ceylannur
Yeni Üyemiz
Bir Adım Kaldı Başörtüsü İçin Ha Gayret!
İnsan hak ve hürriyetleri için, bir nefes özgürlük için, inanç hürriyeti için çalış, çabala, didin ve uğraş. Bu konudaki çaban, çalışman ve gayretin kutsaldır.
Zifiri karanlık geceler, aydınlık yarınları doğurmaya mahkûmdur.
İnsan hak ve hürriyetleri için, bir nefes özgürlük için, inanç hürriyeti için çalış, çabala, didin ve uğraş.
Bu konudaki çaban, çalışman ve gayretin kutsaldır.
Hey sen! Sen başörtülü –türbanlı, tesetürlü- kız!
Sana sesleniyorum. Senin şahsında inancına, hürriyetine, namus ve iffetine düşkün olan ailene ve milletine sesleniyorum
İlki 1950'li yıllara dayanan bugün ise darbeler tarihinin son halkası olan 28 Şubat 1997 müdahalesine dayanan başörtü yasağına inat; kır başörtüne dolanan zincirleri.
Biliyor musunuz, "Hey sen! Sen başörtülü kız!" Seslenişinin Türkiye'de başörtüsü için yapılan ilk öğrenci eylemini doğurduğunu? Bunun hikâyesi şöyle:
Evet, yıl 1967 yer Ankara ilahiyat Fakültesi; Kürsüdeki Prof Neşet Çağatay, İslam tarihi dersinde -ilk başörtülü öğrenci- Hatice Babacan'a "Hey sen! Sen başörtülü kız! Sınıfta bu kıyafetle oturamazsın Ya başını aç ya da dışarı çık!" demiş.
Gerilimin sürmesi ve genç kızın bir gün tartışma esnasında bayılması üzerine konu basına yansır. İlahiyat Fakültesi'nde öğrenci eylemleri yapılır. Bu eylem öğrenci eylemlerinin ilki olarak Türkiye tarihe geçer.
O gün, bir İlahiyatçı Hatice özgürlük meşalesini yakmıştı. Bu gün ise Tıpçı bacımız Zeynep İncekara özgürlük meşalesini yaktı. Ve hamd olsun, en azından yüksek öğretimde yasağın kalkması için büyük bir çığır açtı.
Peki sen!
Ya sen!
Dönüp bakma etrafına, seslenişime muhatap arama; sana sesleniyorum. İnanç hürriyeti için, başörtüsüne tam özgürlük için ne yapıyorsun?
Bu zulme son veremiyorsan, ne zamana kadar sürecek bu zulüm diye çığlık da mı atamıyorsun?
Ama yetti gayrı, şimdi duygunun, şimdi söylemin zamanı değil. Madem disiplin suçundan dolayı hiç kimse dışarı atılamıyor; o vakit bu dayanaksız, hukuksuz yasağı yerle bir etmenin vaktidir. Nasıl mı yapacağız?
Başörtülerimizle okulumuza gideceğiz, çocuklarımızı ve yakınlarımızı başörtüleriyle okula göndermek için bir bilinç hareketi başlatacağız. Haydi, anneler, babalar, ağabeyler, ablalar sinemize çöken bu ağır yük için davranalım.
Çalışan bacılarımız başörtülerimizle işimize gideceğiz, başörtüsüyle gelen bacılarımıza destek olacağız; tutanaklarımız da tutulsa, uyarı ve kınama cezaları da alsak hatta bedeli her ne olursa olsun...
Başörtünün inancımızın bir gereği olduğunu, inanç özgürlüğünün insanî bir hak olduğunu ve üzerinde pazarlık yapılacak bir şey olmadığını hayatımızla, dik duruşumuzla göstermeliyiz.
Yazıma yazı ile ilgili yaptığım araştırma neticesinde Merhum Üstad Cemil Meriç'in kızı Profesör Ümit Meriç Hanımefendi ile yapılmış bir röportajda Hanımefendinin başörtüsü ve tesettür konusundaki söylediği sözleriyle bitirmek istiyorum.
"Kıyamet niçin başörtüsü etrafında dönüyor? Çünkü başörtüsü kişilikli Müslüman duruşunun göstergesidir.
Başımı örtüyorum çünkü varım... Başımı örtüyorum, çünkü kulum... Başımı örtüyorum, çünkü kendime söz verdim... Başımı örtüyorum, çünkü Allah'a söz verdim...
Ha namusa uzanmış bir el, ha benim başörtüme uzanmış bir el, hiçbir fark yok.
Başımı örtmem hususunda Türkiye içi ve dışı hiçbir hukukî mercie başvurmak istemiyorum. İdam edilecek dahi olsam, bu yasağın karşısında dururum. Ben bu yasağı, yaşama hakkıma saygısızlık olarak görüyorum. Bunu kişilik haklarıma saldırı olarak görüyorum. Bu benim namusumdur. Bu bir kimliktir." FEYZ dergisi (Aralık 2005)
Bu arada başörtüleriyle okullarını okuma mücadelesini veren Zeyneb İncekara'ya ve küçük mücahideler:Başta Ece Nur Özel'e,Sema Gökdemir'e, Büşra Uzunselvi'ye, Gülcan ve Zerda Akgün'e, Medine Karaalp'a ve isimlerini zikretmediklerime ne mutlu!
Başörtümüz her yerde özgürleşinceye kadar durmak yok; mücadeleye devam.
doğruhaber
İnsan hak ve hürriyetleri için, bir nefes özgürlük için, inanç hürriyeti için çalış, çabala, didin ve uğraş. Bu konudaki çaban, çalışman ve gayretin kutsaldır.
Zifiri karanlık geceler, aydınlık yarınları doğurmaya mahkûmdur.
İnsan hak ve hürriyetleri için, bir nefes özgürlük için, inanç hürriyeti için çalış, çabala, didin ve uğraş.
Bu konudaki çaban, çalışman ve gayretin kutsaldır.
Hey sen! Sen başörtülü –türbanlı, tesetürlü- kız!
Sana sesleniyorum. Senin şahsında inancına, hürriyetine, namus ve iffetine düşkün olan ailene ve milletine sesleniyorum
İlki 1950'li yıllara dayanan bugün ise darbeler tarihinin son halkası olan 28 Şubat 1997 müdahalesine dayanan başörtü yasağına inat; kır başörtüne dolanan zincirleri.
Biliyor musunuz, "Hey sen! Sen başörtülü kız!" Seslenişinin Türkiye'de başörtüsü için yapılan ilk öğrenci eylemini doğurduğunu? Bunun hikâyesi şöyle:
Evet, yıl 1967 yer Ankara ilahiyat Fakültesi; Kürsüdeki Prof Neşet Çağatay, İslam tarihi dersinde -ilk başörtülü öğrenci- Hatice Babacan'a "Hey sen! Sen başörtülü kız! Sınıfta bu kıyafetle oturamazsın Ya başını aç ya da dışarı çık!" demiş.
Gerilimin sürmesi ve genç kızın bir gün tartışma esnasında bayılması üzerine konu basına yansır. İlahiyat Fakültesi'nde öğrenci eylemleri yapılır. Bu eylem öğrenci eylemlerinin ilki olarak Türkiye tarihe geçer.
O gün, bir İlahiyatçı Hatice özgürlük meşalesini yakmıştı. Bu gün ise Tıpçı bacımız Zeynep İncekara özgürlük meşalesini yaktı. Ve hamd olsun, en azından yüksek öğretimde yasağın kalkması için büyük bir çığır açtı.
Peki sen!
Ya sen!
Dönüp bakma etrafına, seslenişime muhatap arama; sana sesleniyorum. İnanç hürriyeti için, başörtüsüne tam özgürlük için ne yapıyorsun?
Bu zulme son veremiyorsan, ne zamana kadar sürecek bu zulüm diye çığlık da mı atamıyorsun?
Ama yetti gayrı, şimdi duygunun, şimdi söylemin zamanı değil. Madem disiplin suçundan dolayı hiç kimse dışarı atılamıyor; o vakit bu dayanaksız, hukuksuz yasağı yerle bir etmenin vaktidir. Nasıl mı yapacağız?
Başörtülerimizle okulumuza gideceğiz, çocuklarımızı ve yakınlarımızı başörtüleriyle okula göndermek için bir bilinç hareketi başlatacağız. Haydi, anneler, babalar, ağabeyler, ablalar sinemize çöken bu ağır yük için davranalım.
Çalışan bacılarımız başörtülerimizle işimize gideceğiz, başörtüsüyle gelen bacılarımıza destek olacağız; tutanaklarımız da tutulsa, uyarı ve kınama cezaları da alsak hatta bedeli her ne olursa olsun...
Başörtünün inancımızın bir gereği olduğunu, inanç özgürlüğünün insanî bir hak olduğunu ve üzerinde pazarlık yapılacak bir şey olmadığını hayatımızla, dik duruşumuzla göstermeliyiz.
Yazıma yazı ile ilgili yaptığım araştırma neticesinde Merhum Üstad Cemil Meriç'in kızı Profesör Ümit Meriç Hanımefendi ile yapılmış bir röportajda Hanımefendinin başörtüsü ve tesettür konusundaki söylediği sözleriyle bitirmek istiyorum.
"Kıyamet niçin başörtüsü etrafında dönüyor? Çünkü başörtüsü kişilikli Müslüman duruşunun göstergesidir.
Başımı örtüyorum çünkü varım... Başımı örtüyorum, çünkü kulum... Başımı örtüyorum, çünkü kendime söz verdim... Başımı örtüyorum, çünkü Allah'a söz verdim...
Ha namusa uzanmış bir el, ha benim başörtüme uzanmış bir el, hiçbir fark yok.
Başımı örtmem hususunda Türkiye içi ve dışı hiçbir hukukî mercie başvurmak istemiyorum. İdam edilecek dahi olsam, bu yasağın karşısında dururum. Ben bu yasağı, yaşama hakkıma saygısızlık olarak görüyorum. Bunu kişilik haklarıma saldırı olarak görüyorum. Bu benim namusumdur. Bu bir kimliktir." FEYZ dergisi (Aralık 2005)
Bu arada başörtüleriyle okullarını okuma mücadelesini veren Zeyneb İncekara'ya ve küçük mücahideler:Başta Ece Nur Özel'e,Sema Gökdemir'e, Büşra Uzunselvi'ye, Gülcan ve Zerda Akgün'e, Medine Karaalp'a ve isimlerini zikretmediklerime ne mutlu!
Başörtümüz her yerde özgürleşinceye kadar durmak yok; mücadeleye devam.
doğruhaber