ceylannur
Yeni Üyemiz
AŞK-Ahh Min-el Âşk
AŞK
Mende mecnundan füzun âşıklık istidadı var
Âşık-ı sadık benem mecnunun ancak adı var
Fuzuli'de bir eflatun renk yakalarsak ne alâ...!
Şair adamdır, âşık adamdır, âşık âdemdir ve ademdir âşk... Çağımızda varlık problemi yaşar âşk, yokluk problemi yaşatır, çoğu dünyalı yaptığını, yaşadığını "âşk" sanır, kandırmacalar için rol keser, "ölürüm, sana ölürüm…" şarkılarının dizeleri sadece repliktir. Yerini "ex âşkım bana neler ettin" lere, "gidene yol ver, gelene hoş gel"lere bırakır… Bu katlin ve rezilliğin kendisi, nedenleri, sonuçları üzerine düşünmeyi "ziyan" sayarak, sayfada kirlettiğim şu satırlar adına gözlerinizden özür dileyerek sözü aslına teslim ediyorum.
Aslolan âşktır âlemde…!
Âşk imiş her ne var alemde...
İlim kesbiyle pâye-i rif’at
Bir hayâl-i muhâl imiş ancak
Âşk imiş her ne var âlemde
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak
Âşk bilinen en doğu kelimelerden biri. Doğu, doğulu, doğru…Ölüm kadar yakın, her insan ölecek yaşta ya hani, her insan “âşk” yaşında, âşk üzerine yaratılan evren âşkla bilinme niyetinde…
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak… Âşk imiş her ne var âlemde…
Âşkı bunlardan daha iyi, daha güzel ne anlatabilir ki? Âşkı anlatmaya kalkan âşık değilmiş , âşkı yaşamaktan korkan âşık değilmiş… Âşkı kirleten insan imiş…Âşk devrimizde eksik imiş… Âşk insan döngülerinin dayanabileceği, ayakta durabileceği bir şey değilmiş, kalbi durdurabilirmiş, yapar bunu hani etten, kastan, sinirden vardır ya hani yumruğunuz büyüklüğünde ve sizin içinizde hani, sol göğsünüzle iman tahtanız arasında, içi boş et yığını, kanınızın pompası, nefesinizin sebebi, gönlünüzün yeri…Hani var ya ses çıkaran organınız, istemsiz çalışan kırmızı kasınız…İçi boş hani, hep ararsınız onu dolduracak birini… Kan dolar bulamazsanız. Bulursanız kanınız dışarı akar, yer açar sevgiliye, gururlanır…Gül bahçeleri, gülşen ve gülzâre…Allah’ı anlatır, bilirsiniz âşkla... İlim mi?
İlim dedikleri bir kıyl ü kâl imiş…
Âşk imiş kalb-i hilmi…
Âşk imiş kalbin ilmi…
Âşk imiş evrenin sebebi…
Ve âşk imiş her ne var âlemde…
Âşık Fuzuli…Âşk olmuşsa, âşk olmuşsa…
Âşık bile fuzuli, maşuk bile fuzuli imiş…
Âşk imiş bu evrenin sırrı, sebebi…
Seher vakitleri âşktanmış, gözyaşı âşktan akarmış ve iki göz, gök yüzünde, aşığın gül yüzünde iki göz, birbirini hiç görmeden ağlar imiş. Âşk imiş hüsn-ü derdleri…
“Gönül ne gök ne elâ ne lâciverd arıyor
Ah bu gönül bu gönül kendine derd arıyor” diyor Nefî…
İnsan âşkı bulunca cenneti görmez imiş, cenneti âşk olur, cehennemi âşk olur, yanmaktan çekinmez imiş. Bülbül gülünün dikeninde can vermeye mazhar olur da ölmekten korkmaz imiş. Kalbi gülle doludur onun, kanı aksa, kanı bitse, kanı çekilse gık çıkarmaz imiş… Güle hasret ölür ya, bülbül hiç şikayet hiç şikayet etmez imiş...
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
Etsem de abestir sitem-i hâre tahammül
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
Gül yağını eller sürünür, bülbül gülüne hasret ölür. Ölür de gık demez imiş. Bilir ki âşıklar ölmez imiş…Ölen beden, çürüyen etle kemik… İlk çene kopar ölüden, dili düşer bülbülün, susar bülbül, susar…Gül duymayacaksa bülbülü, sesini kusar. Susar, toprak susuzluğunda çöl olur, toprak kana bulanır bu suskudan. Âşktan yanar toprak. Kızarır, yanar, kül olur, parçalanır, bülbül bedenine dar gelir mezar, mezar utanır, âşk imiş âşk…Âşk imiş âşk…Bir âşk imiş ölüme yakın…Âşk bu alemde yaşamaz ama ölmez imiş. Âşk bu alemi tutan, bilinmek için Yaradan yaratılanmış âşk…Âşk şair edermiş ya adamı, fuzuli dedirtirmiş tüm varlığa, tüm ademe…Evren değerini yitirirmiş âşkın gözünde…
Âşkı bülbülün sesinde, mecnunun ayak izinde, leylanın gül yüzünde, ferhatın dağ delişinde, çölün kavurucu sıcağında, susuz ölümde, susan ölümde, susturan ölümde aramak fuzuli imiş…Âşk imiş gerçek, âşk-ı sadık Fuzuli imiş…Ne mecnunun gönlünü edebilmiş, ne leyla olabilmiş, ne çöle düşebilmiş, ne “aşığım” diyebilmiş, ne dedirtebilmiş, âşk…
Âşk denir miymiş? Dedirtmiş!
Mecnunlaşmış önce kelimede, Leylaymış, dualaşmış, âşk-ı kalb, kalb-i âşk…
Mecnunu âşık sanmış, mecnuna tapmış üç beş zerzevat! Âşk imiş Fuzuli…Âşık olan Fuzuli imiş…Hem Leyla, hem çöl, hem Mecnun, hem Kays, hem sevgilinin vücudu hem evrenin ruhu, hemnefes, hem bi nefes, hem ölü, hem diri…Âşk imiş Âşk…Aşk kılınan, kılan imiş, aşkla okunan ezan Allah'a varan imiş...Divitin ucunda evren oldurmak imiş, evren yaratmak bir anda hem de bir an imiş Âşk… Ol demiş, olmuş. Sorgusuz, sualsiz âşık olmuş, yaşamış, ölmeden ölmüş…
Adını gizlemiş âşkının, kıskanmış, adını değiştirmiş, Leyla demiş, Mecnun olmuş…Leyla’yı kalbinde yaşatmış, âşk imiş çöl, âşk imiş onun perçemindeki gül…Adı leylde siyah imiş…
Leyla olmuş kendine…Mecnun olmuş kendine…Çöl olmuş yanmış kendine…
Âşık imiş Fuzuli…
….
Fuzuli,
Senin adın “erdem” imiş, “gereksiz” sanan senin adını, hayvan imiş, adın Muhammed imiş, Mehmed b. Süleyman imiş…Bu mührü sana âşk vermiş…
Ölümün kerbela imiş. Ölmedin ki âşk imiş sevgi…
Âşk imiş Âşk…Âşk imiş âşk…Âşksız geceler leyl imiş…Fuzuli mecnunu yazarken neylemiş…
Mecnuna tapmış, mecnuna özenmiş, mecnunu yaratmış…Yazmış… Görmemişler âşk-ı sadık kimmiş?
Tokat olup çarpmış, a hayvan, a âşksız beden, a anlamayan, a hayvan… Âşk-ı sadık Fuzuli imiş…
Fuzuli Alî imiş, şii imiş, şiir imiş… İlmin kapısında bir nokta imiş. Âşk imiş Âşk!
Bilmeyen hayvan imiş…
“Dürr-i sadef-i sıdk cenâb-ı mütevelli”…Doğuda âşkın, doğruda âşkın incisi Fuzuli imiş…
Gamım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî vefâ bilmen inânır mı inanmaz mı
Âşık imiş Fuzuli, gam tutarmış geceleri, gem vururmuş sevdaya…Gamında pinhan olurmuş kendisi de Mecnuna söyletirmiş derdini… Âşk imiş gecelerin sesi, gündüzün, gündüzün sevgilisi…Işığın rengi âşktan imiş…
Artıran söz kadrini sıdk ile kadrin artırır
Kim ne mikdâr olsa ehlin eyler ol mikdâr söz
Demiş de anlayan az imiş; anlayan aşığın bedeni, çoktan toprak imiş…Ruhu göze ışık, kalbe can imiş…Sözün değeri söyleyenden değil söyletenden imiş, kişi kendini sözüyle açık eder imiş. Sözüne ayna olan, sözüne “ayn” olan Leyla imiş…Kal-u Belâ âşk imiş…
Âşk imiş Fuzuli…
Âşkın olmadığı beden, âşık olmayan ruh Rabbi anlamaz imiş. Leyladan geçmeden Mevlaya varılmaz imiş. Âşk imiş Âşk! Böyle yana yakıla, böyle çığlık çığlığa, böyle kalbi dururcasına, böyle sızarak, böyle… Mecnunu âşık sanan aptal imiş. Mecnun apdal imiş…Bu âşkın sahibi Allah imiş. La ilahe ill
demekmiş, bu âşk ki okumadan bilmek imiş, emirsiz, tutuksuz, yasaksız, sözsüz, bir hiss imiş…
Âşk anlatılır mı?
Âşk hiç yazılır mı?
Yazan fuzuli imiş.
Âşk-ı Sadık, Âşk-ı beden Fuzuli imiş…
Âşk akar imiş, gözden, yürekten, kalpten, yanaktan, âşk imiş denizlerden okyanuslardan çok, âşk imiş evreni Yaradana sebep imiş…Sırr-ı kadim imiş…
Âşk imiş âşk!
Şükrettirirmiş.
Bülbül ölecek, gül solacak, mecnun dolaşacak avare olacak, leyla gelecek de görmeyecek…
Âşık âşkına “sen” demez imiş. Bedende “ben” yok imiş…Âşkta beden “adem” imiş…
Ben ben değilim, sen de ne sen, ben de ne sen!
Hem ben ki benim ve sen ki sen, sen ise ben
Hûtenli güzel! Seninle öyle doluyum
Sen ben mi yahut ikiz miyim bilmeden
“Hûtenli güzel” demiş Mesnevi…Celaleddin Rumî, Fuzuli’yi bilen imiş…Kitabı dinleyen imiş, kitabı âşkı bilen miş…
Âşk bildiren imiş geceleri, âşk imiş gördüren gözleri, âşk imiş evrenin rengi, sesi, nefesi, döngüsü, gerçeği, âşk imiş âşk…
Âşk imiş her ne var âlemde
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak
Âşk-ı sadık Fuzuli imiş, âşka sadık Fuzuli imiş, mecnunun adı çıkmış ancak, mecnun çölde avare imiş…
Adına tapan hayvan imiş.
Âşk imiş âşk, âşk yakar imiş.
Cehennem âşıkları yakmaz, âşk cehennemi yakar imiş. Âşksız beden nefes alsa da mefta imiş.
Âşıklar ölmez imiş…”Ölen beden, ete kemiğe ağlama” demiş âşk eden…Âşk gözünü açan imiş, Âşık uyumaz imiş…Âşık gözünü âşkla açan imiş, âşkla gören, âşkı gören, âşkı bilen, âşkı yaşayan imiş…
Âşkla yaşayan imiş âşk…
Âşk bir istidad imiş, Fuzuli’de füzun…Gül de kırmızı kan, bülbülde ölüm.
Âşk imiş ölüme en yakın, âşık ölse de kalsa da bir imiş…
Âşkla okunan Kur’an Kur’an imiş, âşkla gören göz mekanı aşan imiş, aşığın sözü zamanı geçer imiş, Âdem bu âşkı bilen imiş… ademin yokluğu, yoğun yoğu âşk imiş…Âşk imiş varın varı…
Âşk bir kapıya varan imiş…Kapıyı vuran kalp imiş, bir kere vurup, bin kere duran imiş…
Âşk imiş ölüm…
“Ölmeden önce ölün” diyen Peygamber imiş, âleme sultan inmiş, Ahmed-i Mahmud-i Muhammed Mustafa imiş, aleme rahmet imiş…
Âşk imiş Âşk!
Âşk bu devirde yaşar değilmiş…Âşk bedene düşen değilmiş…Âşk tene değen değilmiş. Âşk imiş âşk, geceleri aydınlatan, sabahları doğuran, gündüzleri çalışan, akşamları ölen imiş…Gün batımında batan imiş âşk. Dünyayı satan imiş. Âşk can imiş, canan imiş, candan imiş…Âşktan geçmeyen hayvan imiş…Âşık ölüme gülen imiş…Gül dalda solan imiş…Soluğunda nefes imiş…Bülbül bir kere gülünü gören imiş, Leyla mecnuna tek kelime etmiş, mecnun leylayı çölde duyar imiş…
Âşk imiş Fuzuli!
Âşk-ı Sadık, Âşk-ı Sahip, Âşk-ı Mahluk ,Âşk-a kul Fuzuli imiş…Cenab-ı Âşk'a dua kabul imiş.
Görmeden seven imiş, bedene sığan imiş…Sığdıran imiş…
Âşk imiş divanda yatar imiş…Âşk bu kitaplara sığmaz, kelimeye dökülmez, mecnunun dilinde düşmez imiş…
Âşık Fuzuli imiş…
Mecnunu âşık sanan hayvan imiş…
Âşık Fuzuli imiş…
Leylayı bâşka gören hayvan imiş...
Âşık imiş Fuzuli, Âşk Fuzuli imiş…
Çölde yürüyen ayakları Kays’ın sanan hayvan imiş…
Âşk Mekke’de tavaf imiş, Kabe’yi bulan imiş, âşk bir dua imiş, bire bin kere amin imiş.
Âşk vahdet imiş.İhlas imiş, lütf-ü latif imiş âşk…
Âşk imiş dilin kemiği, dil kemiksiz imiş…
Âşk imiş kalbin sesi, bülbül artık suskun imiş…
Âşk imiş ruhun kolu kanadı, bu devirde kırık imiş…
Âşk imiş iman, âşk imiş İslam…bu devirde bilinmez imiş…
Bilmeyen hayvan imiş…
Âşk imiş, Rabbim âşkla bilinen imiş…
Âşk-ı sadık bu sırra eren imiş…
Âşık ölmez imiş…
Öldü diyen hayvan imiş…Ölen hayvan imiş…
Ete kemiğe bürünen Âşk Yunus imiş…
Yusuf imiş…
Salih imiş…
İbrahim’de İsmail imiş…
Muhammed Mustafa imiş Âşk….
Âşk…
Âşk…
Âşk…
Âşk yaşatan imiş eri...
Âşık bundan ölmez imiş…
Âşk nefes imiş, ruh imiş, kainata üflenmiş…
Âşk imiş Âşk…
Ahh Min-el Âşk…
Âşk imiş Âşk…
âşk-ı sadık sensin Fuzuli...
Seni savunan "gül" imiş, ölüme "gül"en imiş, âşkını bilen imiş...
AŞK
Mende mecnundan füzun âşıklık istidadı var
Âşık-ı sadık benem mecnunun ancak adı var
Fuzuli'de bir eflatun renk yakalarsak ne alâ...!
Şair adamdır, âşık adamdır, âşık âdemdir ve ademdir âşk... Çağımızda varlık problemi yaşar âşk, yokluk problemi yaşatır, çoğu dünyalı yaptığını, yaşadığını "âşk" sanır, kandırmacalar için rol keser, "ölürüm, sana ölürüm…" şarkılarının dizeleri sadece repliktir. Yerini "ex âşkım bana neler ettin" lere, "gidene yol ver, gelene hoş gel"lere bırakır… Bu katlin ve rezilliğin kendisi, nedenleri, sonuçları üzerine düşünmeyi "ziyan" sayarak, sayfada kirlettiğim şu satırlar adına gözlerinizden özür dileyerek sözü aslına teslim ediyorum.
Aslolan âşktır âlemde…!
Âşk imiş her ne var alemde...
İlim kesbiyle pâye-i rif’at
Bir hayâl-i muhâl imiş ancak
Âşk imiş her ne var âlemde
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak
Âşk bilinen en doğu kelimelerden biri. Doğu, doğulu, doğru…Ölüm kadar yakın, her insan ölecek yaşta ya hani, her insan “âşk” yaşında, âşk üzerine yaratılan evren âşkla bilinme niyetinde…
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak… Âşk imiş her ne var âlemde…
Âşkı bunlardan daha iyi, daha güzel ne anlatabilir ki? Âşkı anlatmaya kalkan âşık değilmiş , âşkı yaşamaktan korkan âşık değilmiş… Âşkı kirleten insan imiş…Âşk devrimizde eksik imiş… Âşk insan döngülerinin dayanabileceği, ayakta durabileceği bir şey değilmiş, kalbi durdurabilirmiş, yapar bunu hani etten, kastan, sinirden vardır ya hani yumruğunuz büyüklüğünde ve sizin içinizde hani, sol göğsünüzle iman tahtanız arasında, içi boş et yığını, kanınızın pompası, nefesinizin sebebi, gönlünüzün yeri…Hani var ya ses çıkaran organınız, istemsiz çalışan kırmızı kasınız…İçi boş hani, hep ararsınız onu dolduracak birini… Kan dolar bulamazsanız. Bulursanız kanınız dışarı akar, yer açar sevgiliye, gururlanır…Gül bahçeleri, gülşen ve gülzâre…Allah’ı anlatır, bilirsiniz âşkla... İlim mi?
İlim dedikleri bir kıyl ü kâl imiş…
Âşk imiş kalb-i hilmi…
Âşk imiş kalbin ilmi…
Âşk imiş evrenin sebebi…
Ve âşk imiş her ne var âlemde…
Âşık Fuzuli…Âşk olmuşsa, âşk olmuşsa…
Âşık bile fuzuli, maşuk bile fuzuli imiş…
Âşk imiş bu evrenin sırrı, sebebi…
Seher vakitleri âşktanmış, gözyaşı âşktan akarmış ve iki göz, gök yüzünde, aşığın gül yüzünde iki göz, birbirini hiç görmeden ağlar imiş. Âşk imiş hüsn-ü derdleri…
“Gönül ne gök ne elâ ne lâciverd arıyor
Ah bu gönül bu gönül kendine derd arıyor” diyor Nefî…
İnsan âşkı bulunca cenneti görmez imiş, cenneti âşk olur, cehennemi âşk olur, yanmaktan çekinmez imiş. Bülbül gülünün dikeninde can vermeye mazhar olur da ölmekten korkmaz imiş. Kalbi gülle doludur onun, kanı aksa, kanı bitse, kanı çekilse gık çıkarmaz imiş… Güle hasret ölür ya, bülbül hiç şikayet hiç şikayet etmez imiş...
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
Etsem de abestir sitem-i hâre tahammül
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
Gül yağını eller sürünür, bülbül gülüne hasret ölür. Ölür de gık demez imiş. Bilir ki âşıklar ölmez imiş…Ölen beden, çürüyen etle kemik… İlk çene kopar ölüden, dili düşer bülbülün, susar bülbül, susar…Gül duymayacaksa bülbülü, sesini kusar. Susar, toprak susuzluğunda çöl olur, toprak kana bulanır bu suskudan. Âşktan yanar toprak. Kızarır, yanar, kül olur, parçalanır, bülbül bedenine dar gelir mezar, mezar utanır, âşk imiş âşk…Âşk imiş âşk…Bir âşk imiş ölüme yakın…Âşk bu alemde yaşamaz ama ölmez imiş. Âşk bu alemi tutan, bilinmek için Yaradan yaratılanmış âşk…Âşk şair edermiş ya adamı, fuzuli dedirtirmiş tüm varlığa, tüm ademe…Evren değerini yitirirmiş âşkın gözünde…
Âşkı bülbülün sesinde, mecnunun ayak izinde, leylanın gül yüzünde, ferhatın dağ delişinde, çölün kavurucu sıcağında, susuz ölümde, susan ölümde, susturan ölümde aramak fuzuli imiş…Âşk imiş gerçek, âşk-ı sadık Fuzuli imiş…Ne mecnunun gönlünü edebilmiş, ne leyla olabilmiş, ne çöle düşebilmiş, ne “aşığım” diyebilmiş, ne dedirtebilmiş, âşk…
Âşk denir miymiş? Dedirtmiş!
Mecnunlaşmış önce kelimede, Leylaymış, dualaşmış, âşk-ı kalb, kalb-i âşk…
Mecnunu âşık sanmış, mecnuna tapmış üç beş zerzevat! Âşk imiş Fuzuli…Âşık olan Fuzuli imiş…Hem Leyla, hem çöl, hem Mecnun, hem Kays, hem sevgilinin vücudu hem evrenin ruhu, hemnefes, hem bi nefes, hem ölü, hem diri…Âşk imiş Âşk…Aşk kılınan, kılan imiş, aşkla okunan ezan Allah'a varan imiş...Divitin ucunda evren oldurmak imiş, evren yaratmak bir anda hem de bir an imiş Âşk… Ol demiş, olmuş. Sorgusuz, sualsiz âşık olmuş, yaşamış, ölmeden ölmüş…
Adını gizlemiş âşkının, kıskanmış, adını değiştirmiş, Leyla demiş, Mecnun olmuş…Leyla’yı kalbinde yaşatmış, âşk imiş çöl, âşk imiş onun perçemindeki gül…Adı leylde siyah imiş…
Leyla olmuş kendine…Mecnun olmuş kendine…Çöl olmuş yanmış kendine…
Âşık imiş Fuzuli…
….
Fuzuli,
Senin adın “erdem” imiş, “gereksiz” sanan senin adını, hayvan imiş, adın Muhammed imiş, Mehmed b. Süleyman imiş…Bu mührü sana âşk vermiş…
Ölümün kerbela imiş. Ölmedin ki âşk imiş sevgi…
Âşk imiş Âşk…Âşk imiş âşk…Âşksız geceler leyl imiş…Fuzuli mecnunu yazarken neylemiş…
Mecnuna tapmış, mecnuna özenmiş, mecnunu yaratmış…Yazmış… Görmemişler âşk-ı sadık kimmiş?
Tokat olup çarpmış, a hayvan, a âşksız beden, a anlamayan, a hayvan… Âşk-ı sadık Fuzuli imiş…
Fuzuli Alî imiş, şii imiş, şiir imiş… İlmin kapısında bir nokta imiş. Âşk imiş Âşk!
Bilmeyen hayvan imiş…
“Dürr-i sadef-i sıdk cenâb-ı mütevelli”…Doğuda âşkın, doğruda âşkın incisi Fuzuli imiş…
Gamım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî vefâ bilmen inânır mı inanmaz mı
Âşık imiş Fuzuli, gam tutarmış geceleri, gem vururmuş sevdaya…Gamında pinhan olurmuş kendisi de Mecnuna söyletirmiş derdini… Âşk imiş gecelerin sesi, gündüzün, gündüzün sevgilisi…Işığın rengi âşktan imiş…
Artıran söz kadrini sıdk ile kadrin artırır
Kim ne mikdâr olsa ehlin eyler ol mikdâr söz
Demiş de anlayan az imiş; anlayan aşığın bedeni, çoktan toprak imiş…Ruhu göze ışık, kalbe can imiş…Sözün değeri söyleyenden değil söyletenden imiş, kişi kendini sözüyle açık eder imiş. Sözüne ayna olan, sözüne “ayn” olan Leyla imiş…Kal-u Belâ âşk imiş…
Âşk imiş Fuzuli…
Âşkın olmadığı beden, âşık olmayan ruh Rabbi anlamaz imiş. Leyladan geçmeden Mevlaya varılmaz imiş. Âşk imiş Âşk! Böyle yana yakıla, böyle çığlık çığlığa, böyle kalbi dururcasına, böyle sızarak, böyle… Mecnunu âşık sanan aptal imiş. Mecnun apdal imiş…Bu âşkın sahibi Allah imiş. La ilahe ill
Âşk anlatılır mı?
Âşk hiç yazılır mı?
Yazan fuzuli imiş.
Âşk-ı Sadık, Âşk-ı beden Fuzuli imiş…
Âşk akar imiş, gözden, yürekten, kalpten, yanaktan, âşk imiş denizlerden okyanuslardan çok, âşk imiş evreni Yaradana sebep imiş…Sırr-ı kadim imiş…
Âşk imiş âşk!
Şükrettirirmiş.
Bülbül ölecek, gül solacak, mecnun dolaşacak avare olacak, leyla gelecek de görmeyecek…
Âşık âşkına “sen” demez imiş. Bedende “ben” yok imiş…Âşkta beden “adem” imiş…
Ben ben değilim, sen de ne sen, ben de ne sen!
Hem ben ki benim ve sen ki sen, sen ise ben
Hûtenli güzel! Seninle öyle doluyum
Sen ben mi yahut ikiz miyim bilmeden
“Hûtenli güzel” demiş Mesnevi…Celaleddin Rumî, Fuzuli’yi bilen imiş…Kitabı dinleyen imiş, kitabı âşkı bilen miş…
Âşk bildiren imiş geceleri, âşk imiş gördüren gözleri, âşk imiş evrenin rengi, sesi, nefesi, döngüsü, gerçeği, âşk imiş âşk…
Âşk imiş her ne var âlemde
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak
Âşk-ı sadık Fuzuli imiş, âşka sadık Fuzuli imiş, mecnunun adı çıkmış ancak, mecnun çölde avare imiş…
Adına tapan hayvan imiş.
Âşk imiş âşk, âşk yakar imiş.
Cehennem âşıkları yakmaz, âşk cehennemi yakar imiş. Âşksız beden nefes alsa da mefta imiş.
Âşıklar ölmez imiş…”Ölen beden, ete kemiğe ağlama” demiş âşk eden…Âşk gözünü açan imiş, Âşık uyumaz imiş…Âşık gözünü âşkla açan imiş, âşkla gören, âşkı gören, âşkı bilen, âşkı yaşayan imiş…
Âşkla yaşayan imiş âşk…
Âşk bir istidad imiş, Fuzuli’de füzun…Gül de kırmızı kan, bülbülde ölüm.
Âşk imiş ölüme en yakın, âşık ölse de kalsa da bir imiş…
Âşkla okunan Kur’an Kur’an imiş, âşkla gören göz mekanı aşan imiş, aşığın sözü zamanı geçer imiş, Âdem bu âşkı bilen imiş… ademin yokluğu, yoğun yoğu âşk imiş…Âşk imiş varın varı…
Âşk bir kapıya varan imiş…Kapıyı vuran kalp imiş, bir kere vurup, bin kere duran imiş…
Âşk imiş ölüm…
“Ölmeden önce ölün” diyen Peygamber imiş, âleme sultan inmiş, Ahmed-i Mahmud-i Muhammed Mustafa imiş, aleme rahmet imiş…
Âşk imiş Âşk!
Âşk bu devirde yaşar değilmiş…Âşk bedene düşen değilmiş…Âşk tene değen değilmiş. Âşk imiş âşk, geceleri aydınlatan, sabahları doğuran, gündüzleri çalışan, akşamları ölen imiş…Gün batımında batan imiş âşk. Dünyayı satan imiş. Âşk can imiş, canan imiş, candan imiş…Âşktan geçmeyen hayvan imiş…Âşık ölüme gülen imiş…Gül dalda solan imiş…Soluğunda nefes imiş…Bülbül bir kere gülünü gören imiş, Leyla mecnuna tek kelime etmiş, mecnun leylayı çölde duyar imiş…
Âşk imiş Fuzuli!
Âşk-ı Sadık, Âşk-ı Sahip, Âşk-ı Mahluk ,Âşk-a kul Fuzuli imiş…Cenab-ı Âşk'a dua kabul imiş.
Görmeden seven imiş, bedene sığan imiş…Sığdıran imiş…
Âşk imiş divanda yatar imiş…Âşk bu kitaplara sığmaz, kelimeye dökülmez, mecnunun dilinde düşmez imiş…
Âşık Fuzuli imiş…
Mecnunu âşık sanan hayvan imiş…
Âşık Fuzuli imiş…
Leylayı bâşka gören hayvan imiş...
Âşık imiş Fuzuli, Âşk Fuzuli imiş…
Çölde yürüyen ayakları Kays’ın sanan hayvan imiş…
Âşk Mekke’de tavaf imiş, Kabe’yi bulan imiş, âşk bir dua imiş, bire bin kere amin imiş.
Âşk vahdet imiş.İhlas imiş, lütf-ü latif imiş âşk…
Âşk imiş dilin kemiği, dil kemiksiz imiş…
Âşk imiş kalbin sesi, bülbül artık suskun imiş…
Âşk imiş ruhun kolu kanadı, bu devirde kırık imiş…
Âşk imiş iman, âşk imiş İslam…bu devirde bilinmez imiş…
Bilmeyen hayvan imiş…
Âşk imiş, Rabbim âşkla bilinen imiş…
Âşk-ı sadık bu sırra eren imiş…
Âşık ölmez imiş…
Öldü diyen hayvan imiş…Ölen hayvan imiş…
Ete kemiğe bürünen Âşk Yunus imiş…
Yusuf imiş…
Salih imiş…
İbrahim’de İsmail imiş…
Muhammed Mustafa imiş Âşk….
Âşk…
Âşk…
Âşk…
Âşk yaşatan imiş eri...
Âşık bundan ölmez imiş…
Âşk nefes imiş, ruh imiş, kainata üflenmiş…
Âşk imiş Âşk…
Ahh Min-el Âşk…
Âşk imiş Âşk…
âşk-ı sadık sensin Fuzuli...
Seni savunan "gül" imiş, ölüme "gül"en imiş, âşkını bilen imiş...