ceylannur
Yeni Üyemiz
Kahraman Tazeoglu - Bitki bitsin
Bitki bitsin…
Dinledikçe içime dokunan, gece yüzlü ay… Sesiz bir ezgi olarak kal. Meçhule göm bizi…Biz dediysem, sen, ben biz değil “b”iz”… Yüzündeki çizgilerden içime düşen derin bir iz…Gözlerimde sızı hüzün eskileri, gözkapaklarım yorgun ardıma düşen gölgen kararsız
Bilirim! Sakin ve durgun limana uğrayan; yalnızlığına yenik düşmeye katlanamadığında, yorgun sevdaların ağır yükünü taşıyamayıp, her zaman beklenen olduğunu sandığı, yeri belli olan son limana kavuşmayı düşlediğinde varır ona…
Serin suların, yalnızlık korkusuyla kıyılarına uğradığı bir köhne limanım…Kapılıp giderken ayaza üşüyen ellerin, neden itiraz etmedin diye sorma…Sonunu baştan yazan bir fermanın… Geceyle gelen günün… Beklenen ölümün, bir de belirli bir ömrün hesabı tutulamaz; yalan zaman tanığı olmuşken anın…
Zaman kendini gizli, zaman kendini aşikar bir lisanla ortaya koyan yalancı bir şairdir…Issızlık, çaresizlik ve acı yüz buldukça suçunu tekrarlayan bir çocuk gibidir… O çocuk ellerinde büyür ey yar! Oysa yitirilmiş bir geminin farkında olamaz köhne ve körpe bir liman… O, yaşayarak kaybedenlerden değildir…
Yaşanarak kaybolan hayat, nerede darmadağın oldu? Kaybedenler hayatın kendisine, yaşatarak sevgiyi, yeni bir hayat mı sundu? Yazık ki yaşatanlar da kaybettiler. Yitirdiysem farkında değilim…
İçimde yeni bir ümidi yeşerten, öyle olduğu gibi keşfedilmeyi bekleyen asırlık koca bir çınar gibi durma! Bit ki bitsin ümit etmenin verdiği acı… Ölüme kafa tutan, yürek içre bu umut kırıntıları…Kendine yer bulan yerleşik hüzünler biriktirme pencerende… O sokak lambası kırık… Aydınlatamaz alacakaranlığı…
BİTKİ BİTSİN !!!
Bitki bitsin…
Dinledikçe içime dokunan, gece yüzlü ay… Sesiz bir ezgi olarak kal. Meçhule göm bizi…Biz dediysem, sen, ben biz değil “b”iz”… Yüzündeki çizgilerden içime düşen derin bir iz…Gözlerimde sızı hüzün eskileri, gözkapaklarım yorgun ardıma düşen gölgen kararsız
Bilirim! Sakin ve durgun limana uğrayan; yalnızlığına yenik düşmeye katlanamadığında, yorgun sevdaların ağır yükünü taşıyamayıp, her zaman beklenen olduğunu sandığı, yeri belli olan son limana kavuşmayı düşlediğinde varır ona…
Serin suların, yalnızlık korkusuyla kıyılarına uğradığı bir köhne limanım…Kapılıp giderken ayaza üşüyen ellerin, neden itiraz etmedin diye sorma…Sonunu baştan yazan bir fermanın… Geceyle gelen günün… Beklenen ölümün, bir de belirli bir ömrün hesabı tutulamaz; yalan zaman tanığı olmuşken anın…
Zaman kendini gizli, zaman kendini aşikar bir lisanla ortaya koyan yalancı bir şairdir…Issızlık, çaresizlik ve acı yüz buldukça suçunu tekrarlayan bir çocuk gibidir… O çocuk ellerinde büyür ey yar! Oysa yitirilmiş bir geminin farkında olamaz köhne ve körpe bir liman… O, yaşayarak kaybedenlerden değildir…
Yaşanarak kaybolan hayat, nerede darmadağın oldu? Kaybedenler hayatın kendisine, yaşatarak sevgiyi, yeni bir hayat mı sundu? Yazık ki yaşatanlar da kaybettiler. Yitirdiysem farkında değilim…
İçimde yeni bir ümidi yeşerten, öyle olduğu gibi keşfedilmeyi bekleyen asırlık koca bir çınar gibi durma! Bit ki bitsin ümit etmenin verdiği acı… Ölüme kafa tutan, yürek içre bu umut kırıntıları…Kendine yer bulan yerleşik hüzünler biriktirme pencerende… O sokak lambası kırık… Aydınlatamaz alacakaranlığı…
BİTKİ BİTSİN !!!