TÜRKOĞLU
Aktif Üyemiz
İptidai Şamanizmde şaman ile tabibin aynı şahıs olduğu kabul görür. Doğu Türkistan Türkleri, Yakutlar gibi, erkek şamana oyun derler. Kırgız-Kazaklarda şaman yerini tutan ve onun ödevlerini uygulayan kişiye baksı (görücü, gören, bakan) ya da bahşı denir.
Türklerde müzik ve dansla tedavi basit bir hekim işi değil, sosyokültürel ve spritüel bir fenomendir. Baksı veya Kam adı verilen tedaviciler, Türk kültürü ve günlük yaşayışında çok eski zamanlardan beri yer almaktadır. Bu kimseler toplumlarında tedaviciliğin yanı sıra birçok başka işlevi üstlenmişlerdir. Baksı, icra ettiği müzik, ritim ve danslarla bir sanatçı gibi görünür, ama o trans içinde sezgi bilgisinden bahsettiği için medyumdur. Toplumun ihtiyacı ve sorularına cevap verdiği için sosyolog, pedagog ve psikolog rolünü de üzerine almıştır. Ulaştığı transın sezgi neticesi oluşturduğu bilgi derinliği açısından, insanların duygularına yön verme imkânı sebebiyle hekim ve de manevi ihtiyaçlara cevap verme yeteneği ve konumu sebebiyle de ruhiyatçı rolünü oynamaktadır. Dede Korkut misalinde olduğu gibi: Dede Korkut bir yanda öğüt verir, bir yanda destan söyler, diğer yanda kopuz çalar, hasta tedavi eder ve çeşitli konularda iyi sonuçlar alınması için dua eder. Kazak ve Kırgızların inanışına göre, Korkut Ata en büyük velilerden sayılır. Kazakların kopuz ve tombure, dombra gibi sazlarını icat edenin de yine Korkut Ata olduğuna inanılır
Bilhassa Altay, Kırgız, Kazak ve Sibirya (Yenisey, Abakan) Kamları, yayla veya parmakla icra edilen Kopuz, Topşuur, Komuz, Kıyak gibi müzik âletleri ve çeşitli ritim sazlarıyla trans haline geçip “Ataruhu” ile bağ kurup bu sezgi bilgisine ulaşmaya çalışırlardı. Müzik eşliğinde icra edilen danslar genellikle bazı kutsal figürlerin taklidi şeklinde olurdu. Kazak ve Kırgız Türklerinde müzik ve dans ile tedavi örneği olarak, çok eskiden beri devam eden bir dans olan Karacorga bir atın yürüyüşünü simgelemektedir. Kartal, kurt, ayı, geyik, kuğu, yedi evliya, at, kaz bu simgelerden bazılarıdır. Eski inanışa göre bu figürler Ataruhu´nu temsil etmektedirler. Elde edilen bilgi ile hastaları tedavi ederler, gelecekten haber verirler, toplum meselelerine çözüm getirirlerdi. Kam denilen, daha sonra İslâm dini tesiri ile Bahşı veya Baksı adını alan bu hekim–ozanlar için ilham ve sezgiye ulaşmak kolay bir şey değildi. Ancak Ataruhu bu seçimi yapar ve bu görev en uygun kişiye veya kişilere verilirdi.
Günümüzde Kazak, Kırgız ve Altay Türklerinde hala yaşayan Baksı Dansı, Karacorga veya baksı tedavi seansı olarak bilinen bu seans, baksının dua ile Ataruhu´na iltica etmesi ile başlar.
Yavaş yavaş ilk bağlantıyı kurduğu yerden ayağa kalkarken spiral şeklindeki el kol hareketleriyle spritüel enerjiye konsantre olup, o enerjinin kollarında oluşmasına çalışır. Bu sırada dombra, kılkopuz, şangobız, adlı enstrümanlar ve su sesi ile müzisyenler kendisine eşlik eder.
İkinci safhada adı geçen enerji omuzlara yöneltilir ve omuz hareketleri ile birlikte ritim ve melodi değişir. Fizik bedendeki son durak olan baş hareketi başladığında müzisyenler ritmi ve melodiyi uygun şekilde icra ederler.
Sonraki bölüm seansın en önemli yeri olup; baksı, bu bölümde serbest ritim ve melodi ile sezgilerine yönelir ve improvize (içine doğduğu gibi) dans ile trans (vecd, istiğrak, duyguların yücelmesi) haline girer. Trans sırasında hasta için neler yapılması gerektiğine ait bilgileri, sezgileri ile algılar ve uygular. Bu bölüm sonsuzluk ve ölümsüzlük, değişmeyen bilgi ile bir olma bölümü olarak tarif edilir.
Daha sonra dönüş başlar, baş, omuz ve kol hareketleri sıra ile uygulanıp yer bağlantısı sonucu oturularak seansa son verilir. Seansın süresini genellikle baksı tayin eder.
Adı geçen at yürüyüşünü temel alan ve günümüze kadar gelebilmiş tedavi dansı örneği olan Karacorga´nın (baksı dansı) benzer örneklerini Azerbaycan Gobustan kayalıklarındaki figürlerde görmekteyiz ki, bu da bu geleneğin 12.000 yıl öncesine kadar uzandığına dair önemli bir belgedir.
Günümüzde Baksı dansı, R. Oruç Güvenç ve öğrencileri tarafından, Türk müzik ve hareket terapisi geleneğinin bir parçası olarak aktif müzik terapi seanslarında kullanılmaktadır. Yapılan çalışmaları izleyen fizyoterapistler, çalışmanın yavaştan başlaması, kademeli olarak hızlanması ve sonra tekrar yavaşlamasını, ayrıca detay organdan başlayıp tüm vücuda yayılması ve daha sonra tekrar detay organa dönerek sonlanmasını, modern fizyoterapi anlayışına uygun olduğunu bildirmişlerdir.
Türklerde müzik ve dansla tedavi basit bir hekim işi değil, sosyokültürel ve spritüel bir fenomendir. Baksı veya Kam adı verilen tedaviciler, Türk kültürü ve günlük yaşayışında çok eski zamanlardan beri yer almaktadır. Bu kimseler toplumlarında tedaviciliğin yanı sıra birçok başka işlevi üstlenmişlerdir. Baksı, icra ettiği müzik, ritim ve danslarla bir sanatçı gibi görünür, ama o trans içinde sezgi bilgisinden bahsettiği için medyumdur. Toplumun ihtiyacı ve sorularına cevap verdiği için sosyolog, pedagog ve psikolog rolünü de üzerine almıştır. Ulaştığı transın sezgi neticesi oluşturduğu bilgi derinliği açısından, insanların duygularına yön verme imkânı sebebiyle hekim ve de manevi ihtiyaçlara cevap verme yeteneği ve konumu sebebiyle de ruhiyatçı rolünü oynamaktadır. Dede Korkut misalinde olduğu gibi: Dede Korkut bir yanda öğüt verir, bir yanda destan söyler, diğer yanda kopuz çalar, hasta tedavi eder ve çeşitli konularda iyi sonuçlar alınması için dua eder. Kazak ve Kırgızların inanışına göre, Korkut Ata en büyük velilerden sayılır. Kazakların kopuz ve tombure, dombra gibi sazlarını icat edenin de yine Korkut Ata olduğuna inanılır
Bilhassa Altay, Kırgız, Kazak ve Sibirya (Yenisey, Abakan) Kamları, yayla veya parmakla icra edilen Kopuz, Topşuur, Komuz, Kıyak gibi müzik âletleri ve çeşitli ritim sazlarıyla trans haline geçip “Ataruhu” ile bağ kurup bu sezgi bilgisine ulaşmaya çalışırlardı. Müzik eşliğinde icra edilen danslar genellikle bazı kutsal figürlerin taklidi şeklinde olurdu. Kazak ve Kırgız Türklerinde müzik ve dans ile tedavi örneği olarak, çok eskiden beri devam eden bir dans olan Karacorga bir atın yürüyüşünü simgelemektedir. Kartal, kurt, ayı, geyik, kuğu, yedi evliya, at, kaz bu simgelerden bazılarıdır. Eski inanışa göre bu figürler Ataruhu´nu temsil etmektedirler. Elde edilen bilgi ile hastaları tedavi ederler, gelecekten haber verirler, toplum meselelerine çözüm getirirlerdi. Kam denilen, daha sonra İslâm dini tesiri ile Bahşı veya Baksı adını alan bu hekim–ozanlar için ilham ve sezgiye ulaşmak kolay bir şey değildi. Ancak Ataruhu bu seçimi yapar ve bu görev en uygun kişiye veya kişilere verilirdi.
Günümüzde Kazak, Kırgız ve Altay Türklerinde hala yaşayan Baksı Dansı, Karacorga veya baksı tedavi seansı olarak bilinen bu seans, baksının dua ile Ataruhu´na iltica etmesi ile başlar.
Yavaş yavaş ilk bağlantıyı kurduğu yerden ayağa kalkarken spiral şeklindeki el kol hareketleriyle spritüel enerjiye konsantre olup, o enerjinin kollarında oluşmasına çalışır. Bu sırada dombra, kılkopuz, şangobız, adlı enstrümanlar ve su sesi ile müzisyenler kendisine eşlik eder.
İkinci safhada adı geçen enerji omuzlara yöneltilir ve omuz hareketleri ile birlikte ritim ve melodi değişir. Fizik bedendeki son durak olan baş hareketi başladığında müzisyenler ritmi ve melodiyi uygun şekilde icra ederler.
Sonraki bölüm seansın en önemli yeri olup; baksı, bu bölümde serbest ritim ve melodi ile sezgilerine yönelir ve improvize (içine doğduğu gibi) dans ile trans (vecd, istiğrak, duyguların yücelmesi) haline girer. Trans sırasında hasta için neler yapılması gerektiğine ait bilgileri, sezgileri ile algılar ve uygular. Bu bölüm sonsuzluk ve ölümsüzlük, değişmeyen bilgi ile bir olma bölümü olarak tarif edilir.
Daha sonra dönüş başlar, baş, omuz ve kol hareketleri sıra ile uygulanıp yer bağlantısı sonucu oturularak seansa son verilir. Seansın süresini genellikle baksı tayin eder.
Adı geçen at yürüyüşünü temel alan ve günümüze kadar gelebilmiş tedavi dansı örneği olan Karacorga´nın (baksı dansı) benzer örneklerini Azerbaycan Gobustan kayalıklarındaki figürlerde görmekteyiz ki, bu da bu geleneğin 12.000 yıl öncesine kadar uzandığına dair önemli bir belgedir.
Günümüzde Baksı dansı, R. Oruç Güvenç ve öğrencileri tarafından, Türk müzik ve hareket terapisi geleneğinin bir parçası olarak aktif müzik terapi seanslarında kullanılmaktadır. Yapılan çalışmaları izleyen fizyoterapistler, çalışmanın yavaştan başlaması, kademeli olarak hızlanması ve sonra tekrar yavaşlamasını, ayrıca detay organdan başlayıp tüm vücuda yayılması ve daha sonra tekrar detay organa dönerek sonlanmasını, modern fizyoterapi anlayışına uygun olduğunu bildirmişlerdir.