Artık bayramın adı iyiden iyiye değişti şu kendini işten kafasını ayıramayan bizlerle birlikte. bayramların adı tatil oldu.. ve 9 günden aşağı hesaplandığında da “aaaaa hay allah” tepkileri vermeye başladık. peki ya bu mu bayramın anlamı? bu mu öğretildi bize, böyle mi yaşadık bayramlarımızı… nerde eli öpülmeyi bekleyen büyüklerimiz, bayramlıklarını başucunda saklayan çocukluklarımız.. bir tebrik mesajına hapsoldu artık hepsi. ne büyük iş ya, bir mesaj hazırlayıp, ki artık o bile hazır msg halini aldı, tüm numaralara gönder gitsin.. neymiş, bayram kutluyormuşuz…
Peki o mutfaktan yeni çıkmış, asma yapragı kokan hafif nemli eller… hani öperken huzur bulduğumuz. şeker biriktirdiğimiz keselerimiz, çatapat alıp sokaklarda oynayacagımız harçlıklarımızı her eklenen yeni parayla baştan saydığımız heyecanlarımız… 2 gün önceden askısıyla odanın kapısına astığımız ve yatağımızın kenarında kutusuyla sakladığımız bayramlıklarımız…
Sabahın erken saatlerinde kalkardık, öğlene doğru değil.. evin erkekleri bayram namazına gider, dönüşte gelip diğer fertleri alır ve kabristan ziyaretleri yapılırdı. eve dönülür, yıkanılır, giyinilir, aile içi bayramlaşmalar bitirilir ve kahvaltı yapılırdı… sonra büyük heyecanla aile büyüklerine gidilirdi… çocukluğumun en güzel günüydü o günler. tüm aile gelirdi dedelerin anneannelerin evlerine.. dayılar, amcalar, teyzeler… ve onların çocukları. Mutfaktan mis gibi kokular yayılırdı öğle yemeği için… kıymalı yaprak sarması, tandır ve iç pilavı… yemekler yenir, herkes bayramlaşır, harclıklar toplanıp tüm çocuklar sokağa çıkardık. bakkal amca o gün tıklım tıklım olurdu çatapat satışları tavan yapardı… bayramdı.
şimdilerde bu telaşı bırakın çocuklarımıza yaşatmayı, biz bile yaşayamaz olduk… nedir şimdi bayram telaşının karşılığı? hemen cevap verelim: “nereye gitsek?” evet işte sadece bu.. peki çocuklarımız büyüyünce anlatacak ya da anlamı olacak neleri kalacak akıllarında bayramlar adına… hiçbirşey. onların bizim gibi anlatacak anıları bile olamayacak… tıpkı arap kızlı mabel sakızlar gibi..