Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Risale-i Nur’un faal bir şakirdi olan Ahmed Nazif* Çelebi’nin bir istihracı ve bir fıkrasıdır. Bunu hem Birinci Şuaın Otuz İkinci ayeti olarak, hem Yirmi Yedinci Mektubun fıkralarında kaydetmek münasib görüldü. O kendisi diyor:
Gelen ayetleri hafızdan dinledim. Sûre-i Ahzab’dan:
1
Bu ayetlerde Risale-i Nur’a ima ve remz ve belki işaret var, diye hissettim. Evet madem bu ayet gibi vazife-i risalet ve davete bakan ayetler her asra bakıyorlar ve her asırda efradları ve mâsadakları var. Ve madem, bu ayetlerde Resul-ü Ekrem’e (a.s.m.) verilen sıfatlar ve ünvanlar her zamanda cereyan ve her asırda hükmetmek haysiyetiyle ve ünvanların altında mana-yı remziyle Risale-i Nur gibi o vazifeyi yerine getiren eserler ve zatlar bu gibi âyatın daire-i şümullerine girmeleri, Kur’an’daki i’caz-ı manevînin şe’nidir belki muktezasıdır ve lâzımıdır. Madem Risale-i Nur bu acib asırda müstesna bir surette bu ayetin işaret ettiği vazifeyi yapıyor ve manasının daire-i külliyesinde bir ferdidir. Elbette müteaddid emareler ve gizli karineler ile diyebiliriz ki; bu ayette dahi Birinci Şuaın sair otuz bir adet ayetleri gibi Risale-i Nur’a mana-yı işarîyle bakar. Şöyle ki: 2
cümlesi, mana-yı işarîsiyle, 1370’e kadar tecavüz eden en karanlık bir zulüm, en karanlık
1- Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin. Ve Onu sabah-akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen Odur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, mü’minlere karşı çok merhametlidir. Kendisine kavuştukları gün, Allah’ın onlara iltifatı, “selâm”dır. Allah onlara çok değerli mükâfat hazırlamıştır. Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı ve Allah’ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik. Allah’tan büyük bir lütfa ereceklerini mü’minlere müjdele. (Ahzab Suresi: 41-47)
2- Bu ifadenin açıklaması metin içinde verilmiştir.
Gelen ayetleri hafızdan dinledim. Sûre-i Ahzab’dan:
1
Bu ayetlerde Risale-i Nur’a ima ve remz ve belki işaret var, diye hissettim. Evet madem bu ayet gibi vazife-i risalet ve davete bakan ayetler her asra bakıyorlar ve her asırda efradları ve mâsadakları var. Ve madem, bu ayetlerde Resul-ü Ekrem’e (a.s.m.) verilen sıfatlar ve ünvanlar her zamanda cereyan ve her asırda hükmetmek haysiyetiyle ve ünvanların altında mana-yı remziyle Risale-i Nur gibi o vazifeyi yerine getiren eserler ve zatlar bu gibi âyatın daire-i şümullerine girmeleri, Kur’an’daki i’caz-ı manevînin şe’nidir belki muktezasıdır ve lâzımıdır. Madem Risale-i Nur bu acib asırda müstesna bir surette bu ayetin işaret ettiği vazifeyi yapıyor ve manasının daire-i külliyesinde bir ferdidir. Elbette müteaddid emareler ve gizli karineler ile diyebiliriz ki; bu ayette dahi Birinci Şuaın sair otuz bir adet ayetleri gibi Risale-i Nur’a mana-yı işarîyle bakar. Şöyle ki: 2
cümlesi, mana-yı işarîsiyle, 1370’e kadar tecavüz eden en karanlık bir zulüm, en karanlık
1- Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin. Ve Onu sabah-akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen Odur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, mü’minlere karşı çok merhametlidir. Kendisine kavuştukları gün, Allah’ın onlara iltifatı, “selâm”dır. Allah onlara çok değerli mükâfat hazırlamıştır. Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı ve Allah’ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik. Allah’tan büyük bir lütfa ereceklerini mü’minlere müjdele. (Ahzab Suresi: 41-47)
2- Bu ifadenin açıklaması metin içinde verilmiştir.