SözDüŞü
Banned
Çin edebiyatı 3000 yıla yakın bir süreye yayılan ürünlerinin zenginliğiyle dikkati çeker.
Bu ürünler destan türü dışında büyük çeşitlilik gösterir (ama bazı eski şiirler destan türünün bir kalıntısı sayılabilir). Bu çeşitliliğe karşın Çin edebiyatında yazılı olmasından ileri gelen ilgi çekici bir bütünlük gözlenir.Çin yazılı dili konuşulan dilin yazıya geçirilmesi değildir; başka yapılara dayanır ve başka araçlar kullanır.
Daha tutumlu olan bu dil sözcüklerin değerine dayanır ve biçimlerine olduğu kadar ses niteliklerine de önem verir. Bundan ötürü bir dilin normal evriminin etkileri altında kalmamıştır ve bir Eskiçağ metninin XIX. yy'da yazılmış bir yapıt kadar kolaylıkla okunup anlaşılmasını sağlar.Konuşulan dilin edebiyata yavaş yavaş girmesi ancak Yuen ve Ming sülaleleri dönemindeki tiyatro ve romanlarda gerçekleşmiştir. Ama halkın daha kolayca anlayabileceği bir anlatı biçimini yani söylemin doğrudan doğruya yazıya geçirilmesini ancak 1911 devrimi olanaklı kılmıştır.Kültürlü kişilere özgü olan klasik Çin edebiyatı gerçekte tam anlamıyla bir soylular edebiyatıdır ve Çinlilere göre uygarlıklarının temelidir.
Gerçekten Çin'de hep yazı fırçası silahtan yönetici de savaşçıdan önemli görülmüştür. Ülkede Klasik çağda herhangi bir açıdan edebiyatla ilgilenmemiş kimse bulunmadığı söylenebilir: Bürokratlar varlıklarını edebiyat yoluyla korurlar sınavlarda başarılı olmaları için klasik yazarları çok iyi bilmeleri gerekirdi; klasik metinlerin bilinmesi iyi bir üslup edinilmesini sağladığı gibi en kuru bir yönetim yazısını da ilgi çekici kılmaya yarar ayrıca kültürlü kişilere tarihsel olaylara değinmek örnek olarak görünen bir geçmişten söz etmek olanağını sağlardı. Çin'de günümüzde bile eski metinlerden alıntılar yapma eğilimi iyice yaygındır.
Klasik edebiyat ölmüş değildir ama çoğunlukla eğitsel ahlak dersi verici bir özellik taşır ve kendilerini yüce bir görevin temsilcileri sayan kimseler tarafından araç olarak kullanıldığından zaman zaman tumturaklılıktan ve tekdüzelikten kurtulamaz.
eşitli yazar kuşakları geçmişin örneklerini büyük bir saygıyla toplayıp onlara uymakla birlikte halkın esin kaynaklarına inerek kendilerini yenilemekten de geri kalmamışlardır.
Edebiyata karşı duyulan bu ilgi ve beğeni Çinlilerin onu bir bilim haline getirmelerine ve hem resmî tarihlerde hem de ansiklopedilerde edebiyat konusunda birçok kapsayıcı inceleme yapmalarına yol açmıştır (birçok metnin günümüze kadar ulaşmasının nedeni de budur).
Cinde edebiyat alanında klasikler (king] tarih yapıtları felsefe kitapları (konfuçiusçu olmayanlar) ve antolojiler (şiir ve sanat yapıtları derlemeleri) birbirinden ayırt edilmiş ama dürüst insanların ilgi duymaması gerektiği düşünülen romanlara ve oyunlara ayrı bir bölüm ayırmamış-lardır.
Çin edebiyatı bilimi Liu Hsie'nin (465-522) Vm-sin-diao-lung adlı kuramsal ve eleştirel yapıtıyla doruk noktasına ulaşmış aynı dönemde Prens Hsiao Tung (501-531) Vın-Hsiûen adlı ölümsüz yapıtında eski dönemlerden kalma en güzel sanat metinlerini bir araya getirmiştir.Söz konusu iki yapıtın yaklaşık olarak aynı tarihlerde ortaya çıkması bir raslantı değildir: V. yy'da Çin edebiyatı bir bakıma tamamlanmış gibidir.
DÜZYAZI
Konfuçiusçu klasik yapıtlardan bir bölümünün çok eski çağlara uzanmasına (Şu-King'in bazı bölümlerinin Î.Ö. X. yy'dan kaldıkları söylenebilir) karşın Çin düzyazısını savaşan krallıklar ("yüz okul") dönemindeki felsefeciler yarattı. Konfuçiusçu okula bağlı Meng-dzı (Î.Ö. IV. yy.)daha sonraki kuşaklara örnek olacak canlı coşkulu ve çok iyi yapılanmış bir dille yazdı. Yasac'ı okula bağlı yazarlarsa (Han Fei-dzı) yapıtlarını düşüncelerinin apaçıklığından kaynaklanan açık bir dille kaleme aldılar. Taoculuğun sınır tanımaz düşgücüyse Lao-dzı ile Çuang-dzı' nın şiir ve bağımsızlık dolu yapıtlarında dile geldi. Öte yandan Savaşan Krallıklar Söylemi gibi öykü derlemeleri birçok eski Çin töresinin ve düşüncesinin tanınmasını sağladı.Konfuçiusçuluk Han sülalesi (Î.Ö. 206-İ.S. 220) zamanında resmî öğreti haline gelince Eskiçağ metinlerinin bireşimi gerçekleştirildi. Şı-ci'yi (Tarih Anıları) kaleme alan Sıma Çien gibi birçok yazar klasik düzyazının doruğa ulaşmasını sağladı. İşlenen konular (tarihsiyasal deneme imparatorlara sunulan yazılar) resmî nitelik taşıyor ama resmî görüşe karşıt ürünler de veriliyordu: Haksız yere sürgüne gönderilen iki Çin subayı Su Vu ile Li Ling'in iç burkucu ve "eleştirici" yazışmaları; vb.Han sülalesinin çöküşünden sonra siyasal kargaşalardüzyazıda biçime oranla içeriğin ağır basmasına yol açtı.
"Koşut" düzyazı (metinlerde iki tümce bütün öğeleriyle birbirine denkleştirilmiş durumdadır) diye nitelenen bu türün başyapıtlar ortaya koyduktan sonra aşırı bir inceliğe düşmesineyalm bir anlatıma dönmeyi savunan Han Yüy (Tang'lar sülalesinden) şiddetle karşı Çıktı; gu-vın ("Eskiçağ düzyazısı") diye nitelenen bu akım daha sonraki sülaleler (Sung'lar Yuen' ler) döneminde de güzel ürünler vermeyi sürdürdü.
Sung sülalesi döneminde düzyazıda ek bir tür (bi-cij ortaya çıktı. Zarif ve hoş bir üslupla yazılmış gezi notlarını çeşitli konulara ilişkin özgür denemeleri kapsayan bi-ci (pi-cij Ming'ler ve Çing'ler döneminde resmî düzyazının aşırı akademiciliğini başarıyla dengeledi.
ŞİİR
Çin edebiyatında ilk şiir ürünü bazı parçaları daha eski bir dönemden kaynaklanan Şı-King'dir (köy yaş******* esinlenen genellikle kısa şiirler kapsar). İlk kişisel şiir yapıtını Çou krallığından sürgüne gönderilen ve üzüntüsünü mitolojik kahramanlar ile ayrıntılı doğa betimlemelerinin söz konusu edildiği esin dolu uzun parçalarda dile getiren Çiu Yuen (İ.Ö. 343-290) ortaya koymuştur.Han'lar döneminde halk şarkılarını toplamakla görevlendirilen bir "müzik dairesi" (yue-fuj kuruldu; söz konusu şarkılar yue-fu diye nitelenen bir üslup içindedaha sonraki Çin yazarları tarafından taklit edildi. Bu özgür üslup zamanla Tang' lar dönemi klasik şiirini ortaya çıkardı ve böylece ilk olarak bir şiirdeki dize sayısı ile bir dizedeki hece sayısı belirlendi; şiirin iç ritmi göz önüne alındı.
Çok zengin olmasına karşın bu altın çağ şiiri akademiciliğe düşmekten zorlukla kurtuldu. Zaten her şiir türünün başına da aynı şey geliyor başlangıçta şarkı olarak söylenen halk şiirlerinden kaynaklanan bu türler sonradan okumuşların elinden geçip birer sanat yapıtına dönüştürülüyor ama ilk canlılıklarını da yitiriyor hattâ biçimciliğe düşme tehlikesiyle karşılaşıyorlardı: Şarkı olarak söylenen ezgi biçimi (Sung'lar döneminde tsı) de Yuen'ler dönemi ciu'su (tiyatro metinleri daha sonra da tür olarak tiyatro) da bu kuralın dışına çıkamadı.
ROMAN
Eskiçağ'da bazı izlerinin (Yumuşak Gökyüzü Çocuğunun Yaşamöyküsü) görülmesine karşın roman ya da daha doğrusu uzun öykü buddhacılığın ve taoculuğun gelişmesi sayesinde ancak Altı Sülale döneminde (265-585) başarılı ürünler verdi. Söz konusu iki din olağanüstü görüntülere önem verdiklerinden bir düş-gücü edebiyatının doğmasına ön-ayak oldular (en çok beğenilen konu genç bir erkek öğrenci ile bir kibar fahişenin aşkıydı); ama gerçek roman ancak Ming'ler sülalesi döneminde (1368-1644) ortaya çıktı.
Bu roman çoğunlukla tarihsel ve serüvenciydi (Üç Krallığın Romanı; Irmağın Kıyılarında} ama manevi ve fantastik konuları da ele alıyordu (Batıya Hac Yolculuğu). Çing'ler sülalesi döneminde (1644-1911) roman törelerin betimlemesine önem vermekle birlikte erotizme (Cin bing mey; Ceu bu tuanj ve toplumsal taşlamaya (Okumuşlar Ormanı; memurları ele alan sert bir taşlamadır) da yöneldi.
ÇAĞDAŞ EDEBİYAT
Konuşulan dilin anlatım aracı olarak kabul edildiği ve geleneksel konuların bir yana atıldığı 1920 yıllarında Çin edebiyatı tarihinde bir kopukluk oldu. O dönemde Yunan tiyatrosundan İbsen'e simgecilikten doğalcılığa kadar Batı kültürünün bütün ürünleri Çin yazarları tarafından ilgiyle ele alındı. Mao Dun'un Geceyansı'nda ve Ba Çin'in Aile İlkbahar Güz adlı üçleme romanında görüldüğü gibi uzun ayrıntılı ve kapsayıcı yapıtlar verme eğilimi doğdu. Ama XX. yy'ın en dikkati çeken yazarı Çin Halk Cumhuriyeti'nde çok sevilen ve beğenilen bir sanatçı çetin bir tartışmacı aynı zamanda da bir ozan olan Lu Siun'dur kuşkusuz (Bir Delinin Güncesi; Ah Q'nun Gerçek Öyküsü. Mao Çe-tung 1942'de Yen-an'da Sanat ve Edebiyat Üstüne Konuşmalar'ı yazarak çağdaş Çin edebiyatının temellerini attı.
Aydınların kitleleri etkileyebilmeleri için halkın arasına karışmaları istendi. "Yüz Çiçek" kampanyasının özgürleştirme girişimi (1956-1957) aslında partinin kültür siyasetinin sertleşmesi sonucunu verdi. Böylece her yapıtın sosyalizmin kuruluşuna olumlu bir katkısı olması istendi ve Guo Mo-ju gibi eski kuşaktan bazı yazarların belli düzeyde yapıt vermeyi sürdürebilmelerine karşın bireyciliğe göz yummayan bir toplumda genç yeteneklerin ortaya çıkabilme şansı azaldı. Çin halkının sahne gösterilerine duyduğu derin bağlılığın sonucu olarak yalnızca bir tür sosyalist tiyatro başarılı ürünler verdi (Beyaz Saçlı Kız). Ama 1973'teMao Çe-tung'un yazdığı sanılan bazı resmî metinlerde yaratış özgürlüğü ve bireysel atılımları yüreklendirici bir nitelik gözlendi.
Du Fu
Çinli ozan (Tuling Hunan 712-Leiyang Şensi 770). Çağdaşı ve dostu Li Po gibi parlak bir öğrenim gördükten sonra başkentte devlet görevlisi olarak çalışmaya başlayan Du Fuorduların iaşesi konusundaki yazılarıyla uygulamacı özelliklerini de ortaya koydu. Ngan Lu-Şan ayaklanmasıyla (756) meslek yaşamı sona erdi ve sokaklara düşerek ömrünün son gününe kadar yanında karısı ve çocuklarıyla bir iş bulmak için dolaştı durdu.
SANATI
Düş kırıklıklarını taoculukla ve içkiyle avutan Li Po'nun tersine Du Fu başına gelen olayların çok daha acımasızca olmasının da nedeniyle bir avuntu bulamamış yoksulluğun acılarını şiirlerine de yansıtmıştır. Günümüzde şiirleri Çin Halk Cumhuriyeti'nde tam anlamıyla toplumcu bir şiir sayılmaktadır.Gerçekten esininin büyük bölümünü güçsüz ve talihsiz kişilerin acılarından alan Du Fu'nun şiirleri gerçek birer suçlamadır: Sözgelimi şiirlerinden birinde et ve tahılların çürüyüp gittiği sarayın duvarları önünde açlıktan yığın yığın ölen insanları dile getirmiştir.
Li Po'da yazış kolaylığının ağır basmasına karşılık Du Fu teknik ustalığıyla dikkati çeker. Şiirleri esinin değil ince ve zahmetli bir çalışmanın ürünüdür; her sözcük ve kafiye yerine bir başkası konamaz gibi görünür ve en küçük ayrıntının bile sağlam bir gerekçesi vardır. Bununla birlikte sanatçı gerektiğinde sert teknik kısıtlamaları aşmasını ve veznin kurallarını düşüncesinin buyruğuna sokmayı bilmiştir. Tang döneminin bütün öteki ozanları gibi çeşitli şiir türlerini denemiş olan Du Fu daha çok uzunluğu kurallarla kısıtlanmış olmayan baladları yeğlemiştir. Fransız ressamı (Havre 1877-For-caknıier1953).
Bir banka memurunun oğlu olan Raoul Dufy on dört yaşında Havre' daki Güzel Sanatlar Okulu'nun gece derslerini izlemeye başlayınca Braque'la tanıştı. Bir burstan yararlanıp Güzel Sanatlar Yüksek Okulu' na girmeyi başararak önceleri izlenimciliğe ve Toulouse-Lautrec'in çalışmalarına ilgi gösterdi; sonra Matisse'in Lüks Huzur ve Şehvet adlı tablosunun etkisiyle fovizme yönelerek (1905-1908) her şeyi renkle anlatmayı denedi; Cezanne'ın yapıtlarını gördükten sonra da geometrik biçimlerinde bu tutumunu kesinleştirdi.
Kübist dönemi aşan Dufy Orgeville' deki Villa Medicis'de Guillaume Apollinaire'in Bestiaire (Hayvan Öyküleri) adlı yapıtını yansıtan gravürler yaptı (1911). Halk gravürlerinden esinlenerek Paul Poiret için duvar kaplamaları bastı (Avcı; Deniz Manzarası; Güz; Natürmort]; bir ipekli kumaş dokumacısı hesabına çalıştı (1912-1930). Sonra yavaş yavaş kişisel üslubunu bularak hafif ve ışıklı doğal bir incelik ve neşeyle dolup taşan kesin bir özgürlük havasının egemen olduğu resimler yapmaya yöneldi.
İtalya'ya (1922-1923) ve Fas'a (1925) yaptığı yolculuklardan sonra salon toplantılarınıatyarışlarını rıhtımları plajları kırları orkestraları kısacası ele aldığı bütün konuları büyük bir kolaylık içinde canlandırdı. Yaygın eklem iltihabına tutularak tedavi olmak için A.B.D'ne gitti ve ülkesine dönünce çekildiği Forcalquier'de öldü. Canlı ve içten duyarlığı anlık duyguları bütün berraklık ve tazelikleri içinde kusursuz biçimde yansıtmış olan Dufy'nin başlıca yapıtları arasında Yarışlar (1935) Kayık Yarışları (1938) Antrakt (1945) Kırmızı Keman (1948) Mozart'a Saygı (1951) Kara Yükgemisi (1952) vb. sayılabilir.
Ayrıca Palm Beach (Paris Balesi 1926) balesinin dekor ve kostümlerim gerçekleştirmişBeauvais fabrikası için dokuma kartonları (1929) Monseigneur le vin albümü için suluboya resimler (1936) Paris Bitki Bahçesi'ndeki maymunlar bölümü için iki dekorasyon yapmıştır. 10 m yükseklikte 60 m genişlikteki La Fee Ûectricite adlı yapıtı da resim tarihinde görülmüş en büyük kompozisyonlardan biridir.
*
Alıntı
Bu ürünler destan türü dışında büyük çeşitlilik gösterir (ama bazı eski şiirler destan türünün bir kalıntısı sayılabilir). Bu çeşitliliğe karşın Çin edebiyatında yazılı olmasından ileri gelen ilgi çekici bir bütünlük gözlenir.Çin yazılı dili konuşulan dilin yazıya geçirilmesi değildir; başka yapılara dayanır ve başka araçlar kullanır.
Daha tutumlu olan bu dil sözcüklerin değerine dayanır ve biçimlerine olduğu kadar ses niteliklerine de önem verir. Bundan ötürü bir dilin normal evriminin etkileri altında kalmamıştır ve bir Eskiçağ metninin XIX. yy'da yazılmış bir yapıt kadar kolaylıkla okunup anlaşılmasını sağlar.Konuşulan dilin edebiyata yavaş yavaş girmesi ancak Yuen ve Ming sülaleleri dönemindeki tiyatro ve romanlarda gerçekleşmiştir. Ama halkın daha kolayca anlayabileceği bir anlatı biçimini yani söylemin doğrudan doğruya yazıya geçirilmesini ancak 1911 devrimi olanaklı kılmıştır.Kültürlü kişilere özgü olan klasik Çin edebiyatı gerçekte tam anlamıyla bir soylular edebiyatıdır ve Çinlilere göre uygarlıklarının temelidir.
Gerçekten Çin'de hep yazı fırçası silahtan yönetici de savaşçıdan önemli görülmüştür. Ülkede Klasik çağda herhangi bir açıdan edebiyatla ilgilenmemiş kimse bulunmadığı söylenebilir: Bürokratlar varlıklarını edebiyat yoluyla korurlar sınavlarda başarılı olmaları için klasik yazarları çok iyi bilmeleri gerekirdi; klasik metinlerin bilinmesi iyi bir üslup edinilmesini sağladığı gibi en kuru bir yönetim yazısını da ilgi çekici kılmaya yarar ayrıca kültürlü kişilere tarihsel olaylara değinmek örnek olarak görünen bir geçmişten söz etmek olanağını sağlardı. Çin'de günümüzde bile eski metinlerden alıntılar yapma eğilimi iyice yaygındır.
Klasik edebiyat ölmüş değildir ama çoğunlukla eğitsel ahlak dersi verici bir özellik taşır ve kendilerini yüce bir görevin temsilcileri sayan kimseler tarafından araç olarak kullanıldığından zaman zaman tumturaklılıktan ve tekdüzelikten kurtulamaz.
eşitli yazar kuşakları geçmişin örneklerini büyük bir saygıyla toplayıp onlara uymakla birlikte halkın esin kaynaklarına inerek kendilerini yenilemekten de geri kalmamışlardır.
Edebiyata karşı duyulan bu ilgi ve beğeni Çinlilerin onu bir bilim haline getirmelerine ve hem resmî tarihlerde hem de ansiklopedilerde edebiyat konusunda birçok kapsayıcı inceleme yapmalarına yol açmıştır (birçok metnin günümüze kadar ulaşmasının nedeni de budur).
Cinde edebiyat alanında klasikler (king] tarih yapıtları felsefe kitapları (konfuçiusçu olmayanlar) ve antolojiler (şiir ve sanat yapıtları derlemeleri) birbirinden ayırt edilmiş ama dürüst insanların ilgi duymaması gerektiği düşünülen romanlara ve oyunlara ayrı bir bölüm ayırmamış-lardır.
Çin edebiyatı bilimi Liu Hsie'nin (465-522) Vm-sin-diao-lung adlı kuramsal ve eleştirel yapıtıyla doruk noktasına ulaşmış aynı dönemde Prens Hsiao Tung (501-531) Vın-Hsiûen adlı ölümsüz yapıtında eski dönemlerden kalma en güzel sanat metinlerini bir araya getirmiştir.Söz konusu iki yapıtın yaklaşık olarak aynı tarihlerde ortaya çıkması bir raslantı değildir: V. yy'da Çin edebiyatı bir bakıma tamamlanmış gibidir.
DÜZYAZI
Konfuçiusçu klasik yapıtlardan bir bölümünün çok eski çağlara uzanmasına (Şu-King'in bazı bölümlerinin Î.Ö. X. yy'dan kaldıkları söylenebilir) karşın Çin düzyazısını savaşan krallıklar ("yüz okul") dönemindeki felsefeciler yarattı. Konfuçiusçu okula bağlı Meng-dzı (Î.Ö. IV. yy.)daha sonraki kuşaklara örnek olacak canlı coşkulu ve çok iyi yapılanmış bir dille yazdı. Yasac'ı okula bağlı yazarlarsa (Han Fei-dzı) yapıtlarını düşüncelerinin apaçıklığından kaynaklanan açık bir dille kaleme aldılar. Taoculuğun sınır tanımaz düşgücüyse Lao-dzı ile Çuang-dzı' nın şiir ve bağımsızlık dolu yapıtlarında dile geldi. Öte yandan Savaşan Krallıklar Söylemi gibi öykü derlemeleri birçok eski Çin töresinin ve düşüncesinin tanınmasını sağladı.Konfuçiusçuluk Han sülalesi (Î.Ö. 206-İ.S. 220) zamanında resmî öğreti haline gelince Eskiçağ metinlerinin bireşimi gerçekleştirildi. Şı-ci'yi (Tarih Anıları) kaleme alan Sıma Çien gibi birçok yazar klasik düzyazının doruğa ulaşmasını sağladı. İşlenen konular (tarihsiyasal deneme imparatorlara sunulan yazılar) resmî nitelik taşıyor ama resmî görüşe karşıt ürünler de veriliyordu: Haksız yere sürgüne gönderilen iki Çin subayı Su Vu ile Li Ling'in iç burkucu ve "eleştirici" yazışmaları; vb.Han sülalesinin çöküşünden sonra siyasal kargaşalardüzyazıda biçime oranla içeriğin ağır basmasına yol açtı.
"Koşut" düzyazı (metinlerde iki tümce bütün öğeleriyle birbirine denkleştirilmiş durumdadır) diye nitelenen bu türün başyapıtlar ortaya koyduktan sonra aşırı bir inceliğe düşmesineyalm bir anlatıma dönmeyi savunan Han Yüy (Tang'lar sülalesinden) şiddetle karşı Çıktı; gu-vın ("Eskiçağ düzyazısı") diye nitelenen bu akım daha sonraki sülaleler (Sung'lar Yuen' ler) döneminde de güzel ürünler vermeyi sürdürdü.
Sung sülalesi döneminde düzyazıda ek bir tür (bi-cij ortaya çıktı. Zarif ve hoş bir üslupla yazılmış gezi notlarını çeşitli konulara ilişkin özgür denemeleri kapsayan bi-ci (pi-cij Ming'ler ve Çing'ler döneminde resmî düzyazının aşırı akademiciliğini başarıyla dengeledi.
ŞİİR
Çin edebiyatında ilk şiir ürünü bazı parçaları daha eski bir dönemden kaynaklanan Şı-King'dir (köy yaş******* esinlenen genellikle kısa şiirler kapsar). İlk kişisel şiir yapıtını Çou krallığından sürgüne gönderilen ve üzüntüsünü mitolojik kahramanlar ile ayrıntılı doğa betimlemelerinin söz konusu edildiği esin dolu uzun parçalarda dile getiren Çiu Yuen (İ.Ö. 343-290) ortaya koymuştur.Han'lar döneminde halk şarkılarını toplamakla görevlendirilen bir "müzik dairesi" (yue-fuj kuruldu; söz konusu şarkılar yue-fu diye nitelenen bir üslup içindedaha sonraki Çin yazarları tarafından taklit edildi. Bu özgür üslup zamanla Tang' lar dönemi klasik şiirini ortaya çıkardı ve böylece ilk olarak bir şiirdeki dize sayısı ile bir dizedeki hece sayısı belirlendi; şiirin iç ritmi göz önüne alındı.
Çok zengin olmasına karşın bu altın çağ şiiri akademiciliğe düşmekten zorlukla kurtuldu. Zaten her şiir türünün başına da aynı şey geliyor başlangıçta şarkı olarak söylenen halk şiirlerinden kaynaklanan bu türler sonradan okumuşların elinden geçip birer sanat yapıtına dönüştürülüyor ama ilk canlılıklarını da yitiriyor hattâ biçimciliğe düşme tehlikesiyle karşılaşıyorlardı: Şarkı olarak söylenen ezgi biçimi (Sung'lar döneminde tsı) de Yuen'ler dönemi ciu'su (tiyatro metinleri daha sonra da tür olarak tiyatro) da bu kuralın dışına çıkamadı.
ROMAN
Eskiçağ'da bazı izlerinin (Yumuşak Gökyüzü Çocuğunun Yaşamöyküsü) görülmesine karşın roman ya da daha doğrusu uzun öykü buddhacılığın ve taoculuğun gelişmesi sayesinde ancak Altı Sülale döneminde (265-585) başarılı ürünler verdi. Söz konusu iki din olağanüstü görüntülere önem verdiklerinden bir düş-gücü edebiyatının doğmasına ön-ayak oldular (en çok beğenilen konu genç bir erkek öğrenci ile bir kibar fahişenin aşkıydı); ama gerçek roman ancak Ming'ler sülalesi döneminde (1368-1644) ortaya çıktı.
Bu roman çoğunlukla tarihsel ve serüvenciydi (Üç Krallığın Romanı; Irmağın Kıyılarında} ama manevi ve fantastik konuları da ele alıyordu (Batıya Hac Yolculuğu). Çing'ler sülalesi döneminde (1644-1911) roman törelerin betimlemesine önem vermekle birlikte erotizme (Cin bing mey; Ceu bu tuanj ve toplumsal taşlamaya (Okumuşlar Ormanı; memurları ele alan sert bir taşlamadır) da yöneldi.
ÇAĞDAŞ EDEBİYAT
Konuşulan dilin anlatım aracı olarak kabul edildiği ve geleneksel konuların bir yana atıldığı 1920 yıllarında Çin edebiyatı tarihinde bir kopukluk oldu. O dönemde Yunan tiyatrosundan İbsen'e simgecilikten doğalcılığa kadar Batı kültürünün bütün ürünleri Çin yazarları tarafından ilgiyle ele alındı. Mao Dun'un Geceyansı'nda ve Ba Çin'in Aile İlkbahar Güz adlı üçleme romanında görüldüğü gibi uzun ayrıntılı ve kapsayıcı yapıtlar verme eğilimi doğdu. Ama XX. yy'ın en dikkati çeken yazarı Çin Halk Cumhuriyeti'nde çok sevilen ve beğenilen bir sanatçı çetin bir tartışmacı aynı zamanda da bir ozan olan Lu Siun'dur kuşkusuz (Bir Delinin Güncesi; Ah Q'nun Gerçek Öyküsü. Mao Çe-tung 1942'de Yen-an'da Sanat ve Edebiyat Üstüne Konuşmalar'ı yazarak çağdaş Çin edebiyatının temellerini attı.
Aydınların kitleleri etkileyebilmeleri için halkın arasına karışmaları istendi. "Yüz Çiçek" kampanyasının özgürleştirme girişimi (1956-1957) aslında partinin kültür siyasetinin sertleşmesi sonucunu verdi. Böylece her yapıtın sosyalizmin kuruluşuna olumlu bir katkısı olması istendi ve Guo Mo-ju gibi eski kuşaktan bazı yazarların belli düzeyde yapıt vermeyi sürdürebilmelerine karşın bireyciliğe göz yummayan bir toplumda genç yeteneklerin ortaya çıkabilme şansı azaldı. Çin halkının sahne gösterilerine duyduğu derin bağlılığın sonucu olarak yalnızca bir tür sosyalist tiyatro başarılı ürünler verdi (Beyaz Saçlı Kız). Ama 1973'teMao Çe-tung'un yazdığı sanılan bazı resmî metinlerde yaratış özgürlüğü ve bireysel atılımları yüreklendirici bir nitelik gözlendi.
Du Fu
Çinli ozan (Tuling Hunan 712-Leiyang Şensi 770). Çağdaşı ve dostu Li Po gibi parlak bir öğrenim gördükten sonra başkentte devlet görevlisi olarak çalışmaya başlayan Du Fuorduların iaşesi konusundaki yazılarıyla uygulamacı özelliklerini de ortaya koydu. Ngan Lu-Şan ayaklanmasıyla (756) meslek yaşamı sona erdi ve sokaklara düşerek ömrünün son gününe kadar yanında karısı ve çocuklarıyla bir iş bulmak için dolaştı durdu.
SANATI
Düş kırıklıklarını taoculukla ve içkiyle avutan Li Po'nun tersine Du Fu başına gelen olayların çok daha acımasızca olmasının da nedeniyle bir avuntu bulamamış yoksulluğun acılarını şiirlerine de yansıtmıştır. Günümüzde şiirleri Çin Halk Cumhuriyeti'nde tam anlamıyla toplumcu bir şiir sayılmaktadır.Gerçekten esininin büyük bölümünü güçsüz ve talihsiz kişilerin acılarından alan Du Fu'nun şiirleri gerçek birer suçlamadır: Sözgelimi şiirlerinden birinde et ve tahılların çürüyüp gittiği sarayın duvarları önünde açlıktan yığın yığın ölen insanları dile getirmiştir.
Li Po'da yazış kolaylığının ağır basmasına karşılık Du Fu teknik ustalığıyla dikkati çeker. Şiirleri esinin değil ince ve zahmetli bir çalışmanın ürünüdür; her sözcük ve kafiye yerine bir başkası konamaz gibi görünür ve en küçük ayrıntının bile sağlam bir gerekçesi vardır. Bununla birlikte sanatçı gerektiğinde sert teknik kısıtlamaları aşmasını ve veznin kurallarını düşüncesinin buyruğuna sokmayı bilmiştir. Tang döneminin bütün öteki ozanları gibi çeşitli şiir türlerini denemiş olan Du Fu daha çok uzunluğu kurallarla kısıtlanmış olmayan baladları yeğlemiştir. Fransız ressamı (Havre 1877-For-caknıier1953).
Bir banka memurunun oğlu olan Raoul Dufy on dört yaşında Havre' daki Güzel Sanatlar Okulu'nun gece derslerini izlemeye başlayınca Braque'la tanıştı. Bir burstan yararlanıp Güzel Sanatlar Yüksek Okulu' na girmeyi başararak önceleri izlenimciliğe ve Toulouse-Lautrec'in çalışmalarına ilgi gösterdi; sonra Matisse'in Lüks Huzur ve Şehvet adlı tablosunun etkisiyle fovizme yönelerek (1905-1908) her şeyi renkle anlatmayı denedi; Cezanne'ın yapıtlarını gördükten sonra da geometrik biçimlerinde bu tutumunu kesinleştirdi.
Kübist dönemi aşan Dufy Orgeville' deki Villa Medicis'de Guillaume Apollinaire'in Bestiaire (Hayvan Öyküleri) adlı yapıtını yansıtan gravürler yaptı (1911). Halk gravürlerinden esinlenerek Paul Poiret için duvar kaplamaları bastı (Avcı; Deniz Manzarası; Güz; Natürmort]; bir ipekli kumaş dokumacısı hesabına çalıştı (1912-1930). Sonra yavaş yavaş kişisel üslubunu bularak hafif ve ışıklı doğal bir incelik ve neşeyle dolup taşan kesin bir özgürlük havasının egemen olduğu resimler yapmaya yöneldi.
İtalya'ya (1922-1923) ve Fas'a (1925) yaptığı yolculuklardan sonra salon toplantılarınıatyarışlarını rıhtımları plajları kırları orkestraları kısacası ele aldığı bütün konuları büyük bir kolaylık içinde canlandırdı. Yaygın eklem iltihabına tutularak tedavi olmak için A.B.D'ne gitti ve ülkesine dönünce çekildiği Forcalquier'de öldü. Canlı ve içten duyarlığı anlık duyguları bütün berraklık ve tazelikleri içinde kusursuz biçimde yansıtmış olan Dufy'nin başlıca yapıtları arasında Yarışlar (1935) Kayık Yarışları (1938) Antrakt (1945) Kırmızı Keman (1948) Mozart'a Saygı (1951) Kara Yükgemisi (1952) vb. sayılabilir.
Ayrıca Palm Beach (Paris Balesi 1926) balesinin dekor ve kostümlerim gerçekleştirmişBeauvais fabrikası için dokuma kartonları (1929) Monseigneur le vin albümü için suluboya resimler (1936) Paris Bitki Bahçesi'ndeki maymunlar bölümü için iki dekorasyon yapmıştır. 10 m yükseklikte 60 m genişlikteki La Fee Ûectricite adlı yapıtı da resim tarihinde görülmüş en büyük kompozisyonlardan biridir.
*
Alıntı