Aşk’a, “ah” ile başlarken…
Üveysi özlemlerin kırıntısıyla beslenir yüreğim sahra dehlizinde..
Yusufi kuyularda kaderden kazaya düşerken,
Eyyûbi sabırlarla beklerim, beni kalbinin sultanlığına çekecek ipi..
Fasl-ı gül’de aşık turnalar ırmaklara muştularla akarken,
Adını satırlara gizlerim gözlerin yıldızları merhabalarken..
Zeytin gözlerinden gecelere yıldız düşsem Fatıma!
(…)
Abdestini aldığımız aşk’da üç defa kalbime seni çekerken,
Her hükmü meshederim başıma, Hamd-ü senalarla..
Kelamların en güzelini okurken “aşk aşk” diye,
‘Niyet ettim Rabbimin Rızası İçin Sevmeye’ dedik hayâ kapısında yâr..
(…)
Sen yürüyünce gül nazı adımlarla,
Attığın her adıma karşılık sayfalarıma bir ‘harf’ düşer…
Her harfin damarında sen dolaşırken,
Özlemler kabarır, dudaklarımın arasına bir ‘ah’ düşer…
Gözbebeklerinde okununca aşk bir ikindi vakti,
Her cümlenin sonuna bir ‘sen’ düşer…
(…)
Hicranlara mersiyeler okurken dilim,
‘inşaAllah’ der, ‘amin’lerle noktalarım her cümleyi..
(…)
Arafat’ta buluşalım seninle yâr!
Mescid-i Aksâ’da kıyama durup, Aşk’a aşk taşıyalım…
Mescid-i Haram’da rükû edelim, sırtımızda sevda yüküyle…
Secdede, sonsuzluğa açılan kapıdan içeri girince
Selamlarla seslen bana Eymen kapısında…
Dârüs’s-Selâm’da ellerinden cennet şarabı yudumlayıp
Firdevs’e yürüsek Rabbimizin inayetiyle.
Nefesin, Tûba ağacının yapraklarını öperken
Tomurcuklarından feraceler yapsın melekler sana.
Tut yüreğimden…
Es-selam’ını ruhuma işle Fatıma!
Hafâza melekleri şahit olsun sırrımıza…
Bu aşk’ın meali bensem, tefsiri sensin Fatıma!