faruk islam
Özel Üye
Cahillere Selam
Cahillere selam. Uzun süredir yalnızca Türkiye’de değil içinde bulunduğumuz Ortadoğuda ve kimbilir daha nice yerlerde cehalet o kadar artıyor ki şaşırmak bir yana ağlamak veya terki diyar etmek her akıllının amacı haline geldi.
Çünkü ben artık cehaletin modern çağın en evrensel değeri olduğuna inanıyorum. Çünkü güdülmesi en kolay şey cehaletinden bihaber olanlardır, bilmediklerini bilen değil, bilmediklerini bile bilmeyenlerdir. Bakmayın kendilerinden daha akıllı telefonlar kullanabildiklerine, kendi adlarını bile değil yazmak okuyup anlamaktan aciz bir toplum oluştu. Sadece bizde değil, Suriye’de, Irak’ta, hatta Irak’ın Kürdistan’ında okumamışlık değil de “boş okumuşluk” marifet sayılıyor.
İşte beni düşündüren bu “boş okumuşluk” kavramı. Geçen boş boş oturup yoldan geçen boş boş insanlara boş boş bakarken bir incir çekirdeği tanesinin içini dolduramayacak bu kavram karanlıkta bir lambanın yanması misali görüşümü aydınlattı. Evet “boş okumuşluk” çağımızın en büyük sorunudur. Çevresiyle ve hazır veya müstakbel ihtiyaçlarıyla uyumsuz ve bu ihtiyaçları karşılamaktan uzak bir eğitim ve öğretim sonucu “boş okumuş” bir sürü insan yetişti. Bunların kimileri de Öğretmen olup kendilerinden daha boş insanlar yetiştiriyorlar.
Tabiki “24 Kasım Öğretmenler Günü” münasebetiyle bu defa öğretmenlerin toplumun zehirlenmesinde, yozlaşmasında ve cahilleşmesinde ne kadar etkin olduklarına kısaca değinmek isityorum. Öncelikle Eğitim ve Öğretim zorunlu olmamalı. Bana göre 1-2 yıllık “yalnızca okuma ve para sayma” eğitimi ve öğrenimi verilmeli. Ondan sonrası bırakın zorunlu olmasına teşvik bile edilmemeli. Zaman ve emek kaybıdır. İnsanlığın daha önemli görevleri varken eğitim seviyesi olarak yerlerde sürünmekte ısrar eden bir topluma fazladan harcanan emek insanlığa ve bilgiye ihanettir.
Yıllarca süren eğitim ve öğretimin nihayetinde mezun olup öğretmen olmayı başaran gençlerin çevresini okuyamaması, kendi alanı dışında diğer alanlardan asgari konuda bilgi sahibi olmaması onun daha cahil bir neslin yetiştirmesine sebebiyet veriyor. Sınav kağıtları dışında bir şey okumamaları, defterlerine öğrencilere not dışında bir şey yazmamaları onları da çevrenin ve toplumun seviyesine indiriyor.
Geçen karşılaştığım üniversiteden yeni mezun bir öğretmenin inch’in yalnızca telefonlarda kullanılan bir birim olduğunu söylemesi ve bunda ısrar etmesi cehaletin boyutunu gösteriyor. Okumayan, bilgilenmeyen ve bilginin sonucu bir fikre ulaşmayan bir öğretmenin öğrencilere birşey kazandırmayacağı kanaatindeyim. Bu yüzden bana göre 2 yıllık temel eğitimden sonra gelen 10 yıllık eğitim boş okumadan başka bir şey değil.
Bu durumun nedenleri tartışılabilir. Sistemin, devletin, hükümetin, okul idaresinin hatta ailenin suçu olabilir ama tüm bunların toplamı o mesleği icra eden öğretmeninki kadar değildir. Öğretmen idealini kaybetmişse tüm sebepleri esas gösterir, bir idealist öğretmen ise tüm bu sebeplere rağmen kendisini ve kendisini geliştirdiği kadar da öğrencisini yetiştirir.
E çözüm nedir diye soruyorsunuz muhakkak. Bana göre okul devletin bir istihdam kapısı olmaktan çıkarılmalı. Okul zorunlu olmamalı. Zorla insanlar okutulmamalı. Okumak istemiyenler ve okumak isteyen şeklinde toplumsal sınıf oluşmalı ve bu sınıflar arasında kolay bir geçiş olmalı. Okumak istemiyorsa bırakın okumasın ki okumak isteyenlere engel olmasın. Okumuşlar da okumamışlara aynı şekilde davranmasın. Sırf insan olması bilen ile bilmiyeni eşit kılmıyor. Hor görülmesine gerek yoksa da toplumun içerisinde onun toplulukları yönlendirecek makamlara erişmesi engellenmeli.
ALINTI
Cahillere selam. Uzun süredir yalnızca Türkiye’de değil içinde bulunduğumuz Ortadoğuda ve kimbilir daha nice yerlerde cehalet o kadar artıyor ki şaşırmak bir yana ağlamak veya terki diyar etmek her akıllının amacı haline geldi.
Çünkü ben artık cehaletin modern çağın en evrensel değeri olduğuna inanıyorum. Çünkü güdülmesi en kolay şey cehaletinden bihaber olanlardır, bilmediklerini bilen değil, bilmediklerini bile bilmeyenlerdir. Bakmayın kendilerinden daha akıllı telefonlar kullanabildiklerine, kendi adlarını bile değil yazmak okuyup anlamaktan aciz bir toplum oluştu. Sadece bizde değil, Suriye’de, Irak’ta, hatta Irak’ın Kürdistan’ında okumamışlık değil de “boş okumuşluk” marifet sayılıyor.
İşte beni düşündüren bu “boş okumuşluk” kavramı. Geçen boş boş oturup yoldan geçen boş boş insanlara boş boş bakarken bir incir çekirdeği tanesinin içini dolduramayacak bu kavram karanlıkta bir lambanın yanması misali görüşümü aydınlattı. Evet “boş okumuşluk” çağımızın en büyük sorunudur. Çevresiyle ve hazır veya müstakbel ihtiyaçlarıyla uyumsuz ve bu ihtiyaçları karşılamaktan uzak bir eğitim ve öğretim sonucu “boş okumuş” bir sürü insan yetişti. Bunların kimileri de Öğretmen olup kendilerinden daha boş insanlar yetiştiriyorlar.
Tabiki “24 Kasım Öğretmenler Günü” münasebetiyle bu defa öğretmenlerin toplumun zehirlenmesinde, yozlaşmasında ve cahilleşmesinde ne kadar etkin olduklarına kısaca değinmek isityorum. Öncelikle Eğitim ve Öğretim zorunlu olmamalı. Bana göre 1-2 yıllık “yalnızca okuma ve para sayma” eğitimi ve öğrenimi verilmeli. Ondan sonrası bırakın zorunlu olmasına teşvik bile edilmemeli. Zaman ve emek kaybıdır. İnsanlığın daha önemli görevleri varken eğitim seviyesi olarak yerlerde sürünmekte ısrar eden bir topluma fazladan harcanan emek insanlığa ve bilgiye ihanettir.
Yıllarca süren eğitim ve öğretimin nihayetinde mezun olup öğretmen olmayı başaran gençlerin çevresini okuyamaması, kendi alanı dışında diğer alanlardan asgari konuda bilgi sahibi olmaması onun daha cahil bir neslin yetiştirmesine sebebiyet veriyor. Sınav kağıtları dışında bir şey okumamaları, defterlerine öğrencilere not dışında bir şey yazmamaları onları da çevrenin ve toplumun seviyesine indiriyor.
Geçen karşılaştığım üniversiteden yeni mezun bir öğretmenin inch’in yalnızca telefonlarda kullanılan bir birim olduğunu söylemesi ve bunda ısrar etmesi cehaletin boyutunu gösteriyor. Okumayan, bilgilenmeyen ve bilginin sonucu bir fikre ulaşmayan bir öğretmenin öğrencilere birşey kazandırmayacağı kanaatindeyim. Bu yüzden bana göre 2 yıllık temel eğitimden sonra gelen 10 yıllık eğitim boş okumadan başka bir şey değil.
Bu durumun nedenleri tartışılabilir. Sistemin, devletin, hükümetin, okul idaresinin hatta ailenin suçu olabilir ama tüm bunların toplamı o mesleği icra eden öğretmeninki kadar değildir. Öğretmen idealini kaybetmişse tüm sebepleri esas gösterir, bir idealist öğretmen ise tüm bu sebeplere rağmen kendisini ve kendisini geliştirdiği kadar da öğrencisini yetiştirir.
E çözüm nedir diye soruyorsunuz muhakkak. Bana göre okul devletin bir istihdam kapısı olmaktan çıkarılmalı. Okul zorunlu olmamalı. Zorla insanlar okutulmamalı. Okumak istemiyenler ve okumak isteyen şeklinde toplumsal sınıf oluşmalı ve bu sınıflar arasında kolay bir geçiş olmalı. Okumak istemiyorsa bırakın okumasın ki okumak isteyenlere engel olmasın. Okumuşlar da okumamışlara aynı şekilde davranmasın. Sırf insan olması bilen ile bilmiyeni eşit kılmıyor. Hor görülmesine gerek yoksa da toplumun içerisinde onun toplulukları yönlendirecek makamlara erişmesi engellenmeli.
ALINTI