Bizans İmparatorluğu olarak bilinen Doğu Roma İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu’nun Doğu kısmı olarak M.S. 395‘de kurulan ve İstanbul’un 1453’te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmesinin ardından tarihe karışan imparatorluktur.
Alman Hieronymus Wolff’un adlandırmasıyla Bizans İmparatorluğu, Romalıların doğuda sahip olduğu toprakları, Tuna’dan Germenlerin ve Slavların; Fırat’tan da Perslerin ikili baskısına karşı koruma sorunundan doğmuştur. Bu baskılara karşı imparatorluğa Roma’dan daha yakın ve daha kolay korunabilir bir siyasi ve askeri merkez lazımdı. Büyük Konstantin olarak bilinen Constantinus, eski Bizantion’un yerine ölümünden sonra kendi adının verildiği (Konstantinopolis) böyle bir sebeple kurdu.
İki deniz yolunun bileştiği yerde bulunması ve biri Avrupa’dan diğeri Suriye’den gelen iki kara yolunun kavşağında olması yeni kurulan şehre büyük değer kazandırıyordu. Bununla birlikte Bizans İmparatorluğu gerçek anlamıyla ancak Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasında (395) sonra doğdu ve Batı İmparatorluğu’nun çöküşünden ve imparatorluk nişanelerini, Odoakar’ın Zeno’ya geri vermesinden sonra da büyük önem kazandı. Bizans’ın yöneticileri kendilerini Roma İmparatorluğu’nun gerçek mirasçıları olarak kabul ettiler; ancak öte yandan Roma ile ilişkilerini de sürdürdüler. Roma İmparatorluğu’nun Batı kesimi küçük bağımsız olarak Doğu Akdeniz’de egemen olan Bizans İmparatorluğu, Klasik Yunan ve Roma uygarlıklarının son merkezi oldu.
Doğu Roma İmparatorluğu da denilen Bizans İmparatorluğu, üç büyük ülkeden meydana geliyordu. Balkan Yarımadası, kuzeyi Tuna ile kuzeybatısı Tuna’nın güneydoğusunda Sirmium’dan başlayan ve İşkoda’nın kuzeyine ulaşan Adriyatik, Pontus ve Doğu piskoposluklarını, kuzeydoğusunda Kafkas kıyılarını, Gürcistan ovasını, Ermenistan dağlarını ve Edessa bölgesini Fırat’ın geniş kıvrımını kapsıyordu. Afrika ülkesi: Nil’in Akdeniz ağzından Sirt Körfezine kadar olan kıyıları ve Mısır’ın özellikle zengin buğday ambarını içine alırdı. İmparatorluğun savunması Suriye, Fırat ve Tuna’nın tahkimatı ve bu son bölgedeki Kırım ileri karakolu ile sağlanıyordu. Batı Roma İmparatorluğuna göre Doğu Roma İmparatorunun daha uzun ömürlü olmasının sebeplerini coğrafi durumun korunmaya uygunluğundan ve mutlakıyetle yönetilmesinde aramak doğru bir yöntemdir.
Yerleşmiş bir bürokrasinin, güçlü bir ordunun ve ihtiyatlı bir siyasetin de yardımıyla Bizans, Latin dünyası ile Yunan dünyasının birbirinden farklı siyasi birliğini böylece bin yılı aşkın bir süre sürdürebildi. Bizans imparatorluğunun tarihi, gelip geçen imparatorların başarılarına karşılaştıkları güçlüklere göre yükselme ve gerileme devirlerine ayrılır. Başlangıçta eski Roma’da olduğu gibi imparator sülalesi kısa ömürlü oldu, imparatorluğun son sekiz yüzyılında uzun ömürlü sülaleler başa geçti.
Doğu Roma İmparatorluğu’nun Kuruluşu : 4. yüzyıldan itibaren Barbar akınlarına karşı koyan Roma İmparatorluğu, I. Theodosius barbar akınlarına karşı koyarak Vizigotları Balkanlar’da durdurarak onların Tuna Irmağı’nın güneyine doğru ilerlemesini engelledi. Fakat I. Theodosius’un 395’te ölümünden sonra Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölündü. İmparatorun ölümünden sonra Batı Roma İmparatorluğuna Vizigotlar tarafından yapılan akınlar sonucunda Roma ele geçirildi. Barbar kavimlerden Vandallar ise İmparatorluğun Kuzey Afrika, İspanya ve İtalya topraklarını istila ettiler. Yapılan akınların ve darbelerin ardı arkası kesilmedi ve 5. yüzyılın sonlarına doğru Germen kavimleri tarafından Batı Roma İmparatorluğuna son verildi. Fakat devletin Batı kanadının aksine Doğu kısmı olan Bizans İmparatorluğu ise Balkanlarda Slavları, doğu da Sasanileri yenilgiye uğrattı.
Bizans İmparatoru I. Jüstinyen 527 yılında iktidara geldikten sonra Kuzey Afrika, İtalya ve Doğu İspanya’yı yeniden ele geçirdi. Sasani kralıyla anlaşma yaparak doğu sınırlarını da kontrol altına almasına rağmen şehir içindeki dinsel ve siyasal çatışmalar devletin gücünü zayıflatmaktaydı. Ülkedeki bu çatışmalar en sonunda 532’de bir halk ayaklanmasına dönüştü. Nika Ayaklanması olarak bilinen bu isyan, komutan Belisarius tarafından başkentteki Hipodrom’da (Sultanahmet Meydanı) bastırıldı ve yaklaşık 30 bin isyancının öldürülmesiyle sona erdi. İmparator Jüstinyen, bugün ki Avrupa Hukuku’nun gelişmesine temel oluşturan Roma hukuku derlemesi (Corpus luris Civilis) oldu.
Kendi içindeki siyasi ve dini çatışmaları çözmeye çalışırken, 7. ve 8. yüzyıllar arasında Doğuda Müslüman ve Pers ordularının saldırısına uğrayan Bizans, Batıda ise Slavların saldırılarına karşı koymaya çalıştı. 610 tarihinde Bizans tahtına geçen Herakleios, Perslerin saldırısını durdurdu ve şehrin savunma kısımlarını güçlendirdi. Batı sınırında Tuna’yı geçen Avarlar’ı yenilgiye uğratan yeni imparator, Arap ordularının 632’de Suriye ve Filistin’i ele geçirmesine engel olamadı. İskenderiye’yi ele geçirdikten sonra 642 yılında Mısır’ı tamamen ele geçiren Araplar 674-678 yılları arasında birçok kez İstanbul’u kuşattılar fakat bir sonuç alamadılar. Herakleios Hanedanlığının ardından 8. yüzyılın başlarında imparatorluk tahtına İsauria Hanedanından III. Leo geçti. Tahta geçer geçmez yeni Arap saldırılarını ve Bulgarları geri püskürttü. Daha sonra tahta çıkan V. Konstantin yaptığı seferlerle Balkanlar’da Bulgarların hakimiyetini kırdı. Bu yıllarda Bizans İmparatorluğunda egemen olan Yunan dilinin Latincenin yerini alması ve dinsel uyuşmazlıklar imparatorluğun Doğu ve Batı kanadını daha da birbirinden uzaklaştırdı.
İmparatorluğun Güçlenme Dönemi (867-1081) : Bizans Devleti, 867 ve 1056 yılları arasında iktidarda bulunan Makedonya Hanedanı döneminde altın çağını yaşadı. Hanedanın kurucusu olan I. Basileios (867-886), daha önce kaybedilen Anadolu’daki toprakları tekrar ele geçirdi. Ardından tahta geçen VI. Leo (886-912) döneminde, imparatorluğun hukuk sistemi yeniden düzenlendi. 963 yılında tahta geçen II. Nikeforos Fokas, Girit ve Kıbrıs’ı yeniden imparatorluğa kattı. Doğuda Suriye başta olmak üzere Balkan topraklarında da yeni yerleri hakimiyetine aldı. 976 yılında II. Basileios 1001 yılında Araplarla yaptığı antlaşmayla Kuzey Suriye’yi egemenliği altına aldı. Anadolu’ya seferlerde bulunan Basileios, Bulgar topraklarını da kontrol altına aldı. II. Basileios’un tahttan indirilmesinden sonra İtalya ve Balkanlar’da ayaklanmalar çıktı. Doğuda Büyük Selçukluların Anadolu’ya yaptığı akınlar Bizans’ı çok zorladı. Ardından İmparator Romen Diyojen’in 1071’de Malazgirt Savaşı’nda Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’a yenilmesiyle devlet tekrar gerilemeye başladı. Konstantinopolis’teki büyük patrik ile papa arasında ortaya çıkan görüş ayrılıkları sonucunda 1054’te Roma Katolik Kilisesi ile Doğu Ortodoks Kilisesi birbirinden ayrıldı.
İmparatorluğun Gerilemesi ve Çöküşü : Güney’de İtalya ve doğu da Anadolu Selçuklu Devletinin Bizans topraklarına dayanması devletin genel güvenliğini tehdit ediyordu. İmparator I. Aleksios Normanlara karşı Venedik ile ittifak kurdu. Fakat 1085’te Normanların önderi Robert Guiscad’ın ve ertesi yıl Anadolu Selçuklu Sultanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın ölümü üzerine bir süre daha varlığını sürdürdü. I. Aleksios 1096’da Avrupa’da toplanan I. Haçlı Seferinin taraftarıydı; fakat Bizans bu ittifaktan umduğunu bulamadı, Haçlılar Anadolu’da ilerlerken ele geçirdikleri yerleri Bizans’a vermek yerine kendi hakimiyetlerine aldılar. Dördüncü Haçlı Seferlerinde ise İstanbul’u işgal eden Haçlılar 13 Nisan 1204 yılında şehri yakıp yıktılar.
1204 yılındaki Haçlı Seferlerinden sonra Flandre Kont’u Baudouin’in yönetimine geçen Bizans Latin Krallığına dönüştü. Haçlıların el koymadığı Bizans topraklarında ise küçük Bizans devletleri kuruldu. Hatta bu devletlerden en büyüğü olan İznik İmparatorluğu, İstanbul’un Latinlerin kontrolüne geçmesinden sonra Roma imparatoru sıfatıyla 1208 yılında I. Teodor Laskaris’e taç giydirmiştir. Laskaris’den sonra İznik tahtına geçen İmparatorlar devletin sınırlarını Avrupa’ya kadar genişleterek devleti daha da bayındır hale getirmişlerdir. İznik İmparatorlarından olan IV. Yannis Laskaris daha küçük yaşta olduğu için General Mikhail Palaiologos imparator (VIII. Mikhail) olduktan sonra İmparatorluk ordusunu alarak Konstantinopolis’e girerek Latin hakimiyetine son vermiştir.
VIII. Mikhail’in Bizans devletini yeniden canlandırmasının ardından, Avrupalı devletlerin hazırladığı ve Fransa Kralı VIII. Louis’in oğlu Anjou Dükü Charles’in komuta ettiği Haçlı ordusunu Arnavutluk’ta yenilgiye uğrattı. Bu dönemden sonra Bizans, Anadolu beyliklerinin saldırılarıyla karşı karşıya kaldı. Bizans devleti, II. Andronikos ve onun torunu II. Andronikos döneminde Anadolu’da Osmanlı Beyliğiyle ve Balkanlar’da da Sırplarla mücadele etmek zorunda kaldı. 1299 yılında bir beylik olarak kurulan Osmanlı Devleti, İznik ve İzmit’i ele geçirdi. Osmanlılar İznik’in ardından Bursa’yı ele geçirerek burayı devletin merkezi yaptılar.
Bizans, Sırpların ve Osmanlıların arasında sıkışıp kaldı. Taht kavgaları yüzünden devlet iyice zayıflayınca Sırp Kralı Stefan Dusan, Sırp ve Bizans kralı olarak taç giydi. Daha sonra VI. Yannis Kantakuzenos adıyla Bizans tahtına çıkarken Osmanlılardan destek görmüştür. Bu dönemden sonra Osmanlı Devleti fetihlerini sürdürerek I. Murad döneminde 1362 yılında Edirne’yi ele geçirerek devletin merkezi yaptı. Böylece dört bir yandan Osmanlı tarafından sarılan Bizans, yıkılmaya mahkum. Köşeye sıkışan Bizans, 1391 yılında ilk kez Osmanlı devleti tarafından kuşatıldı ve yedi ay süren kuşatmanın ardından, İmparator daha ağır vergiler ve İstanbul’da bir Türk mahallesi kurulması karşılığında antlaşmaya razı olmuştur. Bu olayın ardından iyice tedirgin olan Bizans İmparatoru II. Manuel, Türklere karşı Macar kralından yardım istemiş ve Yıldırım Bayezid 1396 yılında Niğbolu’da Haçlıları büyük bir yenilgiye uğratmıştır. Fakat Osmanlı Devleti’nin bu yükselişi, 1402 yılında Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilmesiyle duraksamış ve fetret devri yaşanmıştır. Osmanlının bu durumundan faydalanan Bizans, bu süreçte Mora’yı tekrar egemenliği altına alarak Osmanlı’ya vergi ödemeyi kesti. 1421 yılında Osmanlı tahtına çıkan II. Murad Konstantinopolis’i tekrar kuşatmış ve Bizans yeniden Osmanlı devletine biat etmek zorunda kalmıştır.
Bizans’ın bu kötü durumundan endişelenen Hıristiyan Avrupa devletleri, Türklerin Bizans’ı yenerek Avrupa’ya ilerlemesini engellemek için bir haçlı ordusu kurdularsa da, kurulan bu Haçlı ordusu, Varna Savaşı’nda Osmanlı kuvvetleri tarafından bozguna uğratıldı. 1444’te yapılan bu başarısız haçlı seferinden dört yıl sonra tahta XI. Konsantin çıktı.
Konstantinopolis’i birçok kere kuşatan Osmanlı orduları bu sefer ise şehri, düzenli ve toplarla desteklenmiş 300.000 askerle Osmanlı Padişahı II. Mehmed tarafından kuşattılar (2 Nisan 1453). Bizanslılar son derece iyi surlara ve savunma hatlarına (İstanbul surları ve Haliç’e çekilen dövme zincir) sahip olmasına rağmen, Osmanlı güçlerine ancak 53 gün dayanabildiler. Sayıca az olmalarına rağmen sonuna kadar şehri savunan Bizans kuvvetleri, Osmanlı kuvvetlerinin 29 Mayıs 1453 Salı günü şehre girmelerine engel olamadılar. İmparator Konstantin, şehri savunurken öldürüldü. İstanbul’u fetheden ve çağ açıp çağ kapatan Hükümdar II. Mehmed, Fatih Sultan Mehmet olarak dünya tarihine geçti. Böylece bin yılı aşkın süredir devam eden Doğu Roma İmparatorluğu, tarihin tozlu sayfalarına gömülmüş oldu.
Devlet Yönetimi ve Askeri Yapı : Bizans çok geniş yetkilerle donatılmış bir imparator tarafından yönetiliyordu. Genelde iktidar babadan oğla geçerdi. Fakat Bizans İmparatorluğu’nda ordu komutanlarının zor kullanarak tahtı ele geçirdiği ve yeni bir hanedanın yönetime geçtiği dönemlere sıkça rastlanır. Bizans imparatoru aynı zamanda ordunun komutanı, en yüksek adli yargıç ve yasa koyucuydu. Konstantinopolis’teki Ortodoks Kilisesi’nin patriğini de ancak İmparator belirlerdi. Devleti başkenti olan Konstantinopolis’te İmparatora danışmanlık yapan bir Roma senatosu vardı. Yasalar yürürlüğe girmeden önce bu senatonun onayından geçer ve senato imparatora yasa tasarıları hazırlayarak sunabilirdi. Ayrıca imparatorun sağ kolu olan bugünkü bakanlar düzeyince bir kişi vardı. Devlet daireleri, saray görevlileri, saray muhafız kıtaları, güvenlik, posta örgütleri ve yabancı elçilerle ilişkiler bu başgörevlinin sorumluluğundaydı. Fakat ülkenin kalbi olan Maliye ve toprak yönetimi kurumları ise başka görevlilerin kontrolündeydi.
Bizans İmparatorları savunmayla ilgili öncelikli sorunları çözmek için, tehdit edilen herhangi bir sınır bölgesine ya da ayaklanma baş gösteren herhangi bir eyalete, her an harekete hazır ve buralarda İmparatorluğun egemenliği sağlayacak şartlarda hızlı ve sürekli bir orduyu beslemeye çalışmıştır. Ancak vergi gelirleri, pahalı araçlarla donatılmış ve zırhlı süvarilerden oluşacak büyük birliği beselemelerine yeterli değildi. Misal olarak Justinianus Batı Akdeniz’de yitirilen toprakları geri almak istediğinde ordudaki askerlerin ücretlerini ele geçirdikleri yerlerdeki yağmadan ve savaş ganimetlerinden ödemeyi kararlaştırdı. Bizans komutanı olan Belisarius’un komutasındaki 5.000 kişilik ordusu, İtalya’da sefere çıktığı yıllarda (535-549), yerel halka o kadar acı yaşatmış ve o denli zarar vermişlerdi ki; yerli halk barbar istilasında bile bu denli büyük zarar görmemişti. İmparator ve Konstantinopolis halkı, saldırılara açık kalmaktansa surların ardına saklanarak, devletin yaşamsal önem taşıyan bölgelerini, teknik bakımdan İran ordusu biçiminde donatmış, fakat kendilerine verilen topraklarla değil de vergilerle ve ganimetlerle beslenen küçük, hareketli ve sürekli bir orduyla savunurken, İmparatorluğun çorak ve kıyılara uzak bölgelerinin, gerekirse elden çıkmasına göz yummuşlardır.
Doğu Roma Sanatı ve Mimari Yapı : Kökeni Eski Yunan ve Roma sanatına dayanan Bizans sanatının bu Medeniyetlerle birlikte, Mısır, İran ve Suriye kültürlerinden de etkilenerek, doğu ve batı uygarlıklarının bir bileşimi olduğu bilinmektedir. Bizans’ın başkenti ve dünyanın en ünlü şerhlerinden biri olan Konstantinopolis, Ortaçağ’da ihtişamı ve sanat ruhuyla bulunduğu çağa büyük bir miras bırakmıştır. Kent gösterişli sarayları, kiliseleri, hipodromu, dikilitaşları ve surlarıyla Doğu Roma’nın da başlıca kültür ve sanat merkezi konumundaydı. Roma mimarisinin en göze çarpan özelliği olan dev kubbeler Bizans İmparatorluğu’nda da ekseriyetle kullanılmıştır. Özellikle duvar süslemeleri, mozaik, minyatür ve fildişi işçiliği sanatında önemli bir gelişme sağlamışlardır. Sanat tarihçileri Doğu Roma sanatını, Erken Doğu Roma (330-726), Orta Doğu Roma (867-1204) ve Son Doğu Roma Dönemi (1261-1453) olmak üzere üç döneme ayırırlar.
Bizans’ın Tarihi ve Sanatsal Yapıları :
- İmrahor Camii (Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).
- Efes’teki Meryem Kilisesi (Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).
- Selanik- Ayios Dimitrios Kilisesi ve Aya İrini (Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).
- Sergios ve Bakhos Kilisesi (Küçük Ayasofya Camii- Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).
- Khora Kilisesi (Kariye Camisi-Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).
- İmparatorluk Sarayı olan Tekfur Sarayı.
- Ayasofya Kilisesi.
- Ravenna’daki San Vitale Kilisesi.
- Fenari İsa Camisi (Lips Manastırı).
- Koca Mustafa Paşa Camii (Hagios Andreas).
Bizans İmparatorluğu’nu Yöneten Hanedanlar
- Theodosius Hanedanı (379-457).
- Leo Hanedanı (457-518).
- Justinus Hanedanı (518-602).
- Herakleios Hanedanı (610-711).
- İsaurya Hanedanı (717-802).
- Frigya (Phrygia) Hanedanı (820-867).
- Makedon Hanedanı (867-1056).
- Dükas Hanedanı (1056-1081).
- Komnenos Hanedanı (1081-1185).
- Angelos Hanedanı (1185-1204).
- Laskaris Hanedanı (1204-1261).
- Palaiolouos (Paleologlar) Hanedanı (1261-1453).
Alman Hieronymus Wolff’un adlandırmasıyla Bizans İmparatorluğu, Romalıların doğuda sahip olduğu toprakları, Tuna’dan Germenlerin ve Slavların; Fırat’tan da Perslerin ikili baskısına karşı koruma sorunundan doğmuştur. Bu baskılara karşı imparatorluğa Roma’dan daha yakın ve daha kolay korunabilir bir siyasi ve askeri merkez lazımdı. Büyük Konstantin olarak bilinen Constantinus, eski Bizantion’un yerine ölümünden sonra kendi adının verildiği (Konstantinopolis) böyle bir sebeple kurdu.
İki deniz yolunun bileştiği yerde bulunması ve biri Avrupa’dan diğeri Suriye’den gelen iki kara yolunun kavşağında olması yeni kurulan şehre büyük değer kazandırıyordu. Bununla birlikte Bizans İmparatorluğu gerçek anlamıyla ancak Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasında (395) sonra doğdu ve Batı İmparatorluğu’nun çöküşünden ve imparatorluk nişanelerini, Odoakar’ın Zeno’ya geri vermesinden sonra da büyük önem kazandı. Bizans’ın yöneticileri kendilerini Roma İmparatorluğu’nun gerçek mirasçıları olarak kabul ettiler; ancak öte yandan Roma ile ilişkilerini de sürdürdüler. Roma İmparatorluğu’nun Batı kesimi küçük bağımsız olarak Doğu Akdeniz’de egemen olan Bizans İmparatorluğu, Klasik Yunan ve Roma uygarlıklarının son merkezi oldu.
Doğu Roma İmparatorluğu da denilen Bizans İmparatorluğu, üç büyük ülkeden meydana geliyordu. Balkan Yarımadası, kuzeyi Tuna ile kuzeybatısı Tuna’nın güneydoğusunda Sirmium’dan başlayan ve İşkoda’nın kuzeyine ulaşan Adriyatik, Pontus ve Doğu piskoposluklarını, kuzeydoğusunda Kafkas kıyılarını, Gürcistan ovasını, Ermenistan dağlarını ve Edessa bölgesini Fırat’ın geniş kıvrımını kapsıyordu. Afrika ülkesi: Nil’in Akdeniz ağzından Sirt Körfezine kadar olan kıyıları ve Mısır’ın özellikle zengin buğday ambarını içine alırdı. İmparatorluğun savunması Suriye, Fırat ve Tuna’nın tahkimatı ve bu son bölgedeki Kırım ileri karakolu ile sağlanıyordu. Batı Roma İmparatorluğuna göre Doğu Roma İmparatorunun daha uzun ömürlü olmasının sebeplerini coğrafi durumun korunmaya uygunluğundan ve mutlakıyetle yönetilmesinde aramak doğru bir yöntemdir.
Yerleşmiş bir bürokrasinin, güçlü bir ordunun ve ihtiyatlı bir siyasetin de yardımıyla Bizans, Latin dünyası ile Yunan dünyasının birbirinden farklı siyasi birliğini böylece bin yılı aşkın bir süre sürdürebildi. Bizans imparatorluğunun tarihi, gelip geçen imparatorların başarılarına karşılaştıkları güçlüklere göre yükselme ve gerileme devirlerine ayrılır. Başlangıçta eski Roma’da olduğu gibi imparator sülalesi kısa ömürlü oldu, imparatorluğun son sekiz yüzyılında uzun ömürlü sülaleler başa geçti.
Doğu Roma İmparatorluğu’nun Kuruluşu : 4. yüzyıldan itibaren Barbar akınlarına karşı koyan Roma İmparatorluğu, I. Theodosius barbar akınlarına karşı koyarak Vizigotları Balkanlar’da durdurarak onların Tuna Irmağı’nın güneyine doğru ilerlemesini engelledi. Fakat I. Theodosius’un 395’te ölümünden sonra Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölündü. İmparatorun ölümünden sonra Batı Roma İmparatorluğuna Vizigotlar tarafından yapılan akınlar sonucunda Roma ele geçirildi. Barbar kavimlerden Vandallar ise İmparatorluğun Kuzey Afrika, İspanya ve İtalya topraklarını istila ettiler. Yapılan akınların ve darbelerin ardı arkası kesilmedi ve 5. yüzyılın sonlarına doğru Germen kavimleri tarafından Batı Roma İmparatorluğuna son verildi. Fakat devletin Batı kanadının aksine Doğu kısmı olan Bizans İmparatorluğu ise Balkanlarda Slavları, doğu da Sasanileri yenilgiye uğrattı.
Bizans İmparatoru I. Jüstinyen 527 yılında iktidara geldikten sonra Kuzey Afrika, İtalya ve Doğu İspanya’yı yeniden ele geçirdi. Sasani kralıyla anlaşma yaparak doğu sınırlarını da kontrol altına almasına rağmen şehir içindeki dinsel ve siyasal çatışmalar devletin gücünü zayıflatmaktaydı. Ülkedeki bu çatışmalar en sonunda 532’de bir halk ayaklanmasına dönüştü. Nika Ayaklanması olarak bilinen bu isyan, komutan Belisarius tarafından başkentteki Hipodrom’da (Sultanahmet Meydanı) bastırıldı ve yaklaşık 30 bin isyancının öldürülmesiyle sona erdi. İmparator Jüstinyen, bugün ki Avrupa Hukuku’nun gelişmesine temel oluşturan Roma hukuku derlemesi (Corpus luris Civilis) oldu.
Kendi içindeki siyasi ve dini çatışmaları çözmeye çalışırken, 7. ve 8. yüzyıllar arasında Doğuda Müslüman ve Pers ordularının saldırısına uğrayan Bizans, Batıda ise Slavların saldırılarına karşı koymaya çalıştı. 610 tarihinde Bizans tahtına geçen Herakleios, Perslerin saldırısını durdurdu ve şehrin savunma kısımlarını güçlendirdi. Batı sınırında Tuna’yı geçen Avarlar’ı yenilgiye uğratan yeni imparator, Arap ordularının 632’de Suriye ve Filistin’i ele geçirmesine engel olamadı. İskenderiye’yi ele geçirdikten sonra 642 yılında Mısır’ı tamamen ele geçiren Araplar 674-678 yılları arasında birçok kez İstanbul’u kuşattılar fakat bir sonuç alamadılar. Herakleios Hanedanlığının ardından 8. yüzyılın başlarında imparatorluk tahtına İsauria Hanedanından III. Leo geçti. Tahta geçer geçmez yeni Arap saldırılarını ve Bulgarları geri püskürttü. Daha sonra tahta çıkan V. Konstantin yaptığı seferlerle Balkanlar’da Bulgarların hakimiyetini kırdı. Bu yıllarda Bizans İmparatorluğunda egemen olan Yunan dilinin Latincenin yerini alması ve dinsel uyuşmazlıklar imparatorluğun Doğu ve Batı kanadını daha da birbirinden uzaklaştırdı.
İmparatorluğun Güçlenme Dönemi (867-1081) : Bizans Devleti, 867 ve 1056 yılları arasında iktidarda bulunan Makedonya Hanedanı döneminde altın çağını yaşadı. Hanedanın kurucusu olan I. Basileios (867-886), daha önce kaybedilen Anadolu’daki toprakları tekrar ele geçirdi. Ardından tahta geçen VI. Leo (886-912) döneminde, imparatorluğun hukuk sistemi yeniden düzenlendi. 963 yılında tahta geçen II. Nikeforos Fokas, Girit ve Kıbrıs’ı yeniden imparatorluğa kattı. Doğuda Suriye başta olmak üzere Balkan topraklarında da yeni yerleri hakimiyetine aldı. 976 yılında II. Basileios 1001 yılında Araplarla yaptığı antlaşmayla Kuzey Suriye’yi egemenliği altına aldı. Anadolu’ya seferlerde bulunan Basileios, Bulgar topraklarını da kontrol altına aldı. II. Basileios’un tahttan indirilmesinden sonra İtalya ve Balkanlar’da ayaklanmalar çıktı. Doğuda Büyük Selçukluların Anadolu’ya yaptığı akınlar Bizans’ı çok zorladı. Ardından İmparator Romen Diyojen’in 1071’de Malazgirt Savaşı’nda Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’a yenilmesiyle devlet tekrar gerilemeye başladı. Konstantinopolis’teki büyük patrik ile papa arasında ortaya çıkan görüş ayrılıkları sonucunda 1054’te Roma Katolik Kilisesi ile Doğu Ortodoks Kilisesi birbirinden ayrıldı.
İmparatorluğun Gerilemesi ve Çöküşü : Güney’de İtalya ve doğu da Anadolu Selçuklu Devletinin Bizans topraklarına dayanması devletin genel güvenliğini tehdit ediyordu. İmparator I. Aleksios Normanlara karşı Venedik ile ittifak kurdu. Fakat 1085’te Normanların önderi Robert Guiscad’ın ve ertesi yıl Anadolu Selçuklu Sultanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın ölümü üzerine bir süre daha varlığını sürdürdü. I. Aleksios 1096’da Avrupa’da toplanan I. Haçlı Seferinin taraftarıydı; fakat Bizans bu ittifaktan umduğunu bulamadı, Haçlılar Anadolu’da ilerlerken ele geçirdikleri yerleri Bizans’a vermek yerine kendi hakimiyetlerine aldılar. Dördüncü Haçlı Seferlerinde ise İstanbul’u işgal eden Haçlılar 13 Nisan 1204 yılında şehri yakıp yıktılar.
1204 yılındaki Haçlı Seferlerinden sonra Flandre Kont’u Baudouin’in yönetimine geçen Bizans Latin Krallığına dönüştü. Haçlıların el koymadığı Bizans topraklarında ise küçük Bizans devletleri kuruldu. Hatta bu devletlerden en büyüğü olan İznik İmparatorluğu, İstanbul’un Latinlerin kontrolüne geçmesinden sonra Roma imparatoru sıfatıyla 1208 yılında I. Teodor Laskaris’e taç giydirmiştir. Laskaris’den sonra İznik tahtına geçen İmparatorlar devletin sınırlarını Avrupa’ya kadar genişleterek devleti daha da bayındır hale getirmişlerdir. İznik İmparatorlarından olan IV. Yannis Laskaris daha küçük yaşta olduğu için General Mikhail Palaiologos imparator (VIII. Mikhail) olduktan sonra İmparatorluk ordusunu alarak Konstantinopolis’e girerek Latin hakimiyetine son vermiştir.
VIII. Mikhail’in Bizans devletini yeniden canlandırmasının ardından, Avrupalı devletlerin hazırladığı ve Fransa Kralı VIII. Louis’in oğlu Anjou Dükü Charles’in komuta ettiği Haçlı ordusunu Arnavutluk’ta yenilgiye uğrattı. Bu dönemden sonra Bizans, Anadolu beyliklerinin saldırılarıyla karşı karşıya kaldı. Bizans devleti, II. Andronikos ve onun torunu II. Andronikos döneminde Anadolu’da Osmanlı Beyliğiyle ve Balkanlar’da da Sırplarla mücadele etmek zorunda kaldı. 1299 yılında bir beylik olarak kurulan Osmanlı Devleti, İznik ve İzmit’i ele geçirdi. Osmanlılar İznik’in ardından Bursa’yı ele geçirerek burayı devletin merkezi yaptılar.
Bizans, Sırpların ve Osmanlıların arasında sıkışıp kaldı. Taht kavgaları yüzünden devlet iyice zayıflayınca Sırp Kralı Stefan Dusan, Sırp ve Bizans kralı olarak taç giydi. Daha sonra VI. Yannis Kantakuzenos adıyla Bizans tahtına çıkarken Osmanlılardan destek görmüştür. Bu dönemden sonra Osmanlı Devleti fetihlerini sürdürerek I. Murad döneminde 1362 yılında Edirne’yi ele geçirerek devletin merkezi yaptı. Böylece dört bir yandan Osmanlı tarafından sarılan Bizans, yıkılmaya mahkum. Köşeye sıkışan Bizans, 1391 yılında ilk kez Osmanlı devleti tarafından kuşatıldı ve yedi ay süren kuşatmanın ardından, İmparator daha ağır vergiler ve İstanbul’da bir Türk mahallesi kurulması karşılığında antlaşmaya razı olmuştur. Bu olayın ardından iyice tedirgin olan Bizans İmparatoru II. Manuel, Türklere karşı Macar kralından yardım istemiş ve Yıldırım Bayezid 1396 yılında Niğbolu’da Haçlıları büyük bir yenilgiye uğratmıştır. Fakat Osmanlı Devleti’nin bu yükselişi, 1402 yılında Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilmesiyle duraksamış ve fetret devri yaşanmıştır. Osmanlının bu durumundan faydalanan Bizans, bu süreçte Mora’yı tekrar egemenliği altına alarak Osmanlı’ya vergi ödemeyi kesti. 1421 yılında Osmanlı tahtına çıkan II. Murad Konstantinopolis’i tekrar kuşatmış ve Bizans yeniden Osmanlı devletine biat etmek zorunda kalmıştır.
Bizans’ın bu kötü durumundan endişelenen Hıristiyan Avrupa devletleri, Türklerin Bizans’ı yenerek Avrupa’ya ilerlemesini engellemek için bir haçlı ordusu kurdularsa da, kurulan bu Haçlı ordusu, Varna Savaşı’nda Osmanlı kuvvetleri tarafından bozguna uğratıldı. 1444’te yapılan bu başarısız haçlı seferinden dört yıl sonra tahta XI. Konsantin çıktı.
Konstantinopolis’i birçok kere kuşatan Osmanlı orduları bu sefer ise şehri, düzenli ve toplarla desteklenmiş 300.000 askerle Osmanlı Padişahı II. Mehmed tarafından kuşattılar (2 Nisan 1453). Bizanslılar son derece iyi surlara ve savunma hatlarına (İstanbul surları ve Haliç’e çekilen dövme zincir) sahip olmasına rağmen, Osmanlı güçlerine ancak 53 gün dayanabildiler. Sayıca az olmalarına rağmen sonuna kadar şehri savunan Bizans kuvvetleri, Osmanlı kuvvetlerinin 29 Mayıs 1453 Salı günü şehre girmelerine engel olamadılar. İmparator Konstantin, şehri savunurken öldürüldü. İstanbul’u fetheden ve çağ açıp çağ kapatan Hükümdar II. Mehmed, Fatih Sultan Mehmet olarak dünya tarihine geçti. Böylece bin yılı aşkın süredir devam eden Doğu Roma İmparatorluğu, tarihin tozlu sayfalarına gömülmüş oldu.
Devlet Yönetimi ve Askeri Yapı : Bizans çok geniş yetkilerle donatılmış bir imparator tarafından yönetiliyordu. Genelde iktidar babadan oğla geçerdi. Fakat Bizans İmparatorluğu’nda ordu komutanlarının zor kullanarak tahtı ele geçirdiği ve yeni bir hanedanın yönetime geçtiği dönemlere sıkça rastlanır. Bizans imparatoru aynı zamanda ordunun komutanı, en yüksek adli yargıç ve yasa koyucuydu. Konstantinopolis’teki Ortodoks Kilisesi’nin patriğini de ancak İmparator belirlerdi. Devleti başkenti olan Konstantinopolis’te İmparatora danışmanlık yapan bir Roma senatosu vardı. Yasalar yürürlüğe girmeden önce bu senatonun onayından geçer ve senato imparatora yasa tasarıları hazırlayarak sunabilirdi. Ayrıca imparatorun sağ kolu olan bugünkü bakanlar düzeyince bir kişi vardı. Devlet daireleri, saray görevlileri, saray muhafız kıtaları, güvenlik, posta örgütleri ve yabancı elçilerle ilişkiler bu başgörevlinin sorumluluğundaydı. Fakat ülkenin kalbi olan Maliye ve toprak yönetimi kurumları ise başka görevlilerin kontrolündeydi.
Bizans İmparatorları savunmayla ilgili öncelikli sorunları çözmek için, tehdit edilen herhangi bir sınır bölgesine ya da ayaklanma baş gösteren herhangi bir eyalete, her an harekete hazır ve buralarda İmparatorluğun egemenliği sağlayacak şartlarda hızlı ve sürekli bir orduyu beslemeye çalışmıştır. Ancak vergi gelirleri, pahalı araçlarla donatılmış ve zırhlı süvarilerden oluşacak büyük birliği beselemelerine yeterli değildi. Misal olarak Justinianus Batı Akdeniz’de yitirilen toprakları geri almak istediğinde ordudaki askerlerin ücretlerini ele geçirdikleri yerlerdeki yağmadan ve savaş ganimetlerinden ödemeyi kararlaştırdı. Bizans komutanı olan Belisarius’un komutasındaki 5.000 kişilik ordusu, İtalya’da sefere çıktığı yıllarda (535-549), yerel halka o kadar acı yaşatmış ve o denli zarar vermişlerdi ki; yerli halk barbar istilasında bile bu denli büyük zarar görmemişti. İmparator ve Konstantinopolis halkı, saldırılara açık kalmaktansa surların ardına saklanarak, devletin yaşamsal önem taşıyan bölgelerini, teknik bakımdan İran ordusu biçiminde donatmış, fakat kendilerine verilen topraklarla değil de vergilerle ve ganimetlerle beslenen küçük, hareketli ve sürekli bir orduyla savunurken, İmparatorluğun çorak ve kıyılara uzak bölgelerinin, gerekirse elden çıkmasına göz yummuşlardır.
Doğu Roma Sanatı ve Mimari Yapı : Kökeni Eski Yunan ve Roma sanatına dayanan Bizans sanatının bu Medeniyetlerle birlikte, Mısır, İran ve Suriye kültürlerinden de etkilenerek, doğu ve batı uygarlıklarının bir bileşimi olduğu bilinmektedir. Bizans’ın başkenti ve dünyanın en ünlü şerhlerinden biri olan Konstantinopolis, Ortaçağ’da ihtişamı ve sanat ruhuyla bulunduğu çağa büyük bir miras bırakmıştır. Kent gösterişli sarayları, kiliseleri, hipodromu, dikilitaşları ve surlarıyla Doğu Roma’nın da başlıca kültür ve sanat merkezi konumundaydı. Roma mimarisinin en göze çarpan özelliği olan dev kubbeler Bizans İmparatorluğu’nda da ekseriyetle kullanılmıştır. Özellikle duvar süslemeleri, mozaik, minyatür ve fildişi işçiliği sanatında önemli bir gelişme sağlamışlardır. Sanat tarihçileri Doğu Roma sanatını, Erken Doğu Roma (330-726), Orta Doğu Roma (867-1204) ve Son Doğu Roma Dönemi (1261-1453) olmak üzere üç döneme ayırırlar.
Bizans’ın Tarihi ve Sanatsal Yapıları :
- İmrahor Camii (Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).
- Efes’teki Meryem Kilisesi (Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).
- Selanik- Ayios Dimitrios Kilisesi ve Aya İrini (Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).
- Sergios ve Bakhos Kilisesi (Küçük Ayasofya Camii- Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).
- Khora Kilisesi (Kariye Camisi-Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).
- İmparatorluk Sarayı olan Tekfur Sarayı.
- Ayasofya Kilisesi.
- Ravenna’daki San Vitale Kilisesi.
- Fenari İsa Camisi (Lips Manastırı).
- Koca Mustafa Paşa Camii (Hagios Andreas).
Bizans İmparatorluğu’nu Yöneten Hanedanlar
- Theodosius Hanedanı (379-457).
- Leo Hanedanı (457-518).
- Justinus Hanedanı (518-602).
- Herakleios Hanedanı (610-711).
- İsaurya Hanedanı (717-802).
- Frigya (Phrygia) Hanedanı (820-867).
- Makedon Hanedanı (867-1056).
- Dükas Hanedanı (1056-1081).
- Komnenos Hanedanı (1081-1185).
- Angelos Hanedanı (1185-1204).
- Laskaris Hanedanı (1204-1261).
- Palaiolouos (Paleologlar) Hanedanı (1261-1453).