MURATS44
Özel Üye
Radboud Üniversitesinden Josef Stuefer’in son araştırmaları bitkilerin birbirlerini uyarmak için kendi kablosuz iletişim sistemlerini kullandıklarını ortaya koyuyor.
Bundan dolayı bitkiler sadece orada kesilmeyi veya yenmeyi bekleyen can sıkıcı ve pasif organizmalar olarak düşünülemez. Birçok bitki içsel iletişim şebekeleri oluşturur ve etkili bir şekilde bilgi değişiminde bulunabilir, zaten böcekler, ışık, kuşlar ve rüzgâr bitkiler arasındaki iletişimi kablosuz olarak sağlıyorlar bir taşıyıcı reseptör görevi görüyorlar.
Kablosuz iletişim
Sarmaşık, Çilek, yonca, kamış gibi birçok bitki doğal olarak şebekeler oluşturur. Bireysel bitkiler birbirleri ile belli bir zaman periyodunda bağlantılı kalır. Bu bağlantılar bitkilerin içsel kanallar aracılığı ile birbirleriyle bilgi paylaşmasını sağlar. Bundan dolayı bilgisayar şebekelerine çok benzerdir. Ama bitkiler birbirleri ile ne hakkında konuşmak isterler?
Bu erken uyarı sistemi sayesinde, bitkiler saldırganların bir adım önünde durabilir. Deneysel araştırma bunun bitkilerin zarar görmesini önemli ölçüde sınırladığını ortaya koydu.
Ancak madalyonun öteki yüzü var. Bu sadece Internet için geçerli değil, bitkiler için de geçerli. Bitki virüslerinin bağlantılı bitkilerde hızla yayılmaları için altyapımı sistemini kullanabildikleri görünüyor. Bu nedenle bir bitkideki enfeksiyon, şebekedeki tüm bitkilerin enfeksiyonuna ve hastalığa yol açıyor, ayrıca Küf mantarlar’ıda buna neden olmaktadır.
Bu araştırma, bitkilerin genel imajının realitenin zayıf bir yansıması olduğunu gösteriyor. Etrafımızdaki birçok bitkinin sürekli birbirleri ile iletişimde olduğundan kim şüphelenirdi ki?
Işık
Daha önceki köşe yazılarımda defaten belirtmişimdir, bitkiler ışık ve ısıyı algılamaktadırlar en büyük enerji kaynakları bizde’ de olduğu gibi Güneştir hem ısı hem de ışık. Bitkiler, ışıktan sadece enerji kaynağı olarak faydalanmazlar. Filizlenme, büyüme dönemlerinde ki hareketlerinde ve tomurcuk oluşturma esnasında ışığın hedef gösterici özelliğinden de faydalanırlar. Bitkilerin siniri olmadığından toprakaltı haberleşmeyi ışık sağlar. Tohumların dokularında bulunan ışık tünelleri bu iş için özellikle bu şekilde meydana gelmiştir. Bu ışık tünellerinin en nazik kılcal köklere kadar ışık geçirdikleri tesbit edilmiştir.
Bitki de bile filiz verme, büyüme, tomurcuk açma, özel tünellerden gelen ışık olmadan gerçekleşmemektedir.
Progesteron hormonunun bitkilerde olduğu kesinleşti. Yumurtalıklar tarafından sentezlenen hormonun, şimdiye dek yalnızca memelilerde olduğu düşünülüyordu. Bitkilerde progesteron benzeri kimyasalların olduğu bulunduğu daha önce öne sürülmüş, ama progesteron varlığı kanıtlanmamıştı. Guiodo F. Pauli ve ekibi, nükleer manyetik rezonans ve kütle spektroskopisi teknikleriyle ceviz ağacı yapraklarında pregesteron varlığını saptadı, bir düğün çiçeği (Ranunculus) türünde de progesteronla ilişkili beş yeni steroid ( bir nevi kortizon) keşfetti. Progesteronun bitkilerde ne görev üstlendiği bilinmiyor ama bitkilerde var olması ileride bitkilerde organ veya insan bitki karışımı akıllı ağaçlar üretilebileceğinin sinyalleri olabilir bunlar, tabii ki aynı zamanda hormonun evrimdeki yeri konusundaki bilimsel görüşler yeniden şekillendireceğe benziyor. Bitkilerde her gün yeni şeyler çıkmakta keşf edilmekte, edilmeye’ de devam edecek