beraberdir ve bana mutlaka bir kurtuluş yolu gösterecektir.” Dedi. Bu sırada biz Musa’ya “Asanı denize vur” diye vahyettik. Vurur vurmaz deniz ikiye yarıldı, her iki yanı sanki büyük bir dağ gibiydi. (Şuara suresi 26/60-63)
Dikkatinizi çekmek istediğim nokta; tekrardan asasını vurması istenmesidir. Deniz kendiliğinden ikiye yarılmıyor, birden su fışkırmıyor. İlahi boyutlardan izin geliyor ve Hz. Musa asayı yere vurduğu anda muhteşem enerjisel değişimler oluyor; sular çıkıyor, deniz ikiye yarılıyor. Bu noktada asanın yere vurulması sanki enerjiyi salma veya yönlendirme anlamını taşımaktadır. Çünkü bazı majikal çalışmalarda kapıları açmak veya kapamak için veya enerjiyi o noktaya odaklamak için asanın sertçe yere vurulması gerekmektedir. Bu eski çalışmalar ve bu ayetlerin ışığının paralel olması asanın ruhsal etkisinin olabileceği anlamını taşımaktadır. Bu noktada ilgi çekici bir diğer kısım ise, bunu sadece Hz. Musa’nın yapması değil, rahiplerinde yapabilmesi. Rahiplerde asalarını yılana çevirebildiklerine göre, asaların bu noktada kritik bir işlevi olduğunu düşünebiliriz. Ama Hz. Musa ilahi destek aldığı ve enerjisel olarak rahiplerden çok daha güçlü olduğu için, Musa’nın asası rahiplerinkini yemektedir.
Asalar Hz. Musa’da da gördüğümüz gibi Mısır’da da çok önemli bir konumdadır. Özellikle her firavunun kendine has bir asası olması ve bütün Mısır tanrı ve tanrıçalarının asalarla gösterilmesi asalara verilen değeri göstermektedir. Mısır araştırmacıları firavunların ellerinde ki asaların bereketin ve yetkinin sembolü olduğunu düşünmektedir. Pek tabi ki bu doğru olabilir ama asalar yapısı itibariyle farklıdır. Bu konuda bazı araştırmacılar daha ilginç teoriler üretmektedir.
Kralların, kraliçelerin, prenslerin ve idarecilerin temsili heykellerinde ellerinde tuttukları görülen on, on iki cm uzunluğunda merak uyandırıcı çubuklar vardır. İdareciler genellikle yalnızca bir çubuk tutarken diğerleri hemen hemen her seferinde her elde bir tane olmak üzere iki çubuk tutar biçimde tasvir edilmişlerdir. Egyptologların elinde bunların ne olduğuna dair hiçbir ipucu bulunmamaktadır. Çubuklar iktidar sembolü olamayacak kadar küçüktür, çünkü birkaç metre uzaklıktan bile zor fark edilmektedir ve işaretlemeler, boyut ve şekilleri kraliyet mühürlerine uygun değildir. Olası bir açıklama için bir kere daha ezoterik geleneğe geri dönebiliriz. Yıllar içerisinde çeşitli medyomların aldığı bilgilerde çubukların amacının, bedenin enerji alanının kuvvetini bu enerjinin iradi olarak psişik ve fiziksel hedeflere yönlendirilebileceği bir noktaya kadar artırmak olduğu belirtilmiştir. İddiaya göre küçük çubuklar aralarında bir akım oluşturmak amacıyla farklı materyallerden üretilmişti. Kombinasyonlardan birinin karbon ve manyetik demir, bir diğerinin ise bakır veya bronz ve kalay olduğu anlatılıyordu. Bazılarının ise tüp şeklinde düzenlendiği bildiriliyordu.
*** Şimdi, Mısır yontu ve resimlerinin belli bir görevi olması gereken esrarengiz çubuklar tutan kişileri sergilediğini biliyoruz. Psişik kaynaklar materyalleri ve amaçlarını tanımlamaktadır ve bu materyaller elde tutulduğu zaman objektif bir etkinin meydana geldiği de bulgulanmıştır. Bu gerçekler Mısırlıların bizim bilmediğimiz bir enerji formunu kullandıklarını kanıtlamaz, ancak bunlar dikkate alınmaya değecek ipuçlarıdır.
Birçok Mısır resminde resimdeki kişilerin tuttukları görülen, egyptologların açıklamakta zorluk çektikleri gizemli değnekler vardır. Değneğin belirsizce bir hayvan başına benzeyen tuhaf bir başı, düz bir gövdesi ve bir at nalı gibi iki uca ayrılan bir alt kısmı vardır. Kahire’de bir muhafazanın içinde gördüğüm bir örnek tahtadan yapılmıştı ve alt kısmı gümüş yapraklarla kaplanmıştı. Gümüşün elektriği geçiren en iyi doğal iletken ve tahtanın en iyi doğal yalıtkanlardan biri olması, bir rastlantıda olabilir veya olmayabilir. Bu kombinasyon pekala elektrik enerjisini veya belki de vrili depolamak için tasarlanmış bir alet, bir kapasitör yerine geçebilir.”
Ruhsal Olarak Asa
Aslında bu ezoterik yansımaların ve muhteşem levitatif çalışmalar dışında, asalar aktif olarak kullanılan bir ritüel aracıdır. Yani teorik anlamların dışında, bu anlamları gerçekleştirecek pratik bir araçtır. Her kültürdeki asanın yapılışı ve kullanışı farklıdır ve biraz sırlıdır. Yukarıda Mısır asalarından ve Hz. Musa’nın asasından bahsettik. Bu asalar belli ki farklı teknolojileri veya çok daha derin sırları içermektedir. Kimisine göre bu Mısır asaları Atlantis’ten gelen teknolojik araçlardır ve artık yoklardır. Ama ben burada bu bahsettiğimiz biraz daha sıra dışı teoriler dışında, eski geleneklerde bahsedilen sihirli asalar ve bu asaların ruhsal olarak kullanışlarından-yapılışlarından bahsedeceğim. Burada taşları uçurmak, denizleri ikiye ayırmak gibi fiziksel etkilerden çok “ruhsal değişimleri” amaç edinen asalardan bahsediyoruz.
Asaların yapımında ise öncelikle kişinin bir ağaç seçmesi çok önemlidir. Bazı geleneklerde kişi orman içerisine girerek içsel olarak kendine yakın hissettiği bir ağaçtan asa yaparken, kelt geleneğinde doğum tarihlerine göre belirlenmiş ağaç seçimleri mevcuttur. Genel olarak meşe, söğüt, fındık ağacı, mürver ağacı, akasya, dişbudak ve yabani erik ağacı kullanılabilir. Ağacın seçiminden sonra işlenip asa haline getirilmesinde kişi tamamen kendi emeğini kullanmalıdır. Gerekli oymaları yaptıktan sonra, tüm diğer ek dalların uç kısımlarının enerjinin gidişatını bozmaması için temizlenmesi önemlidir. Bu ağaç seçimleri ve işlemeler sırasında dualar önemlidir.
Mesela Havass çalışmalarında asa yapımı ve okumalar şöyledir; Sülalenin eskilerinden diktiği bir incir veyahut nar ağacı, birkaç gece önceden ayetel kürsi ve Fatiha okunmuş su ile sulanır. Ardından hayırlı bir vakitte namaz sonrası Besmele çekilerek dualar eşliğinde dal kesilir. Fatiha, ayetel kürsi ve çeşitli kurandan sureler eşliğinde kesme ve yontma işlemleri yapılır. Ardından gönülden “Süleyman a.s., Davut a.s, Musa a.s.’ye ve Talut’a nasip ettiğin kudreti banada ihsan et ey Cebbar olan Allah’ım!” denir ve dalın bir yüzüne bakara suresinin 249. Ayeti, diğer yüzüne Fatiha suresi yazılır. Artık bu dal cinleri kovmaktan, şifa vermeye, define bulmaktan nice ilginç işlere yarayacağına inanılır.
Ardından asalara kültüre bağlı olarak bazı majikal tılsımlar ve semboller çizilir. Bunların çizimi her kültüre göre değişir. Yukarıdaki örnekte Kuran’dan ayetlerin yazıldığından bahsetmiştik. Diğer kültürlerde bu semboller ve çizimler ile dualar değişmektedir. Bundan sonra ise asaya kişinin kendi isteğine göre tılsımlı şeyler asılır. Bazı eski şamanik öğretilerde hayvan parçaları, kuş tüyleri, giysi parçaları gibi şeylerdir. Vodoo rahipleri ise kurukafalar, kan, hayvan parçaları gibi şeyler koymaktadırlar. Bunun dışında doğal taşlar, çeşitli bitkiler kullanılabilmektedir.
Bu noktada kişi, asayı alıp tüm enerjisini asaya yönlendirerek dualar okur. Kendisinin asa ile bir olduğunu ve asaya dönüştüğünü imajine eder. Ardından irade gücünü ve ruhsal enerjisini asaya aktarır ki, asa, iradesiyle istediklerini yerine getirebilsin. Bu enerjinin yüklenmesi aşaması tekrarlanmalıdır. Ne kadar sık tekrarlanırsa asayla bütünleşme o kadar fazla gerçekleşir. Bu noktada eski öğretilere baktığımızda yüklemede yapılan değişiklerin işlevini değiştirdiği gözlemlenir. Mesela kimisi şifa vermek için kullanılırken kimisi hayvanlara yönelik kimisi ise daha geneldir. Haliyle enerjinin odaklanma kısmı bu noktada önem arz etmektedir. Çalışmalar ile öncelikle ruhsal tesirler en sonunda ise fiziksel tesirler yapılabileceği söylenmektedir.
Ardından yüklemeler dışında kutsamalar yapılır. Bu kutsamalar genellikle elementler veya yapan şamanın ata ruhları veya tanrıları ile tanrıçalarından istenmektedir. Yukarıdaki havass örneğinde ise kutsama aşaması dua içermektedir.
Tarih sürecinde farklı asa kullanımları gelmiştir. Batı ruhsal ekollerinde ezoterik sembollerle süslü asalar varken, Haiti voodoosunda tüylerle kaplı enerjiyi aktarmaya yarayan asalar vardır ve cadılık uygulamaları ile eski paganlarda daha düz ve sade asalar göze çarpar. Daha sonra hazırlanan bu asalar ruhsal çalışmalarda enerjileri yönlendirmek veya değiştirmek, inisiyatik törenlerde kutsamak veya element krallıklarını açmakta kullanılır.
Gerek ruhsal araçlar olarak gerekse ezoterik semboller olarak asalar hayatımızın her daim içinde var olmuştur. Hangi birimiz küçükken yaptığı bir asayla hayaller dünyasında kaybolmamıştır? Veya birçoğumuz orman gezilerinde yerde bulduğumuz asaların eşliğinde gezimizi tamamlamışızdır. Yaşlılığımızın vazgeçilmez baston figürü dahi belki de asalardan alınan desteğin ve olgunlaşmanın bir sembolü olabilir. Geçmişe baktığımızda ise her kültürün kendisine has asa sembolizması ve asa geleneği olduğunu görürüz. Hal böyle olunca, asalar, her ne kadar Hollywood filmlerinin ve fantastik edebiyatın içinde önemli bir yer edinmişse de, gerçek hayatta hepimizin bilinçaltında önemli bir sembol olmuştur.
Kaynaklar:
Olağanüstü Enerjiler- Serge K. King Voodoo- Heike owusu Antik Mısır Sırları – Ergun Candan Merlyn Kral Arthur’un Büyücüsünün Gizli 21 Dersi – Douglas Monroe Yüce Kura’n Açıklamalı – Yorumlu Kuran’ı kerim Meali – Prof. Dr. Abdülkadir Şener, Prof. Dr. Mustafa Yıldırım, Prof. Dr. M. Cemal Sofuoğlu Büyücülük Klavuzu – Elizabeth Brooke 10 adımda Psişik Gücünüz – Cassandra Eason