Okyay
ÖZEL ÜYE
Bunda da bir hayır vardır
Geçmiş zaman içinde ülkelerden birinde,
Bir kral yaşarmış ki, konu olmuş dillerde.
Bu sevimli kralın daha çocukluğundan,
Arkadaş edindiği bir dostu varmış candan.
Birlikte büyümüşler, hep yanında taşırmış,
Sevinç- keder ne varsa, onunla paylaşırmış.
Onsuz yaptığı işten, sanki mutlu olmazmış,
O yüzden bu dostunu yanından ayırmazmış.
Lâkin bu arkadaşının, garip bir huyu varmış,
Her hâdise- olayda, hep ayni sözü dermiş.
(Bunda da hayır vardır) der ve hayra yorarmış,
Nasıl olursa olsun, dâim hayır ararmış.
İster kendi başına, isterse başkasına,
Gelsin, iylik-kötülük, gitmese de hoşuna,
(bunda da bir hayır vardır) cümlesini eklermiş,
Gâliba da her şeyden iylik olsun beklermiş.
Kral bir gün dostuyla, birlikte ava çıkar,
Kralın arkadaşı, yardım etmeye bakar.
Tüfekleri doldurup, krala teslim eder,
Kral da tüfeklerle, ava doğru ateşler.
Velâkin arkadaşı, muhtemelen yanılmış,
Tüfeklerden birisi, kazâen yanlış dolmuş.
Kral ateşleyince, bu tüfek geri tepmiş,
Kralın baş parmağı, tam da dibinden kopmuş.
Kral acı içinde başlamış kıvranmaya,
Canı çok yanıyormuş kim bakar avlanmaya.
Arkadaşı durumu görünce şaşkınlamış,
(Bunda da bir hayır var) sözünü deyivermiş.
Kral bunu duyunca öfkeyle bir bağırmış,
“Bunda hayır filan yok, bak baş parmağım kopmuş”
Görmüyor musun şu an acılar içindeyim,
Arkadaşlık mıdır bu, seni ben ne edeyim.
Öfkesi yatışmayan kral bir ceza bakar,
Arkadaşını bundan, tutup zındana atar.
Aradan bir yıl geçer, kral’ın avda aklı,
Bu defa Afrika’ya çeker onu merakı.
Birkaç adamlarıyla, giderler avlanmaya,
Şansa bak, kendileri girerler av olmaya.
Yamyamlar bölgesine girmişlerdir bilmeden,
İnsan yiyen kabile, soramazsın ki neden?
Aynen öyle de olmuş, yamyamlar yakalamış,
El ayaklar bağlanıp, hepsi de esir olmuş.
Köylerine götürüp, meydana taşımışlar,
Hepsini direklere bağlayıp dans etmişler.
Etraflarına odun yığmışları ki çepçevre,
Bir tek merhale kalmış, kalkıp ateşe vere.
İşte tam o sırada, ateşe verecekken,
Görmüşlerki birinin, parmağı yokmuş kökten.
Oysa adetleriymiş, inançları gereği,
Azası noksan olan yimezlermiş kimseyi.
Değilse başlarına kötü şeyler gelirmiş,
Nice korkunç musibet cezaları olurmuş.
Bu sebeple kırala yaramazsın demişler,
Noksan parmak yüzünden tutup salıvermişler.
Saraya döndüğünde, kral kurtuluşunu,
Parmağı sayesinde bilmiş sağ kalışını.
Hemen zındana koşup kapıları açtırmış,
Hapsettiği dostunu elleriyle çıkarmış.
Onca yıllık can-ciğer, sadık arkadaşını,
Artık bir görev saymış gönlünü almasını.
Başından geçenleri bir-bir sayıp anlatmış,
Demiş ki hakikaten “bunda da hayır varmış”
Gerçekten haklıymışsın, çok özür diliyorum,
Yaptığım kötü şeydi, pek mahcup oluyorum.
Haksız yere zındanda tuttum utanıyorum,
Ama sen affedersin, ben seni tanıyorum.
“Bunda da bir hayır var” demez mi arkadaşı,
Kral bunu duyunca, gene almış telaşı.
“yahu bu olanların, neresinde hayır var,
Seni haksız hapsettim, bunda iylik ne arar.
Bunca zaman zındanda kapalı mahsur kaldın,
Yersiz öfkem yüzünden, sevdiklerinden oldun.
“Yahu” der arkadaşı, “zındana atmasaydın,
Eğer serbest olup da dışarıda kalsaydım,
O zaman ava gider, senle birlik olurdum,
Hele bir düşünsene, o haldeyken n’apardım.?
Kopuk parmağın seni kurtarırdı ne âlâ,
Bana tek söz düşerdi, “Arkadaşım elvedâ”
Şevket OKYAY
KAYNAK
Dini hikayeler
Moderatör tarafında düzenlendi: