BEDİÜZZAMAN’IN NUR TALEBELERİNE YAZDIĞI MEKTUPLAR Hulûsi Bey'e Yazdığı Mektuplar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
(Hulûsi Bey’e hitabdır) 1
barla_26_1.gif

2
barla_26_2.gif

3
barla_26_3.gif


Aziz kardeşim!
Sizler sabah ve akşam duamda dahilsiniz. Siz dahi beni duanızda dahil ediniz. Şu âlemde mü’minin mü’mine karşı en büyük yardımı dua iledir. Eğer bir adam, dostundan emin ise ki gurura girmez, onu şükre sevketmek için tahdis-i nimet nev’inden ona ait bir kısım ihsanat-ı rabbaniyeyi bahsetse beis yoktur zannederim. İşte seni gurursuz bildiğim için bu sırrı sana açıyorum. Şöyle ki, ben Sözler’i yazarken ihtiyarsız olarak ekser temsilâtı, şuunat-ı askeriye nev’inden zuhur ediyordu. Ben hayret ediyordum. Neden böyle yazıyorum, sebebini bilmiyordum. Sonra hatırıma geldi ki, belki istikbalde şu Sözler’i hakkıyla anlayacak, kabul edip hırz-ı can edecek en mühim talebeleri askeriyeden yetişecek. Onun için böyle yazmaya mecbur oluyorum, düşünüp o kahraman askerleri bekliyordum.
İşte mağrur olma, şükret; sen o askerlerden bahtiyar birisin ki evvel yetiştin. Yirmi dört âdet Sözler’i meşâgil-i dünyeviye içinde yazmaklığın, benim bu hüsn-i zannımı teyid etti. Fakat baki kalan Sözler çok mühimdirler. Hususan İ’caz-ı Kur’an ve Kader Sözleri. İnşaallah ötekileri sana yazdıran, bunları dahi yazdıracak. Şimdiye kadar yazdığın Sözleri bir vakit gönder, güzelce tashih edip göndereceğim. Merhum Muallim Cudi*nin kasidesi mübarektir. Cenab-ı Hak, o zatı, şefaat-ı Kur’ana mazhar etsin. Görmemiştim, görmesinden memnun oldum, Allah senden razı olsun. Yazdığın salâvat-ı şerife ise, onun hususunda bir şeye rastgelmedim. Fakat ondaki letafet ve nuraniyet gösteriyor ki, onun hakkında zikredilen sevaba ve fazilete lâyıktır.


1- Onun (Allah’ın) adıyla.
2- Hiçbir şey yoktur ki, Onu övgü ile tesbih ediyor olmasın. (İsra Suresi: 44)
3- Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
İşittim ki, Onuncu Sözden sen kendi nüshanı pederinize göndermişsiniz. Ben ona mukabil bir nüshayı kardeşime hediye ediyorum. O nüshada, fehmi teshil edecek çok yerlerinde çizgi çekilmiş. Onu Şeyh Mustafa*, Hakkı Efendi*, Hüseyin Efendi*ye veriniz ve daha sair bildiğinize gösteriniz. Tâ onlar nüshalarını onun gibi yapsınlar. Kardeşim, şu gurbet, esaret, yalnızlık vahşetinde Şeyh Mustafa, Hakkı Efendi, sen ve Hüseyin Efendi gibi nurlu dostlarla ünsiyet edip teselli buluyorum. Cenab-ı Hak beni de, sizi de tarik-i haktan şaşırtmasın. Âmin.
Şeyh Mustafa, Hakkı, Hüseyin ve Edhem Efendilere selâm ile dua ederim.
1
barla_27_1.gif


Said Nursî
***

(Hulûsi Bey’e hitabdır)
2
barla_27_2.gif

3
barla_27_3.gif

4
barla_27_4.gif




Gayyur, ciddi, halis ve muhlis ahiret kardeşim,
Evvelen: Size Otuz İkinci Sözün ikinci mevkıfını gönderdim. (Haşiye1) Dikkat ile okuyunuz ve güzelce yazınız. Hatalar varsa da tashih ediniz. Acele ve hazin bir kalb ile yazıldığı için, içinde müşevveşiyet bulunacaktır.
Haşiye 1- Birinci mevkıfı ise Ramazan hediyesidir.

1- Baki olan yalnızca Allah’tır.
2- Onun (Allah’ın) adıyla.
3- Hiçbir şey yoktur ki, Onu övgü ile tesbih ediyor olmasın. (İsra Suresi: 44)
4- Risaleti’n-Nur’un eczalarının yazımında sarfettiğin zamanın dakikalarının aşireleri sayısınca Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Saniyen: Muvakkat bir fütur, bir tenbellik sizde arız olduğunu yazıyorsunuz. Baharda kanın galeyanından gelen ve gecelerin kısalmasındaki uykusuzluğundan neşet eden ve müstemi’lerin kalbleri işlere teveccüh etmelerinden tevellüd eden rehavet ve füturdan başka, meyanımızdaki münasebet-i ruhiyenin rabıtasıyla, musibetin eseri olarak bendeki sarsıntının size in’ikâsı ve sirayet etmesi mümkündür.
Merhum Abdurrahman’ın vefatı zamanında bilmediğim halde, o münasebet-i ruhiye cihetiyle fazla bir sarsıntıyı Ramazan-ı şerifte hissettim. Şimdi anladım ki, şuurî ve ihtiyarî olmayan çok in’ikâsat vardır. Fakat kardeşim, sen şimdi iki vazifeyi görmekle mükellefsin: Biri, kardeşim Hulûsi Bey’in vazifesini; biri de, evlâd-ı maneviyem ve biraderzadem ve bir dehâ-i nuranî sahibi olmak pek muhtemel olan Abdurrahman’ın vazifesi de size ilâve edildi. O benim hakiki bir varisim idi. Yazdıklarımı ve malımı kendi malı telâkki ederdi, öyle de sahib oluyordu. Sen de bundan sonra yazı ve sözleri, senin hocanın yazısı diye tutma; kendi malın ve senin sözlerindir bil, öyle sahib ol. Hakkı Efendi’ye söyle ki, o da kardeşim AbdülMecid* yerinde kendini anlasın ve onun vazifesiyle mükellef olduğunu bilsin.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Salisen: Otuz Üçüncü Sözden başka Söz yazılmak ihtiyacı kalmadı. Hem şer’an çok mübarek bu otuz üç adetten bazı esbaba binaen geçmeyeceğim. Hem de hakaik-ı esasiye-i Kur’aniye ve imaniyenin elzem ve lâzım olan kısımları hemen ekseriyet-i mutlaka itibariyle yazılmıştır. Ümid ediyorum ki, Cenab-ı Hak kabul etse tevfik verse, yazılanlar dalâlet bulutlarını dağıtmaya kâfidirler. Her derdin devası içinde var demiyeceğim, fakat mühlik dertlerin ağleb devası yazılanlarda vardır. Siz onların mütalâasını, kıymettar bir ibadet olan tefekkür nev’inde telâkki ediniz. Ve onlardaki ilmi, envar-ı imandan ve marifetullahdan tasavvur ediniz ki usanç vermesin. Hem sizde ve müstemiinde iştiyak olduğu zaman okuyunuz. Baki selâm ve dua.
Kardeşiniz
Said
Otuz Üçüncünün Birinci Makamına dair sen fikrini yazdın. Beğendiğini gösteriyorsun. Hakkı Efendi ile Müftü Efendi ve sair ihvanların da nasıl bulduklarını anla, bana yaz. Umum kardeşlerime selâm ve dua ediyorum, onların duasını istiyorum. Hulûsi Bey kardeşim, senin selefine mektubunu oku, ona acı ve ona dua et.
***
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
(Hulûsi Bey’e hitaben yazılmış bir mektubdur)
1
barla_29_2.gif

2
barla_29_3.gif

3
barla_29_4.gif



Sevgili kardeşim,
Seni teşvik için değil, çünkü teşvike muhtaç değilsin. Hem medar-ı fahr etmek için değil, çünkü fahr ise ucb ve riyaya medardır. Belki sana medar-ı şükür olmak için diyorum ki:
Sen ve Hakkı Efendi benim için yüz ciddi talebe hükmüne geçtiniz. Hattâ diyebilirim ki: Kader-i ilâhî beni bu yerlere göndermesi, sizleri şu vazife-i kudsiyede uyandırmak içinmiş. Şimdi şu zamanda iman-ı tahkikînin dersini vermek pek büyük bir fazilettir ve kudsî bir vazifedir. İman-ı tahkikîyi taşıyan bir mü’min, çok mü’minlere bir nokta-i istinad olur ki; şuursuz olarak avam-ı mü’minîn o iman-ı tahkikî sahibinin kuvvet-i imanına istinad ederek kuvve-i maneviyeleri kırılmaz, dalâletlere karşı dayanırlar. İşte şöyle bir derste bulunduğunuz için Cenab-ı Hakka yüz binler şükür etmelisiniz. Ben de Cenab-ı Hakka yüz binler şükür ediyorum ki, o kuvvetli omuzlarınız yüküm altına girdiği için zaif omuzum ağırlıktan kurtulup ruhum rahat etti. İstirahat bulan ruhum size takdirkârane ve minnetdarane bakıyor. Ve mesuliyetten kurtulan kalbim de muvaffakiyetinize dua ediyor. Ve icra-yı vazife için çok düşünmekten kurtulan aklım da sizi tebrik ediyor. Ben şu vazife-i kudsiyede bilmeyerek istihdam olunurdum. Siz bilerek hizmet ediyorsunuz, bahtiyarsınız. İnşaallah niyet-i hâliseniz benim müşevveş niyetimi dahi tashih edecektir. Şimdi başka bir kaç noktayı beyan ediyorum.


1- Hiçbir şey yoktur ki, Onu övgü ile tesbih ediyor olmasın. (İsra Suresi: 44)
2- Risaleti’n-Nur’un eczalarından okuduğunuz harflerin ebced hesabı sayısınca Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
3- Bu ifadenin açıklaması metin içinde verilmiştir.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Evvelâ: Yazdığım bazı şeylere dair fikrinizi soruyordum. Maksadım, “Gördüğüm hakikat acaba hakikat mıdır?” diye sormuyorum. Belki, “Hakikata açılan yol, acaba umuma yol olabilir mi?” diye soruyorum. Çünkü, umumun telâkkisini sizin kadar bilmiyorum.
Saniyen: Misafir Müftüye ve Şeyh Mustafa’ya size gönderilen mektubun birer suretini verdiğin için iyi ettiniz. Hattâ bana da bir suret gönderiniz. Hem biraderzadem olan o müftünün oğluna deyiniz ki, benim tarafımdan ahiret kardeşim ve Kur’an hizmetinde arkadaşım ve meşreben celâlli olan pederine yazsın; selâm, duamla beraber ondan istiyorum ki, beraber götürdüğü envar-ı Kur’aniyenin suhulet-i intişarları için irşad ve nasihatında 1
barla_30_1.gif

ayetindeki lûtf-u irşadı kendine rehber etsin.
Rabian: Sorduğun suallere dair yanımda kitab bulunmadığı için Hanefi ulemasının kavillerini ve ehadisin rivayetlerini şimdilik bilmiyorum. Fakat bence böyle efdaliyet meselesinde kabul-i ammeyi ihsas eden âdet-i cemaat medar-ı tercihdir. Adet-i İslâmiye nasıl gelmiş, o daha efdaldir.
Birinci sualiniz: Eğer Kur’an okunurken, namazın tesbihatın tetimmesi ise kıbleye karşı duranlar vaziyetlerini bozmamak evlâdır. Yalnız müezzinin önündeki adam arkasını çevirsin yahut çekilsin. Eğer Kur’an müstakil olarak okunursa, okuyana karşı teveccüh etmek evlâdır. Hem cihat-ı sitte ile mukayyed olmayan ruh kulağıyla dinleyen adam kıbleye karşı teveccüh etse ve cismanî kulağıyla dinleyen adam okuyana karşı teveccüh etse evlâdır.
İkinci sualiniz:(Haşiye1) Cemaatin iştiyakına ve okuyanın niyetine göre efdaliyet tahavvül eder.
Üçüncü sualiniz: Üç İhlâs bir Fatiha muhtasar bir hatim hükmünde olduğundan ona vakit tahdid edilmez. Her vakitte gayet müstahsendir.


1- Ona yumuşak söz söyleyin. (Taha Suresi: 44)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Dördüncü sualiniz:
1
barla_31_1.gif


kelâmını değil yalnız müezzin her bir musalli her bir namazın selâmından sonra söylemesi Şafiice sünnettir. Hanefice dahi müezzin için her namazda sünnet olması gerektir.
Umum ihvanlara selâm ve bayramlarınızı tebrik ediyorum.
Ahiret kardeşiniz
Said Nursî
***

(Hulûsi Beye yazılan bir mektubdur)
2
barla_31_2.gif

3
barla_31_3.gif

4
barla_31_4.gif


Azim kardeşim, hamiyetli arkadaşım, gayretli talebem, sevgili biraderzadem!
Senin güzel mektubun bana şifalı oldu. Ben ziyade rahatsız iken onu okudum, bana bir sürur verdi, o sürur dahi o hastalığa bir hiffet verdi. Şu hastalığın sırrı, insanlardan istiğnaya dair sana yazdığım mektubun kerametidir. Çünkü, o mektubu bir gün iki-üç zata, onların hediyelerinin adem-i kabulüne medar olmak için okudum. Aynı günde o zatın hanesine gittim. Az bir yemek getirdi, arkadaşlarımın hatırları için bir parça yedim. Hiç hatırıma


1- Allahım, sen Selâmsın, selâm ve selâmet de sendendir. Ey celâl ve ikram sahibi olan Allahım, şanın ne yücedir. (Hadis. Müslim, Mesacid: 26; Tirmizî, Salât: 198; Ebu Davud, Vitr: 23)
2- Onun (Allah’ın) adıyla.
3- Hiçbir şey yoktur ki, Onu övgü ile tesbih ediyor olmasın. (İsra Suresi: 44)
4- Vücudunuzdaki zerrelerin ömür dakikalarının aşireleri çarpımı sayısınca Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
gelmedi ki, o günde o hakikatlı mektubu o yemek sahibine okudum, şimdi muhalefet ediyorum. Yemekten sonra hatırıma geldi. Fakat hediye kabul edemiyorum, belki yemek yenilir tahmin ettim. Fakat 1
barla_32_1.gif
altına girdiğimde öyle bir şiddetli tokat yedim ki, bu dört senede böyle hastalık görmemiştim. Fakat Cenab-ı Hakka şükrettim ki, bir iki senedir bazı emareler ve hadiseler ile zannettiğim bir hakikat, bu tokat ile gayet kat’iyetle göründü.
Şeyh Mustafa’ya benim tarafımdan geçmiş olsun de ve şu hikâyeyi ona söyle:
Eskide iki ciddi ahiret kardeşleri var imiş. Biri hasta düşer, ötekisi ziyaretine gitti. Dua eder, hasta iyi olmaz. Öyle ise sen kalk, ben yatacağım demiş. Hasta kalkmış, onun yerine hasta olarak yatmış. Her ne ise... Demek Şeyh Mustafa ile kardeşliğimiz ciddileşmiş ki, ben hastalığına dua ettim, kabul olmadı. Fakat birkaç gün devamı mukadder olan hastalığının bir parçası bana verildi. İnşaallah ona bir parça hiffet gelmiştir.
Sözler hakkında hüsn-ü şehadetiniz bana büyük bir teselli verdi. Vazifemin bitmediğine dair bürhanlarınız gayet kuvvetlidirler, lâkin ben gayet kuvvetsizim. Fakat Cenab-ı Hakka tevekkül edip o bürhanlara serfüru ediyorum.
Cemaata Sözleri okumak zamanında sendeki hissiyat-ı âliye ve fazla inkişaf ve fedakârane hamiyet-i diniye galeyanının sırrı şudur ki:
Velâyet-i kübra olan veraset-i nübüvvetteki makam-ı tebliğin envarı altına girdiğin içindir. O vakit sen, dellâl-ı Kur’an Said’in vekili belki manen aynı hükmüne geçtiğin içindir.
Gurbet mektubuyla kamer ve zemin ve seyyarata dair mektubuma cevab verilmemesinin sebebi şu olmak gerektir ki; gurbet mektubu, bütün dünyayı unutmak hissi ile yazılmıştır. Sen dünyayı unutmak değil, belki vazife itibariyle en sathi maddiyatla zihnin meşbu olduğu bir zamanda herhalde o gurbetteki zevki bulamadın. Ve o mektubun tam derecesini, muvakkaten perde çekilmiş olan parlak zekâvetin kavrayamadı ki cevap yazamadı. Öteki mektub, çok yüksek ve çok geniş hakaika işaret ettiği ve


1- Yapmadıkları şeyi söylerler. (Şuara Suresi: 226)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
hadsiz âlem-i ulviyenin ve nihayetsiz âlem-i maneviyenin bir nev’i haritasına işaret ettiği için safi, meşgalesiz, arzî ve arzlılardan sıyrılıp, yukarıya çıkan bir akıl lâzım idi. Halbuki benim gayretli kardeşim o vakit zeminin haritasını alacak bir vazife ile meşgul olduğundandır ki, o ulvî ve pek keskin zekâvetin o mektuba karşı sükûtu iltizam etmeye mecbur olmuş. Said Nursî
***

(Hulûsi Bey’e yazılmıştır)
1
barla_33_1.gif


Sual: İmam-ı Gazalî*nin “Neş’e-i uhra, neşe-i ulâya bütün bütün muhaliftir.” demesinin sebebi?
Elcevap: Hüccetü’l-İslâm İmam-ı Gazalî’nin neşe-i uhra neşe-i ulâya bütün bütün muhaliftir demesi, mahiyet ve cinsiyet itibariyle değildir. Çünkü,
2
barla_33_2.gif

ve
3
barla_33_3.gif


gibi çok ayetlerin sarahatine muhalif olur. O muhalefet, keyfiyet ve suret itibariyledir. Hem de umur-u uhreviyenin mertebece fevkalâde yüksek olmasına işarettir. Hem de Gazalî’nin haşr-i cismanî ile beraber haşr-i ruhanînin dahi vuku bulmasına bazı ehl-i bâtına taklid ve mümaşat cihetiyle bir işaretidir.
Sual: Sa’d-ı Taftazanî, biri hayvanî diğeri insanî olmak üzere ruhu ikiye taksim ettikten sonra, “Mevte maruz kalan yalnız ruh-u hayvanîdir, ruh-u insanî ise mahluk değildir ve onun ile Allah beyninde nisbet ve sebep yoktur, cesed ile kaim olmayıp müstakil-i bizzattır.” demesinin sebebi ve izahı?


1- Her türlü noksanlıktan beri olan Allah’ın adıyla.
2- Ölümünden sonra yeryüzünü O diriltir. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız. (Rûm Suresi: 19)
3- Mahlukatı önce yaratıp sonra da bunu tekrarlayan Odur. (Rûm Suresi: 27)
 
Son düzenleme:

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Elcevab: Sa’d-ı Taftazanî’nin 1
barla_34_1.gif

demesi; 2
barla_34_2.gif

sırrıyla, -beka-yı ruh bahsinde beyan edildiği gibi- ruhun mahiyeti; zîhayat bir kanun-u emr, zîşuur bir ayine-i ism-i Hayy, zicevher bir cilve-i hayat-ı sermedî olduğundan mec’uldür. Bu cihetle, mahluktur denilemez. Fakat Sa’d, Makasıd ve Şerhü’l-Makasıd’da, bütün muhakkikîn-i İslâmın icmaına ve âyat ve ehadisin nususuna muvafık olarak, “O kanun-u emr, vücud-u haricî giydirilmiş sair mahlukat gibi mahluk ve hâdistir.” demiştir. Sa’d’ın ezeliyet-i ruha kail olmadığına bütün âsârı şahiddir.
3
barla_34_3.gif

demesi, hulûl gibi batıl bir mezhebin reddine işarettir. Hayvanatın ruhları dahi bakidir, kıyamette yalnız cesedleri fenâ bulur. Mevt ise fenâ değil, belki alâkanın kesilmesidir. 4
barla_34_4.gif

demesi, esbab-ı zâhiriyenin tavassutu ve Azrail aleyhisselâmın kabz-ı ervah hususundaki münacatı bahsinde denildiği gibi, ruhun doğrudan doğruya perdesiz, vasıtasız icad edilmesine işarettir.
5
barla_34_5.gif

demesi, beka-yı ruh isbatında denildiği gibi, cesed ruha dayanır, ayakta kalır. Ruh ise bizatihi kaimdir. Cesed harab olursa daha ziyade serbest olur, melek gibi göğe uçar, demektir ve batıl bir mezhebin reddine işarettir.
(Hususi kısmı)
Haşre dair, Sure-i Rûm’da 6
barla_34_6.gif




1- İnsanın ruhu mahluk değildir.
2- De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. (İsra Suresi: 85)
3- Onunla Allah arasında bağ yoktur.
4- Sebep de yoktur.
5- Kendi başına bağımsızdır.
6- Onun (varlığının) delillerindendir. (Rûm Suresi: 22)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt