MURATS44
Özel Üye
Esselamu aleyküm Fahrettin Hocam ve İhsan hocam.
burada soracağım soru benim için önemli. İki farklı kaynakta , iki farklı yorum gördüm. Doğru olan hakkında birkaç sorum olacak.
Bediüzzaman hazretlerinin , Emirdağ Lahikasında belirttiği;
Bediüzzaman'ın ''Ey yüz sene sonra gelenler'' ifadesinin ''Ey üç yüz sene sonra gelenler'' olarak değiştirildiği bölüm , üstadın daha açık şekilde ifadesiyle ,Kastamonu Lahikasında; Ramazan-ı serifte onuncu günün ikinci saatinde birden bu hadîs-i serif hatırıma geldi. Belki Risale-i Nur sakirdlerinin taifesi ne kadar devam edecegini düsündügüme binaen ihtar edildi. (sedde sayılır, tenvin sayılmaz) fıkrasının makam-ı cifrîsi 1542 ederek nihayet-i devamına îma eder.
(sedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1506 edip, bu tarihe kadar zahir ve asikârane, belki galibane; sonra tâ kırk ikiye kadar, gizli ve maglubiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam edecegine remze yakın îma eder.
(sedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1545 olup, kâfirin basında
kıyamet kopmasına îma eder.Cây-ı dikkat ve hayrettir ki, üç fıkra bil'ittifak bin besyüz (1500)tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına manidar, makul ve hikmetli bir surette 1506'dan tâ 42'ye, tâ 45'e kadar üç inkılab-ı azîmin ayrı ayrı zamanlarına tetabuk ve tevafuklarıdır. Bu îmalar gerçi yalnız birer tevafuk oldugundan delil olmaz ve kuvvetli degil, fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat'î tarzda kimse bilmez; fakat böyle îmalar ile bir nevi kanaat, bir galib ihtimal gelebilir. Fatiha'da "sırat-ı müstakim" ashabının taife-i kübrasını tarif eden fıkrası, seddesiz bin besyüz altı veya yedi (1506-1507) ederek tam tamına fıkrasının makamına tevafuku ve manasına tetabuku ve sedde sayılsa fıkrasına üç manidar farkla tam muvafakatı ve manen mutabakatı bu hadîsin îmasını teyid edip remz derecesine çıkarıyor. Ve müteaddid âyâtı Kur'aniyede "sırat-ı müstakim" kelimesi, bir mana-yı remziyle Risalet-in Nur'a manaca ve cifirce îma etmesi remze yakın bir îma ile; Risalet-in Nur sakirdlerinin taifesi, âhirzamanda o taife-i kübra-i a'zamın âhirlerinde bir hizb-i makbul olacagını isaret eder diye def'aten birden ihtar edildi.
Bu söyledikleriyle üstadın kıyamet tarihiyle ilgili yorumda bulunduğu anlaşılıyor ,eğer ben yanlış yorumlamadıysam..Bu durumda , üstadın söylediği :
"Ey yüz sene sonra gelenler..." hitabının , "Ey üçyüz sene sonra gelenler..." şekline dönüşümünde ,
1- Burdaki niyet nedir.Neden bunu değişme ihtiyacı hissettiler.
2- Hangi nesle hitap ediyor?
3- Verilen tarih hicri takvim ise miladi takvimdeki karşılığı geldiğinde , alametlerin durumu ne olacak?
4- Bediüzzaman gibi bir alimin böyle bir yorumda bulunarak insanların anlamasındaki eksikliklere rağmen , inananlar üzerindeki etkiyi bilerek , hadisi şeriflerde ve ,a'raf süresi 187.ayetinde :
bu durumda Bediüzzaman bunu çok iyibildiği halde bu hesabı yapmasındaki amaç ne olabilir? Bu tarih Allah ac katında saklıysa ve bunu Kuranı Kerimi çok iyi bilen insanın bu hesabı yapmasındaki amaçnedir?
burada soracağım soru benim için önemli. İki farklı kaynakta , iki farklı yorum gördüm. Doğru olan hakkında birkaç sorum olacak.
Bediüzzaman hazretlerinin , Emirdağ Lahikasında belirttiği;
Bediüzzaman'ın ''Ey yüz sene sonra gelenler'' ifadesinin ''Ey üç yüz sene sonra gelenler'' olarak değiştirildiği bölüm , üstadın daha açık şekilde ifadesiyle ,Kastamonu Lahikasında; Ramazan-ı serifte onuncu günün ikinci saatinde birden bu hadîs-i serif hatırıma geldi. Belki Risale-i Nur sakirdlerinin taifesi ne kadar devam edecegini düsündügüme binaen ihtar edildi. (sedde sayılır, tenvin sayılmaz) fıkrasının makam-ı cifrîsi 1542 ederek nihayet-i devamına îma eder.
(sedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1506 edip, bu tarihe kadar zahir ve asikârane, belki galibane; sonra tâ kırk ikiye kadar, gizli ve maglubiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam edecegine remze yakın îma eder.
(sedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1545 olup, kâfirin basında
kıyamet kopmasına îma eder.Cây-ı dikkat ve hayrettir ki, üç fıkra bil'ittifak bin besyüz (1500)tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına manidar, makul ve hikmetli bir surette 1506'dan tâ 42'ye, tâ 45'e kadar üç inkılab-ı azîmin ayrı ayrı zamanlarına tetabuk ve tevafuklarıdır. Bu îmalar gerçi yalnız birer tevafuk oldugundan delil olmaz ve kuvvetli degil, fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat'î tarzda kimse bilmez; fakat böyle îmalar ile bir nevi kanaat, bir galib ihtimal gelebilir. Fatiha'da "sırat-ı müstakim" ashabının taife-i kübrasını tarif eden fıkrası, seddesiz bin besyüz altı veya yedi (1506-1507) ederek tam tamına fıkrasının makamına tevafuku ve manasına tetabuku ve sedde sayılsa fıkrasına üç manidar farkla tam muvafakatı ve manen mutabakatı bu hadîsin îmasını teyid edip remz derecesine çıkarıyor. Ve müteaddid âyâtı Kur'aniyede "sırat-ı müstakim" kelimesi, bir mana-yı remziyle Risalet-in Nur'a manaca ve cifirce îma etmesi remze yakın bir îma ile; Risalet-in Nur sakirdlerinin taifesi, âhirzamanda o taife-i kübra-i a'zamın âhirlerinde bir hizb-i makbul olacagını isaret eder diye def'aten birden ihtar edildi.
Bu söyledikleriyle üstadın kıyamet tarihiyle ilgili yorumda bulunduğu anlaşılıyor ,eğer ben yanlış yorumlamadıysam..Bu durumda , üstadın söylediği :
"Ey yüz sene sonra gelenler..." hitabının , "Ey üçyüz sene sonra gelenler..." şekline dönüşümünde ,
1- Burdaki niyet nedir.Neden bunu değişme ihtiyacı hissettiler.
2- Hangi nesle hitap ediyor?
3- Verilen tarih hicri takvim ise miladi takvimdeki karşılığı geldiğinde , alametlerin durumu ne olacak?
4- Bediüzzaman gibi bir alimin böyle bir yorumda bulunarak insanların anlamasındaki eksikliklere rağmen , inananlar üzerindeki etkiyi bilerek , hadisi şeriflerde ve ,a'raf süresi 187.ayetinde :
"Sana kıyameti, onun ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: "Onun bilgisi, sadece Rabbimin katındadır. Onu vaktinde O'ndan başkası ortaya çıkaramaz. O göklere ve yeryüzüne ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir." Sanki sen biliyormuşsun gibi onu sana soruyorlar. De ki: "Onun bilgisi, sadece Allah'ın katındadır. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler."
bu durumda Bediüzzaman bunu çok iyibildiği halde bu hesabı yapmasındaki amaç ne olabilir? Bu tarih Allah ac katında saklıysa ve bunu Kuranı Kerimi çok iyi bilen insanın bu hesabı yapmasındaki amaçnedir?
NOT
İnşaallah ,yanlış bir cümle ve yorumda bulunmadım. Eğer uygun görmezseniz bu konu silebilirsiniz.
Moderatör tarafında düzenlendi: