MURATS44
Özel Üye
Simgeler ve onların ardında saklanan mesajlar her zaman önemlidir. Hatta dinî simgeler hemen her kompozisyonu daha heyecanlı bir bilmece hâline getirir. Ama simgeler ile uğraşmak ve bir yerden sonra yorumlamaktaki zorluklar, bâzen onu yorumu yapanın bâzen de yaptığı yorumun inandırıcılığını olumsuz etkiler.
Acaba AB bayrağında da benzer simgeler gizlenmiş olabilir mi? Veya orta yerde olan simgelerin bir mesajı var mıdır? Bütün bayrakların anlattığı değerler olduğuna göre, pekâla mümkün. Üstelik AB Komisyonu eski Başkanı Romano Prodi’nin Belçika Başkanı Guy Verhofstadt, yazar Umberto Eco, Swatch’ın mucidi Nicolas Hayek ve Gerard Mortier'le “AB için yeni bir bayrak” tasarımı konusunda 2001’de görüşmesine rağmen, bundan vazgeçtiğine göre.
Alman Spiegel Dergisi ve İngiliz gazeteleri The Guardian ve The Independent de böyle bir girişim olduğu, ama sonuçlanmadığı yönünde haberler verdiler.Hatta Hollandalı ünlü mimar Rem Koolhaas, bütün AB üyelerinin bayraklarının birbirine bitiştirilmesinden oluşan bir tasarım önermişti. Koolhaas’a göre mesaj “birlik ve farklılık” olmalıydı.
Ama belki de olmamalıydı. Çünkü AB bayrağının değişimi rafa kalktı. Aynı semboller hâlen veya aynen yürürlükte. Bu noktadan sonra “yorum” yapmak yerine, “bu konuyu bildiğini savunanların” yazdıklarını aktarmakta fayda var.
“Gökyüzünde büyük bir simge göründü; Bir kadın ve kucağında çocuğu güneşle giyinmişti. Ay, onların ayağının altındaydı ve tepelerinde on iki yıldızdan bir taç vardı” ve “bu yüzden AB bayrağında mavi fon üzerinde on iki yıldız olmalıydı”.
Bu ifâde herhangi bir “komplo teorisyenine” ait değil. Bu satırlar bir bilim-kurgu romanından da alınmadı. Bu cümleler 26 Şubat 1998’de Alman Die Welt Gazetesi’nde Tohmas Pinzka imzasıyla Yohannes’in vahyine atfen yayınlandı.
Pinzka şunları da yazdı;
“Bir süredir kamu binalarında Alman bayrağının yanında Avrupa bayrağı da asılı. Lâcivert arka plan üzerinde on iki altın yıldız. On iki yıldızın ne olduğunu sorduğunuzda birbiri ile çelişen cevâplarla karşılaşıyorsunuz.
Çoğu kimsenin verecek bir cevâbı yok. Bazıları AB’nin bir zamanlar 12 üyesi olduğunu hatırlıyorlar ve cevâp olarak bunu söylüyorlar. Ama bu yanlış bir cevâp.
Bayrağın hikâyesi İkinci Dünya Savaşı yıllarına gidiyor. Belçikalı Yahudi Paul Levi Yahudilerin Gestapo tarafından trenlerle bilinmeyene götürülmelerini izlerdi. Savaşın ve nasyonal sosyalistlerin sonunu görebilirse, her şey bittiğinde Katolik olmaya karar verdi.
5 Mayıs 1949’da Londra’da Avrupa Konseyi kuruldu ve Levi kültür bölümünün başına geldi. Altı yıl sonra, 1955’te temsilciler ortak bir bayrak üzerine tartışıyorlardı. Çeşitli öneriler vardı. İskandinav bayraklarının model alınması, üzerindeki haçtan dolayı sosyalistler tarafından reddediliyordu. Sosyalistlere göre böyle bir bayrak çok fazla ideolojik ve “çok Hıristiyan” olurdu.
Birgün Levi yürüyüş yaparken Hz. Meryem’in bir heykelinin önünden geçiyordu. Heykelin tepesindeki yıldız tacı güneşte, mavi gökyüzünün altında parlıyordu.
Levi hemen sonrasında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve Venedikli Hıristiyan Demokrat Kont Benvenuti’yi aradı ve ona Avrupa Bayrağı için lâcivert fon ve halka hâlinde on iki altın yıldız düşündüğünü söyledi. Kont Benvenuti bu fikirden etkilendi. Kısa bir süre sonra bu teklif genel kabûle ulaştı. Böylece o günden bugüne kadar bütün AB ülkeleri Hz. Meryem’in altın tacının gösterildiği bayrağa sahip oldular.”
Aynı yazıya göre; Bundan başka taç, “zaferi” ve “kadının yenilmezliğini” anlatıyor.
Katolik inancında uzun süre “kadın” ve “Hz. Meryem” aynı olarak değerlendirilse de, burada söz konusu olan “kadın”, “Hz. Meryem” değil. Buradaki “kadın”, Mesih doğuracağı için “Yeşu” olabilir.
“On iki” sayısı ise eski Mısır’da yer altına açılan kapıların sayısı. Yunan mitolojisinde ise “Herakles’in tamamlaması gereken görevlerin sayısı”. Romalılar da hukuku “on iki tablete” yazmışlardı. Bundan başka Hz. İsa’nın “on iki havarisi” vardı. “On iki” aynı zamanda “Yahudilerin on iki kabilesini” anlatıyor.
Ayrıca “Tanrının halkının evi” olan Kudüs’ün on iki kapısı ve her kapısının üzerine birer meleği var. Kapıların her birinin üzerinde İsrail kabilesinin oğullarının adı yazılı. Şehrin surlarının on iki temel taşı var. Bu taşların üzerinde de havarilerin adları yazılı.
Aynı çerçevede “on iki”, “dört” ve “üç”ten oluşuyor. Burada “üç”; Tanrı, oğul ve kutsal ruh. “Dört” ise; gökyüzünün dört yönü; Kuzey, Güney, Doğu, Batı.
Yinelemekte fayda olabilir; Yukarıdaki değerlendirme Almanya’nın önemli gazetelerinden ve AB’nin destekçisi olarak kabûl gören Die Welt Gazetesi’nde yayınladı.
Devâm edelim;
Avrupa’nın bütünleşmesi fikri, yazar ve siyâsetçi Richard Nikolaus Coudenhove-Kalergi’ye (1894-1972) kadar uzanır. 1923’te Viyana’da yayınladığı “Pan Avrupa Birliği” kitabı, yazarın bu konudaki fikirlerini aktarır. Richard Nikolaus Coudenhove-Kalergi, kitabında “Pan Avrupa’nın ambleminde olması gerekenler” hakkında şunu söyler;
“Hareketin sembolü altın bir güneş üzerinde kırmızı bir haç olmalıdır. Apollo’nun güneşi üzerinde İsa’nın haçı. Uluslarüstü insancıllık ve aydınlanmanın parlayan ruhu, aynı zamanda berrak barışın tarifi, açık mavi ile yer almalıdır.”
Kimi yazarlar, Coudenhove-Kalergi’nin annesinin Japon olması nedeniyle, Japon kültüründeki güneş imgeleminin bilinçle veya bilinçsiz etkisinde kaldığını savunurlar.
Bu arada beyaz daire üzerinde kırmızı haçın haçlı seferlerinin de sembolü olduğunu hatırlamakta fayda var. Kezâ aynı sembolde haçın gamalı olması durumunda, ortaya “nasyonal sosyalistlerin” simgesinin çıktığı da ortada.
Bugün ”Avrupa’nın barışta ve özgürlükte birliğinin yorulmayan öncü savaşçısı” sayılan Coudenhove-Kalergi, 1 Mayıs 1924’te “Avrupa Manifestosunu” deklare etmişti. Manifestodan naklen, güneş “aydınlanmayı” ve kırmızı haç "uluslararası insanlığı” sembolize ediyor.
Avrupa’nın bütünleşmesi fikrinden çıkan bu simgenin tasarımcısı gibi Avusturyalı olan Otto Habsburg ve Karl Habsburg da aynı amblemi alıp, üzerinde İsa’nın kırmızı haçı olan sarı Apollo güneşinin çevresine “Hz. Meryem’in on iki yıldızdan oluşan tacını” ekledi ve fonunun rengini açık maviden lâciverte çevirdi.
Avrupa Konseyi’nde sosyalistlerin Avrupa bayrağındaki amblemde haç olmamasında ısrar ettiğini düşününce, galiba sadece ortadaki motifi çıkarmak yeterli olmuş.
Gerçi dileyen hâlen on iki yıldızın, on iki üyeden, on iki burçtan ve on iki aydan kaynaklandığına, daire formunun bütünlük ve birlik anlamına geldiğine ve on iki sayısının tekamül etme manası taşıdığına inanabilir. Çünkü AB yetkililerinin bu yönde çok sayıda açıklaması oldu.
Ama bayrağın 8 Aralık’ta –ki bu Hz. Meryem ile ilgili önemli bir gündür- kabûl edilmesi ve “Hz. Meryem’in Avrupa’yı koruması”, hatta “Avrupa’nın Hz. Meryem ile özdeşleşmesi” gibi çeşitli fikirlerin varlığı, bunu inandırıcılıktan uzaklaştırıyor.
Bu arada kerameti kendinden menkul “Müslümanlar'a Cevaplar” (antwortenanmuslime.com) adlı sitede, “AB Bayrağındaki 12 yıldız ne sembolize etmektedir.” sorusunun altında şu ifâdeler yer alıyor;
“ABD bayrağının aksine AB bayrağındaki yıldızlar üye ülkeleri anlatmaz. Onlar mistik açından tekâmül manasına gelir. Avrupa İçin Anayasa Sözleşmesi’nin 4. Bölümünde on iki yıldız, İsrail’in on iki kabilesi, on iki havari, on iki ay, saatteki on iki saat ile irtibatlandırılır.
... Taçtaki on iki yıldız, Avrupa halklarını sembolize eder ve onların Yahudi-Hıristiyan geleneğinden geldiğini gösterir. İsrail’in on iki kabilesi vardı, İsa’yı on iki havari takip etti, Kudüs’ün on iki kapısı vardı.
... On iki yıldızın taç şeklinde dizilmesi Mesih'in doğumunu, Tanrının halkını ve tarihin yeni başlangıcını anlatır. Bayrak kutsiyetin ve seçilmişliğin vaadini belirtir.”
Avrupa İçin Anayasa Sözleşmesi (Avrupa Konvansiyonu’nun Valery Giscard d’Estaing’in önderliğindeki çalışmaları ile hazırlandı. Yaz 2003’te tamamlandı. Yaz 2004’e kadar üzerinde çalışıldı. 29 Ekim 2004’te Roma’da törenle imzalandı ve hâlen üye ülkelerin onayını bekliyor) aslında bu derecede doğrudan irtibatlandırmıyor. Ama “kültürel, dinî ve insanî mirasından esinlenerek” diyor ve ekliyor “Birlik, kiliseler ile birlikte üye ülkelerdeki dinî kurumlar ya da toplulukların ulusal hukuk altındaki statülerine saygı duyar ve önyargı göstermez”.
Yani “sivil görünmeyen” ve Kilisenin sesi konumundaki “Müslümana Cevaplar” doğru söylüyor.Enteresan değil, ama bilmekte fayda var; Alman Katolik Kilisesi de aynısını yineliyor.
Acaba AB neden hâlâ bayrağını aylarla burçlarla izah ediyor ve bayrak hakkındaki yorumlara cevâp vermiyor?
Acaba AB gerçekten de “Hristiyan Kulübü” olmaya bilir mi?
Acaba on iki yıldız ile “tekamül” ettiğini, tamama erdiğini söyleyen AB Türkiye’yi almaya niyetli mi?
Bir dönemin Avrupa Parlamentosu Başkanı Pat Cox, TBMM'de yaptığı konuşmada, AB’nin Hıristiyan Kulübü olmadığını ve Türkiye’yi alacağını söyledi. Aynı ziyaret sırasında bir gazetecinin bayrak ile ilgili sorusuna işe şu cevabı verdi;
"Yıldız sayısı artacak mı? Hayır, 12 rakamını koruyacağız. Bugün bile AB üyesi devlet sayısı 15. Semboller önemlidir. Mavi fon kuzey gökyüzünü ifade ediyor.Yıldız sizin literatürünüzde ve İrlanda literatüründe yıldızlar hayal kurmayı ifade eder, daire uyumu ve birliği simgeler. 12 sayısı günün saatini ve yılın aylarını sembolize eder. Dolayısıyla birlik içinde sürekli olarak ileriye doğru hareket. Tıpkı Türkiye'nin dönen dervişleri gibi. Sürekli olarak doğruyu aramanın peşinde. Yıldızlar birbirine değmiyor. Bağımsız. Dolayısıyla bu dairemiz açık. Bizim değerlerimizi gerçekten benimseyenlere açık. Bayrağımızın sembolü bu. 50 yıl önce Strazburg da bu bayrak kabul edilmişti." dedi.
Cox, o zaman bu dairenin tam ortasına haç işareti konulması konusunda görüşler olduğunu ifade etti ve "AB Konseyi buna 'hayır' dedi. Herhangi bir bölücülük olamaz. Bu da size açık seçik mesajdır." dedi.
Denebilir ki, Türk Bayrağında da ayyıldız var. Hatta hilâl İslâm’da büyük öneme sahip. AB’nin bayrağında da onlar açısından önemli değerlerin simgeleri olamaz mı?
Elbette olabilir. Olduğu da görülüyor. Ama arada iki fark var. Birincisi Türkiye bayrağındaki simge ne ise, ne olduğunu da bütün çıplaklığı ile söylüyor. İkincisi AB bir ülke değil, “uluslarüstü sistematik” olduğu ve evrensel değerlerin himayesi gibi iddiaları olduğu için, etik bir tutum değil.
Türkiye’nin üyeliği ile ne olur bilinmez. Belki on iki yıldızlı taç aynı kalır, belki bir yıldız daha eklerler, belki de bir hilâl. Belli olmaz. Güne bağlı.
Ama her durumda 25 üyenin on iki yıldız olduğu yerde, gerçekten Türkiye “tek yıldız”.