Cesteni Bey Efsanesi
Cesteni Bey efsane hikayesi - efsaneler
Cesteni Bey, aslanların yürüyüşü ile yürüyüp "Uçayan" şehrinin arkasında durarak ileri geri dolaştı. Ondan sonra dört yol ağzına gelerek bu yolların arasından sayısız denecek kadar çok cinler gördü. Bu cinler, insan etini yiyip kanını içiyor, bağırsaklarını vücutlarına dolandırıyorlardı. Yüzlerini korkunç hale getirip pek kuvvetli sesle haykırıyorlardı. Ellerinde de bayraklar vardı. ateş gibi kızıl ve örgülü saçlarını omuzlarına bırakıyorlar, kapkara büyük dağlara benzeyen vücutlarını kaldırıp zehirli yılan gövdeleriyle yürüyorlardı.
Cesteni Bey bunları görünce yüreğini pek tuttu, bir kaplan gibi hiç korkup çekinmeden bu cinlerin arasına girdi. O zaman cinler Cesteni Bey'i görüp etrafına toplanarak: "Hey, kimsin sen; nasıl oldu da kendi kendine bizim üstlü altlı dağ gibi dişlerimize lokma olmaya geldin?" dediler.
Cesteni Bey bu sözü işittiği halde yüreğini pek tutup hiç korkmadan cinlere söyle dedi:
"Hey cinler, çabuk söyleyin bana, benim şehrimdeki insanları nasıl olduruyorsunuz. Sizlere bu şehre girme iznini kim verdi? Benim su keskin kılıcıma bakın, bununla gövdelerinizi keserek parça parça edip bırakırım. Şehrimizde milletin başına gelen bunca felaket haberi dururken hala dayanılacak değildir."
Cesteni Bey'in bu sözünü duyduktan sonra, cinler öfkelenip karma karışık oldular. Öd koparıp kendilerince bir türkü söyleyerek yumruklarını sıktılar. Kol kola girerek, dirseklerini tutuyor, ateş renkli kızıl saçlarını arkalarına salıverip alev gibi bayraklarıyla, gürz ve tokmakları ellerinde, Cesteni Bey'i mizraklayıp, vurmaya çalışıyorlardı.
Birbirleriyle söyle söyleştiler: "Daha ne bekliyorsunuz? Çabuk bunu mızraklayıp keselim, vücudunu parçalayıp öteki dünyaya gönderelim."
Bunun üzerine Cesteni Bey, var kuvvetiyle atlayarak "Urumki" adlı cini tepesindeki saçlarından yukarı çekip tuttu. Kılıcını yukarı kaldırıp , başını kesmek üzere vurdu. Böylece cinler Cesteni Bey'in gücünü, kuvvetini ve şansını görerek çok korkarak kaçtılar.
Cesteni Bey efsane hikayesi - efsaneler
Cesteni Bey, aslanların yürüyüşü ile yürüyüp "Uçayan" şehrinin arkasında durarak ileri geri dolaştı. Ondan sonra dört yol ağzına gelerek bu yolların arasından sayısız denecek kadar çok cinler gördü. Bu cinler, insan etini yiyip kanını içiyor, bağırsaklarını vücutlarına dolandırıyorlardı. Yüzlerini korkunç hale getirip pek kuvvetli sesle haykırıyorlardı. Ellerinde de bayraklar vardı. ateş gibi kızıl ve örgülü saçlarını omuzlarına bırakıyorlar, kapkara büyük dağlara benzeyen vücutlarını kaldırıp zehirli yılan gövdeleriyle yürüyorlardı.
Cesteni Bey bunları görünce yüreğini pek tuttu, bir kaplan gibi hiç korkup çekinmeden bu cinlerin arasına girdi. O zaman cinler Cesteni Bey'i görüp etrafına toplanarak: "Hey, kimsin sen; nasıl oldu da kendi kendine bizim üstlü altlı dağ gibi dişlerimize lokma olmaya geldin?" dediler.
Cesteni Bey bu sözü işittiği halde yüreğini pek tutup hiç korkmadan cinlere söyle dedi:
"Hey cinler, çabuk söyleyin bana, benim şehrimdeki insanları nasıl olduruyorsunuz. Sizlere bu şehre girme iznini kim verdi? Benim su keskin kılıcıma bakın, bununla gövdelerinizi keserek parça parça edip bırakırım. Şehrimizde milletin başına gelen bunca felaket haberi dururken hala dayanılacak değildir."
Cesteni Bey'in bu sözünü duyduktan sonra, cinler öfkelenip karma karışık oldular. Öd koparıp kendilerince bir türkü söyleyerek yumruklarını sıktılar. Kol kola girerek, dirseklerini tutuyor, ateş renkli kızıl saçlarını arkalarına salıverip alev gibi bayraklarıyla, gürz ve tokmakları ellerinde, Cesteni Bey'i mizraklayıp, vurmaya çalışıyorlardı.
Birbirleriyle söyle söyleştiler: "Daha ne bekliyorsunuz? Çabuk bunu mızraklayıp keselim, vücudunu parçalayıp öteki dünyaya gönderelim."
Bunun üzerine Cesteni Bey, var kuvvetiyle atlayarak "Urumki" adlı cini tepesindeki saçlarından yukarı çekip tuttu. Kılıcını yukarı kaldırıp , başını kesmek üzere vurdu. Böylece cinler Cesteni Bey'in gücünü, kuvvetini ve şansını görerek çok korkarak kaçtılar.