MURATS44
Özel Üye
4 Aralık 1872′ de Kaptan David Dead Morehouse komutasındaki Dei Gratai adlı İngiliz gemisi New York ile Cebelitarık boğazı arasında seyrederken, tuhaf ve başıboş bir şekilde hareket eden bir gemi gördüler. Gemiye yanaştılar, seslendiler kimse cevap vermedi, Kaptan adamlarına sandalları indirip, ne olduğuna bakmalarını emretti, adamlar gemiye çıktılar, görünüşe göre gemide kimse yoktu..kamaradaki altı pencere tahtalarla kapatılmıştı, elbiseler kuruydu ve jiletler paslanmamıştı, belli ki gemi su almamıştı, bir dikiş makinası yağı kutusu dikey olarak duruyordu, bu da gösteriyor ki, gemi dalgalarla sarsılmamıştı yeterli yiyecek ve su vardı, bir kamaradaki masada, ‘sevgili eşim Fanny….” diye başlayan bir mektup kağıdı duruyordu…
Saat bozulmuş, pusula kırılmıştı, cankurtaran sandalları yoktu, sekstant ve kronometre kayıptı, yerde bir kadın elbisesi ve bir çocuk oyuncağı vardı, sanki herkes çok aceleyle gemiyi terketmiş gibiydi, ayrıca esrarengiz kan lekeleri vardı, en tuhafı da Kaptan’ın yatağının altına kanlı bir kılıç gizlenmişti, seyir defteri hariç tüm belgeler, konşimento kayıptı, enson 24 Kasım’da tutulan gemi seyir defterinde, enlem, boylamlarla, Kaptan’ın Benjamin Briggs olduğu ve gemide eşi ve bebekleri ile ayrıca yedi kişilik bir mürettebatın olduğu yazıyordu, peki geminin terk edilişinden bulunuşuna kadar geçen on gün içerisinde ne olmuştu?
Bu ilginç olayla ilgili hepsi birbirinden ilginç teoriler ortaya atıldı: Korsanlar, Bermuda Şeytan Üçgeni, isyan, UFO’lar vs. ve bu konuda romanlar yazıldı, filmler çekildi. Ama gemi Bermuda Şeytan Üçgeni’nin bölgesinde seyretmemişti, korsanlar da gemiyi kargosuyla bırakıp kaçacak kadar aptal olamazlardı, isyan içinse sebep yoktu, çok ilginç bir başka teori gemideki gizli bir yolcuyla ilgili. Olay gerçekten çok esrarengiz…
GEMİNİN
KAYBOLMASIYLA İLGİLİ
TEORİLER
KAYBOLMASIYLA İLGİLİ
TEORİLER
Dei Gratia gemisinin mürettebatı, (salvaj) kurtarma parası almak için Mary Celeste’deki herkesi öldürdüler. (Eğer öyleyse bu umduklarından çok daha az kar getirecek bir riskti)
Gemi su almaya başladı ama önemini anlayamadılar ve panik içinde gemiyi terkettiler (öyle olsa yetkin ve yetenekli biri olan Kaptan, kalp krizinden ölmesi gerekirdi)Korsanlar gemiyi bastı ve herkesi öldürdüler ( O sıralarda o bölgede korsan gemisi olduğunu gösteren hiçbir kanıt yoktu)
Gemideki herkes salgın hastalıktan öldü (o zaman cesetlere ne oldu?)
Gemiye dev bir kalamar saldırdı!
Bir şekilde Kaptan’ın eşi öldü ve Kaptan üzüntüsünden kendini denize attı, mürettebat sarhoş oldu, kanlı bıçaklı kavgalardan sonra gemiyi gruplar halinde terk ettiler, ölenleri denize attılar, diğerleri karaya çıkmak için cankurtaran sandallarına bindiler
Geminin kargosunda bulunan alkol infilak etti ( ama ne yangın, ne de patlama izi vardı)
Bir denizaltı Kaptan’ı ve mürettebatı gemiden alıp, okyanusun dibine, oradan da bir UFO ile uzaya götürdü yani uzaylılar kaçırdılar!..
Kaptan, arkadaşıyla yüzme yarışı yaparken, mürettebat onları kollamak için bir platform yapmıştı, köpek balıkları saldırıp, yüzücüleri yedi ve platform mürettebatla birlikte suya düştü.
Mürettebattan birisi psikopattı ve herkesi öldürdükten sonra intihar etti. (bu durumda cesetler ne oldu?)
Ruh çağıran kişilere göreyse, Kaptan kayıp kıta Atlantis’i gördü ve hepsi adaya çıktılar, hayran hayran ovalara ve mermer evlere bakarlarken, ada tekrar suya battı, hepsi boğuldu.
BBC, Mary Celeste sitesindeki bir teori ise şöyle: Gemideki ekmekler buğday yerine çavdardan yapılmıştı, çavdar nemlenince körlük ve deliliğe yol açan bir tür mantara yol açar, böylece mürettebat küflü ekmekleri yedikten sonra delirdi ve sandallara binip gemiyi terkettiler.
Mary Celeste’in yolcuları asla bulunamadı.
Mary Celeste gemisiyle ilgili Wikipedia’daki bilgiler ve geminin akıbeti:
Mary Celeste, 31 metre boyunda,282 ton ağırlığında bir gemiydi, 1861 yılında, Spencer Adaları’ nda inşa edildiğinde geminin ismi Amazon’du. Geminin uğursuz olduğu düşünülüyordu, daha ilk seferinde kaptan ölmüştü ve Manş denizinide bir başka gemiyle çarpışmıştı. Ama daha sonra karlı ve sorunsuz seferler yaptı, 1867 yılında fırtınaya yakalanıp, karaya sürüklendi. Kurtarıldı ve 1869′da Amerikalılar satın aldı, ismini de Mary Celeste olarak değiştirdiler. (BBC, Mary Celeste Wreck forum sitesinden son öğrendiğimiz bir habere göre, bu isim ünlü gökbilimci Galileo’nun kızı Maria Celeste’den esinlenerek konulmuş)
5 Kasım 1972 yılında Kaptan Benjamin Briggs’in yönetiminde, kargosunda endüstriyel alkol olduğu halde New York’tan, İtalya’ya doğru yola çıktı. Kaptan’ın eşi ve 2 yaşındaki çocuğu dahil, toplam 10 kişi vardı. Sonra, yukarıda da anlatıldığı üzere Dei Gratia gemisi Mary Celeste’e rastladı, iki saat boyunca gemiyi gözlediler, sürüklendiğini düşündüler. Sonunda sandalla gemiye çıktılar ve gemide kimsenin olmadığını anladılar. Kaptanı’ın seyir defteri hariç tüm belgeler de kayıptı, 1.701 varil alkol kargoda duruyordu, 6 aylık yiyecek, içecek de mevcuttu. Seyir defterine son kayıt 24 Kasım günü düşülmüştü. (Azor adalarının 160 km. batısındayken) Yolcular bugüne dek bulunamadı, ne olduğu hala bir muamma. 1873 yılında, İspanya’ya iki cankurtaran sandalının vardığı, birinde bir bayrak ve ceset, diğerinde de 5 ceset bulunduğu rapor edilince, bu cesetlerin Mary Celeste gemisinin yolcularına ait olduğu düşünüldü fakat cesetlerin hiçbiri kesin olarak teşhis edilemedi.
Mary Celeste, 12 yıl boyunca seferlere devam etti, 1885 yılında, çok aşırı bir şekilde yüklenip sefere çıktı, geminin kaptanı, sigortadan para almak için gemiyi kasten batırmaya teşebbüs etti. Ama başarılı olamadı, gemi batmadı ve sigorta şirketi sahtekarlığı ortaya çıkardı.
9 Ağustos 2001 yılında, yazar Clive Cussler’ın ve film yapımcısı John Davis’in başkanlığındaki bir araştırma ekibi, Haiti açıklarında, geminin enkazını bulduğunu bildirdi. Arkeolog, James P. Delgado, keresteler dahil çeşitli parçaları analiz ederek, geminin Mary Celeste olduğunu tespit etti. Buna rağmen başka araştırmacılar emin olmadıklarını söylediler. Arizona Üniversitesi’nin geminin kimliğiyle ilgili analiz araştırmaları esnasında,kullanılan ağaçların geminin batışından enaz 10 yıl sonra bile canlı olduğu ortaya çıktı.
Bir teoriye göre, Kaptan Briggs, daha önce hiç böyle tehlikeli bir yük (alkol) taşımamıştı ve tedirgindi. Dokuz varilde sızıntı vardı, tarihç Conrad Bayers’e göre kaptan Briggs, ambara indi, alkol buharı ve kokusunu alınca, geminin infilak edeceğini sanarak, herkesin sandallara binmesi emrini verdi ama telaştan sandalları gemiye iyice bağlayamadı ve gemiden uzaklaştılar. Böylece ya battılar ya da açlık ve susuzluktan öldüler.
2005 yılında bu teorinin gelişmiş bir şeklini Alman tarihçi Eigel Weise ortaya attı ve teorisini denemek üzere bir Londra’da University College’de şöyle bir deney yapıldı: Alkol buharının alev alıp almayacağını denemek için, geminin ambarının benzeri küçük bir makedi inşa edildi. Yakıt olarak bütan ve varillerin yerine kağıt küpler kullanıldı. Ambar kapatıldı ve buhar tutuştu. Patlamanın şiddetiyle kapılar açıldı ve tabut büyüklüğündeki maket sarsıldı. Kağıt küplere ise bir zarar gelmedi. Belki ambardaki bu yangın mürettabatı sandallara indirtecek kadar korkutmuş olabilirdi. Geminin arkasındaki kopuk halat, mürettebatın gemiye bağlı olduğu teorisini doğruluyor. Gemi tam yol hızla giderken terkedilmişti ve az sonra da bir fırtına çıkmıştı. Bu durumda sandalları gemiye bağlayan halat kopmuş ve sandallar da fırtınaya dayanamamış olabilirdi.
Bazılarına göre ise mürettebat ambara inip alkolü içmek isteyince, kaptanı öldürdüler ve sandalı çalıp kaçtılar. Başka birçok saçma teoriler de anlatıldı ama ne olduğunu hala kimse kesin olarak bilmiyor.